hesabın var mı? giriş yap

  • yaşam felsefesi tasarımın her aşamasında görünür. nesne ilişkilerinin oluşumunun en güzel örneğidir. çiçeğin seçimi, düzenleme sırasındaki tutum ve davranışlar çok önemlidir. çiçek tasarımı hıza ve beceriye değil, alçak gönüllülüğe, çiçeklere saygıda kusur etmemeye bağlıdır.(bkz: o hana mi)

  • iki sene önce.
    cerrahpaşa'ya yatıyorum.
    teşhis kötü, tanı kötü..

    cerrahpaşa geceleri karanlık, ıssız. aylarca yatıyorum, duvara görünmez çentikler atarak. on adım sayıyorum odamda, ayağa kalkabilsem on adım atarım odadan çıkmak için. ayağa kalkabilsem, şu pencereyi olsun açabilsem, yıldızları görebilsem... oysa odam çamaşırhaneye bakıyor, biliyorum.

    gece ıssız, gece uğursuz gibi sessiz. telefonuma bir mesaj düşüyor, tanrı'nın tesadüfler yoluyla benimle eğlendiğini düşünüyorum. deliler gibi ağlıyorum sonra, sonra gülmeye başlıyorum halime.

    "volkan konak- cerrahpaşa şarkısını xx kontöre cebine indir" diyen bir spam telefona düşen. inanır mısınız indiriyorum sittin kontöre, zil sesi yapıyorum. " cerrahpaşa'ya koydum canımın yarısını " diyecek kimsem olmadığı için o vakit, anamdan başka, daha bir ağlatıyor şarkı...

    orada öyle ince, öyle derinden anladım ki ben bu adamı. acısını acıma karıştırıp öyle bir ağladım ki, kimseler duymadan öyle feryatlar çıktı ki ağzımdan.

    şimdi her halta inat ayaktayım, şükür. cerrahpaşa'da değil, evimdeyim ama.. öyle bir anladım, öyle bir sevdim, öyle bir acısına ortak oldum, öyle bir ağladım ki bu adamla. işte bu yüzden tüm sikko anketlerde, ne zaman kim sorsa "en sevdiğin sanatçı kim?" diye, hep volkan konak derim. içten, yürekten söylerim, öyledir.

    az evvel cerrahpaşa'yı söyledi yine.
    öyle güzel söyledi ki...

  • ikinci videodan çıkan sonuç gerçekten vahim.

    ancak ben şakayı yapan arkadaşların iletişiminde de bir sorun olduğunu düşünüyorum.

    orjinalinde, "arkanızdan gelen kızların ne kadar güzel olduğunu farkettiniz mi?", "arkanızdaki çift sizce de çok uyumlu değil mi?" gibi iltifatlar hoş ve naif bir ses tonuyla söylenirken, türk versiyonunda söylenen "dünyanın en güzel/ dünyanın en karizmatik..." gibi ifadeler dalga geçiyormuş izlenimi uyandırıyor.
    ilkinde güzelliğinizin farkına varın gibi bir sosyal mesaj veriyorken, ikincisi fazla abartılı bir yaklaşımla "hadi lan oradan" cevabını hak ediyor.

    aynı deneye maruz kalsam, ilk yaklaşıma gülümseyip teşekkür edecekken, ikincisine, "bu mu lan dünyanın en karizmatik adamı" cevabını yapıştırırdım.

    dönüp bakmaya tenezzül bile etmeyenlere ise diyecek bir sözüm yok.

