hesabın var mı? giriş yap

  • babam devlet memuruydu. ayın 15'nde maaş yattığı zaman ne yapar ne eder izin alır beni de yanına çağırırdı, okul olmadığı saatlerde. daha sonra beraber sırasıyla; su, elektrik ve telefon faturaları yatırırdık. ki şu an faturaları düzgün yatırma alışkanlığım buradan gelir. neyse.

    işin en güzel ve saçma olan kısmına gelirsek; her şeyi bitirdikten sonra mutlaka bana iskender ısmarlardı o maaş gününde. ama şöyle bir şey vardı. ben yerdim o karşımda her zaman ben aç değilim sen ye derdi, beni izlerdi. nereden bilebilirdim ki o zaman ki çocuk aklımla paranın yetmediğini, kendini boğazından kesmekten imtina etmediğini. ah be babam. özlüyorüm o günleri.

    yıllar yıllar geçti şimdi paramızı kazanıyoruz çok şükür. allah babamızı başımızdan eksik etmesin de geçmişte yiyemediği her şeyin acısını çıkarıyor şu an babam. baba çikolata alıyorum bana da al, baba muz alıyorum bana da al, baba magnolia alıyorum; ismi ilginçmiş bana da al. sen başımızda ol her şeyi önüne sererim babam. vefat etmiş babalara allah rahmet eylesin. babaları sevin, sarılın.

  • paradigma kayması, tarihin belirli bir kesitinde insanların gerçek addettiği ve dünyaya bakışlarını şekillendiren düşüncelerden birinin yıkılıp yerine bir başkasının gelmesidir. bilimin birikimli olmadığını (bkz: birikimli bilim) kesikli, devrimci bir süreç oldugunu ima eder - hatta söyler. buna göre galileo ve decartes, aristoteles'nun fikirlerinin üzerine yerleşmemiş onu yıkıp tahtına kurulmuşlardır. aristoteles galiloe'nun devrinde geçerli olmayan bir paradigmanın temsilcilidir. aynı durum newton-einstein ikilisi için de geçerlidir; belirli sorunlara çözüm olabilmiş bir paradigma, bilginin ve bilgiyi testetme imkanının genişlemesi ile bir yerlerde tıkanıp da kimi sorunlara çözüm bulamayınca yerine yenisi "kaydırılır".
    (bkz: bilimsel bilginin olusum süreci)

    bu kaydırmanın tamamıyla ampirik olmadığını, paradigmaların birbirleri ile kıyaslanmasında hiç bir evrensel ölçüt bulunamayacağı için tercihin kısmen bir uzlaşma oldugunu düşünenler de var. (bkz: konvensiyonalizm)

  • yabancı sitelerdeki yazılar ve ekşisözlük'te tepedeki psychedelic adam'ın yazdığı birkaç güncel yazı ile kendi bildiğim olayları derleyerek oluşturduğum david bowie hakkında 25 ilginç bilgi:

    10 ocak’ta hayatını kaybeden david bowie’nin twitter’da takip ettiği son hesap god’dı.

    david bowie’nin kapağında kendisinin olmadığı tek albümü son albümü blackstar’dır. geri kalan tüm albümlerinde kendisi yer almıştır.

    blackstar aynı zamanda bir tür kanser lezyonudur.

    son albümünde death grips, kendrick lamar, lcd soundsystem ve boards of canada etkilendiği isimlerdendir.

    david bowie idolünün little richard olduğunu söylemiştir.

    hayatında yediği en kötü şey at idrarında pişmiş yumurtadır. bunu ona yedirten de birlikte hong kong seyahatine gittiği john lennon’dır. aynı zamanda john lennon’ın en büyük hayranlarındandır.

    sanat koleksiyoncusudur. koleksiyonun çoğunluğu ünlü olmayan 20. yüzyıl brit ressamların çalışmalarıdır.

    gençliğinde sanat okuluna gitmiştir ve kendine ait sürrealist birçok resmi vardır. en çok etkilendiği isimlerin başında egon schiele gelir. heroes ve lodger albümlerinin kapağında schiele’nin roquairol ve st. sebastian tablolarından esinlenmiştir.

    godspeed you black emperor! ve arcade fire’ın favori gruplarından olduğunu söylemiştir.

    1996’da bir şarkısını –telling lies- online yayınlayarak, internet üzerinden kendine ait bir şarkının dağıtımını yapan ve indirilmesini sağlayan ilk ana akım müzisyendir.

    2000’de kraliçe ikinci elizabeth tarafından verilmek istenen -britanya imparatorluk nişanı olan- komutan ünvanını geri çevirmiştir. 2003’te ise yine kraliçe tarafından şövalye ünvanı verilmek istenmiş fakat geri çevirmiştir.

    33 film ve dizide aktör olarak yer almıştır. the man who fell to earth filmiyle en iyi aktör ödülünü almıştır. yardımcı oyuncu olarak ise the last temptation of christ’da pontius pilate’i, prestige’de nikola tesla’yı canlandırmıştır.

