hesabın var mı? giriş yap

  • yeni bi ali atıf bir saçmalaması, kendisi diyor ki,

    --- spoiler ---

    "...ekşi sözlük reklam alan bir mecra. site trafiğini arttıran unsurlar da tanınan kişiler. ekşi sözlük yazarları yorum girdikçe, başkaları da girip okuyor, trafik artıyor. ekşi sözlük'ün sahibi de sayfaları reklam verene pazarlayıp gelir elde ediyor

    bu durumda ekşi sözlük'ün tanınan kişilere bir tür pay ödemesi gerekmez mi? çünkü ekşi sözlük bir iş modeli ve ünlüler de bu modelin malzemesi...

    alın size hukuki bir konu daha?..."

    --- spoiler ---

    hayatımda duyduğum en düz mantıkla söylenmiş söz bu olsa gerek, onu geçtim daha yazarlar olarak biz bile pay alamazken ünlülere verilsin yakarım bu sözlüğü.

  • kedi sahiplenmek isteyenlerden ricam ve onlara tavsiyem, önceliği engelli hayvanlara versinler.

    - öncelikle ne kadar engelli olursa olsun, kedi kedidir. kediliğini yapar. sizi kendisine aşık eder.
    - insanların aksine, kediler engellerini dert edinmezler. kendilerini eksik görmezler, kendilerini diğer kedilerle ya da sizle kıyaslamazlar. içiniz rahat olsun.
    - tek bacakları bile olsa, o bacakla hayata tutunurlar. bacakları yoksa, hayata tutunacak başka bir şey bulurlar. yeter ki yanlarında olun. bir kap mama, biraz sevgi, sıcak bir kucak onlara yeter.
    - engellerine bağlı olarak, bu kediler genelde daha ağırbaşlı ve uslu olurlar. özellikle apartmanda yaşayanlar için, geniş alan ihtiyacı görece az olan ve sokakta hayatta kalmaları çok zor, bazen imkansız olan bu kedileri sahiplenmek daha doğru bir seçim olacaktır.
    - sakat, kimsesiz, yapayalnız, korkmuş, hasta ve mutsuz bir canı evinize alıp, onun serpilip güzelleşmesini, sizinle oyunlar oynamasını, sizi gördüğünde sakat haliyle heyecanla size doğru atılmasını ve en çok da güvende ve huzurlu halini görmek gerçekten şu dünyada yaşanacak en güzel duygulardan, alınacak en büyük mükafatlardan biri olsa gerek.

  • devlet adamı kavramına(devlet adami/@ben) kissinger ile beraber en fazla yakıştırdığım adamdır hoover. kissinger’in devletin bekası adına dünyaya yaptığını, yine devletin bekası asayiş ve huzurun devamı için amerikalılara yapmıştır. bugün new york times gazetesinde yayınlanan bir habere göre, 1950’li yıllarda başkan harry truman’a, devlete tehdit ve vatan hainliği içinde olduğundan şüphelendiği için zaman içinde fişlediği 12 bin amerikalının, “habeas corpus” hakkından yararlandırılmadan, toplanarak, askeri cezaevlerine tıkılmalarını önermiş. yani bugünkü guantanamo hukuk ve insanlık faciasının fikir babası da meğer bizim hoover efendiymiş. red scare cagında, ağzını her sosyal adalet diye açanı, ya da amerikan politikasını her eleştireni “sovyet casusu” diye fişlemiş.
    insanlara çok fazla keyfi takdir yetkisi veren milli güvenlik rejimini savunanları hiç anlamamışımdır. öylesine paranoya ya da korkuya boğulmuşlardır ki, sarıldıkları yılanın en büyük düşmanları olduğunu bile göremiyorlar. işte görüyoruz, yeryüzünün her coğrafyasında hoover müsveddeleri var. hukuku, ne adina olursa olsun ayaklar altina alan devlet, devlet olma niteligini kaybeder. topluma bundan daha buyuk bir tehdit yoktur. gerçek yurtseverlik, hukukun üstünlüğünü savunmaktır.

