hesabın var mı? giriş yap

  • masa başında bir olayla ilgili bilgiler ruza babaya anlatılırken, bir cümleyi bütün polislerin parça parça söyleyerek tamamlaması.
    "annesi bir lokantada çalışıyor"
    "liseye giden de bir kardeşi var"
    "babası ile annesi 3 yıl önce ayrılmış"
    "babası ayrılmak istememiş ama" gibi.

  • ayak kokusu, genel olarak, kötü ayakkabı giymek ve ayaklarda oluşan bakterilerin çoğalması ile ortaya çıkar. plastik, hava almayan ayakkabılar kötü kokuya davetiye çıkarır. deri ayakkabılar ise ayakların nefes almasını ve nemin dışarı çıkmasını sağlar. bakteriler gibi diğer bir mikroorganizma türü mantarlar da ayaklarımızda beslenip çoğalabilir. ayrıca stres, aşırı terleme de bu durumu çoğaltan faktörlerdendir. teri emecek çoraplar giyip, deri ayakkabı kullanarak, her gün çorapları değiştirip, ayakkabıları iki üç gün ara ile kullanmak ve her akşam ayakları yıkayıp kurulamak sureti ile kokuların oluşumuna "dur!" demek mümkündür.

    ancak bunlar yapılmadığında oluşan ayak kokuları için ne yapılmalıdır? öncelikle potasyum permanganat diye eczanelerde bulunan; koyu menekşe renginde, klorun potasyum manganata etkisi ile elde edilmiş kristal yapılı bir tuz vardır. leğene koyduğunuz sıcak suyun içine bir tablet atınız ve bir süre ayaklarınızı onun içinde tutunuz. dezenfektandır. bakterileri öldürür. deriyi kurutur. mantarları kökünden halleder. kahverengi bir leke bırakır. ancak zamanla bu leke kaybolur. zehirli bir madde olup ağız ile teması olmamalıdır.

    ayakkabılarınız için de şöyle bir formül önerelim: sodyum bikarbonat ya da soda kimyasal formulü nahco3 olan bir kimyasal bileşik vardır. çok ucuz ve bakkallarda "karbonat" ismi ile aradığınızda bulunur. karbonat içine yarısı kadar talk pudrasını karıştırınız. biraz papatya ve karanfili kahve değirmeninde un haline getirip bu karışımın için atınız. ayakkabılarınıza bu karışımı dökünüz ve bir gün bekleyin. koku, bakteri vs. kalmayacaktır.

    geçmiş olsun. teşekkür etmeye değmez.

  • basit matematik.

    (bkz: bir milyon afgan erkek tehdidi)

    bir milyon "erkek" afgan. 18-30 yaş arası. yanlarında eşleri olmadan geldiler.

    bu kadar başı boş, işsiz, amaçsız erkeğin şehir merkezlerinde, kadınlara, küçük kızlara, bunları yapmaması mümkün mü sizce?

    bence artık bu ülkede hiçbir kadın güvende değil. "zaten değildi." şimdi bu bir milyon tacizci potansiyeli ile x100 kat daha güvende değil.

    bu tür haberler katlanarak artacak.

  • sadece mutlu bir çocukluk. sonrasında aç, sefil de olsa bu arkdaşlar özünde mutlu bir insan olarak yaşama veda etmektedir.

  • şimdi bad trip şöyledir böyledir diye denilecek çok az şey vardır; kişiden kişiye hatta deneyimden deneyime çok değişir. zaten bad trip şöyledir, böyledir deyip ne yapacaksınız. tavsiye de verilmez.

    ama bad trip’e girmiş birisine nasıl yardım edilebileceği konusunda şöyle naçizane tavsiyelerim vardır:

    -iyice bir ayılın önce.

    -karşınızdaki kişiye bakın; biraz gözlemleyin. nasıl bir ruh hali olduğunu tespit etmeye çalışın. diyelim ki biraz yaklaşın… siz yaklaşınca korkabilir, bunalabilir ya da dokunuşunuz, sarılmanız sakinleştirebilir.

    -dış dünya ile bağı azalmıştır bayağı bir, çapası olmaya çalışın. zaman mekan kavramı yoktur bir olasılık; ona bu zaman/mekan mefhumunu hissettirmeye çalışın. ölüm korkusu yüzünden mahvolmuşsa; ölmeyeceğini anlatın uzun uzun. eski kabuslarına hapsolmuşsa, geçtiğini ve çoktan atlattığını söyleyin. nerede olduğunu, nasıl da güzel bir hayatı olduğunu falan da anlatabilrisiniz.