    çay fobisi vardır. 5 yaşında yaşadığı bir olaydan beri içememektedir.

    lise çağlarında büyük bir caz sever ve charles mingus hayranıdır.

    berlin üçlemesini (low-heroes-lodger) hansa adlı küçük bir stüdyoda kaydetmiştir.

    tvc 15 şarkısını iggy pop’un gördüğü bir rüyadan esinlenerek yazmıştır. o rüyada televizyon seti iggy pop’un sevgilisini yemektedir.

    bowie 1990 dünya turu öncesinde fanlarına en çok çalınmasını istedikleri parçaya oy vermelerini istemiş. fakat en çok istenen parçayı çalmamıştır. (the laughing genome)

    diamond dogs albümündeki tüm enstrümanları kendisi çalmıştır.

    under pressure parçası isviçre’deki stüdyosunda queen ile doğaçlama takılırken ortaya çıkmıştır.

    bowie under pressure parçasını 92 yılındaki queen tribute konserine kadar canlı hiç söylememiştir.

    kokain bağımlılığının zirvede olduğu dönemlerde bir iddaaya göre kendi idrarını bir büyücü çalmasın diye soğutucuda depolayarak saklamıştır.

    en zayıf olduğu dönem uyuşturucu bağımlığının ciddi seviyelerde olduğu diamond dogs turundaki halidir. 1.78 boyundaki bowie 43 kilodur. o dönemlerde kırmızı biber ve süt dışında herhangi bir gıda tüketmemiştir.

    70’lerdeki uyuşturucu kullanımının sebebinin haz ve zevk için olmadığını sadece evden pek dışarı çıkmadığı ve günler boyu uykusuz çalıştığı için kullandığını söylemiştir.

    gözleri farklı renkte değildir. bir kavga sonucunda bir gözünde kalıcı gözbebeği genişlemesi meydana gelmiştir.

    kendi isminin bovi ya da buvi diye mi telafuz edilmesi konusunda net bir fikri yoktur.

  • bedirhan bey merhabalar,

    ben yaptığınız deneyi izledim ve size bu satırları yazma gereği duydum. öncelikle bilime duyduğunuz ilgi için sizi tebrik ediyorum. bilmek sizin de farkında olduğunuz üzere çok heyecan verici bir macera. bu yolculuğunuzda sonsuz başarılar diliyorum.

    eğer kabul ederseniz tecrübeli bir deney avcısı olarak size ufak önerilerde bulunmak isterim. birincisi deneylerin bize ne anlattığını da öğrenmeye ve öğretmeye çalışmak. mesela sizin yaptığınız balon ve su deneyinde balon neden patlamıyor bunu da izleyenlerle paylaşsanız daha iyi olmaz mı. siz eminim bunu biliyorsunuzdur ancak ben bilmeyenle için paylaşmak istiyorum.

    su ısı kapasitesi yüksek sevimli bir moleküldür. normal şartlarda balonu patlatacak olan ısı balonun içindeki suyun ısıyı hapsedip buharlaşmak için kullanması nedeniyle balonun yapısına zarar vermez. biraz daha detay vermek gerekirse şunları da ekleyebiliriz;

    suyun önemli özelliklerinden biri ısının su üzerine olan etkisi ile ilgilidir. örneğin su, doğal maddeler arasında en yüksek ısı kapasitesine sahip moleküllerden biridir. ısı kapasitesi, herhangi bir cismi soğutmak için çıkartılacak ısının miktarının ölçümüdür. suya uygulanan ısı, su moleküllerinin kinetik enerjisini (hareketini) arttırmadan önce ısının önemli bir miktarı ilk önce su molekülleri arasındaki zayıf hidrojen bağlarını kırmak için kullanılır. bu yüksek ısı kapasitesinden dolayı su iklim koşullarının dengelenmesinde de en önemli unsurdur.

    diğer sıvılarla karşılaştırıldığında su ısıtıldığı zaman daha yavaş buharlaşma eğilimi gösterir. bu, yüksek buharlaşma ısısı olarak bilinir. bunun nedeni suyun kaynamadan önce ısının önemli bir kısmını moleküller arasındaki hidrojen bağlarının koparılmasında kullanılmasındandır. benzer olarak donması için geçmesi gereken süre de uzundur. bunun anlamı suyun buz haline dönüşmesi için büyük miktarda ısı salması gerektiğidir.

    sizin deneyinizde mumun ısısı balona zarar vermeden önce su tarafından emilerek kullanıldığından balon patlamadan kalabilmektedir. su doğada bulunan sıvılar arasında ısı tutma kapasitesi en yüksek maddedir. ısı iletim kapasitesi ise cıvadan sonra ikinci sıradadır. (bildiğiniz gibi çok zehirli olduğu için cıva ile deney yapmamalıyız bedirhan bey.)

