hesabın var mı? giriş yap

  • bildiğim kadarıyla benzin 5,13 tl'lerden döndü. su anda 4,1 tl civarlarında.
    yuvarlak bir hesapla dünyada petrol yüzde 56 değer kaybetmişken türkiye'de yüzde 20 düşmüş. yani benzin dünyada bedava deseler biz 3,4 tl civarına alacağız.

    bir de bu vergiye yıldan yıla zam geliyor ya o kısmı daha da ilginç. ürün vergi oranı benzin fiyatı düştükçe, başka örneği olmayan seviyelere ulaşıyor. şu anda 70 kuruşluk benzine neredeyse 5 katı vergi veriyoruz. haziran'da bu değer 2 katıydı.

    varsayalım petrol 20 dolara düştü, o zaman vergi kazığını daha çok hissedeceğiz. 10 katından fazla vergi olacak.
    bir başka deyişle 1 depo benzin diye 15 tl ürün alırken vergi diye 150-200 tl vereceğiz.

    birisi böyle birşey satmaya kalksa ya gülerler ya döverler.

    devlet yapınca oy veriliyor.

  • tam olarak benim anım değil aslında. gerçek bir anı da değil işin doğrusu. sadece bir kişi için doğru bu anı, o da umarım harika bir hayat geçiriyodur, geçirmiştir.

    90 lı yılların başı, örli doksans diye bilinir. atakule vardı ankara'da, bildin mi? keşke bilmeyeydin, neyse o zaman orası popüler allah sizi inandırsın ve kumpir diye inanılmaz bir yemek yapıyolar. yeni çıkmış sayılır. bi kumpirin içine çift sosis koyulabildiğini ve böylece king kumpir olduğunu öğrendiğimizde içimizi heyecan kaplayan yıllardı. vay be.

    neyse efenim, bastık gittik biz kumpiri yemeye. girdik dükkana, oldukça boştu. oturduk, king kumpirimizi sipariş ettik. kısa keseyim, geldi kumpirler afiyetle yedik. sonra, lakabı gödeleme olan (niye hatırlamıyorum) arkadaşımız sadece garip bir insan olduğu için kumpirin patatesini de komple yedi. niye yiyon dedik, güzel oluyo dedi. neyse bitirdi bu patatesi yemeyi ve tuvalete gitti. tam o sırada büyük ihtimalle mekanın sahibi olan lacoste tşörtlü, pantolon askısı takmış amca masamıza geldi. afiyet olsun dedi, beğendiniz mi dedi. ivit dedik, çokzeldi. o sırada amcanın gözü boş kumpir kartonuna takıldı ve sordu.

    -evladım bunun patatesi nerede?
    +abi onu yiyen arkadaş tuvalete gitti. çok fakir kendisi, annesi babası da yok. biz buraya getirdik onu kumpir yesin diye, yapma dedik ama dayanamadı hepsini yedi. kusura bakmayın amca :/

    diyiverdim. neden bilmiyorum öyle yaptığımı. bir dönemdi sanırım, ergenliğimin yanında bir de dış ergenlik falan geçiriyordum galiba. yeni tanıştığım insanlara abuk subuk yalanlar söylüyordum. hava atma falan amaçlı değil ha. nerede okuyosun diyolar, okumuyorum su satıyorum diyorum. baban ne iş yapar diyolar, muhasebeci demiyorum da beyaz eşya bayimiz vardı sattık ganyan bakıyoruz diyorum. bakkala teyzemler geldi çorum'dan diyodum lan durduk yere, töbe estafırılla. teyzem de yok, çorum'dan kimseyi de tanımam etmem.

    neyse, amca bunu duyunca dudak titretti birden. ağlıycak lan kalantor gibi adam. oturun gitmeyin, geliyorum ben dedi ve gitti. o sırada gödo geldi (gödeleme) hadi gidek falan diyo, biz de oyalıyoruz işte, kolalar bitsin az daha oturak falan diye. derken amca belirdi yanımızda elinde üç tane kumpir.

    -bunlar da genç müşterilere ikramımıııızzzz. hadi afiyet olsun. diyip kaçtı.

    gödo nooluyo la dercesine bakıyor, biz girşmişiz bile kumpire. neyse o da çok soru sormadı, yedi kumpirini. tabi yine kabuğuyla yedi allahın davarı. kalktık, kasaya gittik. hesap ödendi dedi çocuk. ısrar ettik, olmaz dedik. bari ilk yediğimiz 3 taneyi ödeyelim dedilk. olmaz dedi çocuk. biz uzatınca, patron sizden para alırsam beni buraya yatırıp sker. çıkın lan şimdi dışarı!! dedi.

