hesabın var mı? giriş yap

  • belgesel yapımcıları, vahşi doğa fotoğrafçılarında böyle bir "yanlış tanı" rahatsızlığı var.
    adam, gördüğünü sıfatlandıramıyor lan.

    110 kilo ağırlığındaki sumatra kaplanını fotoğraflamak için iki hafta pusuda bekliyor, hayvan ormanın derinliklerinden gelirken iki saniyeliğine kameraya yakalanıyor.
    "sumatra kaplanları... kedi ailesinin utangaç üyeleri. kameralarla araları pek iyi değildir" diyebiliyor.
    utangaçlığından adam yiyecek hale gelmiş öyleyse. bak bi gözlerine! utangaç bir bakış mı, yoksa "taallukatınızı " bakışı mı bu?
    http://farm4.static.flickr.com/…5469_7968467bb8.jpg

    üç gündür ininden çıkmamış, kış uykusuna hazırlanan aç boz ayıyı, isim takıp sempatikleştiriyorlar:
    "lisa, utangaç bir anne. yavrularına kış bastırmadan yiyecek bulması gerek. lisa bu nedenle son zamanlarda biraz sinirli."

    son günlerde biraz kızgın, utangaç lisa'ya bak:
    https://fitcoupleusaf.files.wordpress.com/…rowl.jpg

    adama dilini yutturuyor mahcup duruşuyla.

  • facebook'da yazıyorsa doğrudur. ayrıca görsel olarak kullanılan hayalet resmi, kesin kanıt niteliğinde. bunun gerçekliğini sorgulayan kafirdir.

  • amk öyle bir ülke düşünün ki sikini kaldıran önce vatandaşa çeviriyor lan. ülkeye bak.

  • masamda gönülsüzce doldurulmuş bir form, üstünkörü yanıtlanmış ya da yanıtsız bırakılmış sorular. "bu görüşmede başlıca ele almak istediğiniz sorunlar" kısmı özellikle boş, anne baba ile ilgili soruların olduğu kısımlar detaysız.

    bir kurum görevlisi giriyor odaya, başka birkaç form bırakıyor öncekinin üzerine. yirmi dakikalık bir görüşmenin ardından tanı ve tedavi bilgileri yazılacak üzerine. tanınacak ve iyi edilecek, iyi oldu mu diye kontrol etmek için yeni bir randevu tarihi belirlenip yazılacak.

    bir oğlan çocuğu giriyor sonra içeri, donuk bakışlarını yerleştiriyor masamın üzerine. gözlerini yakalamaya çalışıyorum, gönülsüzce bakıyor. sorular soruyorum, üstünkörü yanıtlıyor ya da yanıtlamıyor. başlıca ele alınması istenen sorunlara yanıt yok, anne baba kısımları detaysız. formda eksik kalan görüşmede tamamlanmıyor.

    buraya getirildiği için mi tedirgin ve öfkeli yoksa buraya getirilmesini gerektiren şeyler nedeniyle mi, hiçbir fikrim yok. bir sonraki sorulacak soruyu kestiremeden bir şeyler soruyorum, her seferinde birkaç kısa birkaç cümle ile etimi koparıyor.

    on dört yaşında. annesi birkaç yıl önce kansere yakalanmış, birkaç yıldan az yaşayabilmiş. babası uyuşturucu kullanırmış, altı ay önce cezaevine girmiş. belki salınırmış birkaç aya, salınmasa ne iyiymiş. dövermiş, sadece dövse yine iyiymiş.

    altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    bir esnaf lokantasında aşçı yamaklığı karşısında karnını doyurmuş. kış zaten henüz bastırmamış, battaniyeler örtünmesine yeterli olmuş. elektriklerin henüz kesilmediği zamanlarda televizyon izlermiş, ses olsun istermiş evde. ama bir de epilepsi hastasıymış. ışık nöbetlerini tetiklermiş, televizyon ışığı mesela. evin elektriği kesilene kadar zaman zaman nöbet geçirirmiş, sonra devrildiği yerden kalkar ve battaniyenin altına girermiş. allah vere nöbetleri pek sık değilmiş o aralar. zaten allah'ın ona verdiği ancak bu kadarmış.

