hesabın var mı? giriş yap

  • bindik bir keramete gidiyoruz kiyamete diye yola cikip donebilecek miyim acaba derken hayatimin en iyi tatilini yapmama vesile olmus guzide site. tanimadiginiz insanlarla ne kadar eglenebileceginizi tahmin bile edemezmi$iniz meger.

  • yıllar önce bir arkadasim kredisine kefil olmami istemişti zor durumda olduğunu biliyorum dedimki ben sana kredi alayim kefil olmamak için yeminim var. gözden çıkardığım tutar için kredi aldim ve verdim . artık vermese de ne yapayım dedim. taksitleri gecikterek de olsa ödedi. ben kredi tarihinde kendim ödeyerek kredi skorumu bozmamıs oldum .kredi bitti ben bir oh çekmişken bir hafta sonra aradi bana tekrar kredi alırmısın dedi. bende isyerimi degiştirmemi düsünuyorum kısa surede iş bulurmuyum bulmazmıyim belli değil
    durumu kendisine anlatip tekrar kredi alamiyacagımi ilettim. bana küstu ve bir daha da aramadi.yorum size kalmış

  • okuldayken öğretmenlerin kafası çalışan ancak haylaz öğrenciler için söylediği klasik bir söz vardır. “istese yapar.” bu sadece okul için değil, hikaye anlatıcılığı ve sinema franchise’ları için de kullanılabilecek bir söz. mesela star wars evreni yıllardır genişliyor ve anlatılacak yüzlerce, binlerce hikaye var artık. bunların kimisi hayli kötü olsa da potansiyeli yüksek bir yığın olay ve karakter de çıktı ortaya. bu nedenle star wars’un yeni üçlemesini izlediğinizde aklınıza gelen ilk şey bula bula bu konuyu mu buldunuz oluyor. the mandalorian ise haylaz öğrencimizin çalıştığı zaman gerçekleştirebileceği potansiyeli ve star wars evreninde işinin ehli insanlar tarafından ne kadar düzgün hikayeler anlatılabileceğini gösteriyor.

    dizinin ilk sezonunda hem katmanlı, hem de star wars’un western ruhuna uygun şahane bir hikaye anlatılmıştı. sezon finali de hikayenin tırmanacağı çok güzel bir noktada bırakılmıştı. şimdi ikinci sezonun birinci bölümünde bu başarı devam ettirilmiş mi bir bakalım.

    --- spoiler ---

    mandalorian’ın en güzel yönlerinden biri çok aşırı uçların olduğu bir evrende projenin merkezine hikaye anlatımını alması. şuan mesela zeitgeist uygun, izleyiciler villian’ların hikayelerini de severek izliyor. star wars da karizmatik kötüler konusunda hayli zengin. bu nedenle sith olma yolunda ilerleyen bir karakterin hikayesini eksik gedik anlatsanız bile pek çok izleyiciye diziyi beğendirebilirdiniz. ancak bu hikaye anlamında çok zengin bir durum olmazdı. ayrıca jedi ve sith mücadelesine geniş açıdan bakarsanız klasik bir iyiye karşı kötü hikayesi olduğunu görebilirsiniz. bu nedenle tarih boyunca binlerce sefer anlatılmış bu hikayenin bir yorumundansa gri bir karakter olan mandalorian’ın anlatılışı drama açısından çok daha başarılı bir tercih olmuş.

    tercih ilk sezonda böyleydi peki uygulanış ikinci sezonda nasıl devam ettirilmiş? mandalorian ilk sezonda ana eksenini merkezden uzakta olan karakterlerin mücadeleleri üzerine kurmuştu. sezon sonunda hayli büyük işler olmasına rağmen bunlar star wars evreni ölçeğinde çok küçük şeyler. bu sezonda ise yine anlatılmayanın hikayesini anlatmaya devam ediyorlar. bu açıdan başarılarını sürdürdüklerini söyleyebiliriz. çünkü jedi sith gibi görece daha alımlı karakterler varken jawa’lar, tusken’ler gibi konulara izleyicinin ilgisini çekebiliyorsanız iyi bir anlatıcısınız demektir.

