ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: ya bi beş kilo kadar fazlalığım var
1. nasıl vericem yaaaa :(
2. tamam çıkarttım.
kedi köpek sevdikten sonra yemekte et yiyen insan
pendik kadıköy minibüsü terörü
-
yıl 2005-2006 falan, üniversitede sınava yetişmeye çalışırken bu hatta yolcu kaptırmama yarışı yüzünden yaşadığımız stresle şemsiyeyle şoföre dalmak suretiyle sonuçlanan bir teröre maruz kaldım. sonra ben bunu süründürürüm diye bir hezeyanla , sınav çıkışı ibb nin sitesinden bulduğum ulaştırma müdürüne ait maile plakayı, her gün yaşadığım bu terörü ve hangi noktalarda bekleme yapıp trafiğin *mına koyduklarını tek tek döktürdüm. yaklaşık 1 ay kadar sonra dilekçemin emniyete , trafik şubeye ve bir yere daha iletildiği; belirttiğim plakaya ait aracın şoförünün ceza alarak minibüsün trafikten çektirildiği ve söylediğim bölgelerde duraklama yapılamaması için önlemler alınacağına dair bir mail düştü. ekinde de dilekçemin ulaştığı birimlerin imzalı yanıtları bulunmaktaydı. bu mailin gelmesinden 1 ay sonra da maltepe minibüs caddesinde şikayet ettiğim noktalara bariyerler çekilerek "duraklama yasaktır" tabelaları asıldı.
sonra anneannem adamın ekmeğiyle oynadın diye vicdan yaptırmaya çalıştıysa da hiç üzülmedim. çünkü önce benim sonra araçtakilerin, sonra sokaktaki adamın canıyla oynarken 1 dakika bile tereddüt etmeyen bu tarz insan müsveddelerine üzülebilecek kadar hümanist değildim.
not: o bariyer çekilen noktaları artık kimse sallamıyor.
bağırta bağırta büyükşehri alacağız
-
kaç yaşında insanın cümlesindeki gevşekliğe bak. bağırta bağırta, kanırta kanırta, cidden ergen misiniz nesiniz?
akp'nin günümüze hediye ettiği leş siyasetçi üslubundan bir kesit izlediniz.
yazarların favori padişahı
-
2. mahmut. ( nam-ı değer gavur padişah)
bugünkü cumhuriyetin temellerini atmıştır.
ilk elçileri ve okuması eğitim alması için yetenekli öğrencileri avrupaya göndermiş onlar jön türkleri oluşturmuş ve ondan etkilenenler namık kemal gibi yazarları okuyan ( daha sonra yasaklatılmasına rağmen) mustafa kemal gibi veya ittihatçı gençleri oluşturmuştur.
kılık kıyafeti değiştirmiş. fes ( şapka inkilabı) zorunlu hale gelmiştir. ( bu sebeple gavur padişah denir ahalinin kıyafetine vs. karıştığı için. ayrıca ironiktir güya şapka devrimini protesto etmek isteyen kadir mısıroğlu kafasında fesle dolanır ki, fes de aynı mantıkla getirilmiştir.)
yeniçeri ocağının kaldırılması. bilinmelidir ki yeniçeriler paralı askerdir. devleti sürekli baskılıyan isyan eden padişah değiştirip cülus bahşişi alan onlardır. selçuklu ve osmanlının gelişmesinde rol oynayan tımarlı sipahilerle alakası yoktur. asıl başarılı askeri ve tarım sistemi odur.
ilk resmi gazete çıkarıldı. ilkokul zorunlu hale getirildi. tıbbıye açıldı.
dönemler olarak padişahlar yorumlanabilir. ama kendisi devleti o dönemde bir şekilde yaşatmayı başarmış. başarılı komutanlar ve siyasetçiler yetiştirilmesine ön ayak olmuştur.
ekşi itiraf
-
benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.
birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.
benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.
benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.
benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.
benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.
benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. "ceylan gibi sektiğinde.." derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.
benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. "büyük adam" olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.
bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.
ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.
en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık "eş" değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.
itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?
ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.
boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.
kabullendim, bitti.
yanlış kişiyle evlenildiğinin anlaşıldığı an
-
bir önceki aşaması: yanlış kişiyle evlenileceğinin anlaşıldığı an.
kim anlatmıştı hatırlayamadım. gerçek bir olay. nikah salonunda merdivenleri inerken kadın kravatını düzeltiyor adamın. hani, sanki beğenmiyormuş gibi. adam bi duruyor şöyle, suratına bakıyor kadının. artık n'oluyosa o anda, dönüyor sırtını, çıkıp gidiyor. sonra ikisi de başkalarıyla çok mutlu evlilikler yapıyor.
haaaaa şimdi hatırladım; eski kaynanamdı anlatan.
ulan acayip gülme geldi.
yazarların futbolda beğenmediği kurallar
-
taç atışının elle yapılması. ayakla oynanan bir oyun. bütün serbest atışlar, duran toplar ayakla yapılıyor. taç atışı elle. neden? vardır belki bir sebebi de ben bilmiyorumdur... daha estetik olurdu sanki ayakla yapılsa...
paramparça şarkısındaki inanılmaz mantık hatası
-
telefona sarıldığı için üzerinde yazan saati göremeyen teomanın olmayan mantık hatasıdır.
şahan'ın evini korumak için 50 kişi çalıştırması
-
ulan basligi acan ahlaksiz adam, dinlememissin bile. adam gitmis ormancilarla konusmus daglarin icine girmeyin belli yerler belirleyin buralari sogutun demis. adamda gitmis cebinden parasiyla bot erzak malzeme almis onunla ugrasiyor. kufr edecegim dava edip para kazanmaya calisacaksin ahlaksiz.
8 km için 185 tl isteyen taksici
-
muhtemelen arabasına korsanı bitirdiğiniz için teşekkürler başbakanım yazısı yapıştıran, seçim zamanı rte istanbul'a geldiğinde haliç kongre merkezine gidip maymunluk yapan, sorsan dürüstlük abidesi taksici.
combining words
-
ing. birlestirilmis kelimeler. ingilizce konusurken turkce'deki ulama gibi kelimelerin birlestirilerek okunmasi. slurring of words veya reductions olarak da bilinir. gunluk konusmada kullanilir. textbook cumleleri degildir. you genelikle ya, cu diye okunur.
ornegin,
what do you= wadya
what do you wanna say= wadya wanna say
what do you gonna say = wadya ganna say
what does he want = whatz he want
how is it going = howz it goin'
how does it work = howz it work
what are you doing = whadcya doin'
where did he go = whered he go
where is she?= wherezshe
how did he do that = howd he do that
who do you like? = whodoya like
why did he do that? = whyde do dat
could you = ku cu
would you = wu cu
did you = dijyu
i'll = ayl
i'd= ayd
what does he want = wadz he want
sort of =sorta
kind of =kinda
supposed to=suppost
i am going= i'm gonna (american)
i am going = i'mna (canada)
do you want to = do you wanna
i can see= ikinsee
make them= make 'em
got to = gotta
have to = hafta
could have = coulda
should have = shoulda
would have = woulda
must have = musta
a lot of = lotsa
trying to = tryna
combining words
https://www.youtube.com/watch?v=t1rpmy3xkdc
https://www.youtube.com/watch?v=ijpdr7kbl9k
londra'ya göçtükten 48 saat sonra dönen yazılımcı
-
kesin mülakat için gidip işe alınmamıştır. başka açıklaması olamaz.
vercingetorix
-
bir ordu için özellikle de düşman topraklarında sefer halinde olan bir ordu için ikmal ve erzak kaynaklarının ne derece hayati olduğunu napoleon döneminden yüzyıllar önce kavramayı başarmış galyalı komutan ve kabile lideri.
julius caesar'ın galya topraklarını hedef aldığı işgal hareketi sırasında roma ordusunun ikmal kaynaklarını sefer bölgelerinden sağladığını fark etmiş ve akabinde roma lejyonlarının faydalanabileceği tahıl ve erzak depolarını yakarak düşmanın açlık riskiyle burun buruna gelmesini başarabilmiştir. caesar'ın askeri kabiliyeti karşısında sonuç getirmese de, vercingetorix'in roma ordusuna karşı galya direniş komutanıyken gerçekleştirdiği bu hamle scorched earth ya da yanmış toprak politikası olarak bilinen manevranın ilk kapsamlı örneklerindendi.