ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sivok dokuz saniye havada asılı kaldı
-
demek havadaki fotoğrafını görse sivok'u uçabiliyor zannedecekti.
ilginç.
moda'da bilgisayar bulan iki gence sesleniyoruz
-
ne güzel üslup. inşallah gençlere ulaşabilirsiniz.
rusya'ya karşılık vermiyorsak korkumuzdan değil
-
(bkz: asaletimizden)
3 rublelik adama 5 rublelik değer verirsen, o gider kalan 2 ruble ile votka alır.
diye de eklemiş.
babayla telefonda konuşmak
-
telefonda veda etme kısmını çözememiş babalar yüzünden telefonun ne zaman kapanacağının belli olmadığı konuşmalardır. örneğin;
-iyi misin oğlum bişey lazım mı bi ihtiyacın var mı?
--iyiyim baba yok saolasın, sen nasılsın?
-tamam.
--ne var yok ne yok baba iş güç nasıl?
-...
--baba?
-dıt dıt dıt.
fakir depresyonu vs. zengin depresyonu
-
fakir allah'a sığınır, zengin psikoloğa.
bülent kayabaş
-
bülent kayabaş'ın anılarından...
'pendik tiyatrosu' adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967'de, kemal'le ilk kez orada tanışıp samimi olduk.
paramız yoktu beş kuruşsuz dönemlerimizdi. geceleri yemek yedikten sonra, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz. sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. fırından ekmek alıyoruz. o zamanlar ortalık o kadar sakin ki; manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. öyle geçiyor günler.
provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan; ama bayağı alıyoruz yani. "alıyoruz" dediğim, düpedüz çalıyoruz! yıllar sonra o kemal sunal, ben bülent kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. çok güldük, hüzünlendik, derken düştük kemal'le pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya. bulduk da. tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık.
"vaaay!" dedi adam, "ne arıyorsunuz siz burada?"
"yahu mehmet amca" dedik, "biz böyle böyle, aşağı yukarı iki günde bir senin kasalarından domatesleri çalar, tuza banar yerdik."
adam durdu durdu, bir ağlamaya başladı ki sorma. "ne oldu amca?" dedik. "siz," dedi. "nasıl bana söylemezsiniz? siz bana neden gelmezsiniz? ben size ne domatesi, her gün yemek verirdim!" diye ağlıyor. biz ağlıyoruz, adam ağlıyor.
o zamanki insanların değeri, havanın, suyun, deniz kenarının tadı, her şey bir başkaydı. beş kuruşsuz da olsak, başka hiçbir sorun aklımızda yer etmezdi o dönemlerde.
12 mart 2020 otogar görüntüsü
-
yarın itibari ile corona olmayan şehir kalmayacak.
hoşgeldin corona bebek.
immanuel kant
-
"kavramlar sezgi olmaksızın boştur, sezgi de kavram olmaksızın kördür" diyen düşünür.
cmylmz diamond elite platinum plus
-
tamam arkadaşlar hepiniz canlı izlediniz anladık amk. 10 kere izlediniz hatta canlı.
hayatında hiç karı görmeyenleri şaşırtan fotoğraf
-
yine beyin yakan, muhteşem bir onedio içeriği. anlamadığım şey bu saçmalığa procter & gamble projesi olan kadinlarbilir.com'un sponsor olması. adamlar "karı" kelimesi üzerinden clickbait kafasında içerik hazırlıyorlar, içerik leş, espri ilkokul seviyesinde, hedef ve yorum yapanlar leş erkek kitle, hatta onedio "komik" ve "erkek" tagleriyle tanımlamış içeriği, sponsoru kadınlar bilir markası altında procter & gamble. dünya devi marka türkiye'de nasıl temsil edildiğinden haberdar mıdır acaba?