hesabın var mı? giriş yap

  • bugün siparişimden bambaşka ürünler (yaş kedi maması) çıkınca müşteri hizmetlerine canlı bağlandım. birkaç dakika içinde tekrar sipariş oluşturuldu ve mamaları sokaktaki dostlarımızla paylaşmam rica edildi. bir kez daha başka bir ülkede yaşıyormuş gibi hissettirdi. teşekkürler amazon.

  • green card çıkmadan e2 vizesi ile yerleştim ve rahatlıkla houston diyebilirim . amerikanın bir çok eyaletini&şehrini (maryland , delaware, virginia, new jersey, new york, san diego, san fransisco, l.a, ındiana, arkansas, florida ve aklıma gelmeyen başkaca yerler) gören birisi olarak houston 'ı önermemin yegane sebebi , amerika'da ilk başlangıcı yapabilmenin diğerlerinden daha kolay olmasıdır.
    çok ırklı nüfus aralarına kolayca karışabilmenize olanak verir, bir çok iş kolunun burada olması kolaylıkla iş bulabilmenize olanak sağlar, ev kiraları diğer yerlerle kıyaslandığında müthiş avantajlıdır. yeni amerikaya gelen birisi için en önemli şeylerde bunlar değilmidir zaten?
    -kolay iş bulabilme -ırkçılıkla karşılaşma riskinin minimal seviyede olması(dünyanın hiç bir yerinde olmadığına inanmıyorum), ev kiralama fiyatlarının çok uygun oluşu .
    ayrıca değinmeden edemeyeceğim bir şey daha var ki o da halkıdır. inanılmaz derecede sıcak kanlıdırlar, konuşmayı çok severler, yardım etmeye bayılırlar (dükkanımı yeni açtığımda kimseyi tanımazken her biri arkadaşlarını kolundan tutup dükkanıma getiriyordu, abartmıyorum 2. yılımı doldurmadan dükkanıma mtv bile gelip çekim yaptı ve bir çok dergi ve radio programlarına katıldım bu sayede. çok göze hitap eden bir şehir değildir ama ben sevdim be kardeşim...

  • 7 saatlik yolu 3 saatte geldim aminiyüm arabayı yolda bir görücen öyle bir oturuyor ki aklın durur viraja 170le gir bana mısın demez. bastıkça daha da istiyor ben böyle mükemmel bir araba daha sürmedim. yetmezmiş gibi bir de km'de 15 kuruş yakıyor namıssız ehuehuehu* ışıkta ne zaman dursam arabaya piyasanın en az 30 bin üstü teklif veriyorlar ben satmıyorum.

    edit: malum zamlardan sonra artık entryi editlemek gerek diye düşünüyorum.
    artık araç 15 kuruş değil 30 kuruş yakmaktadır ve araca piyasanın en az 100 bin üstü teklif verilmektedir.

    edit2: malum zamlar ardından entry tekrardan hayliyle geçerliliğini yitirmiş bulunmakta.
    artık araç kilometrede 1.5tl yakmakta ve araca piyasanın en az 300 bin tl üstü teklif verilmektedir ama ben satmıyorum.

  • bir supermarkette onumde yuruyen orta yaslı bir ciftin arasında gecen diyalog :
    k : hamdiciim saklama kabı da alalım hayatım..
    e : yoksa benden birsey mi saklıyosun?..
    ...ve hic gülmediler...

  • bade işçil'in zengin ve güzel tiki kız rolüyle oyunculuk sınırlarını zorlamasıyla saygımı kazanmış dizi. bade, oyunculuğuyla adeta gerçek hayatta da zengin ve güzel tiki kız olduğuna inandırıyor bizi. ayrıca golf kulübünün girişinde karşılaştıkları sahnede bade'nin, kuzey'le güney'in kardeş olduğunu öğrenince "tahmin ettim" demesiyle de gregor mendel'e selam çakmış dizidir. kardeşlerden biri norveçli balıkçı, diğer pakistanlı gazeteci gibi, ben bile hala emin değilim kardeş olduklarına, ama o şak diye anladı. özetle saygımı kazanmış dizidir diyebilirim.

  • 5 dakikalık iş için 422 lira alan tekelleşmiş firmanın skandalıdır.

    bu ülkede hiçbir sistem doğru olarak çalışmadığı için hukuk önünde hak aramak gerekiyor, ama orası da farklı bir rezalet. artık mahkeme kaç yıl sürer ve ne karar çıkar bilinmez.

    yazar arkadaşa geçmiş olsun.