    20’nci yüzyıl bize şunu gösterdi, sadece istihbarat notlarından beslendikleri için “sağlıklı” düşünme melekeleri körelmiş insanlara, asla ülke kaderi üzerinde tesir gücü ve yetkisi verilmemeli. bu insanlar, ne kişisel hayatlarında ne de toplumsal hayatta sağlıklı kararlar alma gücüne sahip değiller. bu psikolojisi bozuk insanlar, savunduklari sacmaliklara hepimizi inandirarak ya da inamamizi saglayarak, en tepe noktalara kadar cikiyor. cikmistir, yine cikacaktir! devletin her eylem ve kararinin toplumsal elestiriye ve hukuk denetimine acik olmasi, uc bes sosyalist gencin fantezisi degil, yuzyillar icinde olusmus bilgeligin geregidir.

    bakın hoover nasıl çalışmış; devlette, politikada yükselmiş ya da yükselme trendine girmiş herkes hakkında özel hayat raporları tutmuş. bugün yeryüzünde hemen herkesin, ailesinin, yakınlarının ya da toplumun bilmesini istemiyeceği şeyler vardır mutlaka. istihbaratın görevi, bu açığı bularak “gerektiğinde” kullanmak. o gereklilik ise çoğunlukla, hooverian manyaklığı devlet politikası haline getirmek şeklinde ortaya çıkıyor. bu psikolojik ortam sağlandığında da en masum soruyu sormak bile, vatana, devlete sadakat şüphesi uyandırır. bu iş sadece, devlet kanadı için kullanılmıyor. muhaliflerin de, dile getirdikleri muhalif görüşleri yerine, kamuoyunda, yaşamlarına ilişkin bir çelişkiyi ya da kişisel arızayı ön plana çıkararak itibarsızlaştırmada da kullanılıyor. hoover ve kissinger gibi reel politik dininin azizlerinin talebesi devlet adamları, “gerektiğinde” devletin en tepesindeki adam için bile “itlaf” kararı verebiliyor. jfk olayının arkasındaki isim hoover mı ispatlanamıyor ama, o suikasti tıpkı martin luther king ya da malcolm x suikastları gibi fail-i meçhul hale getirenin hoover’ın pis eli olduğu bugün artık nerdeyse herkesin bildiği bir sır.
    devletin ve toplumun kendilerine ihtiyacının sona ermemesi için bu dinin müntesipleri, sürekli kriz modundadırlar. kriz yoksa bile çıkarılmalı. “çözümlerin kabul ettirilmesi için krizlerin inşası” bu aşağılık şovun en büyük çalımıdır. suikastlarden, iç savaşlar çıkarmaktan çekinmezler. müdahaleleri için yılan gibi “koşulların olgunlaşmasını” beklerler. olgunlaşmayı hızlandıracak, kanlı eylemlerden çekinmezler. “sözkonusu vatan ise gerisi teferuattır” gibi bir sözün iyiniyetli gibi görünen çarpık anlamı üzerine bina edilmiş sakat psikolojilerden tetikçi, bombacı bulmaları çok zor değildir. devleti bazı hayati konulara yönlendirmek için, üç beş hatta yüzlerce, hatta binlerce insan ölse ne ehemmiyeti var. vatanın selameti için, bu tür politikalara ihtiyaç var. özünde bu türden bir “sorumluluk ahlakına” kendini refere eden devlet adamlığı dininin, pragmatizmle de birleştiği abd iç ve dış politikası bu gösterinin en şaşaalı uygulamalarına sahne oldu.
    artık biliyoruz, hoover ve kissinger iki arıza kişilik değil. birer markadır, birer karakterdir. etrafınıza baktığınızda bir kaçını görmemeniz olanaksız. cocuklariniz hurmetine, hukuku ayak bagi goren bu cakallara artik prim vermeyin. muhammed isa askina... yattiginiz, yatmakta oldugunuz, ya da birgun siraniz gelince yatmaniz muhtemel ranzalar askina...

  • maalesef herkesin aklina getirdikleriyle artik nasil bir yerde yasadigimizi gösterir. lan dustan cikan kizkardes kelimeleriyle ensestligi, sapikligi nasil bagdastirdiniz?

    ben basliga tiklarken sandim ki güzel güzel geyik cevirecegiz; banyoda bir dünya savasi olmus havasi yaratmis kisidir, evde hintli gibi gezen kisidir vesaire vesaire.

    cürüyoruz, farkinda degiliz.

