hesabın var mı? giriş yap

  • kardeşimin işsiz olduğu bir dönemde, yeğenimin sınıf annesi, öğretmene robot süpürge almak için yapmadığını bırakmamıştı velilere.
    milli eğitim artık sınıf annesi denilen saçmalığı kaldırsın.öğrenciler arasındaki eşitliği bozduğu gibi velilere de eziyet .
    hem kim oluyor da sınıfa girip çocuğa karışabiliyor ki ?
    aferin çocuk sana . büyüyünce parti kur oy versinler !

  • insanların aylar sonra nefes almak için kendilerini dışarı atmasını fırsat bilen uyanıklardan kaynaklıdır. şimdilik herkes çıkmışken yiyelim içelim kafasında olduğu için mekanlar affetmiyor. insaflı olan işletmecilere lafım yok ama bir porsiyon kebabın fiyatını tam iki katına çıkaran bir restorana bugün gözlerimle şahit oldum. gitmeyin arkadaşlar. fırsat vermeyin böylelerine. biz bu durumu normalleştirdikçe daha da bokunu çıkaracaklar. kitlesel tepki görürlerse biz değil paşa paşa onlar normalleşecek.

  • yepyeni bir dil, çok farklı bir ifade tarzı.

    twitter, facebook, ekşi sözlük, friendfeed... gibi ortamlarda yazarken kullanılan dil. kullanılan platformun teknik özelliklerinden kaynaklanan sınırlar var bir yanda. misal twitter'daki 140 karakter, friendfeed'deki 350 karakter sınırı gibi. öte yandan özel hayatı ifşa etmenin de herkes için farklı sınırları var.

    sanırım en tanınanı facebook etkinliğine yurtdışında olacağım yazmak. ama onla da kalmıyor. doğruyu tam olarak ifade etmeye platformun şartları el vermeyince, gerçeği kırpmak zorunda kalıyorsun. işte gerçeği neresinden kırpacağın da sana kalıyor. zaten seni çok iyi tanımayan insanlar var ortamda. eğer makası doğru yere vurursan, hem yalan söylememiş oluyorsun, hem de bu hiç tanımadığın insanlara hava basabiliyor, şanslıysan prim yapabiliyorsun.

    birkaç örnek vereyim:

    "italyancamı ilerletecek zaman bulabilsem keşke."
    takipçinin düşünmesi beklenen: italyancası var. oh oh şahane.
    gerçek: bon corno prinçipessa ve yemek isimleri dışında italyanca tek kelime bilmiyorum.

    "istemediğimi anlatmak için daha ne yapabilirim? bunaldım."
    takipçinin düşünmesi beklenen: vaaaay, peşinde köpek olan erkek/kadın var desene. ben de kimse senle ilgilenmez zannediyordum. peşinde koşanın olduğuna göre fark edemediğim bi şey olmalı. dur az da ben koşayım.
    gerçek: turkcell yeni kampanyasını tanıtacak diye günde 10 tane mesaj atıyor.

    "insan çalıştırmak çok yorucu. o kadar laf anlatacağıma kendim yaparım dediğim oluyor ki bu çok yanlış.
    takipçinin düşünmesi beklenen: ooo adam yöneticiymiş. müdür mü, şef mi neyse artık.
    gerçek: yurtiçi kargo'dan paket gelmedi hala. gidip kendim alasım da yok. öfff.

    "millet kafileler halinde amsterdam'a gidiyor. gidin gidin. benim bulamadığım bir şey bulursunuz belki orada."
    takipçinin düşünmesi beklenen: amsterdam'a gitmiş. beğenmemiş. demek ki daha güzel yerler de görmüş.
    gerçek: değil amsterdam'a, izmit'e bile gitmedim.

    "mmmm kendi tarifimle gnocchi yaptım. nefis."
    takipçinin düşünmesi beklenen: uu hem italyan mutfağını biliyor, hem değişiklik yapabilecek kadar hakim mutfak işlerine.
    gerçek: üç tane patatesi duru suda haşladım. çatalla ezip üstüne tuz biber ektim de yedim.

  • muhtar köye gelen milletvekiline “iki büyük problemimiz var.” der.
    milletvekili: “lafı mı olur muhtar, söyle halledelim.”

    “birinci sorun” der muhtar “köyde sağlık ocağı var ama doktor yok.”
    “hemen sağlık bakanını arayıp hallediyorum.” der milletvekili. cep telefonuna çıkarıp birisiyle konuşur.

