hesabın var mı? giriş yap

  • 5-6 yaşlarında iken [1992-93] yaşadığım ve hayatta garibanlık sebebiyle başıma gelen en acı olaylardan birini paylaşmak isterim.

    izmir'in küçük bir ilçesinde yaşayan 5 çocuklu fakir bir aileydik. babam iş bulunca çalışan ama beş çocuğa yetişeyemen bir badanacı [duvar boyacısı] ydı.
    elektriksiz, susuz farklı evlerde aralıklarla 7-8 sene kadar rezilce yaşadık. ailecek yoksulluğun ve muhtaçlığın her türlüsünü gördük. camiden, mezarlıktan su taşıdık, pazar bitimi ucuz sebze meyve almaya, toplamaya gittik. daha neler neler...

    neyse, bir yaz akşamı annem ve 5 kardeşimle parktan eve dönmüştük. koşup oynadık derken o kadar susamışım ki, eve girer girmez hemen koşup tahta dolabın içindeki bulduğum ilk şişeyi kafama diktim. zira evde buzdolabı bile yoktu.

    ansızın içime bir ateş düştü, boğazıma bir bıçak saplanmış gibi oldu. can acısından ve boğazımdaki yanmadan sesim bile çıkmadı, gözlerimden kanlı bir yaş gelmeye başladı, boğuk sesler çıkara çıkara köpürmeye başladım. meğer evde aydınlanmak için kullandığımız gaz yağı bitmiş, annem de bakkaldan gazyağını yeni alıp gelmiş ancak aceleyle evden çıkarkan ulaşamayacağımız bir yere koymayı unutmuş.
    içtiğim suya benzer sıvı gazyağıymış. gırtlağım ve ses tellerim oracıkta parçalandı...

    annem durumu farkedince çığlık çığlığa beni kucağına alıp büyük ablamla birlikte hastanaye koştu, taksi vs çevrede yok, arabalarsa tek tük geçiyor. yolda babama ve sarhoş bir arkadaşına rastladık, onlar da geri dönüyorlarmış. bu kez onlar da peşimize takıldı bir süre sonra acil servise vardık. ben olanı biteni fragmanlar halinde hatırlıyorum. acilde önce litrelerce suyla midemi yıkadılar, daha sonra yine belki bir litre kadar zeytinyağını mideme bastılar ve ambulansla behçet uz çocuk hastanesi'ne bizi sevk ettiler.

    birkaç gün hastanede yatmışım, uyandığımda babam ve ablamın çok acıktıkları, simit alacak kadar bile paraları olmadığı ve benim kurtulduğuma dair sevindirici haberi ilçedeki anneme verecek bir telefonu edemediklerine dair bir yürek burkan bir konuşmaya şahit oldum. ikisi de yoksulluktan canlarindan öyle bezmişlerdi ki ben ayılınca önce usul usul sonra da hüngür hüngür ağlamaya başladılar. zavallı annem kim bilir o iki gün zarfında ne hissetti, nasıl kendini teskin etti bilemiyorum.

    kendimi toparladıktan sonra hastaneye babamın bir senet imzalayıp bırakarak bizi çıkardığını, ilçeye giden dolmuşlara yalvar yakar veresiye binerek eve geldiğimizi hatırlıyorum. boğazım ve ses tellerim aylarca kendine gelemedi, konuşamadım. az buçuk sesler çıkarmaya başladığımda da sesim ergenlik çağına yeni girmiş akordsuz bir oğlan çocuğu gibi çıkıyordu. fakat katı gıdaları belki bir sene kadar rahatça çiğneyip yutamadım.

    sonraki yıllarda hayatı toparlamak ve ailemin güçsüzlüğüne inat güçlenmek için elimden geleni yaptım, babamın babası, ablalarımın abisi rolüne büründüm, küçük yaşta çalışmaya başladım. para, pul, itibar, kariyer vs hepsini tek tek söke söke kimsenin de hakkına girmeden çekip aldım. ailemi yoksulluk girdabından bir şekilde çıkardım.
    ramazan ayları başta olmak üzere büyüdüğüm semtlerde tıpkı bizim gibi yoksul ailelere elimden geldiğince son 8-10 senedir yardım etmeye çalışacak bir hale geldim.

    kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış derler. soğuk su işi bende yıllar geçtikçe takıntıya dönüştü, o günden sonra asla ılık ve sıcak su içmedim, içemedim. yaz kış dolapta her daim soğuk su bulundurdum. beni yakından tanıyan evine gittiğim veya evime gelen herkes mutlaka soğuk su ikram etmeye yoksa da mutlaka ılık su dolu bardağın içine buz atıp getirmeye başladılar. zira kimseye açıklayamasam da o soğuk suyu içmezsem sanki yine içimin yanması başlayacakmış gibi hissediyorum...

    kıssadan hisse çevrenizde yardıma muhtaç birileri varsa mutlaka bir şeyler yapmaya çalışın, kimin hayatına nasıl dokunacağınızı bilemezsiniz...

