hesabın var mı? giriş yap

  • 10 tane random parayi sola, diger 90 tanesini saga alin. 10 tane parayi ters cevirin. iki tarfta da esit sayida yazi olacaktir.

  • akşam yemeği için marketten 250 gram kıyma almıştım. eve gelirken kapının önünde duran sevimli yavru kediye birazını vereyim dedim, baktım annesi de geldi ve her ikisi de verdiğim kıymayı iştahla yediler, kedileri o halde görünce dayanamadım ve kıymanın hepsini onlara yedirdim. çok sevindiler, benim de içimi huzur kapladı. akşam da makarna yedim.

  • nazan: şükrücüm ne olacak bu korona salgını sence?

    şükrü: kimse evinde oturmuyor ki nazan. bir süre kimse evinden çıkmasa sorun daha çabuk çözülecek.

    türkan hanım: aman gül sakın kimse evinden çıkmasın. ellerimizi sık sık ve sabunlu suyla yıkayalım. hijyen önemli.

    sabri bey: türkan hanım, sizin numunelik ilaçlardan büyük hanıma biraz verirseniz. malum korona salgını.

    cemil: sevim koş yandan çarklı da korona olmuş galiba. bizim bir suluhi bey vardı. böyle öksürükle başladı, 10 güne kalmadan gitti.

    gül: dilin kopsun baykuş. ah babacım sen de ne uyarsın sultan hanım'a da sokağa çıkarsın.

    sultan: benim kadar taş düşsün başına e mi kapıcı güzeli. babanızı ben mi sokağa çıkarıyorum? marketin hesabını almadan gelmiyor eve.

    halil: heyt! kırarım boynuzunuzu. biz burada hastayız siz kavga ediyorsunuz.

    hüseyin: aman enişte, şu kağıdı imzala. korona falan olursun mazallah, sultan'ı ortada bırakır bu çocukların. bak nasıl hain hain bakıyorlar.

    cafer: ağzını topla yengeç. ne oluyor öyle hain main?

    halil: heyt! kırarım boynuzunuzu...

    cafer: aman babacım, sen kendine dikkat et. korona falan olursun. biz ne yaparız sensiz.

    halil: bak hala konuşuyor.

    sabri bey: haa cafer burada mısın? ne oldu halil efendi'ye? korona mı yoksa? aman allah'ım derhal maske takın, öyle girsin türkan hanım'ın muayenehanesine.

    ayla: ne oldu efendim? hık.

    sabri bey: yok efendim bir şey. halil efendi korona mı olmuş ne! onu getirmişler türkan hanım'a. beleşçiler. siz ne yapıyorsunuz efendim?

    ayla: cenap bey'lere hünkar beğendi yapıyorum efendim. bağışıklıkları güçlensin, koronaya yakalanmasınlar diye.

    sabri: iyi efendim artık elin kıllılarına altı kilo patlıcandan beğendi mi yapacağız? zıkkım yesinler.

    tontoş: miyavvvvv.

    sabri: çekil ayağımın altından, pis musibet.

    ayla: siz yiyin zıkkımı efendim. o bir devlet sanatçısı. korona olursa cenap beyler ben de sizi boşarım. gel yavrum, tontoş kızım sen bana. baban yine tepiniyor. kedi babası ne olacak.

    büyük hanım: ayla, bitti mi kızım ispanyol gribi salgını? ah ah babanla nasıl izole etmiştik o zaman kendimizi. rahmetli üç ay çıkarmamıştı bizi sokağa.

    sabri: ne ispanyol gribi efendim? korona var şu an korona. ispanyol gribi çıkıp biteli 100 yıl oldu. büyük hanım'ın hatlar karıştı yine.

    katil: vay komşum. aile saadeti ha balkonda.

    sabri: öyle efendim. korona olayları malum. dışarı çıkamıyoruz.

    katil: vatandaş evinde kalacak komşum. elini kolunu oynatma. teyzemi koronaya karşı koru.

    prens: got got got...

    şengül: sus kız sen de got got got. korona mı oldun ne!

    katil: kız değil ablacım o, horoz, sapına kadar erkek.

    şengül: al o zaman horozunu, çekemem ben öyle got got got. kız hoca ne zaman ders yapacağız?

    sabri: şey efenim, şu korona salgını bitsin hemen.

