hesabın var mı? giriş yap

  • insan hep son sevdiğinde takılı kalır ve sonraki kişilerin de ona banzemesini ister. çünkü ancak benzer şeyleri öyle hissedeceğini sanır. fiziksel dünyada yaşayan insan için bu normaldir çünkü görsel niteliklerle duyguları bağdaştırır fakat bir süre geçtikten ve birini sevdikten sonra bunun yanlış olduğunu farkeder. işte motivasyonunuz bu fark ettiğiniz anı hatırlamak olmalıdır. seveceğiniz kişi o kişiye benzemek zorunda değildir veya yeni birini sevebilirsiniz. peki nasıl sevebilirsiniz?

    şöyle de diyebilirim. beyin kayıt sistemi gibi çalışır. siz bu hatıraların üstüne yeni birşey yaratamazsanız, devamlı olarak zihninizde aynı noktaya gider durursunuz çünkü anı hala size yakındır. yapmanız gereken kayıt üstüne yeni kayıtlar yaratmak olmalıdır. bir süre sonra geçmişin oldukça önemsiz olduğunu göreceksiniz.

    gözlemim bunu kadınların unutarak yaptığı yönünde. yani kadınlar çözmek yerine yok sayıyıor ve hemen birini bulmaya çalışıyor. erkekse öyle bir yaşıyor ki bu acıyı hep canlı tutuyor. ruh eşi saplantısına gidiyor. her 2 tarafta mutlu olamıyor. en azından uzun süre farklı şekillerde takılı kalıyor. bence 2 türde birbirinden birşey öğrenmeli. örneğin kadın acısıyla yüzleşmeli, erkek de kadın gibi duygularını geri plana atmayı ve hayatına devam etmeyi öğrenebilmeli.

    bunu başarırsanız beyin yeniden yapılanır, yeni nöron ağları kurar ve karşı taraf belki hala sizin canınızı yakmaya, intikam almaya çalışıyorsaken sizin için önemsiz olur. hatta yakın arkadaşınıza durumu anlatıp gülüp eğlenirsiniz.

    demek ki yeni birini sevebilmek için yaşamayı tekrardan öğrenmek gerekiyor.

  • seyrettigim en iyi filmlerden biri. cok etkileyici, dusundurucu, duygusal.roberto benighi'nin muhtesem eseri. toplama kampi sahneleri, hele hele filmin sonu insani kopartir. bir babanin cocugu icin yapabilecegi en buyuk fedakarliga sahit oluyoruz bu filmde.tek abuk taraf amerika'nin yine "dunyayi kurtaran", "olaya el koyan" pozisyonuna konmasidir.yaniniza bol bol selpak alip seyredin. yazarken bile kotu oldum yaaa.

  • “beşinde de aynı tişört nasıl var anlamak zor biraz, ya da bana öyle geliyor.”

    kadınlar anlaşıp hediye olarak almışlardır ve aldıkları hediye tişörtü buluşmada giymelerini istemişlerdir.

    neden sonuç ilişkisi kurmak bu kadar zor olmamalı.

  • tam bir issiz, kari kiza hos gorunme hikayesi. anladik, turkiye'de abaza ve kezban dolu, surekli birbirine kopya mal mal yazilari bloglamaya ne gerek var.

  • 100 etmez. ama araplar ve ruslar piyasayı böyle yoğurdu. e real madridin de gücü var. istedikten sonra alır. aldıktan sonra da 2 ay içinde çıkartır parasını. benim paramla 60 mio eder. he cebinde kaç para var diye sorarsan, 6.5 liram var. ama yarın maaşlar yatıyor akıllı olun lan. adam olun.

  • peugeot rezaleti demeyin bayii rezaleti diyin ühüüü.

    sana ne lan dürrük. armand peugeot'nun 5. kuşak torunu musun ? bizim ülkedeki kadar "marka" veya "ünlü" fedailerini başka yerde göremezsiniz. biebercı ergenler gibisiniz amk.

    rezalet gibi rezalettir ayrıca. parasını verdiğin ürünü - hizmeti adam akıllı edinemediğin tek ülke burası.

  • ''öküzüm büyük olsun da varsın çekmesin'' mantığıyla yapılmış bir havalimanıdır.

    şark kafası işte işlevine bakmadan her şeyin en büyüğünü istiyor ve en büyüğün en iyi olacağını düşünüyor.

    yazık.