    çıkmadan tuvalete gideyim dedim, koridorda amca durdurdu beni. haftaya yine gelin oğlum, arkadaşınızı da getirin. aferin üstünü başını yapmışsınız siz, tertemiz maşallah dedi.

    utancımdan daha fazla dinleyemedim amcayı, koşarak çıktım dükkandan. dolmuşa binip eve döndük, işeyemedğim için yolda çok sıkıştım. altıma ediyodum ama o ayrı hikaye. amcayı bi daha hiç görmedim, cesaret edip bi helallik alamadım.

  • 2024-2025 sezonundan itibaren isviçre modeli adıyla anılan değişikliklere gidecek organizasyon.

    aşağıdaki videoda güzel güzel anlatılmış, ben de türkçe'ye çevireyim dedim;

    https://youtu.be/gy5rcsf0scu

    2024-2025 sezonu dedik neden? çünkü şampiyonlar liginin yayın kontratı sona eriyor. yeni kontratla daha çok maçın oynanacağı bir sistem getirilmek isteniyor. buna mehmet demirkol gibi yorumcular "futbolun amerikanizasyonu" diyorlar.

    peki yeni durumda farklılıklar neler?

    daha önce 32 takım katılan lige yeni durumda 36 takım katılacak. şu anki gibi 8 ayrı grup yerine de 36 takımın hep beraber tek bir grubun içinde olduğu bir lig oynanacak.

    36 takım kendi aralarında 70 maç oynayamayacakları için her takım beşi evde beşi deplasmanda toplam 10 maç oynayacak. kimin kiminle oynayacağı uefa sıralamasına göre belirlenecek. yani maalesef o kura heyecanı, fanusta döndürülen toplar, kolay takım çekmiş yönetici gerinmesi gibi şeyler tarihte kalacak.

    10 maç sonrasında ortaya çıkan puan tablosuna göre, her takım 36 takımlı tek grupta bir sıralamaya kavuşacak. bu sıralamadaki ilk 8 takım otomatik olarak bir sonraki tura yükselecek.

    sonraki 16 takım (dokuzuncudan itibaren yirmidördüncüye kadar) kendi aralarında play-off oynayacaklar. bu play-off'larda kazanan 8 takım yukarıdaki 8 takımla karşılaşmak üzere bir üst tura geçecekler.

    sonrası malum final stage.

    peki bu değişikliğin temelinde ne yatıyor?

    daha fazla maç, daha fazla bilet satışı ve daha fazla reklam geliri.

    bu değişiklikler sonucunda şampiyonlar ligine katılan her takım standart oynayacağı maç sayısını 6'dan 10'a çıkarmış olacak. bu da katılımcıları oyunda daha fazla tutmak demek.

    bunun yanında şu anki sistem 6 maç sonrası 32 takımın 16'sını evine gönderiyor. yeni durumda 10 maç sonrası 36 takımın sadece 12'si evine dönmüş olacak. geri kalan 24 takımın grup aşamalarından sonra hala şansı mevcut olacak.

    bu iki durum muhtemelen avrupa takımlarının birbirleri arasında habire maç yapmasına, haliyle ulusal liglerin yavaş yavaş yerini büyük avrupa ligine bırakmasına ön ayak olacak. ama bu benim kişisel spekülasyonum.

    peki gelelim bizim için daha önemli olan "katılım" mevzusuna.

    aslında yeni durum bizim gibi ülkeler için çok da iyi değil. çünkü şu an ulusal liglerden gelen 32 takımın seçiminde bir değişiklik ön görülmüyor. bu yeni sistemle fazladan katılan 4 takım içinse ilginç bir sistem geliştirmişler.

    4 takımdan birini hiç uefa sıralamasına bakmadan direkt fransa, ingiltere, almanya, italya ve ispanya liglerinden seçmeye karar vermişler. yani orada bize ekmek yok.

    ikinci slotu da bir önceki şampiyonlar liginde iyi performans gösterip kendi liginin dandikliği yüzünden ön eleme oynamak zorunda olan takımlara ayırmışlar. türk takımlarına buradan belki bir şeyler düşebilir. ama elbette önce şampiyonlar liginde finallere kalmak gerekiyor bunun için.

