ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cosmos belgeselinin şikayet edilmesi
-
buca fatih sultan mehmet andadolu lisesi tarih öğretmeninin öğrencilerine cosmos belgeseli izletmesi üzerine başvurulan şikayettir.
"tarih öğretmeni, cosmos adlı ateizm görüşünü dikteleyen varoluşu tamamı ile darwin'ci teori ile islam'a aykırı belgeseli bir çok dersinde öğrencilere izlettirmiştir. % 97'si müslüman olan bu ülkede bu davranışın gereğinin yapılmasını arz ederim..."
sahi hala cosmos izlemeyen kaldı mı?
bakınız; sorgulamak, araştırmak, keşfetmek, bilmek... karşımızdaki karanlık bunların hepsine karşı.
biz ne yapacağız? sorgulayacağız, sorgulatacağız, araştıracağız, keşfedeceğiz, bileceğiz, öğreteceğiz.
bilimi engelleyemezsiniz.
haber
bu arada hala izlemeyenler için cosmos
izlemek isteyenler için carl sagan'dan eski ve efsane cosmos
ayrıca sözlüğün güzel başlıklarından birisi, bkz: hayat evren ve fiziği anlamaya çalışmak
yaran fıkralar
-
bitmeyen fıkra
patron, sekreterine talimat verir:
- bir haftalığına iş için yurt dışına çıkacağız. ona göre hazırlan...
sekreter kocasını arar :
-patronla bir haftalığına yurt dışına çıkacağız. sen başının çaresine
bakarsın artık...
kocası sevgilisini arar:
-karım bir haftalığına yok. bu haftayı beraber geçirelim.
sevgili, özel ders verdiği minik çocuğu arar :
-bu hafta sana ders veremeyeceğim. gelmene gerek yok.
minik çocuk dedesini arar :
- dedeciğim, bu hafta dersim yok. öğretmenim yok. bu haftayı beraber geçirelim.
dede (1.bölümdeki patrondur) sekreterini arar:
-bu haftayı torunumla geçireceğim. gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz...
sekreter kocasını arar:
-gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz!
koca sevgilisini arar:
-bu hafta beraber olamayacağız. karımın gezisi iptal oldu.
sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:
-bu hafta sana ders verebileceğim. işlerim iptal oldu.
minik çocuk, dedesini arar :
-dedeciğim, öğretmenimin işleri iptal oldu. bu hafta beraber
olamayacağız. çok üzgünüm!
dede sekreterini arar:
-merak etme! bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz.
debe editi: bir çok mesaj aldım. ilginize teşekkür ederim. fıkraların devamı gelecek... :)
edit: bu fıkra mükerrerdir...
tayyip erdoğan'ın hiç yorulmayıp hastalanmaması
-
böyle insanlar için genellikle "tık diye gitti " tabiri kullanılır.
tipsiz bir erkeği yakışıklı gösterebilecek şeyler
-
yanında güzel bir kızın olması da olabilir. kadınlar bu gibi çiftlerin neden birlikte olduğunu önce merak eder, sonra da çift hakkında konuştukça o kızı kıskanmaya, erkeği de daha yakışıklı görmeye başlarlar. gözlemlerime dayanarak konuşuyorum.
10 yıl sonra sol frame
-
(bkz: 10 yıl sonra sağ frame)
(bkz: sol frame görmüş efsane nesil)
(bkz: sol frame geri gelsin kampanyası)
düzenleme:
buraya reklam alınmaz, lütfen reklam vermek için mesaj atmayınız...
fenerbahçe'nin audi cup'a davet edilmesi
-
lan bakın yapmayın, etmeyin, katılmayın dediğim davettir.
hani eski türk filmlerinde adamı ortaya alıp tokatlaya tokatlaya aralarında çeviriyolar ya.. işte feneri de aynen öyle yaparlar.
bi bahane bulun; kaynımız öldü diyin, ne bileyim takımdaki bütün futbolcuların ayağı burkuldu deyin, manitayla buluşucaz falan deyin ama gitmeyin.