    söylemiş miydim; altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    sosyal inceleme raporuna göz gezdiriyorum; üç beş akrabası varmış ama ona bakacak durumları yok imiş. hem babası ile de kavgalılarmış, yüzüne bakılacak adam değilmiş. teşekkür edip telefonu kapatmışlar. oğlanın yüzüne kimse bakmamış.

    yirminci dakika olmak üzere, görüşmede başlıca ele alınması istenen sorunlar kısmı hala boş. zihnimde evde bir başına nöbet geçirişinden, düştüğü yerden kalkıp kanepesine geçişinden başka sahne yok. kaç sahne tahayyül edilebilir, kaç sahne bilinebilir ve kaç sahneye katlanılabilir, bilmiyorum.

    bilinç hep sahnede, kapandığı birkaç dakikalık nöbetler dışında. bilinç orada ve odamda. başlıca olarak ele alınması istenen sorunlarda.

    üstelik ortada bir sahne de yok.

  • sektorun icinden bildiriyorum, evden calisma arac kullanimini ve leasing firmalarini cok vurdu.

    bu trendin devam etmesi teslanin uzun vadeli arac satis hacmini ve dolayisi ile hisse senedi fiyatlarini vs. baltalayacaktir.

    adam ulasim sektorune calisiyor, tabi ki herkesin her gun oradan buraya seyahat etmesini isteyecek.

    buyuk resim mode off.

  • oyun oynaması gereken ekipmanların fahiş fiyatlara satılmasından dolayı hevesini izleyerek gidermek zorunda olan nesildir.

    empatiden yoksun bireyleri rahatsız edebilirler.

  • overbooking yoktur arkadaslar, rezalet daha da buyuk.

    overbooking olsa check-in sirasinda belli olur zaten, bazi yolculara o sirada "ucakta yer kalmadi, sizi baska ucaga alalim" denir falan. o da hos degil, ama duyduk overbooking denen seyi hepimiz, yasadik.

    bu ucakta overbooking durumu falan soz konusu degil. yani fazla bilet kesilmis ve birileri koltuksuz kalmis degil. 100 koltuklu ucaga 104 bilet kesilmis degil. aksine, herkese bilet kesilmis, herkes rahat rahat check in yapmis, ucus kartlarini alip ucaga binip yerine oturuyor yolcular, kemerler baglaniyor. sonra bu united calisanlari diyor ki "bizim 4 arkadasin louiseville'e gitmesi lazim, orada baska ucaga binecekler. bu ucaktan 4 yolcu inecek". kendi calisanlari binsin diye 4 tane parasini odemis yolcuyu ucaktan indirmeye calisiyorlar yani, asil mesele bu. kimse kabul etmiyor. sonra bir cift kabul ediyor. 2 kisi daha bulmalari lazim. bunun uzerine kafalarina gore yolcu indirmeye calisiyolar. ineceksin dedikleri adam bir doktor, "yarin sabah hastalarimi gormem lazim, ben inemem" diyor. bunun uzerine polis cagirip adamin yuzunu gozunu kanatip surukleyerek ucaktan indiriyorlar. muhtemelen kafasina darbe aldigi icin adam suruklenirken sokta ve tepkisiz. videoda adamin suruklenisini gorebilirsiniz.

    darbe alan adam on dakika sonra yuzu kanlar icerisinde ucaga geri geliyor. adama o sirada dava acmayacagina dair bisey mi imzalattilar ne oldu bilmiyorum. diger yolcularin tek dedigi adamcagizin "ben ucaktan inemem" diye mirildandigi. bunun da videosu ortaya cikti, adam sokta, beni oldurun diye sayikliyor, oldurun beni eve gitmem lazim diyor. her tarafindan kan akiyor.