    kalan 2 slot daha da fena. bu iki slot "eski gücünden uzak" olan takımlara tahsis edilmiş ve böylece yılların geyiği de bir anlam kazanmış. yeni durumda bu iki takım uefa sıralaması yüksek ama kendi liginde kötü performans (beşinci, altıncı ya da yedincilik) gösteren takımlardan seçilecek. haliyle buranın gediklileri de premier lig'den gelecek olan manchester united, tottenham ve benzeri takımlar olacak gibi duruyor.

    bu yüzden 5 büyük lig olan ingiltere, almanya, fransa, italya ve ispanya'nın yedincisinin bile gidebildiği turnuvaya geri kalan liglerin ikincileri ve üçüncüleri gidemeyecek. daha da acısı, avrupa liglerine (şampiyonlar ligi, avrupa ligi ve konferans ligi) gönderilecek takımlar toplam 7 tane ile sınırlandırıldığı için şampiyonlar ligi dediğimiz şey muhtemelen yıllar içinde bu beş ligin mütemadiyen 5-6 (hatta yer yer 7) takım gönderdiği eternal bir ölüm grubu halini alacak olması.

    bütün bu kötü durum içinde bir de takvim sorunu var. uefa sanki biraz da bilerek bu beş ligin takımlarına kendi aralarında daha fazla maç yaptırarak domestik ligleri öldürmeye çalışıyor gibi geliyor bana. bunu okuyunca heyecanlanmayın, yukarıdaki duruma göre zaten türkiye ligini kimsenin umursadığı yok. yani anamızın ligi olduğu gibi devam edecek. kimse bizi öldüremez! *

    kişisel görüşüm, premier lig'in 1992'de yine bir yayın kontratıyla kurulup futbolu bambaşka bir şey haline getirmesi gibi, şampiyonlar ligi de muhtemelen bildiğimiz futbolu oldukça değiştirecek. bizim gibi futbolun derin ve beyaz taraflarını daha çok izleyen ülkelere hiç şans tanımayarak para ve teknik şov odaklı bir şey olacak. bir tür nba gibi diyebiliriz.

    bekleyip görelim.

  • * bakkaldan alınan topun istatistik bilimini yok sayarak sanki bilerek yapıyor gibi patlayacağı yeri bulması. patlamazsa da mahallenin en öküz adamının arabasına gelmesi.

    * buluşma yerine vaktinde gelmeyen arkadaşın acaba gelmeyecek mi yoksa gelmek üzere mi sorularıyla beynin yanması

    * bisikletin zincir atması, lastiğinin patlaması, frenlerin iyi tutmaması akabinde yapılan ayar çalışmaları.

    * karma kaset yaptırılırken a ve b yüzü olmak üzere toplam 20 şarkı seçme zorunluluğu sonucu ortaya çıkan o ciğer yakan eleme çalışmaları

    * sevdiğin klibin sonuna denk gelmek

    * atari adaptörünün aşırı ısınması. 999999 oyun sanılan kasette aslında 4-5 oyun olması. bölüm bitmek üzereyken basit bir hata sonucu son canın da gitmesi.

    * internet kafede bir sitenin 4 mevsim sonra açılması. chat odaları konusuna girmiyorum bile.

    * jölenin en lazım olduğu anda bitmesi. (tanecikli jagler jölesi olan sosyetedir)

    * kayıt üstüne kayıt yapılan kasetlerin giderek kalitesini yitirmesi. ( radyodan şarkı kaydı yapanlar derneği)

    * şehir dışına yapılacak okul gezisinin aile tarafından avrupa turuna çıkmak ile aynı muameleyi görmesi.

    * sevdiğin kızın seni geç çaldırması. bir mesajın iki kontör olması.

    * klasöre o gün lazım olacak kitap defterin sığmaması. ( bir iki sene sonra elde taşımak cool hava verecek)

    * beden dersi için sınıfta kimin giyineceği. kızlar mı erkekler mi?

    * eriğine dalınan dayının camdan sizi görmesi.

    vs...

  • “bu ülkede gemiler seferlerini durdurdu. herkes ekmek kuyruğuna girdi. doktorlar iş bıraktı, doktor bulamadık.” diyen dayılar ne zaman gelir? o dayılar biz mi olacağız?

  • hala bu bankayı kullananlara müstahak bir ücret uygulaması yapıyordur. şahsen onlara girdikçe ben mutlu oluyorum. devam edin, mado'nun da dondurmaları çok güzelmiş tavsiye ederim size.

    edit: lucastorn uyardı, kızılkayalar bir ıslak hamburger yapıyor, aman parmaklarınızı yersiniz.