  • bazılarının vatan hainliği dediği durumdur. bizi bu hale getirenler değil de hayatta kalmaya çalışan vatandaşlar hain öyle mi ?
    paramızı tuvalet kağıdı haline getirenlere bir laf yok mu?
    bu kadar mı yüzsüz utanmazsınız lan siz?

  • efendim sümer mitolojisi tartışmasız dünya üzerindeki en karmaşık, en sorunlu ve bilinmesi en zor mitler bütünüdür. hala çözülememiş bir çok problem, cevaplanamamış çok sayıda soru mevcuttur. mitlerin gerçekten karmaşık olması, konunun uzmanı olmayan okuyucu için okumaktan vazgeçmesine bile sebep olacak bir sonuç doğurur. bunun en temel sebebi, `olayları kronolojik olarak takip etmenin zorluğudur`. ayrıca bir diğer büyük sorun da, şimdiye kadar evrenin, dünyaların, tanrıların, kavramların, insanların ve daha başka şeylerin yaratılışlarına dair "çok çok az ve kesin olmayan kaynaklara" mahkum olmamızdır.

    şimdi bu entry'de yapmak istediğim şey, insanın yaratılışı'na kadar ( zaten sümer mitleri temel manada insanın yaratılışı ile sona erer ) olan safhayı kronolojik bir çizgiyle sunmaktır. ancak bir çok sorun var. öncelikle burada anlaşılması için ve kavramların ardlarını daha iyi görebilmek için ayrıntılı konuşmalar yapacağım. buna mitoloji felsefesi yada mitoloji sosyolojisi de diyebilirsiniz. ayrıca hafiften karşılaştırmalı mitoloji'ye de gireceğim. zira sümer mitleri, "sözlü ve yazılı olarak bilinen en eski mitler" bütünü olduğu için, bazı kavramları başka ve daha bilindik şeylerle açıklamazsam, anlaşılmaz olacaktır.. ben burada sümer mitlerini hellen mitleri ile karşılaştıracağım.

    ayrıca şunu da belirtmeliyim ki mitolojiyi tamamen anlatmak gibi bir amacım yok. zaten bu çok zordur. amacım temel olaylar ve kronoloji bilgisini edindirebilmek. sümer mitolojisi onlarca mit ve anlatıyla doludur. tanrılar yaratılır, tanrılar maceralar yaşar, kültür ve uygarlık yaratılır, falan filan. ama önemli olan bunlar değil, temel taslaktır. ben evreni ve dünyayı, ve daha sonraki şeyleri yaratan en öncül tanrıların ortaya çıkışını anlatacağım. bu yüzden arada birçok anlatıyı es geçmemi mazur görün.

    öncelikle kaynak konusundan ve kaynaklar hakkındaki sorunlardan başlamak istiyorum. malumunuz üzere sümer mitleri'ni sümerce ve akadca yazılmış çivi yazılı tabletlerden öğreniyoruz. ve sanılmasın ki bu öğrenme şeklimiz "hah açtık bak burda baştan sona anlatılmış, ne güzel.." şeklinde. bütün bu mitler, tek tek, dağınık şekilde yazılmış, sonradan birbirleriyle ilişkilendirilmiş ayrı metinler şeklindedir. bu yüzden mitolojinin ortaya çıkması, sümerce'nin okunuşundan 100 yıl sonraya denk gelir. ve aslında hala tam bir mitoloji ortaya çıkmamıştır.

    bir başka sorunumuz edebi kaynakların çok az sayıda olmasıdır. çivi yazılı tabletlerin yalnıza yüzde 10 kadarı edebi niteliklidir. geri kalanları ticaret kayıtları, hukuk, memur listeleri gibi işimize pek de yaramayan tabletlerdir. bir de dil, yani sümerce çok büyük bir sorundur. sümerce, okunmaya başlanmasının üzerinden 200 yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen hala tam olarak anlaşılamamış bir dildir. bu yüzden bazı edebi tabletlerde satırların ne söylediği anlaşılamamaktadır.

    bulunan edebi tabletler, özellikle bu tabletleri okuyan ve sümer mitolojisi üzerine ana araştırma eserlerini veren samuel noah kramer, thorkild jacobsen, adam falkenstein, françois thureau-dangin, jules oppert gibi isimler tarafından katagorize edilmiş ve isimlendirilmiştir. bu bahsettiğimiz tabletler, sümer mitlerini öğrendiğimiz yegane metinleri içerir. bu tabletlerin bazılarının isimlerini vermek istiyorum:

    - sümer edebi katalog tabletleri.
    - kadim nippur silindiri.
    - gudea silindiri.
    - chicago hece yazıtı.
    - nippur dilbilgisi metni.
    - tanrılar ve ölüler diyarı.
    - gök ile yerin ayrılması.
    - enlil gök ile yeri ayırır.
    - enlil ile ninlil. nanna'nın döllenmesi.
    - bitki tanrıları.
    - enki ve ninhursag.
    - su tanrısı enki.
    - inanna ve enki.
    - insanın yaratılışı.
    - lahar ve aşnan.