erkeklerin makyaj hakkında bilmedikleri
-
kız arkadaşım beni öptükten sonra yanağımı siliyorum mesela, boşuna silme çıkmayan ruj kullanıyorum diyor.
ben de 'boşuna kendini hırpalama, çıkmayan ruj bu hayatta çıkmaz yanağından o kaldı artık ömür boyu' diye anlıyorum. içimden ne kadar bencil ve ukala diye kızıyorum.
meğer dudağından çıkıp da yanağıma geçmiyormuş. yeni öğrendim.
galericilerin sıfır otomobil oyunu
-
bu boku yiyen birini bizzat tanıyan, kazandığı paralara şahit olan hatta laf arasında yatırımcı olarak bu işe girmesi teklif edilmiş biri olarak nedenini, nasılını anlatmaya çalışacağım.
öncelikle, galericiler bu kadar sıfır arabayı nasıl alıyorlar?
her otomobil bayisinin ay sonlarında ve yıl sonunda doldurması gereken kota mevcuttur. bu kotalar her zaman doldurulamaz. bu durumda devreye nakit para sahibi galericiler girer ve kotadaki eksikleri tek kalemde satın alırlar.
bunu yaparken de bayileri birbirine kırdırırlar. şöyle ki;
x marka y model bir araç düşünelim. piyasada sıfır satış fiyatı 500 bin tl olsun. bayi karının da 100 bin tl olduğunu düşünelim. a bayisinin kotasında 50 adet, b bayisinin elinde yine 50 adet bu araçtan eksik olduğunu düşünelim.
para sahibi galericimiz (pek tabii bayi ile uzun süreli ilişkileri vardır, bayi çalışanlarına, müdürüne avantalar da verilir) a bayisine gider ve üst üste 50 araç için teklif alır. bu teklif tabii ki daha düşük kârlı olacaktır. a bayisi 50 araç için 22.5 milyon tl ister.
galericimiz yine ilişkilerinin sağlam olduğu b bayisine gider ve 50 araç için teklif alır. bu teklif 22.5 milyon tl ve üstü ise diğer bayinin daha uyguna verdiğini söyler ve fiyatı kırar. bu, bu şekilde devam eder ve uyduruyorum 2 bayinin de 21 milyon tl'ye düştüğü seviyeye gelir ve galericimiz toplamda 100 adet aracı 42 milyon tl ödeyerek alır.
bunların genelde para konusunda arka çıkan arkacıları olur. bu kişiler araba alım satın ile alakasız kişilerdir. otel sahibi olur, atadan dededen zengin olur, inşaatçı olur.
bayi bu işte kotayı doldurduğu için kârlı çıkar. çalışanlar avantalarını alır. bayı kanalında herkes mutlu olur.
bugün bu işlerin işleyişi için minik bir parantez açmak gerekir: piyasada sıfır araç yokken, bayiler bu kotayı kolayca doldurabilecekken neden halen galericilere satış yapar?
bunun sebebi yarın öbür gün araç piyasası hız kestiğinde yine bu galerilere muhtaç kalacaklarını bilmek, çalışanların cebine giren avanta ve zahmetsiz stok eritme getirisidir.
devam edelim...
bu araçlar eskiden bu şekilde alındıktan hemen sonra sıfır satış fiyatının 15-20 bin tl altına listelenir ve ışık hızında tükenirdi. piyasada sıfır araç olmaması ve bu araçların onlardan kısmen daha ucuz olması ve yine garanti kapsamında olması tercih sebebi olur. galerici 475.000 tl ortalama ile sattı dersek bu araçları 5.5 milyon tl kâr eder. allah bereket versin der geçer. 1 ayda tüketeceği araçlardan %13-15 kâr sağlar. arka çıkan biri varsa parayı yarı yarıya kırışır yine de güzel para kaldırır.
buraya bir parantez daha açıyoruz. son 1-2 yıldır bayiler müşterilerin ayaklanması, konunun sosyal medya ve haber kanallarında çok gündeme gelmesinden dolayı yeni bir kural getirmişlerdi bu uygulamaya. o kural şudur:
bu yöntemle satılan araçlar galericiler tarafından 6 ay boyunca satılmayacaktır.
bunun galericiye parasını daha uzun süre bağlı tutmasından başka zararı yoktur ancak bu da zarar değil kâr getirir. nasıl mı?