  • bos vaktinde megafon u yaparak patates sogan terorune imkan tanimasiyla da eksi hanede puan toplamistir.

  • davacının taşeron işçi olması tesla’yı kurtarmaz. amerikan ve california kanunlarına göre çalışanın işini icra ettiği şirket böyle bir durumu engellemekle yükümlüdür.

    kuralları lokasyonun sahibi olarak işi yaptıran şirket koyar ve uygular. taşeron işçi taşeron firmanın ofisini en fazla iki kez, işe başlamadan önce ve bir ihtimal kontratı sona erdiğinde görür. taşeron işçi kontratı süresince parayı ödeyen şirkette çalışıp o şirketin elemanları tarafından yönetilir. işçiye kötü muamele yapılması durumunda da buna engel olma sorumluluğu o şirkettedir.

    benim çalıştığım şirkette çok sayıda kontratlı çalışanımız var. bir gün bu kontratlı çalışanlardan bir tanesi bir diğerine sesini yükseltti. bizim çalışanlarımız olmamalarına rağmen insan kaynakları ve legal departmanlarının onayıyla aynı gün içerisinde o çalışanın işine son verilip taşeron şirket durumdan haberdar edildi. bunu yapmamış olsak, diğer işçi rapor etmesine rağmen kendisi için hostile environment yaratılmasına engel olmadığımız gerekçesiyle bizi dava edebilirdi. bizim ofisimizde bizim kurallarımız geçtiği için buna hakkı olacaktı.

  • atatürk'ün kınanması gerekir. sen tut bugünün parasıyla 620.000tl al sonra vefatının ardından tüm mal varlığını türkiye cumhuriyeti'ne bırak. olacak iş mi bu şimdi.

  • yıllarca çektiğim sendrom. bilimsel bir açıklaması var mıdır bilmiyorum ama bu sendromun direkt sigara ve stres ile alakalı olduğunu düşünüyorum, yani en azından sigara bu sendromun olma sıklığını arttırıyor ve bir şekilde tetikliyor. uykusuzluk sorunu çeken biriyim ve yıllarca günde 1 paket 1.5 paket hatta bazı zamanlar 2 pakete yakın sigara içtim. ve sigara içtğim zamanlarda da ay içinde 5-6 kere bu sendrom'a yakalanırdım. ne zaman ki sigarayı bıraktım ve bu sendrom'a yakalanma oranım da zaman içinde azalmaya başladı. sigarayı bırakalı neredeyse 9 ay olacak son 3-4 aydır patlayan kafa sendrom'u denen rahatsızlığı çekmiyorum. bu rahatsızlığın nedeninin en önemli başka bir etkenin de stres olduğunu söylebilirim. stres ve strese bağlı olarak sigara kullanımının yarattığı ağır psikolojik etki bu sendromun oluşması için gerekli alt yapıyı sağlamakta, uzun zamandan beri sigara içmiyorum ve son zamanlarda da eskisi kadar stres altında değilim ve artık(çok şükür) bu sendroma yakalanmıyorum.

    tabii bu saydıklarım benim sinir sistemim ve bünyem için geçerli olan şeyler. benim yaşadığım deneyimler bir başkası için ne derece geçerli olur bilemem, ama zamanında fena halde bu sendromu çeken biri olarak size tavsiyem; eğer sigara kullanıyorsanız sigarayı azaltmanız ve yapabiliyorsanız sigarayı bırakmanız yönünde olacaktır. ve stresi de hayatınızdan bir şekilde çıkarmaya bakın. bu dediklerimi yaptığınız an geceleri biraz daha rahat uyuyabilirsiniz. ve düzenli, rahat ve iyi bir uyku uyumak vücut direncinizin artmasına yardımcı olacaktır. ve vücut direncininiz artması demekte bu tür sinirsel ve psikolojik sorunlarla başetmeniz adına size çok yardımcı olacaktır.

  • inci-caps'ten seçmeler;

    "parası neyse veriyim de beni de sevin lan!"

    "bazı kızlar beni güldürürken düşündürüyor. mesela hem gülüyorum hem de 'acaba verir mi?' diye düşünüyorum. kalbini..."

    "kızlar; oranızı buranızı açacağınıza mantı açın da yiyelim bari."

    "hoşlandığı kıza yaklaşayım derken yanlışlıkla kanka olan beyler için 1 dakikalık saygı duruşu."

    "+ aşkım ben süt bazlı karamel soslu extra buzlu çikolata parçacıklı frappuccino latte söylüyorum sen ne diyorsun?
    - amin..."

    "geçen gün apartman yöneticisine admin dedim ya la!"