hesabın var mı? giriş yap

  • ben hiç panik yapmıyorum, kafam rahat. şu an keriz silkeleme yapılıyor bence. 1.5 dolar seviyelerinde birkaç gün dolaşıp tekrardan 150 dolar, ordan da 300 dolara kadar yolu var. grafik öyle görünüyor. grafik tasarım mezunuyum.

  • 1- ona prensesmiş gibi davran (yapıldı)
    2- onu öv (yapıldı)
    3- onu ihmal etme/ gormezden gelme (yapıldı)
    4- aramalarina ve mesajlarina don (yapıldı)
    5- onu koru ve ona saygi duy (yapıldı)

    (bkz: çok sev) (köpek gibi sevildi)

    sonuç: aldatılarak terk edildim. (bkz: konu kilit)

    edit: işbu başlıktaki ilk girdi aşağıdaki gibi idi. daha sonradan silinmiş. yukarıdaki bu tablo ise bu girdiye istinaden yazılmıştır.

    1- ona prensesmiş gibi davran
    2- onu öv
    3- onu ihmal etme/ gormezden gelme
    4- aramalarina ve mesajlarina don
    5- onu koru ve ona saygi duy

    (bkz: çok sev)

  • başlık, akıllara aşağıda yer alan, benim de bir zamanlar bir yerde okuduğum hikayeyi getirmiştir.

    çapa tıp fakültesi'nde okuyan arkadaşlar anatomi hocasi sami zan'ın ününü
    bilirler.

    sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik anfiyi dişarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok değerli bir hocadır... anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildigimiz şekerin seviyesini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayi patlattı:
    "anladığım kadarı ile, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz.."
    "evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranlarin tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi:
    "o zaman tadı neden şekerli değil, tuzlu?.."
    anfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra bütün anfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını toplayıp kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam etti...

    "şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri hisseden tat alma hücreleri insanın dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur..."

  • ülkenin okumuş, donanımlı kesimi ile vasıfsız elemanları arasındaki fark biraz daha kapanmıştır. geleceğin türkiye'sinde tüm halkın alacağı ücrettir.

  • sırf cumhuriyet halk partisi getiriyor diye sadece manisa'nın değil türkiye'nin önemli bir sorununun çözülmesi adına verilmiş bir araştırma önergesini reddeden akp'lilerin bir dakika bile milletvekilleri kalmamaları gerekiyor. az biraz şerefleri, haysiyetleri ve vicdanları varsa.

    oraya chp ile kavga etmeye değil, iş yapmaya gittiklerinin farkında olmayacaklar ki pişkinliğin, yüzsüzlüğün bini bir para olmuş.

    ama adamlar öyle otomatikleşmişler ki muhalefet aleyhinde el kaldırıp indirmeye, muhalefetin verdiği her araştırma önergesi akp'lilerce reddediliyor. beyefendilerin keyifleri olacak ki kabul edecekler. türkiye'nin sorunlarının çözülmesi akp'li milletvekillerinin sikinin keyfine ve siyasi çıkarına kalmış. bu bugün bir kez daha açıkça görülmüştür.

    https://i.imgur.com/gf4oxik.jpg

  • arkadaş çevresi geniş sayılabilecek bir insanım; uzakta, yakında, ara sıra görüştüklerim, sadece yürüyüş yaptıklarım, sadece sanal alemden tanıdıklarım gibi sınıflandırabilirim hatta. yalnız dost diyebileceğim insan sayısı ikiyi geçmez.

    dost diyebileceğim insanlarda hissettiğim şey öncelikle samimiyet ve şaka kaldırıyor olmaları. hemen küsmek yerine senin ayakkabılarını giyip dünyaya senin gözünden bakabilmeleri. bir de eğlencenin dibine vuracaksam mesela onlarla olmasını isterim çünkü onlarlayken gerçekten eğlendiğimi hissediyorum.

    ara sıra yürüdüğüm bir arkadaşım var mesela, onunla aynı müzikleri bile dinlemiyoruz ki aynı konserden zevk alalım. evet müzik seçimleri de önemli oluyor. bir arkadaşım var arabasına bindiğimde hiç bilmediğim türkçe arabesk pop tarzı müzikler dinletir mesela, söyleyemem de kapat şu lanet olasıca müziği diye.* yalnız dostun olsa söylersin; bu ne ya diye.

    sonuç olarak nezaket sahibi, politik ve dini görüşü rahatsız etmeyen, konuşup bir şeyler yapabildiğiniz insanlarla görüşüyorsunuz sık olmasa da ama dostların yeri farklı. bir de iyi anlaşabilecek insanın tartışma kültürünün olması gerekiyor yoksa her konuşma yüksek sesle sonlanabilir.

    edit: son cümle eklendi.

  • sinemanın baş amacı olan eğlenmeye ve eğlendirmeye karşı durarak telegörselliğin sınırlarını keşfederek izleyicinin alışılmış beklentisine saldırır ardından beyin fırtınası yaşatır.

    ayrıca, kısa filmle karıştırılmamalıdır çünkü kendiliğinden gelişen bir kurguya sahiptir, önceden hazırlanmış diyalog, oyuncu ve senaryosu yoktur.

  • ingiltere'de 1300-1600'lü yıllarda bugünkü futbola benzer bir oyun oynanıyordu.

    -maçlar birbirine komşu olan 2 köy arasında oynanıyordu.

    -sahada oyuncu sınırı yoktu. iki köydeki tüm erkekler aynı anda sahaya çıkıyordu. bu da aynı anda 200-300 kişinin sahada olduğu anlamına geliyordu.

    -belli bir saha büyüklüğü de yoktu. iki köyü birbirine bağlayan orman veya boş arazi saha sayılıyordu. bazen oynanan sahanın büyüklüğü 4-5 km'yi geçebiliyordu.

    -tam olarak iki köye eşit mesafede bir yerde toplanılıyor ve doldurulmuş domuz safra kesesinden oluşan top ortaya konuyordu.

    -amaç topu rakip köyün meydanına ulaştırmaktı. bunu ilk yapan taraf maçı kazanmış oluyordu. yani bir nevi altın gol kuralı geçerliydi.

    -çoğu zaman maçlar 8-10 saat kadar sürebiliyordu.

    -oyunda hiçbir kural, hakem, faul...vs yoktu. rakibi durdurmak için ne gerekiyorsa yapılıyordu. bu yüzden özellikle aralarında düşmanlık olan köylerin maçlarında ölenler veya sakat kalanlar oluyordu. aralarında kan davası olan bazı kişiler de bu maçları fırsat bilip düşmanlarından intikam almaya çalışıyordu.

    -bunun dışında her yerel bölgenin kendine ait kural ve gelenekleri vardı. ayrıca oyunun kural ve şekli de zaman içinde değişim göstermişti.

    bbc'nin bununla dalga geçen bir skeci

    (bkz: medieval football)

  • tgrt ekranlarında menekşe plajı ve orda denize giren insanlarla röportaj yapılmaktadır.

    sunucu - efendim burdan denize giriyorsunuz temiz mi buralar
    kadın - yok yok değil pis gibi duruyo sular
    sunucu - e teyzecim madem pis diyosun niye giriyosun o zaman suya
    kadın - e yavrum biz bilinçsiziz ya o bakımdan giriyoruz suya.
    sunucu - ?