    western ruhu da star wars için çok önemli. bu nedenle ikinci sezonun birinci bölümünde işlenen “bir silahşor gelir ve kasabalıların sorununu çözer.” mantığı çok uygun bir seçim olmuş. bölümün başında mandalorian ve marshal’ın tavernada karşılaşmaları, maskülenlik ve soğukluk ile pazarlık etmeleri daha sonra yaptıkları iş birliği tümden bu western mantığından geliyor. burada hikaye mantığı klişeymiş gibi görünebilir ancak bunu gerçek bir western filminde yaparsanız bu böyle sayılabilir. tutup aynı fikri başka gezegende geçen bir hikayeye “uyarlarsanız” yapılan şey klişenin tekrarı değil, başarılı bir hikaye anlatımı olur. ayrıca uyarlama sanılanın aksine çok kolay bir uygulama değildir. anlatılan hikayeyi döneminden koparıp yeni bir alana attığınızda ruhunun kaybolma riski de çok yüksektir. ya da hikayenin yeni geldiği evrenin hikayeye hiçbir katkı yapamaması da bu çabanın eğreti durmasına sebep olur.

    mesela romeo ve juliet’i nedendir bilmem cyberpunk’a uyarlamaya karar verdiniz diyelim. cyberpunk evreninin temelinde insandan arındırılmış dev holdingler, duyguların yapay şekilde oluşturulabilmesi nedeniyle yaşanan varoluşsal sorgulamalar ve karanlık, tekinsiz şehirler olduğu için romeo ve juleit’in romantik ruhu bu ortamda nefes alamaz. atıyorum romeo ve juliet’i iki rakip şirketin ürettiği yapay zekalar yapabilirsiniz ancak bu sefer ana hikayeden bir eser kalmaz. ekseni ana hikayeye yakın tutarsanız bu sefer de cyberpunk’ın akışa katacağı yeni bir şey olmaz. bu nedenle uyarlamanız muhtemelen felaketle sonuçlanır. ancak star wars başından beri western ile flört halindeydi. yıkık kasabalar, tekinsiz tipler, yasadışı kumar oynatanlar gibi pek çok unsuru sürekli görüyorduk zaten. mandalorian’da da aynı mantık güzel bir şekilde devam ettiriliyor.

    peki sezon nasıl devam edecek? yazının başında ikinci sezonun sakin bir şekilde başladığını söylemiştik. dizinin tonu da bu şekilde olduğu için çok büyük bir problem değil bu durum. ancak mando, star wars evreninin en gizemli canlılarından birini taşıyor yanında. çünkü yoda’nın ırkı hakkında çok az şey biliyoruz. wikipedia’da bile yoda’nın türü için “bilinmiyor” ibaresi geçiyor hala. bu nedenle baby yoda hakkında anlatılacak büyük bir hikaye beklentisi de var insanlarda. belki tonu bozmamak için mando, baby yoda’yı jedi’lara teslim eder ve bu şekilde final yaparlar. bu da olası ancak bu sezonda bir yükselme olacağının iki garantisi var artık. ilki, birinci sezon finalinde görülen siyah ışın kılıcı, diğeri de bu bölümün sonunda gördüğümüz boba fett. bu nedenle heyecan yüksek. bakalım bu sezon neler izleyeceğiz?

    --- spoiler ---

    sonuç olarak bu bölüm sezon açılışı için hayli başarılı olmuş. ilk sezonda yakaladıkları orijinal üçleme ruhunu da devam ettireceklerini göstermişler. bu nedenle bu ara takip edeceğimiz yeni bir şey çıkması beni hayli mutlu etti. her hafta bir bölüm yayınlamaları da güzel. böylece bir hafta sonu oturup tüm bölümleri tek seferde izleyemiyorum. öyle olsaydı üçüncü sezonu belirsiz bir süre boyunca beklemem gerekecekti. şimdiyse her cuma’yı iple çekmemi sağlayacak bir sebep daha var artık.

