hesabın var mı? giriş yap

  • akşama doğru mayolu ve bikinili insanların kumlu ayaklarla doldurduğu migros türü.

  • bununla ilgili şöyle bir güncel örnek vermek isterim.

    dün, yoğun toplantıların olduğu bir gündü. evden çalıştım. sabah 8.15'te uyandım. 8.30'da ferah bir şekilde işime başladım. yoğun bir günü bile yıpranmadan tamamlayıp 18:00'de işimi bitirdim.

    bugün ofise gelmeyi tercih ettim. yol normalde 20 dakika civarı sürdüğü için ve toplantım saat 9'da olduğu için 8'de evden çıktım. insanlar -haklı nedenlerle- toplu taşımadan kaçındıkları için korkunç bir trafik vardı. 1 saatte ofise ancak ulaşabildim. koştura koştura masama oturdum. saat 9.05'te, 1 saat araba kullanmış ve yorgun bir şekilde işe başladım.

    ev yerine ofise gelerek;

    -dönüşle birlikte- 2 saati yol için kaybettim
    1 saat daha az uyudum
    eve yorgun döneceğim için muhtemelen yemek yapamayacağım.
    daha verimsiz çalıştım
    en az 1 litre benzini doğaya saldım.
    bu benzin tutarı kadar kaynak boşa gitti.
    işveren açısından elektrik, su, kahve, havalandırma gibi ek maliyetlerim oldu.
    1 günlük pantolon ve gömlek yıkama, ütüleme masrafı oluştu.

    ben hibrit modeli destekleyen bir insan olarak bu fikrimden de caymaya başladım. hele ki pandemi korkusu hala bu kadar yoğunken imkanı olan herkes evden çalışmalı.

  • çok fazla kişinin başına gelen yakın zamanda moda olmuş bir yöntem. hele de ülkede her iki kişiden üç kişinin kitap çıkarmak istemesi, üstü örtük bir pazar haline geldi. merdiven altı tonlarca yayınevi bu işin kalpazanlığına başladı resmen. şimdi isim veremiyorum ama özelden yardımcı olurum.

    gelelim kitap bastırma dolandırıcılığına. hızlıca özet geçeceğim. yayınevi sizden paranızı alıyor ve diyor ki bin adet basıyoruz, yüz tanesi sizin. siz ok diyorsunuz. kitap basılıyor. e-devletten bandrol sorgu yapıyorsunuz bin adet bandrol alınmış. oh süper. size yüz tane de geldi. gerçekten bandrollü kitap. şahane. sonra eşiniz dostunuz kitabı netten sipariş ediyor. yayınevi diyor ki kitap tükendi. oha. şaşırıp arıyorsunuz yayınevini, diyorlar ki kitabınız çok beğenildi bir haftada tükendi. aman ya rabbim. ne büyük yazarım ben. hemen üç beş bin daha ateşleyim de ikinci baskıyı yapsınlar. sonra üçüncü baskı. dev yazar.

    işte burada babayı yediniz. çünkü kitap sadece 100 tane basılmıştır, hatta matbaada bile değil dijital baskı dediğimiz fotokopi şeklindeki bir cihazla. sizin duygularınızı sömürerek paranızı yolarlar.

    ha, geriye kalan 900 bandrole ne mi oldu? onu da başka ama iyi satan bir kitaba çaktılar ve sizin sırtınızdan o yazarın da hakkını yiyerek yola devam ettiler. bu anlattığım sadece bir yöntem. daha birkaç farklı yöntem daha var. onlara ve daha fazlasına şuradan bakabilirsiniz.

  • türk futbol tarihinin en fantastik maçlarından birisi.

    o yaz sezon öncesi kampını avusturya'da yapan iki ekip bu hazırlık maçında karşı karşıya gelmiş ve o sıralarda kocaelispor'un başında olan türk futbolunun duayen hocalarından hikmet karaman, mahalle futbolumuzun yıllardır yıkılamayan mantığıyla "sizi eleyip, uefa kupası'nı alan galatasaray'ı, biz istanbul'da yendik. ona göre kadro çıkar, hafife alma" diyerek arsene wenger'i baştan uyarmış, gözü korkan wenger de bütün aslarını sahaya sürmüştü.

    ama yine de david seaman, lee dixon, martin keown, patrick vieira, robert pires, dennis bergkamp, tony adams, ray parlour, ashley cole ve junichi inamoto'lu arsenal kadrosu, ahmet şahin, timko, aleksandrov, cem sinan, lazarov ve abdelaziz ayman'lı kocaelispor karşısında fazlasıyla zayıf kalmıştı

    dakika 4'te lazarov'la öne geçen kocaelispor'a arsenal dk.16'da ray parlour'la cevap vermiş ancak daha sonra yine lazarov'un golüyle devreyi 2-1 geride kapatmıştı. ikinci yarı daha da coşan körfez ekibi nuri çolak ve serdar topraktepe'nin golleriyle maçı 4-1'lik galibiyetle bitirmiş ve arsene wenger'e sanırım hayatının utancını yaşatmıştı.

    maçı canlı takip eden ingiltere milli takımı teknik direktörü sven goran eriksson sahaya inip hikmet hocanın elini öpmüş, arsene wenger de bu kurt hocayla hatıra resmi çektirmiş gaza gelen hikmet hoca rotamız şampiyonlar ligi demiş ancak kocaelispor sezonu küme düşen rize'nin 6 puan üstünde bitirebilmişti.