    - sürekli ama sürekli ona bunun normal hali olmadığını, uyuşturucu aldığını ve bad trip’te olduğunu söyleyin. bazen –kısa süreliğine de olsa- gerçekten anlıyorlar. srekli ama sürekli, bunun geçeceğini ve mutlu olacağı anların geleceğinden bahsedin. izin veriyorsa, elini tutun, gözlerini öpün, koklayın, şefkat gösterin.

    -yani çok düşük olasılık ama kendine zarar vermeye çalışıyorsa ve zapt etmeye çalışmanız durumu daha da kötü hale sokuyorsa yardım alın. sakın kendi kendinize sakinleştirici falan vermeyin, overdose yaparsınız bir de. “yardım” derken hastane diyorum bu arada. bir de camları, kapıları kapatın; uçup kaçabilirler.

    -biraz hatırlamaya çalışın, aç mıydı acaba diye. kan şekeri düşükse, bir şeyler yemesi durumunu hafif de olsa düzeltebilir.

    -20 kişi doluşmayın başına! görmüyor musunuz kadın panik ve terörize bir halde? performans gösterisi seyretmiyorsunuz andavallar. sadece bir kişi, bir ses yeterlidir.

    -ortamda birden fazla bad trip varsa ayırın. insanın başı ağrıyor walla.

    bir de girmemek için;

    -bilip etmediğiniz yerlerden uyuşturucu almayın. bu arada alkolle de çok bad tripe giren insan var ama genelde uyuşturucu kaynaklı olanlarına bad trip diyoruz sanırım.

    -moralin bozukken psychedelic şeyler alacak kadar beyin yoksunuysanız; tıp’ın bu (aptallık) konuda çare bulması için dua etmeye başlayın.

    -bir de “ayık arkadaş” belirleyin falan diyorlar ama kim kabul eder ki?

    bunların hepsi asılsız da olabilir. laf olsun torba dolsun işte.

  • son zamanlarda artık iyice midemi bulandırmaya başladı bu dikey mimari. yeni bir ofis arıyorum maliyet düşürmek için, malum devir tasarruf devri artık, çok para dönemi bitti.

    markalarıda vererek konuşacağım, şehrin göbeğine 30 katın üzerinde binalar yapıp insanları sardalya kutularına yerleştirip, milyon tl lere bu daireleri satmak... gördükçe üzülüyorum. ritim istanbulda 1+0, 30 metre kare daire var. kirası 1100 tl. 30 metre kare arkadaşlar, bu dairenin içinde fırın var ocak var tuvalet var. yani yatak koyduğunuzda yürüyecek yeriniz yok ve yaşam alanı diye nerdeyse asgari ücret fiyatına kiralanıyor. projedeki havuzlar terasta, aşağıya full avm yapmışlar, havuzlar ondan terastaymış, yer kalmamış... binden fazla daire yapıyorsun, yeşil alan sıfır, havuza yer kalmıyor...

    yeni nesil liseler... e-5 kenarındalar, basket sahaları terasta. çocuklar camlardan e-5 i izliyor, koşup oynayacakları bir bahçeleri yok.

    balkon dönemi bitti. zaten 40. katta balkon olsa ne olur, olmasa ne olur? hayır koca türkiyede arazimi bitti? singapurda yer yok da dikey çıktı adamlar, çinde nüfus fazlada istiflediler insanları... bizim derdimiz neydi? neden 2 katlı evler, 5 katlı binalar yapmadık? ne bu para hırsı?

    yaşam kalitemizin inanılmaz düştüğü kanaatindeyim. bir binada 500 insan 1000 insan yaşamaz abicim. olmamalı böyle birşey. asansörde geçiyor günlerimiz. 19 katlı bir plazadayım, hani çok yüksek değil. az önce -2 de aracımı park ettim, ofise çıkmam 2 dakika sürdü. 9. kattayım. her katta in binlerle tam 2 dakika. günde 2 kere aşağı inip çıksam, beklediğim asansör zamanını da kat her gün 20 dakikam asansörde geçiyor. ofise evim 3 km mesafede 25-30 dakikada anca geliyorum trafikten.

    biz artık yaşamıyoruz bana kalırsa. sadece hayatta kalma mücadelesi içerisindeyiz. tiksiniyorum, midem bulanıyor.

  • anketi gönderen sonar ama bilgilerinize arz edip imzasını atan kılıçdaroğlu.

    akp zekasını ortaya koyan bir başka belge

  • babası ölen, yetim büyüyen, üvey evlat olan, tutuklanan, hapis yatan, sürgünlere gönderilen, işsiz kalan, böbreklerinden hastalanan, göğsünden vurulan, mesleğinden atılan, idama çarptırılan, karısından boşanan, karaciğeri iflas eden; ama her ne olursa olsun bizi kimselere ''uşak'' etmeyen bir adamın maaşıdır bu. fazlasıyla haktır. öyle bir helaldir ki ışıltısından önünü göremezsin.