hesabın var mı? giriş yap

  • istiklal caddesinde, dokuz on yaşlarında, büyük olasılıkla tinerci, iki çocukla konuşan polis, birine sorar: "nerede oturuyorsun sen, evin nerede senin?"
    çocuk: "evim filan yok, orada burada uyuyorum" der.
    polis öbürüne döner "peki, sen?"
    ikinci çocuk: "komşuyuz!"
    (bkz: sokak çocukları)(bkz: umut çocukları)

  • iyi de aga; adamlarin karsisina cikip adamlara nazi dediniz lan 2017 yilinda. ustelik bunu soyleyen adam da erdogan yani. ben anlamiyorum ki sonra sizi boyle kapak edince niye boyle sesiniz hirlamaya basliyor yine.

    hep bir magdursunuz

    tanim: hakedene iyi kapak olan kapaktir.

  • istanbul'da yediğim en lezzetli döneri yapan yerdir. bir de beşiktaş'taki karadeniz bilmem ne var orası da güzel.
    fakat bu bahar pide salonu 1-2 yıl önce daha güzeldi, son zamanlarda fiyat hem azıcık arttı hem de tadı bir tık da olsa azaldı gibi geliyor bana.

    pideleri çok iyi ama, yumuşacık. 7.5 lira pide arası döner. porsiyon da 14 lira falan. denemelisiniz.

  • çok derin ve yerleşik bi sinsilik var bu adamın içinde. gülüşüne, şakalarına, sakalına, bıyığına, giyimine, hareketlerine, her yerine sinmiş. ince, huzursuz edici bi sinsilik. sevmiyoruz.

  • 75-80 yaslarinda bir "dede"nin nişantaşı'nda kaldırımda şaşkınlıkla etrafa bakışı, ayaklarının dibinde 2 file portakal, biri patlamış ve kaldırıma saçılmış...bastonuyla portakalları kendine doğru yuvalarması, yanindan solaryum karası bir kadının hayret ve şaşkınlıkla, portakallardan birinin üstünden atlaması, hemen sonra portakal değip de pisletti mi acaba diye beyaz topuklu çizmelerine bakması ve hızla uzaklaşması... dedenin şaşkın yüzünün asılması, ve buna daha fazla dayanamayıp kırmızı ışıkta duran ve içinden olayların izlendiği dolmuşu terk etmek, dedeye doğru yürümek...

    bir gün kadiköy - beşiktaş vapurunda bir evsizi göze kestirmek, uzaktan izlemek, elinde kocaman ağzına kadar dolu büyük boy bir çöp torbası olduğunu görmek, geminin kıç tarafına yöneldiginde martılara ekmek getirmiş olduğunu fark etmek, insanların ondan uzaklaşması, içeri girmesi, belki kaçması, korkması...sonra yanına gitmek, dönüp "sen de atmak ister misin?" demesi... koluna girmek...birlikte dakikalar geçirmek...onun bir seylerin "daha fazlasi" olduğunu idrak etmek...

    kalamışta sokak aralarında akordeon çalan gencecik bir çocugun, 3-5 hafta üstüste aynı sokağa gelişi, apartmanlardan para atanlar oldukça, onların evlerinin altında daha uzunca kalarak boşnak veya rus ezgileri çalması, 1 hafta kadar sonra artık gelmediğini fark etmek...

    5 yaşında bir çocugun kendinin 5 katı yaşında birine "ne güzel olurdu sen çocuk olsan" demesi...

    karganın tekini çatıdaki su birikmiş olukta, gagasıyla çevirmek suretiyle, ekmeğin iki tarafını da ıslatırken yakalamak...