hesabın var mı? giriş yap

  • 1999 yılı, mecidiyeköy'de firewall yazdığımız günler. altı aydır maaş alamıyoruz. cebimde beş kuruş para kalmamış. kira ödeyecek param olmadığından ofiste kalıyorum. 1.5lt'lik plastik boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alıp karnımı doyuruyorum. yine ofiste sabahladığım günlerden biri. aşırı açım. boş kola şişesi bakındım, bulamadım. mutfaktaki buzdolabına bakmaya gittim. bomboş. sadece bir kavanoz zeytin var. açlıktan yarım kavanoz zeytin yemiştim. o kadar midem bulanmıştı ki sonrasında yıllarca kahvaltıda zeytin yiyemedim. hala da çok zeytin hastası değilimdir. o olaydan kısa bir süre sonra ekşi sözlük'ü kodlamıştım. yüksek dozda zeytinin etkisi olmuş mudur bilmiyorum.

    edit: "madem beş paran yok kola şişeleri nereden?" diye soranlar oldu. ekseriyetle üçbeş kuruş parası olan iş arkadaşlarım dışardan getiriyordu. şişe depozitolarına ben konuyordum.

  • uzun sessizlikler, bilgisayar ya da telefonda bir şeylerle uğraşmalar, arada bir "abi geldiğin iyi oldu tekrar görüşelim" gibi dolaylı yorumlar da işe yarayabilir.

  • aylar yıllar önce şu başlıkta “telefonu pantolonun cebinde taşıması” diye bir entry okumuştum. o entryi kim yazdıysa gün yüzü göremesin. ne zaman bir işim olsa telefonu cebime atsam geri çıkartıp çantama koyuyorum refleks olarak. dengemi bozdun pislik insan.

  • ruhun almanya'sindaki bileskelerden biri.

    fikir babasi joseph goebbels'e gore, kraft durch freude, sistemin varolus bicimlerinden biridir. freude, yani eglence/nese ile sarmalanan birey (yani sistemin ogesi), farkinda olmadan sisteme kraft, yani guc katar. bu anlamda, eglenen bireydir ancak guclenen birey degil, sistemdir.

    her ne kadar gunumuzde bu isleyisin gorsel yani on plana cikarilsa, ornek verileceginde fiziksel aktivitelere basvurulsa da, kdf'in asil gucu muzik, felsefe ve edebiyattan gelir. sistem, bu uc bileseni eglence amaciyla kullanir, bireyin bu konulara olan kismi zaafini kendini guclendirmek adina pekistirir. yuksek sanat derecesinde eglendigini (sinif atladigini) dusunen birey, kendini degerlenmis hisseder, sistemin kendisine atfettigi bu degeri bir sadakat bicimine donusturur. cesitli kaynaklarda, kdf'in orta ve ust sinif eglence anlayisini toplumun diger kesimlerine yayma amaci oldugundan bahsedilse de, asil amac, eglence anlayisini bireye indirmek degil, bireyin o eglence anlayisina halihazirda var olan egilimini daha da besleyerek kendisini oraya (yani ust sinifa, yani daha ustun bireye) yukselmis, ait olmus hissetmesini saglamaktir.

    ancak bu degerlenisin ve ait olusun sistem acisindan tehlikeli yanlari da bulunmaktadir. sisteme sadakati pekisen bireylerin arasinda sorgulayici beyinlerin yer almasi kacinilmazdir. sadakat, sorgulayicilik ve elestiricilik ile birlestiginde tehlikeli bir bilesen haline gelir ve bireyde sistemin temel niteliklerine dair sorular sorma ve kritikler yoneltme hakkina sahip oldugu hissinin dogmasina yol acar. goebbels, bu tip durumlarda, her propaganda bakaninin yapacagi gibi, akilli bir hamleyle, bu tip bireyleri dusunselden cok, fiziksel aktivitelere yoneltmekten bahseder. kisaca, beyin uretmediginde ve beden fiziksel yorgunluga hapsedildiginde, bireyin elestiri getirecek enerjisi kalmayacaktir. son care ise elbette ki uyumsuz bireyleri, yani sistemin guclenmesine katki saglamayan veya sistem guclendikten sonra ihtiyac duyulmayan bireyleri freude'nin ve sistemin disina cikarmaktir.

    her sistem kendini yenileme ve gucunu diri tutarak kendine ispat etme ihtiyaci icindedir. kraft durch freude, bu anlamda, sistemin tekrar ettirilmeye son derece musait bir kendi-yonetim bicimidir.

  • baska okullari bilemiyorum, amma bizim okulda ortaokul ve dahi lise boyunca ceketleri cikarmak icin hocalardan izin almak gerekiyordu. ondandir ki yaz gelip de sinif isinmaya basladiginda "ceketlerimizi cikarabilir miyiz" sorusu ve onu sormaktan sorumlu birileri olurdu. bu soruya cogunluk olumlu yanit verilse de, olumsuz yanit verildigi de oluyordu. bu tip yanitlari veren hocalarin ogle teneffusunde ogretmenler odasina kendisini kabul ettirememis, okul bahcesinde tek basina gezen tuhaf tiplerden ya da (ifrada kacmak gibi olmasin ama) okul mudurlerinden olusmasi tesaduf olmamali.

    neyse, ceketi cikarabilince bir rahatlama, kisa sureli de olsa otoriteden yirtma hissi geldigini cok net hatirliyorum. ve fakat o seneler icinde "neden ceketimi cikarmak icin bu dudukten izin almam gerekiyor?" sorusunu irdeledigimi, dert edindigimi hic hatirlamiyorum. bunlar bana o zaman dert olaydi, ergenligi bu denli gec yasta yasayip, sinir ve asabiyete rotarla ulasmis olmazdim sanirim. zamaninda yasardim fak di sistim'i, zamaninda alirdim hirsimi. kismet buguneymis.

  • "açıklamaya göre, türkiye'nin alacağı kredi 5 yılı geri ödemesiz dönem olmak üzere 10.5 yıllık vadeye sahip."

    detayına hayran kaldım. şimdi tam bir "vatan haini" olsam düşünürdüm ki "nasılsa 5 yıl sonra biz iktidarda olmayız. bu parayı neden ye..."

    öhöhöm. neyse, selam ve dua ile.

  • bayraktar ile uzaktan yakından alakasının olmadığını düşündüğüm durum.

    ukrayna para verdi de aldı bayraktar'ı.

    ab ülkeleri ücretsiz javelinler, nlawlar yolluyor. uçaklar veriyor. bu açıklama onlara karşı olmalı.

    d: ukrayna ile savaştan önce bir işbirliği yapıldı. ukrayna motor verecek, kendisi de üretebilecekti. rusya'nın yaptığı açıklama savaş başladıktan sonra onlara temin edilen silahları kapsamakta.

  • rahmetli olan bir arkadaşım ve yine onun rahmetli olan babasından muhteşem bir diyalogtur.
    bizimki evde canı sıkıldıkça telefonu bilmemne polis karakolu buyrun diye açardı babası arıyor bir gün
    bizimki- iyi günler bilmemne polis karakolu buyrun
    babası-oğlum ?
    bizimki-baba?
    babası-oğlum karakolda ne işin var senin???