    öte yandan su ve ısı konusu konuşulurken değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer konu da yoğunluk konusudur. dünyamızda bilinen diğer tüm maddelerin aksine suyun yoğunluğunun en yüksek olduğu derece +4 santigrat derecedir. bu da buzun suyun üzerinde yüzmesine ve su canlılarının kışın dondurucu soğuklarda bile hayatta kalabilmesine olanak sağlamaktadır. daha basitçe söylemek gerekirse buz, sıvı sudan hafiftir.

    suyun sahip olduğu diğer heyecan verici özellikleri de merak ederseniz sizinle paylaşmak isterim. çünkü aralarından bazıları gerçekten tam deney yapmalık. mesela yüzey gerilimi. bunu sonra konuşalım.

    size önermek istediğim bir diğer konu da deneyleri yaparken mutlaka koruyucu gözlük ve eldiven kullanmanız bedirhan beyciğim. biliyorum bunları takmak sıkıcı ama bilmelisiniz ki sizin gibi bilim insanları laboratuvarlarda hep bu şekilde çalışıyorlar. bu hem koruyucu, hem de çok karizmatik. bu tarz koruyucu ekipmanları kolaylıkla internetten edinebilirsiniz. bir site de önereyim göreceksiniz ki çok güzeller. eğer bana ulaşırsanız size seçtiğiniz bir tanesini hediye etmekten onur duyarım. mail adresim limonkimyonzorro@gmail.com (bir de deneyimizde ateş varsa o aşamayı kesinlikle bir yetişkin gözetiminde yapmalıyız. elimizi yahut evimizi yakmak istemeyiz.)

    son olarak yaptığınız deneyleri nasıl seçtiğinizi ve hangi bilimsel siteleri takip ettiğinizi merak ediyorum açıkçası. ben de bir sürü site takip ediyorum ve eğer sizinkileri benimle paylaşırsanız çok sevineceğim.

    benim takip ettiğim siteler şunlar;

    www.evrimagaci.org
    www.yalansavar.org
    www.kozmikanafor.com

    daha önce denk gelmediyseniz sizin de buraları okuyup yeni deney konuları bulacağınıza eminim.

    yaptığınız deney için tekrar tebrik ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum. görüşmek üzere.

    edit:
    su hakkında daha detaylı bilgi için;
    (bkz: kar tanesi/@limon kimyon zorro)

  • hani dışarısı çok soğuktur, eldivenin de yoksa uyuşur o eller soğuktan. musluğu açıp ellerini yıkarken, su normal de olsa sıcakmış gibi gelir sana.
    benim mutsuzluğum da böyle işte. öyle donmuşum, dondurulmuşum ki; şimdi neye dokunsam ılık.

  • 1958 yılındaki türk öğrencinin de bulunduğu forum başlığında kendisini tanıdığımız, yaptığı konuşmayla gönlümüzü fetheden delikanlı önder güler'in son halidir.

    uzun bir araştırma sonucunda 81 yaşındaki önder amcamızı bulmuş olmanın sevincini sizinle de paylaşıyorum. kendisiyle iletişim kuramadım ancak son durumu ile ilgili epey bilgiye ulaştım.

    foruma katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu, sonraki yıllarda kendi ülkelerinde üst düzey mevkilere gelmişti. biz de, sözlük yazarları olarak önder güler'in bu şekilde bir yol izleyeceğini varsaymıştık ancak kendisiyle ilgili hiçbir bilgiye ulaşamamıştık.

    kendisi eskişehir lisesini bitirir bitirmez, amerika'ya gitmiş. o gün bugündür orada yaşıyor. babasının asker olduğunu düşünmüştük ancak makine ustasıymış. görsel ailesi onun eğitimine çok önem vermiş ve önder güler ingilizce'yi babasının bulduğu bir kıbrıslı hoca sayesinde öğrenmiş. lisedeyken eskişehir'de bulunan amerikan askerlerine tercümanlık yaparak hem para kazanmış hem de amerika hakkında derin bilgiler edinmiş. türkiye'de bir lise öğrencisi olarak ingilizce öğrenmiş, piyano-mandolin çalmayı öğrenmiş ve eskrim yapmayı öğrenmiş. hatta babasının yardımıyla lületaşından elleriyle yontup, abd başkanı eisenhower'a hediye ettiği satranç setini de göz önünde bulundurursak, o dönemin türkiyesinde eğitim seviyesinin ne durumda olduğunu görebiliriz.

    bahsettiğim gibi, ilgili forumdan sonra zekice bir adım atarak amerika'ya gitmiş. türkiye'nin her türlü sancısından uzak bir şekilde mutlu bir hayat kurmuş kendisine. sanırım ticari bir alanda çalışmış, o konuda net bir bilgim yok. şu anda abd'de yaşıyor.

    fotoğraflardan bile, gençliğinde yaptığı akıllıca tercihin gururunu, mutluluğunu ve bunun oluşturduğu konforu görmek mümkün.

    görsel, görsel, görsel, görsel, görsel

    edit: kendisiyle yapılan güncel söyleşi için tıklayınız