hesabın var mı? giriş yap

  • noktacılık. empresyonizm ışığının fazlaca ön plana çıkıp kısır döngüye girmesine tepki olarak doğmuştur. puantailistler rengin değerini kaybetmemesi için renkleri noktalar şeklinde karıştırmadan yan yana kullanırlar, ışığın altında birbiriyle karışarak erimesine izin vermezler. insan gözü yan yana duran ufak renk noktalarını birleşik görür. günümüzde televizyon ve bilgisayar ekranlarında da buna örnek olarak çok sayıda kırmızı, yeşil ve mavi nokta bir araya getirilerek geniş bir renk ilizyonu yaratılmıştır.

  • keko rap düzgün, kaliteli, eğitimli, ilgili bir ailede büyüyen z kuşağını esir alamaz. alsa alsa keko ailelerde büyüyenleri esir alır.

    geçen biri twitter'da “mozart'a teşekkür ediyorum. çocuğum kötü bir şey yaptı, odaya kapatıp mozart dinlettim, sabah artık yapmam diye ayağıma kapandı” diye bir şey yazmıştı. ceza olarak mozart dinletirsen çocuk tabi ki sevmez diyen birkaç kişi dışında herkes beğenmişti bu tweet'i.

    işte böyle dangalak anne babalara sahip çocuklar dinliyor o keko müzikleri. çocuklar masum, sorun ailelerde.

    edit: bunların anne babası da arabesk, pop müzik falan dinliyor en fazla. masterchef'i, sikimsonik türk dizilerini falan izliyor. bak ekşi'de bile masterchef türkiye gündemde birinci sırada şu an. “keko rap dinleyen z kuşağı”nın aileleri bunlar hep.

    (bkz: acun'un y kuşağını esir alması) ile benzer olgular.

  • adam 16 yasindaki kizini/kardesini artik herneyse yakinini kaybetmis. aglamakli yari cinnet halinde isyan ediyor.

    16 yasinda yakini adamin en sevdigi belki de. perisan olmus, gelip yuzume anama babama sovse boynumu egerim sesimi cikartamam.

    biri cikmis serefsiz demis,birisi cikmis okuzce demis sizin yuzunuzden demis blabla...

    siz nasil bu kadar kotusunuz? nasil bu kadar duygusuz empati yoksunusunuz?

    lan bu adam oylesine sokak roportajinda mi konusuyor? adamin en sevdigi olmus sapan sacma bir bombali saldirida sucsuz yere birakin bagirip cagirsin onu da cok gorecek kadar haddi nerede buluyosunuz?

    su videoyu izleyip su durumdaki adama serefsiz dedirtebiliyosa bir din bir insana, o din yerin dibine girsin.

    allah varsa hepinizin belasini versin, cennet icin yaptiklariniz cehennemliklerin aklina gelmez.

  • bakın tamamen kimin şampiyon olduğu umrumda olmayan bir beşiktaşlı olarak söylüyorum rezalettir.

    tadic'e verilmeyen kırmızı ve bu penaltı direkt talimattır. burada fb ya da gs kollanıyor demiyorum direkt bu iki takımın mücadelesi ligin sonuna kadar gitsin isteniyor.

    utanmazlık ahlaksızlıktır bu. emek hırsızlığı resmen.

  • köşeye sıkışmış savunacak argümanı, mantığı kalmamış akp'li beyanı. klasik. 11 yıldır "tamam haklısın ben de farkındayım ama x gitse yerine kim gelecek" diye dolanıyorlar.

    yılmaz vural gelsin amk. en azından küme düşmeyiz.

  • büyüdükten sonra ön yargıyla yaklaştığım, şimdi ise elimden düşürmediğim kitaplar. bir süre önce iş değiştirdim, yeni işimde çocuk kitaplarıyla da ilgilenmeye başladım. bu alanda daha iyi olabilmek için de makaleden ziyade çocuk kitaplarının içine dalmaya karar verdim. onları ve onları anlayabilen yazarları tanımaktı amacım. okuduğum kitapların arasına birkaç tane sıkıştırırım diye düşünüyordum. şimdi ise elimden düşürmüyorum. hayata dair karmakarışık problemleri yalın bir şekilde çözmeleri, biraz da abartmak gerekirse beni şoke ediyor. belki çocuklarla ilgili konular sınırlı görünebiliyor, hani anne babası boşanan bir çocuk, dışlanan bir çocuk vs. ama kitabı okumaya başladığımda aslında çok fazla şey söylediklerini görebiliyorum. bir de elimde taşımaktan ya da otobüste vs okurken görünmekten açıkçası utanıyordum. kocaman insanın okuduğu kitaba bak diyecekler sanıyordum. ama şimdi umurumda değil. resimleri, naifliği, insanı yumuşacık yapışı, gülümsetmesiyle çocuk kitapları artık benim için bambaşka. bir de aldığım kitapları elimde tutmuyorum. bitirdiğimde hemen tanıdığım ya da tanımadığım bir çocuğa veriyorum yaş grubuna göre. hem onlar mutlu oluyor hem de ben. bu kitapların isimleri (dedem bir kiraz ağacı, martıya uçmayı öğreten kedi, uçutmam bulut şimdi, walter'ın endişeye gerek yok giysisi gibi) de çoğunluklu şahane oluyor ve gerçekten edebi bir dile sahipler. ve bu kitaplarla uğraşmak bir o kadar zor. çocuğa bir meseleyi yalın, açıkça ve dolandırmadan anlatmak herkesin harcı değil. herkes ben de çocuk kitabı yazarım, ne var ki diye düşünüyor. ama onlara göre bir anlatım dili oluşturmak zorlayıcı. bu yüzden çocuk kitabı yazarlarının gözümde yerleri bambaşka. çok ciddi bir iş başarıyorlar. anladım ki yaş kaç olursa olsun bu kitaplardan vazgeçmemek lazım.