    arsenal ise bu yenilgiden büyük dersler çıkararak premier lig'de o sezon bütün maçlarında gol atmayı başarmış, old trafford'da manchester'ı devirerek şampiyonluğunu ilan etmiş, fa cup finalinde de chelsea'yi sürklase ederek kupaya uzanmıştı.

    yıllar sonra gelen edit:
    hikmet hocamın ağzından dinleyelim bir de mevzuyu. beckenbauer'i kocaelispor'a getirmeyi nasıl kılpayı kaçırdığını :) ve sonrasında onun yerine reinhard saftig'i getirdiklerini anlattığından hemen sonra mevzuya giriyor. sanki kendi anısını anlatmamış da benim entry'i okumuş :)

    https://youtu.be/xi9vuhulimc?t=548

    yıllar sonra gelen 2. edit:
    sözlük yazarı takmabanaad sağolsun gollerin video kaydının linkini iletti. serhan çeviktürk arşivi olarak görünüyor video.
    20 yıl sonra sonunda görebildim golleri. buyrun efendim

    https://www.youtube.com/watch?v=qbid8je5xl0

  • doğru kararın ötesinde pratiktir. işid sakalıyla gezecek diye duman zehirlenmesinden ölen itfaiye personeli rezilliktir. oksijen maskesi takması gereken bir meslek alanında çalışan adam sakal, geniş bıyık vb. bırakmamalıdır.

  • flört dönemindeki bireylerin karşılıklı olarak ellerini birleştirmesiyle yapılan eylem. bu eşik flört dönemindeki önemli eşiklerden biridir ve sonucu %99.98 erkek tarafının elinin büyük olmasıyla sonuçlansa da hep bir şaşırma durumuyla karşılanır. buradaki asıl amaç pek tabii ellerin birbiriyle buluşması, birbirlerine bağlanmak isteyen ellerin bahane ile tutuşmasıdır. bireyler bir eşiği daha aşmış olurlar ve sevgilik müessesine bir adım daha yaklaşmış olurlar.
    not: 2006 senesindeymişiz gibi entry oldu, evet arkadaşlar siz bilmezsiniz eskiden buraya böyle entryler yazılırdı. hey gidi günler hey...

  • gol ile arasında 3 dakika olduğu için gözlerden kaçtı. 1-2 kişi yazmış sadece.

    61. dakikada, trabzon'un dakikasında beşiktaş taraftarı ''futbolun katili türk hakemleri'' diye bağırdı; liderliğini, şampiyonluğunu kenara bırakıp. dün 7 kişi kalan takıma oley çekip, üç üç üç diye bağıran adamların örnek alması gerekiyor.

    maçın en önemli detayı buydu bence.

  • bir arabanın bagajında mutlaka olması gereken şeyler, aracın niteliğine göre değişmekle beraber şu şekilde sıralanabilir:
    *mutlaka ama mutlaka 1 adet lastik tamir köpüğü (gerek şehir içi gerekse şehir dışı yolculuklarda patlayan lastiğin kolay ve pratik şekilde tamirinin sağlanması büyük kolaylıktır.
    *ortalama boyutlarda düz ve yıldız tornavida( bu noktada benim tercihim rico marka veya emsal kalitede bir ürün olur)
    *5lt su(hararet vs gibi durumlar için)
    *tercihen stilson marka l tipi bijon anahtarı
    *bir kaç tane sigorta
    *ilkyardım seti
    *zincir,takoz, çekme halatı (kamu spotu)
    *yangın söndürme tüpü
    *pense, birkaç tane açık ağız anahtar
    *üçgen reflektör
    *1lt motor yağı
    *2 metre boyunda ortalama kalınlıkta elektrik kablosu

    ortalama olarak listemiz bu şekilde. bu saydığım malzemeler yaklaşık 19 veya 21 inçlik bir alet çantasına (5lt şu hariç) rahatlıkla sığdırılabilir. kazasız belasız sürüşler dileğiyle sayın sürücüler. esen kalın.

    edit: @esrar i leyal nickli yazar arkadaşın belirttiği üzere akü takviyesinde kullanılmak üzere elektrik kablosunu da listeye ekledim. normal akü takviye kablosu kalınlık ve ebat itibarı ile yer kaplayabiliyor. arzu ederseniz tabi ki akü takviye kablosu çok daha mantıklı bir tercih olur

  • eskiden 60 sayfa olarak basılan pasaportlar artık yeni pasaportlarda 38 sayfa olarak basılıyor. ya pasaport sayfasından da kısmazsın be arkadaş. ne olacak diyebilirsiniz fakat 10 yıllık pasaport için 38 sayfa çok yetersizdir. sürekli iş için yurtdışına seyahat eden biriyseniz, giriş çıkış damgaları, vizeler kısa sürede sayfaları tüketirsiniz. işin ilginç tarafı sayfalarınız bittiğinde ve yeniden pasaport almak istediğinizde asıl kabus orada başlıyor. öncelikle sistem pasaportunuzun süresi dolmadığı için randevu vermiyor ve direk nüfus müdürlüğüne sizi yönlendiriyor. oradaki memur böyle bir hizmetimiz yok yeni pasaport alamazsınız diyor. oradan soluğu nüfus müdürünün odasında alıyorsunuz ve ona dakikalarca dil döküyorsunuz, yok neden seyahat ediyormuşum, yok gerçekten gereklimiymiş. lan sana ne ben hakkım olan pasaportu istiyorum aq. o da gönlünden koparsa a4 kağıdı bağışlamanız sureti ile size yeşil ışık yakıyor. işim için kullanmam gereken bu pasaport, sayfa sayılarının 38e düşmesi ile daha çok başıma bela olacak sözlük.