    şengül: ne oldu kız hoca, korkuyor musun korona'dan yoksa?

    ayla: hık. yaşlı annemiz var efendim. tedbir tedbir. hık, hık...

    şengül: peki kız yemedik anneni. bu da beni gördü yine hık hık hık.

    katil: yürü ablacım marizlemeyelim şimdi. komşum iyi günler.

    şengül: ayyy... yavaş olsana kız. katil gibi çürüttün her yanımı.

    sabri bey: efenim sefa ile.

    maşuk: hişt hişt! korona katil korona.

    şengül: ne diyor o kız manyak?

    cafer: konuşuyor efendim öyle. çenesi düştü.

    katil: vay! katil amcan öpsün seni yavru...

    cemil: sevim koş katil ile eseri gidiyorlar.

    katil: gidiyoruz sayın abim.

    cemil: senin sedat limonları beş katı fiyata satmış. uyu sen.

    katil: ne diyorsun sen sayın abim? bozma sabah sabah asabımızı.

    cafer: aman efendim uymayın siz ona. sarhoş. çekmiş yine cak cak. neymiş alkol koruyormuş koronaya karşı, bahane.

    cemil: cafer duydun mu vaka sayısı 6 kişi daha artmış. altı.

    sabri: ne diyor o sarhoş yine? altı tane bira mı istiyor?

    cafer: sormayın efendim çekmiş yine kafayı.

    maşuk: koronalı kereste müdürü, koronalı kereste müdürü.

    sabri: bana mı diyor o? koparırım dilini.

    cafer: anaaam! yok sabri bey, ha bana dedi bana.

    sabri: hah şöyle.

    büyük hanım: ayla mefharet hanım mıydı o? kristal'de çıkıyordu hani.

    ayla: yok annecim ne mefharet hanım'ı. katilin eseri eseri...

    sabri: büyük hanımın maşallahı var yine. aman efendim, kapıyı iyi kilitleyin. sakın sokağa çıkarmayın. korona kapar falan. küt diye gider mazallah.

    ayla: allah korusun. siz gidin efendim. anneciğime söylediklerinize bak.

    ergun: duydun mu demet? tahta kafa ile nimet hanım korona olmuşlar.

    demet: nereden uyduruyorsunuz ergun bey?

    ergun: öyle kızım. yalan mı söylüyoruz. bak veliaht hazretleri gelmedi bugün işe. onlara da bulaşmış olmasın nimet hanımlardan.

    abbas: ağzından yel alsın müdürüm. tövbe.

    ergun: sus konuşma sen. bardakları iyi yıka. korona olmayalım sonra.

    abbas: başüstüne müdürüm.

    nimet: raşit, korona mı oldum ben?

    raşit: yok nimet ne alakası var? sadece biraz üşütmüşsün.

    nimet: ne o el kol hareketleri üşütmüşsün diye? üşütük müyüm ben? kırarım senin o tahta kafanı.

    raşit: aaa nimet, ne diyorsun sen. rica ederim. ben emekli noter başkatibiyim. toplumda bir konumum var.

    nimet: konumun var ha. yolmazsam etlerini. koronalı tahta kafa seni.

    davut: ulviye, sürekli sebze ve meyve yemek zorunda mıyız?

    ulviye: evet davut. korona salgını bitene kadar taviz yok.

    davut: bari biraz dışarı çıksak. otur, otur patladık.

    ulviye: nayn davut. salgın bitene kadar evden adım atmak yok.

    davut: alman mezalimi.

    halis: ne tatlı babacım, oturuyoruz öyle yumuşak yumuşak. dilek'i de çağırırız. tertibim burada sizle oturur, ben de odamda dilek'e posterlerimi gösteririm, sonra da böyle...

    galip: amca ne yaptı gördün mü adi?

    davut: hayt, müzevirlik yok. sen de bırak sapıklığı dummkopf, patlatırım enseni.

    ulviye: nayn davut, dummkopf yok. çocuk bir şeyler anlatıyor. galip sen de hemen şikayet ediyorsun bakıyorum. çok ayıp. ellerini yıkadın mı yemekten sonra?

    halis: yıkamadı bu adi anne.

    ulviye: rezalet git yıka ellerini galip. korona olacağız vallahi.