    şimdi, kaynaklardan kısaca bahsettiğimize göre kronolojik olaylar dizisi işine girişebiliriz:

    --- nammu ---

    ilksel deniz. her şeyin başlangıcında ilksel deniz vardı. bu zamana kadar ele geçirilen sümer metinlerinde ilksel denizin kökeni ya da yaratılışı, ortaya çıkışı ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. muhtemelen bu, hellen mitolojisi'ndeki okeanos ve thetis'in oluşturduğu "ilksel sular" ile aynı şeydir. sami mitolojisi'nde de tiamat olarak geçer. nammu büyük olasılıkla "yaratılmamış", "ezelden beri var olan" bir "ilk mekan" olarak tasavvur ediliyordu. ayrıca burada tek, hellen'de çift olarak ortaya çıkmasının sebebini de bilmiyoruz.

    --- hursag ---

    kozmik dağ. ilksel deniz nammu, gök ile yerin birliğinden oluşan hursag'ı, kozmik dağı oluşturdu. burada kaynağımız şu pasajdır: "gök ile yer dağının ardında an, annunnaki'leri dölledi." bu kozmik dağ kavramı, hellen'deki kaos ile bağdaştırılabilir. yani sümerli rahiplere göre bizim 21. yüzyılda evren olarak adlandırdığımız, "herşeyin öncesinde var olan şey", ilksel deniz nammu'ydu. muhtemelen, hellen'de, samilerde ve hint - iran mitlerinde olduğu gibi, burada da bu ilksel deniz'in yaratılıp yaratılmadığı düşünülmemişti bile. sümerliler, "herşeyin içinde olup bittiği mekan", "zamanı ve tüm mekanları içine alan" kavram olarak nammu'yu görmüşler, kozmik dağı ise "ikincil evren", "tanrıların ve tanrıların ardından gelen varlıkların mekanı" olarak düşünmüşlerdir.

    --- an ---

    an'ı burada, yukarıdaki pasajla ilgili olarak açıklamaya çalışmak istiyorum. gördüğümüz gibi burada an, henüz kaos varken, "gök ile yer henüz ayrılmamışken" var olan bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. hem de anthropomorf olarak. yani insan şeklinde. bu elbette diğer mitolojiler ile bağdaştıramadığımız bir durum olduğu için bize ilginç geliyor. kramer bunu şu şekilde kolaylaştırmıştır:

    1. bir zamanlar ilksel deniz vardı. nammu.
    2. ilksel deniz'in meydana getirdiği gök ile yer birleşti. kozmik dağ oluştu. hursag.
    3. gök ile yer henüz ayrılmamışken ilk tanrısal kişilik, an doğdu.
    4. gök ile yer ayrıldı, an çocuklarını doğurdu (annunnakiler) ve evren düzenlendi.

    an'ın kimin tarafından yaratıldığını bilmiyoruz. doğrudan veya dolaylı olarak ondan bahseden bir tablet bulunup okunana dek de bilemeyeceğiz. ancak şunu anlıyoruz ki an, sümer mitolojisi'ndeki ilk ve en büyük tanrıdır.

    ayrıca annunnaki, annunnakiler kavramıyla ilgili birşeyler de söylemek istiyorum. sözlükte ve lanet wikipedia'da annunakiler ile ilgili bazı übersofistike laflar, iddialar gördüm. öyle ki annunnakiler'in uzaylılarla, dünya dışı varlıklarla, bilinmeyen güçlerle, cinler veya perilerle falan ilişkili olabileceğini söylüyorlardı. kimlerin, bunu hangi kaynak ve dayanaklarla ortaya attığını bilemiyorum ve bunu önemsemiyorum. ama bu düpedüz ve baştan sona saçma bir iddiadır. annunnaki sözcüğünün geçtiği her sümerce tablette, istisnasız olarak her tablette ve annunnaki sözcüğünün geçtiği her satırda, bu sözün an'ın çocukları, yani an'dan doğan ilk tanrılar manasında olduğu açık seçik ortadadır ve tartışmaya yer yoktur. nokta.

    devam edelim..