  • çoğu insanın düşündüğünün aksine çok da stresli bir meslek değildir. özellikle ekibiniz ile güzel bir uyum yakalayabilirseniz zevkli bir meslektir. esasında bir meslekten ziyade, mesleği polis ya da asker olan bazı kişilerin uzmanlaştığı bir ihtisas branşıdır.
    kırmızı kablo - mavi kablo olayı ise amerikan filmlerinde işin ihtiva ettiği yüksek riski ve gerilimi izleyiciye yansıtabilmek için icat edilmiş bir geyiktir.
    genellikle bomba imha uzmanları, ya da askeri terminolojide eod ekipleri, el yapımı patlayıcıları bulundukları yerde patlatarak imha ederler. bu gibi durumlarda patlamanın büyük zararlar doğurmayacağı bilinir ve uzman kendi can güvenliğini ön plana alır. bu tip olaylar literatürde "b kategorisi" olaylar olarak adlandırılır. bir de " a kategorisi" olaylar vardır. burada patlamanın büyük zararlar doğuracağı bilinir ve düzenek patlatmadan etkisiz hale getirilir. a kategorisi bir olayda uzmanın can güvenliği ikinci plandadır. örneğin, boğaziçi köprüsü'nün ayaklarına yerleştirilmiş eyp'leri patlatamazsınız. zaten onu oraya yerlşetirenlerin maksadı köprüyü havaya uçurmak. bu sebeple bu düzenekler çeşitli yöntemlerle patlatmadan etkisiz hale getirilir. işte burada devreye kablo seçimi yaparak düzeneğin içindeki elektrik devresini etkisiz hale getirme seçeneği girebilir.
    bütün eyp düzeneklerinin içinde patlayıcıyı istenen zamanda infilak ettirecek bir elektronik fünye ve bu fünyeye akım gönderen bir güç kaynağı bulunur. en basit mantıkla, güç kaynağından çıkıp fünyeye ulaşan kablo kesilirse düzenek etkisiz hale getirilir. ancak bir eyp'nin içerisindeki düzenek, tasarlayanın hayal gücüne bağlı olarak, bin bir türlü olabilir. röle tarzı devre elemanları kullanılarak "çöken devreli" düzenekler oluşturulabilir. böyle bir düzenekte, müdahale eden uzmanın kestiği kablo fünyeye giden ya da röle devre dışı kaldığında fünyeyi besleyecek olan güç kaynağından çıkan kablo değilse eyp infilak eder. yani kırmızı kablo - mavi kablo olayı buradan çıkmaktadır.

    eyp ile mücadele aklın akılla mücadelesidir. düzeneği hazırlayanın en önemli hedeflerinden biri de düzeneğe müdahale edecek bomba imha uzmanıdır. hazırladığı düzenek çöp olmasın diye hayal gücünü ve teknik becerisini sonuna kadar zorlar. geliştirilen karşı tedbirleri aşmak için yeni yöntemler uygular. yeni yöntem ve teknikler kullandıkça yeni karşı tedbirler bulunur. bu yüzden bomba imha uzmanları müdahele ile görevli olmadıkları zaman bol bol pratik ve teorik eğitim yaparlar. dünyadaki eyp olaylarını takip ederek farkındalıklarını üst seviyede tutmayı amaçlarlar. boş zamanlarında elektronik konusunda kendilerini geliştirmeye çalışırlar.

  • ilginctir ki, the godfather uclemesinde, portakal cok onemli bir yer tutar. tahminimce sicilyanin portakali meshur oldugu icin olsa gerek, bu film serisi bir portakalin bakis acisiyla da izlenebilir. bakiniz the godfather serisindeki portakal olgusu:
    -ilerde michael corleone'e ihanet edecek olan sal karakterini ilk defa gordugumuzde bir portakal soymaktadir, sal ilerde olecektir.
    -woltz karakteri bir sahnede bir sepet portakalla birlikte gorulur, daha sonra adamin atinin kafasi kesilir.
    -don corleone* vurulmadan hemen once manavdan iki tane portakal alir.
    -bes ailenin katildigi toplantida tattaglia ve barzininin onune birer kase portakal konur, bu kisiler olur.
    -ve en onemlisi, vito corleone olmeden once bahcede torunuyla oynamaktadir, soyle ki, portakal kabugundan takma dis yapmistir kendine, sonra o da olur.

    bu olay serinin diger iki filminde de var ve de tesaduf olamayacak kadar fazlalar, hatta ikinci filmden simdi hatirladigim bir sahne, vitoyu isinden eden mahallenin kabadayisi fanucci olmeden once portakal kasasindan bir portakal aliyordu. bu konu kesinlikle arastirilmalidir.

  • planlanan hizmet neymiş acaba. allah aşkına ne planladınız bir söyleyin.

    ayrıca yaklaşık 110 bin personeliniz var. fazla fazla maaş versek, mesela adam başı 9 bin lira desek 1 milyar etmiyor. nasıl oluyor da %96 sı maaşlara gidiyor. allah aşkına biri anlatsın bana.

    edit: arkadaşlar uyardı, sen aylık hesap yapmışsın ve 5 bin lira maaş dediler.doğru.

    5 bin liradan 110 bin personel aylık 550 milyon lira.
    yıllık 6 milyar 600 bin lira.
    eee yine nasıl oluyor da bütçenin %96 sı maaşa gidiyor.

    edit 2: sigorta ve vergiyi unutmuşuz.
    adam haklı o zaman bu para yetmez tabi aq. 20 milyar olsun en az.

    en güzeli imam hatipler kapatılsın ben de kurtulayım devlet bütçesi de.

    edit 3: imamlar vergiden muaf olabilirmiş, hesap çok karıştı, daha da hesaplamam. ben yokum bu işte arkadaş.

    neymiş, diyanetin hesabına karışmayacakmışsın.