    ayşe: ay allah korusun abla. ben sürekli siliyorum yerleri ama...

    davut: sen de yeme karşımda şu sosisleri ağzını şaplatarak dummkopf.

    halis: yemem lazım baba. ben daha çocukum. hem yemezsem nasıl gelişecek kemiklerim, bağışıklığım.

    ulviye: yiyecek çocuk tabii davut. onun ihtiyacı var.

    davut: biz neden yiyemiyoruz peki ulviye?

    ayla: nayn davut, evde kal çağrısına uyuyoruz, spor da yapmıyoruz. kilo kontrolü ve koronaya karşı bağışıklığının güçlü kalması için sana yasak öyle şeyler.

    davut: offf offf... alman mezalimi. senin yaptığını çinliler, fransızlar yapmaz ulviye...

    sedat: serpil, bir korona olayı çıktı. tak! fiyatlar beşe katlandı. kolonyalık limonları katile çaktırmadan beş katı fiyata bekir abi'ye sattım. ruhu bile duymadı katilin...

    serpil: aferin benim akıllı kocam. gurur duyuyorum seninle. ya üç kuruş kazanan damat namzedi gibi olsaydın, ne yapardık? ne zaman alıyoruz londra'daki evimizi sedat.

    sedat: şu korona olayı bitsin, hemen. cız. baksana adamlar şu an tedbir bile almıyor. tüm ingiltere'ye yayılsınmış. bu nedir kardeşim? tony blair zamanında bir arardım tak "sedatcım emrin olur." der hallederdi her şeyi...

    aslı: bora'ya laf söyletmem anne. o maaşıyla geçinen bir emekçi.

    serpil: sus kız koparırım senin o etlerini. bak babanı örnek alsın biraz. sayesinde daha ne günler göreceğiz. londra, tokyo... tüm borsaların tozunu attırıyor.

    aslı: çok duyduk bunları anne. tak tak. hani nerede?

    sedat: ah serpil, biz nerede hata yaptık? bu kız neden böyle oldu? bir de sosyal demokrat ağızları emekçi falan... korona olacağım bu kız yüzünden, genç yaşta.

    şevket: mine, alışverişe, kuaföre gitme bugünlerde. çocuklara bulaştırmayalım korona falan.

    mine: haklısın şevket ama bu özge çok geziyor sokakta. bulaştıracak sonra çocuğa diye korkuyorum.

    hacer: ah be abla. çok doğru söylüyorsun. ağzımdan aldın. tam ben söyleyecektim.

    şevket: işine bak hacer hanım. dedikodu yapma.

    hacer: zoruma gidiyor ama şevket bey. bizim orada da böyle. yollar hala trafikten geçilmiyor. otobüsler deseniz, adım atılmıyor, binilmiyor vallahi kalabalıktan. bizim bir raziye abla var. onun gelini de...

    şevket: haydi hacer hanım. bırak şimdi raziye ablayı da gelinini de.

    cem: hiç gelmeyecektik amerika'dan özge.

    özge: haklısın cem ama türkiye, şu an oradan daha iyi durumda.

    cem: öyle ama annemler bazen çok sıkıyorlar. bilmiyorum en azından birlikte oturma fikrine en baştan hayır demeliydik.

    özge: olsun cem. ben alıştım artık.

    cenap: ibrikçi, esmer yok bugün pencerede. korona mı oldu yoksa?

    sıtkı: yok abi allah korusun. uyuyordur.

    cenap: ibrikçi, yeni bir şiire başladım. korona zamanı sana geldim istanbul.

    bir kızıl gökyüzü vardı önümde.
    havada aşk, etrafta korona kokuyordu.
    sana geldim istanbul,
    korona zamanında tek vücut olmak için.

    sıtkı: aman abi, dur hemen yazalım.

    leyla: hüsnü, daha oturacak mısın?
    televizyonun karşısında uyukluyorsun.

    hüsnü: yatalım leyla. çoğu televizyon aynı. uzman bulamamışlar gibi, gazetecilere korona konuşturuyorlar.

    leyla: ne olacak bunun sonu hüsnü? sence çabuk biter mi bu salgın?

    hüsnü: bilmiyorum ki leyla. herkes evinde otursa daha çabuk durur diyor bilim insanları ama kimse evinde oturmuyor ki. bak herkes sokaktaydı bugün yine...