şöyle; galerici satın aldığı 100 aracı satamayacağı için 6 ay boyunca kiraya veriri. genelde 6 aylık kontratlar ile bazen de aylık olarak kiraya verir. araçlar çalışır, para kazandırır.
ülke ekonomisi bombok olduğu için bu araçlar kullanılırken değer kaybetmez, aksine değer kazanır. sıfır fiyatı ile beraber ikinci eli de yükselir. kontratı biten araçlar yine en az 475 bin tl'den satışa çıkar ve ikinci el haliyle bile bu paraya satılır.
paranın bağlı kalmasının getirisi araçlardan gelen kira bedelidir. örnekleri ve sayıları çok yüzeysel verdim. 500 bin bandındaki bir aracın aylık kirası nedir, ne değildir hesaplama gereği görmüyorum. ancak işleyiş bu şekilde oluyor. o nedenle araç sayısı ve fiyatlarına pek takılmaya gerek yoktur.
hızlıca araçları eritmek isteyen fiyatı daha da düşük tutar. daha çok kâr etmek isteyen parasının bağlı kalmasını umursamayanlar daha yüksek fiyat daha yüksek tutar. yine paranın bağlı kalmasını umursamayan bir başkası aracı kiraya vermez sıfır kilometre olarak bekletir.
sonuçta kaybeden hep halk olur. bayiler kazanır, galeriler kazanır. müşteriler eskiden biraz daha uyguna sıfır araç alırken bugün kaybeder.
bu sistemin bir ayağı da devlettir. onun bu olaya pek bir şikayeti olmaz. bayinin satamadığı araçlar üst üste galeri tarafından alınınca devlet normal düzeninde vergilerini toplar.
bu araçlar satılana kadar motorlu taşıtlar vergisini işletir. kiraya verilirse kira bedelinden vergisini alır. araçlar tekrar el değiştirirken tekrar satış sırasındaki vergi ve harçlarını toplar. bu nedenle de devlet bu işe hiç karışmadan kazanan tek taraf olur.
bu işlerin hiçbiri bence etik değildir ancak tamamen yasaldır. sonucunda da türkiye'deki gibi ucube bir ikinci el otomobil piyasası oluşur. sıfır araç bulunmaz, ikinci el araçlar sıfırından daha pahalıya satılır...
karın tadını çıkaransa her zamanki gibi miniklerdi
-
bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.
ece ronay'ın mehmet ali erbil'i ifşa etmesi
-
(bkz: ece ronay kim ak)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"sanırım evrene yolladığım tüm mesajlar kenan evren'e gidiyor. darbe üstüne darbe yiyorum resmen"
kedi denilen hayvanın aslında evcil olmaması
-
kedi insanoğluna layık olduğu muameleyi yapan hayvandır. istisnalar kaideyi bozmaz
acemi asker komutan diyalogları
-
nöbetçi subayı gece devriyeye çıkıp nöbet yerlerinde ki askerleri kontrol ediyor. cephanelik önü nöbetçisi ağaca dayanmış sigara tellendiriyor.
komutan : leyn... sen sigara mı içiyorsun ?
nöb. er : içime çekmiyom ki komtanım.
bayram mesajları
-
i byrmlr şeklinde geleni vardır ki insanı sadece sinirlendirir.
1 kg muzun 9 etin 50 sütün 5 tl olması
-
muz yetişmeyen ingiltere'de muzun 50p (yani 0.5 pound) olup, muz yetişen ülkemizde 9-10 tl olması beni ilk seferinde şaşırtmıştı, ama sonra insan alışıyor.