    --- ki ---

    yer. toprak ana. kozmik dağ'da tek başına hakim olan an tarafından yaratıldı ve onun zevcesi oldu. samuel noah kramer'e göre "an ve ki'nin birlikte olduğu dünya", sümer düşününde yaşanılan ve hayatın var olduğu evrenin tam karşılığıdır. ilksel deniz ilktir ve aslında hiçliktir, boşluktur. kozmik dağ ilk yaratıcı gücün ortaya çıktığı ( an ) kaos'tur. ancak bu dünya, yani anki, (tam manasıyla gök-yer) ise tam olarak canlı ve yaşayan evren'dir.

    --- an ve ki ---
    l
    l
    --- enlil ---

    an ve ki'nin birleşmesinden doğan ve "an'dan sonraki en yüce tanrı". hava tanrısı. havanın efendisi. (en= efendi, lil=hava.)
    l
    l
    --- ninlil --- enlil'in eşi. enlil'in kendisine zevce olması için yarattığı tanrıçadır.

    hava tanrısı enlil, gök ile yeri ayırır. babası an göğü alır. enlil ise, annesi ki'ye vermek yerine yer'e kendisi hakim olur. burada şu açıkça belirtilmelidir ki, ilk tunç çağı'nda yani m.ö. yaklaşık 3200'lü yıllarda anaerkil yapıların çökmesi ve erkek egemen toplumun yükselmesi, sümer mitolojisi'nde bazı noktalarda, az da olsa kadının ikinci plana atılmasında etkili olmuştır. bu örnekte anne ki, yeri alması gerekirken, yerin efendisi olması gerekirken, kutsal kraliçe ünvanıyla yetinmiştir. mesela ki'nin ninmah (yüce kraliçe), ninhursag (kozmik dağın kraliçesi), nintul (doğurgan kraliçe) gibi ünvan ve isimleri de bu durumla ilişkilidir.

    --- enki ---

    sümer mitolojisi'de çok özellikli bir yere sahiptir enki. su ve yer tanrısıdır. ayrıca uygarlığın efendisi sayılır. enki aslında enlil'in eridu'daki halidir. birçok mite göre, enlil'in kutsal kenti nippur'du. dolayısıyla nippur sümer toplumunun kutsal merkezi kabul ediliyordu. ancak 3000'lü yıllardan itibaren sümer coğrafyasındaki, yani güney mezopotamya'daki kentler arasında sürekli devam edecek olan bir iktidar mücedelesi başlamıştı. bu mücadele toplumun kültürel değerlerinde de görülmüştür.

    eridu kenti ve bu kentin toplumsal - dinsel belleği, nippur'dan çıkan yerin ve göğün efendisi tanrı enlil'e karşı, aynı kişilikte enki adında bir tanrı yaratmıştır. enki'nin tam manası "yerin efensidi"dir. ( en=efendi, ki=yer.) enki aslında eridu'nun yerel tanrısı ea'nın enlil'e benzetilmiş bir tezahürüdür. ea enki'ye dönüşerek enlil'e rakip olmuştur.

    --- enlil ve ninlil ---
    l
    l
    --- nanna ---
    enlil yerden göğü ayrıdıktan sonra yaşadığı yerin ışıksız ve karanlık bir yer olduğunu farketmiş, ve dünyayı aydınlatması için ay tanrısı nanna'yı yaratmıştır.
    l
    l
    --- ningal --- nanna'nın eşi. nanna ningal'i kendisine eş olması için yaratmıştır.
    l
    l
    --- nanna ve ningal ---
    l
    l
    --- utu ---
    nanna ve ningal'in oğlu, güneş tanrısı. nanna'ya verilen dünyayı aydınlatma görevi'ne yardımcı olması amacıyla doğmuştur.