    leyla: doğru söylüyorsun hüsnü. çocuklar da gelmiyor bak. gelinlerin canına minnet tabii. kimbilir neler söylüyorlar gelmesinler diye.

    hüsnü: çocuklar haklı hanım. ikimiz de yaşlıyız. bize virüs taşımamak için gelmiyorlar.

    leyla: hıhh ne yaşlısı hüsnü. daha biz genç sayılırız. yaşımız kaç ki?

    hüsnü: geçti bizden hanım artık geçti. sokağa da adım atamayız, eve de kimse gelmez bu durumda. haydi sen bir kadeh rakı, beyaz peynir, domates falan hazırla da biraz daha izleyelim şu açık oturumu. uykum kaçtı.

    muvaffak: rezalet, bu çinliler ne bulursa yiyor. sonra da ceremesini biz çekiyoruz. nazif sen de taksiye çıkma bir süre oğlum. korona olursun falan. biz yaşayacağımızı yaşadık da siz daha gençsiniz.

    nazif: aman baba. okullar tatilken ne kazanırsam iyi. kooperatifin taksidi yaklaştı.

    muvaffak: ahh ah. biz öğretmenimizi koronadan koruyalım derken, olmuyor. bu cumhuriyet ne badireler atlattı, sıtması, su çiçeği, kızamığı, hepsini yok etti. korona da neymiş?

    aysel: baba kapuska yaptım, iyi geliyormuş lahana diyorlar bağışıklığa.

    muvaffak: eline sağlık kızım. bağışıklığı korumak için öğretmen, emekli kapuskaya talim etsin. ne günlere kaldık yarabbi...

    nazan: şükrücüm neden durgunsun?

    ali: anne feci açım. korona salgını nedeniyle dışarı çıkıp bir şey yiyemedik zeynep'le.

    nazan: oğlum tamam. babanın ciddi bir sorunu var gibi, önce onu konuşalım.

    ali: baba gerçekten bir şey mi var?

    aydın: korona virüsü mü korkuttu efenim. bugünlerde herkesin tek korkusu korona?

    bilge: aydın, bırak sululuğu. ciddi bir durum var. baba...

    şükrü: annemle babamı düşünüyorum nazan. siz gençsiniz, anlamazsınız. şimdi burada olsalardı, gözümüzün önünde olurlardı en azından. babam bir kadeh rakısını alır, ne olacak bu memleketin hali hanım diye sorardı. efkarlandım öyle. şimdi evlerinden dışarı çıkamıyorlar. biz de gidemiyoruz. ya onları koruyamazsak?

    jenerik

    dış ses ali: o akşam babam rakısını koydu ve dedemle babannemin gençlik anılarını anlattı geç saate kadar. ülke ve dünya olarak zor günlerden geçiyoruz. dedem ile babannem bizim her şeyimiz. babam ve amcam onlar için endişelenmekte haklılar. ama biz o gece hiçbir şey söyleyemedik tabii babama. umarız güzel günler göreceğiz çok yakında. şu koronavirüs olayı sona ersin de. ülke olarak mutlu olacağız yeniden.

    bizimkiler'de haftaya buluşmak üzere, moralinizi yüksek tutun, işiniz yoksa evinizde kalın, koronavirüs ile ilgili kurallara uyun, hoşçakalın...

    -devamı, haftaya pazar günü, saat 20.00'de-

    edit: gelen beğeni mesajları için çok teşekkür ederim. umur bugay başta olmak üzere tüm bizimkiler ekibine saygıyla.

  • hasbelkadar bir iş sahibi olan ve her insan gibi işine sahip çıkan bir çalışanın mektubudur.
    çalışanların haklarından bihaber dallamalarca eleştirlebilmektedir.
    beğenmediğin amerikada nba oyuncuları greve gitti.
    git son ütücü ol mu dedin.
    insanda ar olur, insanda haya olur.

    he bebeğim o bıraksın işi, giy eteği git sen çalış.

  • hiç anlam veremezdim bu olaya. iş gezisi sonucu yolum düştü bir haftalık eğitim için. bir kısmı işe bisikletle geldi, söz verdikleri saatte başlayıp insanca çalışma saatleri ile tam 17:30'da bir dakika bile geçirmeden eğitimi noktalıyorlardı. yani öyle ayarlı ki adamın son lafı tam 17:30'da bitiyor tüm soruları da cevaplamış olarak.