    “tamam, doktor yarın sabah burada olacak. ikinci sorun neydi?”
    muhtar: “köyümüzde hiçbir cep telefonu çekmiyor.”

    debe editi: du bist eine komplette enttäuschung.

  • (bkz: savaş günlükleri) - kont galeazzo ciano

    sonradan ona karşı hareket etmesiyle suçlanarak kurşuna dizilen mussolini'nin damadı tarafından yazılmış. ikinci dünya savaşında, almanya ve italya'nın hazırlık ve ilerleyiş planlarını içeriyor. ciano, bu savaşa tamamen karşıydı fakat önlemek için hiçbir şey yapamıyordu. yapılan her şeyi kayıt etti ve bir gün infaz edileceğini bildiği için öldüğü takdirde bu belgeleri gizlice müttefiklere ulaştırması için karısı dahil çok sayıda kişiyle anlaştı.

    savaş sonrası mahkemelerde, savaşın axis tarafında nasıl tasarlandığıyla ilgili delil olarak da kullanılmıştır bu yapıt.

  • insanlık eşitlik ve özgürlük mücadelesinde mevzi kaybedip geriye düştükçe yeni duyduğum bu "sendromlarla" daha çok karşılaşacaktır.

    toplumlar uygarlık aşamasına ulaştıkları zamandan itibaren ve bundan yaklaşık 15yy öncesine kadar köleler ve efendiler biçiminde örgütleniyorlardı, tabii tüccarlar da vardı. uzak asya'da 2000 yıl önce feodal devrim başlamıştı ve avrupa'nın yüksek köle kültürüne sahip köleci devletlerinin yıkılması sonucunda geri avrupa feodal döneme çok daha geç girmiştir. bu tarihler her toplum için değişiyor ve bir bıçak hamlesiyle kesilip başlamıyordu elbette...

    insanlık tarihinin en yoğun ve şiddetli sömürü döneminde kölelerin emeğine el koyan ilkel devletlerin sahibi hükümdarlar, surların içine hapsedilmiş insanların gözünde tanrı katındaydı.

    devletler gelişti ancak kölelik devam ettiği müddetçe tanrı-hükümdarlar varlığını sürdürdü. firavun, hammurabi, 2. pakal, tengri kağan vb boyunduruğundaki insanlar için her şeye kadirdi.

    doğa tapınıcılığı, önceki dönemlerin dilden dile aktarılan iyi ya da kötü özelliklerinin liderler (tanrı-hükümdarlar, kabile şefleri) şahsında efsaneleşmesi (mitoloji) tek tanrılı dinlerin egemen hale gelmesine kadar sürdü.

    feodal devrim, toprağa bağlı köylülerce tarım yapılmasının köle emeği sömürüsünden daha nitelikli hale gelmesiyle, bilimsel gelişmeler ve elbette sınıf mücadeleleriyle gerçekleşti.

    altyapısal bu değişim sonucunda hükümdar-tanrılar yıkıldı ve yerlerini tanrının yer yüzündeki elçileri aldı. ortaçağ'ın tek tanrılı din devletlerinde imparatorlar, şahlar ve padişahlar tanrının gölgesi, kılıcı veya allah'ın elçisiydi, tanrının buyrukları ile hükmediyorlardı.

    demokratik devrim mücadeleleri ile insanlık toprağa bağlılıktan, imparatora tebaa, aşirete mensup, tarikata ve beylere kul olmaktan kurtuldu. feodal devrimi geç yapan avrupa bu kez -diyalektiğe uygun biçimde- kapitalist devrime öncülük etti.

    sonuçta tanrı-hükümdarların ve tanrıdan yetki alan egemenlerin yerini zamanla temelde bizden farklı olmadığını bildiğimiz yöneticiler aldı.

    demokratik devrimini tamamlamış toplumlarda yöneticiler toplumdaki bireylerle eşit kabul edilmekte fakat bu devrimlerin gerisine adım adım düşen bizim gibi toplumlarda yukarıda yer alan sıralamaya uygun biçimde yöneticiler giderek kutsallaşıp, tanrılaşma merdivenlerini tırmanmaya başlarlar.

  • adamlar aklı sıra taksici seçmene oynuyor.

    ulan istanbulda 12 bin taksici var aileleri ile birlikte toplasan 50 bini geçmez sayı ama istanbul'da en az 2 milyon insan taksicilerden nefret ediyor.

    işte chp bu kafayla iktidar olmaya çalışıyor