  • yıllardır özel gün ve haftalara mesafeli duruşumuz gün itibariyle değişime uğradı. 22 yıllık sevgilim ve dahi 16 yıllık kocam, bu sabah şaşırttı beni.

    canım benim, sabahın altısında kalkmış, kahvaltı için çayı demlemiş, masayı hazırlamış ve bize kaşarlı sucuklu tost yapmış. masada bir gül eksik. sabah karga bokunu yemeden nerden bulsun adam gülü değil mi ama? laf.

    neyse tost yapmış. yapmış ama; çıkarmış bir kangal sucuk, bir paket kaşar. doldurmuş içine doldurmuş malzemeyi elinin ayarını sevdiğim. basmış tereyağını. yarısını yakmış, yarısını söndürmüş. böyle yıvış yıvış mı desem, çiğ mi desem, yanık mı desem? mutfak desen savaş alanı gibi. bir tost için 20 ayrı mutfak eşyası yağa banıp çıkar mı? çıkmış anacım, çıkmııış. mutfağın ağzına sıçmış mı seninki, afedersin sıçmış bırakmış. yani bi kıçı kırık sucuklu kaşarlı tost için sabah sabah...

    öhöm. evet ne diyordum; bu sevgililer gününde kocam sürpriz yapmış sabahın körü, kedi canını onun. kedi canını da, sanırım 22 yıl çok uzun bir zaman.

    oha 10 yıl geçmiş editi : az önce aradı "turna balığı aldım üf süper, kızartırız akşama ha ne dersin?" diyor. sevgililer günü içinmiş. dev seviyorum ;)

  • bir bulgar olarak (bu kadar iyi türkçe konuştuğuma bakmayin, busbulgarım) alnim acik başım dik bir şekilde kalan hayatıma devam etmemi sağlayan 43 dakikadır. yeni sezona 17 galibiyet ile başlayan fenerbahçe karşısında ilk 43 dakika oynadığımız oyun ve maçı beraberlikte tutmamız dunya ve bulgar futbolu adına tarifi imkansız bir haz. ha biz bu 43 dakikayı yaşamısiz ha muhammed yollanmış miraca. bugün itibari ile futbol izlemeyi zirvede bırakıyorum. takimimla gurur duyuyorum.

  • akp genel başkanı rte'nin (ak) gençlerle yaptığı iftar tiyatrosunda, bir soru üzerine 26. dakikada "... ve derdimiz şudur; bu ülkede inancından etnik yapısından, bölgesel, dinsel ne olursa olsun kimsenin dışlanmadığı bir türkiye..." diyor. (https://youtu.be/uuvk9zhmpqu?t=1574)

    aynı rte, 10 dakika sonra başka bir soru üzerine istanbul halkının çoğunluğunun oylarını alarak ibb başkanı seçilen ekrem imamoğlu için; "...haa bir şey yaptılar, ne yaptıklarını söyleyeyim, hemen veri kontrollerini yapmaya başladılar. bu da fetö terör örgütünün uygulamalarından. beyefendi de (ekrem imamoğlu) bu uygulamayı samanyolu'nda çalıştığı için oradan biliyor." diyerek devam ediyor. (https://youtu.be/uuvk9zhmpqu?t=2198)

    ülkenin cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan bir zaat halkın çoğunluğunun oylarını alarak seçilen bir kişinin, belediye'deki usülsüzlüklerin ortaya çıkarılması için aldığı bir kararı fetö eylemi olarak nitelendiriyor. durmuyor, ve bu kişinin eskiden fetö çalışanı olduğunu ve bu eylemi fetö kurumlarında öğrendiğini söylüyor. ve işin trajik boyutu bu iftiraları ramazan ayında bir iftar organizasyonunda sarfediyor. akp genel başkanı, hassasiyet göstermiş ve en azından iftirayı iftar sonrasında atarak orucunu sıkıntıya sokmamış (!). siyasi menfaat uğruna, 3-5 oy için bu kadar düşmeye değer mi?

  • 33 yaşındaki arkadaşım: yaşıtlarım online oyunlarda isim yapıyorken ben hala kahvede king oynuyorum ya.. adeta sanayi devrimine ayak uyduramayan osmanlı gibiyim.