    --- nanna ---
    l
    l
    --- inanna ---
    nanna'nın yarattığı aşk, sevgi, düzen ve mücadele tanrıçası. bugün venüs gezegeni ile eşleştirilir. nanna, gökyüzündeki varlıkların yaratılmasıyla uğraşırken yıldızları ve gezegenleri de yaratmıştır. nanna'nın (samilerde sin) gökyüzünde bir "kayıkla dolaştığı" düşünülürdü. nanna'dan doğan diğer aydınlık tanrı" utu ise, dört mitolojik atın çektiği "bir araba ile semada dolaşırdı". (hellen mitlerinde bunun tam karşılı helios'tur ve bu tamamen sümer kökenlidir.) inanna ise "yedi köpeğin çektiği bir araba ile" "gezegenler arasında dolaşırdı".

    buraya kadar sümer mitolojisi'nin ana yaratıcı karakterlerini kronolojik bir sırayla vermeye çalıştım. buradan sonra mitler genelde "evrenin ve dünyanın düzenlenmesi" ile ilgili karmaşık anlatılarla doludur. yukarıda saydığımız bu öncü tanrı ve tanrıçalar, başka tanrı ve tanrıçalar yaratır, bazı olaylar yaşarlar, bazı kavramları, kültürü ve uygarlığı yaratırlar. bunlar genelde sümer toplumunu ve sümer düşününü anlamamıza yarayan etkili hikayelerdir.

    bu hikayelerin bazıları şu isimlerle anılırlar:

    - nanna'nın nippur'a yolculuğu.
    - emeş ile enten. enlil çiftçi tanrıyı yeğler.
    - kazmanın yaratılışı.
    - sabanın yaratılışı.
    - sığır ve tahıl.
    - enki ve ninhursag. su tanrısının işleri.
    - enki ve sümer. yeryüzü ve kültürel süreçler.
    - enki ve eridu.
    - inanna ve enki.
    - lahar ile aşnan.
    - insanın yaratılışı.

    son olarak gelelim insanın yaratılışı'na:

    sümer mitolojisi'nde insanın yaratılış amacı, bizzat kendinin etkilediği diğer mitolojilerde (sami, hellen, hint -iran, anadolu..) olduğu gibi tanrılara hizmet etmektir. yukarıda bahsettiğimiz dünya tamamen ve yalnızca tanrıların yaşadığı ve işlerini kendilerinin hallettiği bir dünyadır. ancak tanrılar sıkılmış ve yorulmuştur. birgün bir eğlencede bilgelik tanrısı enki'ye kendilerine hizmetkarlar yaratmasını salık verirler. enki de annesi ki, yani ninmah ile birlikte kilden yapılmış 6 tipte "insan"ı tanrılara sunar. ancak bunlar akılsız, kültürsüz ve konuşmayı bilmeyen varlıklardır.

    bunun üzerine enki, kendi başına bir insan yaratmaya karar verir. ancak başarısız olur. yarattığı şey yine akılsız, zekadan yoksun bir varlıktır. şimdi, gelelim bu mit hakkındaki büyük soruna: insanın yaratılışı adlı mit tabletinin buradan sonrası fena halde tahrip olmuş ve kırıklı haldedir. bu yüzden mitin devamında sadece ninmah'ın enki'ye çok kızdığını, ve beğenilmese de insan'ın tanrıların hizmetindeki akılsız bireyler olarak çalıştırıldığını öğreniyoruz.

    mitin devamında yine lahar ve aşnan adlı iki bereket tanrısının, bu hizmetkar ve çilekeş insana acıdığını ve "yaratılan tüm iyi şeylerin hatrına" ona soluk verdiklerini, aklı ve düşünceyi bahşettiklerini öğreniyoruz. burada belki lahar ve aşnan'ın kişiliğinde hellen'lerde insan'a kültürü tanıtan prometheus'u bulabiliriz.

    ayrıca bu mit haricinde, sığır ve tahıl adlı metinde de, lahar ve aşnan'ın insanı yarattığına dair, daha doğrusu "yaratılmış olan akılsız ve ruhsuz insana soluk verdiklerine" dair ifadeler geçmektedir. şüphesiz bu mitlerin devamı vardır ve belki de bulunacaktır. ancak kitabı-mukaddes'teki yaratılış efsanesi'nin babil aracılığıyla sümer'den alındığını söylemek yerinde olacaktır. nitekim sümer'e oranla geç olan hellen mitlerinde de sümer etkilerini görüyorsak, yaratılış hakkındaki sami kökenli olduğunu düşündüğümüz hikayelerin sümerli asılları da bunulabilir. yapılan araştırmalar sonucunda, örneğin adem ile havva mitinin sami değil de, doğrudan sümer kökeninin de bulanacağını düşünmemek için hiçbir sebebimiz yok..

    bitti. afiyet olsun.
    gaza gelmek istiyorsanız melechesh tavsiyemdir..
    dinleyin!

