ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
istanbul'da 20 lirayla bir hafta geçinmek
-
bizim eski hatunun asosyalliğin kenarından geçmeden başardığı olay. tiyatro, konser, sinema, yemek vs.. sağlam sponsor olmuşuz a.q..
harvard'lı doçentin ilk soruda elenmesi
-
yarışmanın albenisi de buradan geliyor zaten, cahil sözlükçü halinizle kendinizi birden harvard'lı adamdan daha zeki çevik ve ahlaklı hissettiniz değil mi?
işin aslı şu, yarışmacılar yarışmadan önce bir ön eleme testi gibi bir şeye sokuluyor ve bu testte asıl amaç yarışmacıların hangi konularda bilgili hangi konularda bilgisiz olduğunu görmek.
bu sayede ilk soruda harvard'lı eleyip bu güne dek en büyük başarısı pilavını tane tane yapmak olan ev hanımını finale çıkarmak mümkün olabiliyor.
(bkz: show business)
yalnız arkadaş da biraz antipatikmiş, medya yapımcıları vurmuş gol olmuş :)
herhalde yaptıkları testte 80'lerin çocuk kültürüne uzak çıktı, sözlü mülakatta da profilini "halktan uzak yüksek egolu elit" çıkınca dediler ki biz bunu ilk soruda indirelim. hatta belki sahneye çıkarken kariyerini anlat diye tembihlemişlerdir. harvard'ı da araya sokuştur ki devrilen ağacın sesi daha çok çıksın demişlerdir haha :)
arkadaşlarımız balık restoranında kafayı bulmaz
-
bizimkiler pudra şekeri çekiyor diye devam etmesi lazım
anne babanın çocuğuna bırakacağı en güzel miras
-
bir çocuk sevmeyi sevilerek öğrenir. çocukluğunda sevgiyi görmemiş, mutlu bir çocukluk yaşamamış bir insan tüm ömrünü alacaklı gibi kapı kapı gezerek geçirir.
ne aradığını bilmediği için de bulamaz, bulamadıkça daha mutsuz daha öfkeli olur.
çocuk yetiştirmenin bir çiçeği yetiştirmekten farkı yok. fazla su da öldürür hiç su vermemek de. bir çocuğu şımartmadan sevmek, düşmesine izin verip ihtiyaç duyduğunda her zaman elinizi tutacağını bilmesini sağlamak, soru sormasına, merak etmesine müsaade etmek, her zaman her durumda bir başka ihtimal, bir başka çıkış yolu olduğuna kendi yaşamınızdan görerek inanmasını öğretmek o çocuğun yapısının temelidir.
sevgiyle büyümüş, sormaktan korkmamış, her zaman değil gerçekten ihtiyaç duyduğunda yardım elinin ona uzandığını görmüş, güvenmeyi öğrenmiş, mutluluğu gözleriyle görmüş, gülüşüyle tatmış, elleriyle tutmuş bir çocuğun mirası kendisidir.
anne babanın zaferi ise o çocuğun mutluluğudur.
babaya kızıp yemek masasını terk etmek
-
filmlerdeki zengin taifesinin evlatlarına özel bir trip. onlar içün üretilmiş. normal insanda sakil durur, yakışmaz. babayı da daha bi' sinirlendirir hem. adrenalinin sınırları yeniden çizilir o vakit. aksiyona değdirilip kaçılır.
filmlerin gerçek olmadığını henüz bilmediğim yaşlarda sikimsonik sebeplerden yer sofrasını -fakirdik- terk edip mutfağa -kendi odam yoktu aybalam- kaçmışlığım vardır 1-2 defa. beklediğim neticeleri doğurmadı, orası ayrı. ama tadına baktım o tribin. tuzlu biraz -gözyaşlarımın katkısı da olabilir bunda-. tavsiye etmem. zira filmde;
+ hayır dedim küçük bey, bu akşam partiye gidemezsin, ders çalışman gerekiyor!
- lanet olsun!
* john hemen masaya dön, john sana söylüyorum! gitti.. (masada figürandan öteye geçemeyen samimiyetsiz, ağlak anne tribi).
şeklinde cereyan eden diyalog her nedense bizim evde;
+ ne maçı lan bu saatte? otur dersini çalış eşşoleşşek, ilk dönem getirdiğin zayıfları düzelt! ama sen duurr, onlar bi düzelmesin ben o zaman yapıcam senle maçı.
- lanet olsun!
+ aha lanet olsun dedi, gel buraya lan! nasıl konuşuyon babanla sen it?
* vurma dur! ay kulağını ısırıyo çocuğun, dur dedim bey! komşular adam öldürüyolar yetişin, ay komşulaaar! küçük tüple vurma bari bebeye zalım! (fedakar ama çaresiz anne tribi)
tarzında yaşanıyordu. sülalem sikildi yediğim dayaklardan. tek kulağım 17 öbürü 11 santim. burnum desen ege haritası gibi. eciş bücüş.
hep bu masa terk etme sevdasından işte. yapmayın o yüzden :((
tabu diyalogları
-
kelime: haydut
+şimdi ben bi yere giriyorum böyle, eller havaya diyorum, yüzümde de mendil var?
-dansöz!
atilla taş'ın solcuların umudu olmasının 7 nedeni
-
1. solcuların
2. umudu
3. falan
4. değil
5. sadece
6. doğru
7. konuşuyor
jon snow
diliniz kaba vicdanınız taş
-
(bkz: yalancısınız yargılanacaksınız)
düzenbaz şerefsizler ya, yemin ediyorum sinirden kendimi sikicem adamlar hala utanmadan üste çıkmaya çalışıyor. yüzsüzler.
muğla'da bulunan beşyüz trilyon dolarlık define
-
lozan'dan dolayı ancak 2023'te çıkartılabilecek hazine.
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
mekan: iddaa bayisi
- lan naci namaza başlamışsın diolar doğru mu?
- he valla başladık abi, hakkımızda hayırlısı..
- 5 mi la?
- ne 5 mi abi tabi 5 vakit alla allaaa
- sistem 4-5 yap lan naci bi vakit kaçırsan da günlük sevabı kurtarıyon tek vakitten yatma bak!
kompil bayii : tehaha tehahahaa vir eyle kahkahatül tufaaaan!
mandalina
-
pratik ambalajı ve de kendinden dilimli yapısıyla gönüllerde taht kuran, tasarım harikası zerzevat.
ahmet kaya şarkılarında geçen acımasız sözler
ölen kişiden geriye kalan en hüzün verici nesne
-
saç havlusu.
babam öldüğünde 14 yaşındaydım. bir pazar günüydü ve akşamında evimiz çok kalabalıktı. insan gerçekten ilk zamanlar yiten canın acısını hissedemiyor. bir afallıyorsunuz. o zamanlar liselere giriş sınavına hazırlanıyordum bir de. o yüzden taziye dönemlerinde bile büyük bir sabır ve sükunetle amcaların, teyzelerin sınava ilişkin sorularını yanıtlıyordum.
hiç ağlamamıştım.
ilk birkaç gün böyle geçti. sanırım ben o hafta hiç duş almadım. ev zaten curcuna.
aradan bir hafta geçti, artık duş almalıydım. banyoya girdim, kapının arkasında babamın saç havlusunu gördüm. (şu bone gibi olanlardan) öylece asılıydı.
bir saç havlusuna bakıp ne kadar ağlanabilirse, o kadar ağlamıştım. sonra bağrıma aldım, bastırdım, yine ağladım. babamın öldüğünü, o saç havlusunu gördüğümde gerçekten anlamıştım.