  • geleneksel adnan oktar'a karsi dava kazanma senlikleri cercevesinde 16 nisan 2007 eksi sozluk'e erisimin engellenmesine sebep olan adnan oktar davasini da sahane avukatimizla* bugun itibariyle kazanmis bulunuyoruz. bununla beraber adnan oktar'a karsi iki dava kazanip bir tedbir karari geri cevirmis olduk. sozluk yazarlarinin gosterdigi ozen ve usanmaksizin calisan gammaz, moderasyon ve praetor ekipleri olmadan bu mumkun olmazdi hepimizi tebrik ederim.

  • çok cesaretlendirici bir konuşma olabilmektedir.

    lisedeyim. hazırlığı atlamışım, onda dokuzu benimle aynı dönemde okumayan, kendi aralarında arkadaş olmuş bir sınıfa düşmüş, ailemden uzak, istanbul'u tanımaya çalışıyorum. bir sürü yeni arkadaş ediniyorum. hoşlandığım da bir kız var. görseniz, tam bir inek. ama sevimli geliyor işte. (bu cümleye dikkat :) ) bir gün yeterince uzak olduğum sınıf arkadaşım olan bir kıza (nihan diyelim), diğer kızdan hoşlandığımı söylemek ve tavsiye almak için yanına gidiyorum. konuşuyoruz filan, tipik tavsiyeler. daha önce iki kız girmiş hayatıma. ama girmesiyle çıkması bir olmuş. biri zaten uzak ilişki, diğeri ise eğlenmeye bakıyor. tipik bir liseli olarak ürkek ve aptalım. o kız için adım atmamaya karar veriyorum.

    derken bir gün, sıra arkadaşım hasta olup okula gitmiyor. nihan ise beraber oturduğu ve takıldığı çirkin grupla tartışıyor ve hışımla yerinden kalkıp kendine başka bir yer arıyor. gözü benim yanıma takılıyor. hop diye gelip yanıma oturuyor.

    ilginç bir kız nihan. böyle biraz erkek gibi. zeki kız. ben zeki kız seviyorum. ayakları üstünde durabilen, ama aynı anda sevimli ve narin. ilginç bir hassaslıkta düzenlenmiş tüm karakteri. bol bol sohbet ediyoruz. sanat, bilim, siyaset, aile ilişkileri, kadın-erkek olayları... arkadaş oluyoruz.

    ilginç karakteri içinde, çok eşlilik ve sık sevgili değiştirme olayı da var. sanırım pek umrumda değil. ne de olsa, o da öyle bir karakter ve biz arkadaşız işte. bana sevgilisini anlatıyor. adam tam bir hödük. ama ben güzel güzel ilişkileri hakkında olumlu tavsiyeler veriyorum. çünkü ben iyi bir arkadaşım.

    bir gün okuldan çıkmışız, ben sinemaya gitmeyi planlıyorum. bahariye caddesinde yürürken telefonum çalıyor. nihan arıyor ve "sevgilimden ayrıldım ben, konuşmaya ihtiyacım var diyor." soğuk bir mart günü, moda sahile inmeye karar veriyoruz. ikişer de bira alıyoruz yanımıza. anlatıyor, işte adam hakkında bir şeyler. ne kadar kaba davrandığını, aptal olduğunu falan filan. hava soğuk ve biz birbirimize yaklaşıyoruz. ikinci biramın sonunda ben onun saçlarını okşamaya başlıyorum. hala sohbet ediyoruz ama başka şeylerden artık. daha da yaklaşıyoruz. o kendi ikinci birasının yarısını içemiyor. ben bitiriyorum onunkini de. ellerim saçlarından sırtına ve beline kayıyor. sarılıyoruz birbirimize. gözlerime bakıyor, gözlerine bakıyorum. "lan acaba?" diyorum. "ya tokadı yersem?" hafifçe sırıtıyor. "e düşünme artık!" diyor. öpüşüyoruz. ve bizim 6 senelik ilişkimiz bir "e düşünme artık" cümlesiyle başlamış oluyor.

    bitişi de ayrı ilginç tabii. benden gelen "bugün benimle son günün sevgilim!" cümlesiyle bitiyor. "e düşünmedim artık." 6 sene düşünmek yeterdi.

    edit: bitiş ise şöyleydi arkadaşlar.

  • cuma-cumartesi-pazar toplamda 3 gün tatil olsa ? hem radikal islamcılar hem de yazlıkçı ulusalcılar sevinse ? komple ülkeyi kucaklayacağız diyorlardı. alın size fırsat.