  • yıl 2001: stajyer maaşıyla her hafta sonu geziyorum, yiyorum içiyorum
    yıl 2005: yeni mezun maaşıyla her akşam işten sonra arkadaşlarımla çıkıp bir iki bir şey içiyorum, yemek yiyorum, geç kalırsam ciddi mesafeleri taksiyle dönüyorum. yine de ailemle yaşadığım için kenara para koyabiliyorum.
    yıl 2010: proje şefi maaşıyla kenara para koyuyorum, yılın 9 ayı yoğun çalışıyor, 12 ayı her yere gidip her şeyi kaygısızca (görgüsüzce değil) yapabiliyorum. bayağı bir ülke de görüyorum bu arada hey gidi...
    yıl 2020: 2010-2019 arası kenara koyduğum parayı yiyorum, aylık mutfak masrafım 2005 yılındaki maaşımdan fazla.

    sürünerek emeğini ve hayatını ziyan ettirmeye fit olan arkadaşlar için ise sadece üzülüyorum. en azından ben gençliğimde güzel, keyifli yaşadım. kültürden, eğlenceden, bilgiden geri kalmadım. emeğimin hep bir karşılığı oldu. sizin neslin hayatının bile bedeli yok neredeyse.

    edit: bir 2022 güncellenmesi istendi entryde. deniyorum, ama ne kadar anlamlı olacak bilemiyorum çünkü entrynin varsaydigi tüm standartlar (yaşam, geçim, ekonomi) yerle yeksan olmuş durumda. 2020 yılına kadar kendi işimizi yaparak mütevazı biçimde yaşamımızı sürdürürken, aynı çalışma sistemi ile geçinmek 2022 yılında sürdürülebilir olmaktan çıktı. haftada 60+ saat çalışarak sıfıra sıfır ayı gecirebiliyoruz. ilave masraflar çıkması halinde (örneğin son iki ay ortaya çıkan sağlık masrafları) basbayağı içeri giriyoruz ve bu içeri girenler nasıl çıkacak bilemiyoruz. bayağı kayaya çarpmış durumdayız. kurduğumuz düzen alt üst olmuş durumda. emeği geçenlerin allah belasını versin gerçekten.

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)

  • hayatında olduğu gibi kafede, restoranda, trafikte, işte, evde yalnız olan insandır. sanıyorum dünya gittikçe yalnızlaşıyor. üzülmeyin herkes sizin gibi.

    an itibariyle oturuğum yerde, 13 masa tek başına oturuyor. ellerinde telefon/tablet var. yarısının kulağında kulaklık. yarısından fazlası sigara içiyor. 4 tane masada 2 kişi oturuyor, tamamı hemcinsiyle. 2 kişi oturanlardan biride ağlıyor. 2 masada boş.
    üstelik günlerden bi pazar sabahı, hiç mi kimse eşlik edecek birini bulamaz..

    arkadaşlık/ilişki/evlilik süreçlerinin her geçen gün kısaldığı günümüzün problemi nedir? teknoloji olduğunu düşünmüyorum. sosyal medya yalnızlaştırmıyor, insanlar yalnız olduğu için sosyal medyaya yöneliyor. paylaşım ihtiyaçtır, bunun için imkan bulunamıyor çareyi sosyal medyada buluyor ama bu çare gerçek değildir, sahtedir. peki neden böyle oluyor? sanıyorum egolar, ispatlar, hırslar, kötülükler bu noktaya getirdi. her şey sahte olmaya başladı. başta sevgi. samimiyet, sevgi rolleri oynanıyor. e karşındaki bunu farkedemeyecek kadar aptal değil. doğal olarak tatmin olmuyor. kısa bi süre oyuna dahil oluyor. bakıyor mutlu değil. eee ne çekicem karşımdakinin mallıklarını diyor, alıyor kulaklığını çıkıyo geziyor.

    şarkıdaki gibi; biz büyüdük ve kirlendi dünya..kirlenen dünyada kimse omuzunu yaslayacak birini bulamıyor. aksine çoğunluk menfaat için birlikte. vakti zamanında yaşca büyük birisi demişti ki; arkadaş arkadan taşlayan demektir. ne güzel demiş. selam olsun kendilerine.

    edit: imla

  • - gelecekte ne olmak istiyorsunuz?
    - (iki yumruk bir anda havaya kaldirilarak makamli bir sekilde) heee man

    - onumuzdeki bes yilda kendinizi nerde goruyorsunuz?
    - golgeler satosu