  • ilacın bu kadar pahalı olması normal bir durumdur. ben viral vektörler üzerine çalışan bir viroloji phd öğrencisiyim. önceki entrylerimde de bunu söylemiştim.

    pahalı olmasının asıl sebebi ilacın (ki buna ilaç değil tedavi demek gerekiyor) üretiminin çok meşakkatli olmasıdır. bu tarz ilaçlarda normal ilaçlar gibi aktif madde olmaz. ortada bir virüs bulunur ancak bu virüsün genomu hedef organizmaya aktarılacak genom ile değiştirilmiştir. normalde virüsler konak hücreye kendi genetik materyallerini sokarak kendilerini kopyalatırlar, bu sistemde ise hedef hücreye istenen geni sokarlar.

    aslında hücre kültüründe bu sistemleri sıklıkla kullanırız, mesela hiv temelli vektörler inanılmaz derecede etkilidirler. hatta sırf bu sebep ile hiv iyi ki var diyen araştırmacıları bile görebilirsiniz.

    ancak iş bu sistemi insana uyarlamaya gelince karışmaya başlar. bir hücre kültüründe 3-5 milyon hücre varken insanda trilyonlarca hücre vardır. bu sebeple üretimini yapmanız gereken virüs miktarı aşırı derecede yüksektir. insan için üretim yapacaksanız uygun besi yeri kullanmanız gerekecektir ve bunlar normalden pahalıdırlar. yüzlerce litre besi yerinden bahsediyorum, belki tonlarca. ve hepsi tek bir hasta için.

    virüsleri kültürde ürettiğiniz zaman bu virüsler ya hücrelerde kalırlar ya da besi yerine salınırlar ve bu haliyle kullanılamazlar. bunların insana enjekte edilebilecek hale getirilmesi gerekir. bu izolasyon süreci belkide üretimin en pahalı ayağıdır. her şeyi yaptınız ve ilacı ürettiniz diyelim, bitti mi? bitmedi.

    bu ilacı hastaya uygulamanız gerekecek daha, bir hap gibi ağzınıza atamazsınız ya da serum gibi öyle direkt damardan veremezsiniz. günün sonunda bunlar virüstürler, bu sebeple immün sisteminiz virüslere nasıl davranıyorsa bunlara da öyle davranacaktır. bunları immün sistemden korumanız gerekecektir vs.

    bu tarz bir ilacı karaciğer kanseri olduğunuzda kullandığınız kemoterapi ile kıyaslarsanız yanılırsınız. kıyaslama yapacaksanız karaciğer nakli ile kıyaslamanız gerekiyor. tek bir dozun üretilmesi için geçen zaman sürecinde ki personel maliyeti bile ciddi miktarlara denk gelir çünkü onlarca personele ihtiyacınız olur ve bunlar dünyanın en nadir uzmanlıklarından birine sahiptirler.

    ayrıca şuan covid-19 için üretilen adenoviral aşılarda asılda birer gen tedavisi vektörüdürler. ancak çok küçük miktarda olacakları için uygun bir fiyata elde edilebilecekler.

  • şevket altuğ "sizi neden göremiyoruz?" sorusuna şu cevabı vermiş:
    “türk toplumunun değerleri değişti.
    türk toplumuna sunulan işlerin içerikleri değişti. yani ben şu andaki içeriklerle hiçbir dizinin içinde olamam.
    eleştiri olarak kabul etsinler, biraz da yaşlılığıma versinler... bütün yapılan işlerde tabanca, tüfek, millet birbirini öldürüyor.
    bütün erkekler sakallı.
    bizim zamanımızda sakal rol gerekirse bırakılırdı.
    bu ortamda ben olamam.
    çünkü biz yaptığımız işlerde topluma sevgiyi, hoşgörüyü, toleransı, birlikte yaşamayı, dayanışmayı öğretmeye çalıştık.
    böyle bir senaryo ile karşılaşırsam yaşıma rağmen hâlâ oynayabilirim.
    ama karşılaşacağımı da pek zannetmiyorum.”

  • " biz 'orspu' deyince kabahat, "emre aydın, başka adamlarla, başka şehirlerde" deyince romantik oluyorsa skerim böyle üslup farkını.. "

  • bir arkadaşım sahipti bu arabaya. çalıştı heves etti aldı. helali hoş olsun. bir de hacı babası var bu arkadaşımın. o da renault clio symbol kullanıyor, esnaf adam.

    bir süre sonra arkadaşım bu aracın çok yakmasindan yakınmaya başladı. evde de iki araba var, bizim arkadaş da sabahları babasindan erken kalkıp clio yu kapiyordu. haci amcamiza da sciroocco kaliyordu haliyle. o da garibim ne yapsin mecbur kullanmak zorunda kaliyordu beyaz renkte ve siyah cam filmli şık, sportif sciroccoyu mütevazı hacı sakalı ile istanbul trafiğinde.