    öğle arası yemeklerinde alkol serbestliği vardı. hani biz kendimize misafirperveriz deriz ama adamlar iş sonrası için en ince detayına kadar aktiviteleri bile sunuyordu.

    özetle disiplin, insanca çalışma koşulları, özel hayat, insana verdiği değeri filan görünce ne yalan söyleyeyim bende de oluştu artık.

  • nba'in sadece iyi oyunculardan kurulu bir lig olmadığını yüzümüze tokat gibi vuran basketbolcu.

    evet basketbolcular lige katılırken veya bir takim tarafindan seçilirken belli testlere tabi tutuluyor ve oyuncunun kosu mesafesi, ziplama yuksekligi vs gibi istatistiklerine cokca onem veriliyor. özellikle ilk draft edilirken bu değerlere abartı derecede onem verildiğini görüyoruz. çünkü bu ozellikler potansiyel olarak görülüyor vegeri kalan onemli seylerin oyuncu yillandikca kapanacagi düşünülüyor. fakat bu nedenle draft edilen onlarca oyuncunun bu acigi tamamlayamadigi ve çöp kategorisine gecis yaptigini da siklikla goruyoruz.

    andre ingram gibi oyuncular ise bu tercih yonteminin kurbani sinifindalar. yani oyun aski olan ve bunun getirdiği calisma azmi ve ritmi olan oyuncular basta onemli fiziki potansiyel gozukmedigi icin cogu zaman ya draft edilemiyorlar ya da edilir edilmez g league'e postalaniyorlar. g league ise ne kadar iyi olursan ol ihtiyac olmadikca bakilmayan son tercih konumunda bir lig.

    dahası bu tarz oyuncular olurda bir sekilde nba'de sans bulsa bile, devamli topun agzinda oluyorlar ve ilk dususlerinde tekmeyi yiyorlar. bir gunah keçisi arandiginda ilk bu tarz oyuncuların eksikleri goze batiyor. nba ile avrupa basketbolunun mantalite farki da burada ortaya cikiyor. nba kendince yildizlar olusturuyor ve onlara ne olursa olsun ölümüne firsatlar veriyor; istedigin kadar sut at, butun oyunu kendince oyna ve diger takim arkadaslarin sadece yardim etsin mantigi var. avrupada gercek performansa gore kollanmazsiniz. kotuyseniz kadroda zamanla yerinizi kaybeder ve gercekten isteyene yerinizi devredersiniz.

    mesela bir nate robinson vardi. herkes smac sampiyonluklari ile hatirlar ama ben chicago'daki muhtesem gunlerinden hatirliyorum .derrick rose sakatlaninca mecburen ilk bese yerlesmisti ve sadece o zaman gercekten oyunun bir parcasi olarak gorulup deger gorebilmisti , gercekten elinden geleni de yapmisti. fakat boyundan dolayi farkli bir gozle bakildigi icin d rosedoner donmez su bu bahaneyle kicina teneke baglanip yollandi. iste o nate robinson yillarca birdaha firsat bulamadi veya garbage time'larda gereksiz sureler alip sonunda ligin disinda buldu kendini. ben hala sosyal medyadan takip ederim ve inanin halen yaptigi antrenmanlari cogu superstar yapmiyor. ama nba icin bunlar yeterli degil tabi ki.

    peki sonuc ne?

    sonuc; birbirine karbon kopya gibi benzeyen oyuncular, tatsiz maclar, zorlama kahramanlık senaryoları ve yapay oldugunu artik iliklerinize kadar hissettiginiz bir lig.

    andre ingram lakers'in playoff disinda kaldigi su gunlerde dikkat dagitmak icin kullanilip atilacak bir figur nba icin sadece..

  • adama helal olsun.

    hem parasını kurtarmış hem de toplum zararlısı iki şerefsizi eşek cennetine gönderip insanlığa fayda sağlamış. eminim ikisinin de 10ar 20 ser suç kaydı vardır.

    keşke herifleri kaçarken değil de, hayatı için mücadele ederken gebertseydi. umarım az bir ceza ile yırtar.

    edit:imla