    rezalete doyamam diyosaniz devami var, united'in halka iliskiler departmani aciklama yapiyor, overbooking icin ozur dileriz sorri deyip geciyor. ne adama uygulanan siddet, ne kendi keyifleri icin yolcu indirmeye calismis olmalari, hicbirisi icin ozur dileme soz konusu degil. dedigim gibi, overbooking'in yolcular ucaga binip bagajlar yuklenip kemeler baglandiktan sonra farkedilmesi mumkun degil, ayan beyan utanmadan soyleyip hala overbook diyorlar ve adamdan ozur bile dilemiyorlar.

    amerikada yasiyorum ve united airlines ile asla ucmam bundan sonra. mide bulandirici, igrenclik. umarim adam dava acar ve donuna kadar alir united'in. kahrolsunlar.

  • dünyanın belkide en kalıplaşmış şiirleri erhan güleryüz şiirleridir. cem yılmaz ın beş adımda anadolu rock yapımı misali bir yapımı, hazırlanışı, fırınlanışı ve paketlenişi vardır..

    1- zaman kalıpları: son günlerde, bu aralar,bu sabah, bu günlerde, bügün, dün, geçen gün...

    2- iklim koşuları hakkında bilgi verme: havalar serin, yapraklar kaldırımlara dökülüyor, karlar eriyor, güneş daha erken batıyor, yağmur bastırıyor...

    3-acındırma cümleleri: kimselerle konuşmuyorum, kimsem kalmadı artık, o kadar yalnızım ki bu dünyada,kalmadı bir beklentim artık hayatta, artık herkes bir bir gidiyor..

    4-günlük hayattan gereksiz bilgiler verme: aynı kahveye takılıyorum hala, arka bahçedeki baraka da geçen gün yıkıldı, geçen ay alt komşu kirayı vermedi, artık çıkmıyorum istiklal e, ara sıra balkona çıkıyorum fesleğenler kurumuş...

    5-kahvaltıda, iftarda, sahurda, sofrada bulunanlar: kahvaltı masamda pekmez peynir helva, iftarda 1 parça tahinli ekmek ve su, gitarımın yanında çayım ve şekerim, sahurda yumurta gofret ve ıhlamur,soframda kuru ekmek tarhana..

    6-ortak tanıdıktan referans verme: fatma hanım bakıyor artık bana, hüseyin abi acıdı halime de tornacıda iş buldu, geçen münevver ablayı gördüm seni sordu birşey diyemedim, kahveci hayri arada geliyor ziyaretime...

    7-evin durumu hakkında bilgi verme: sağda solda kirli kıyafetler odamda, fotoğraflar saçılmış odanın her yerine,mutfak perişan bardaklar kırılmış tabaklar yerlerde, balkonda yerde sigara izmaritleri....

    8-sevgiliye yaltaklanma cümleleri:ben hala sensiz yaşamayı beceremiyorum, bir sen eksiksin içimde, evin her odasında sanki sesin yankılanıyor,kapıyı çalıyorum bazen sanki sen içerideymişsin gibi...

    9-kapanış sloganı: bana sen öğrettin sevmeyi!!,ayrılık unutanlara mahsus ben seni unutamadım ki!!herkes unuttu beni bari sen unutma beni!!oysa ben, ben seni unutmak için sevmedim ki!!

    şimdi biraz pratik yapalım,

    örnek1
    bugünlerde havalar soğuk,
    kimsem kalmadı artık
    arasıra balkona çıkıyorum, fesleğenler kurumuş..
    soframda tarhana ekmek su,
    kahveci hayri geliyor arada ziyaretime,
    balkonda yerde sigara izmaritleri..
    bir sen, biiir sen eksiksin içimde
    oysa ben, ben seni unutamadım ki!!

    örnek2
    bu sabah hava serin,
    yapraklar kaldırımlara dökülüyor
    o kadar yalnızım ki bu dünyada.
    geçen ay alt komşu kirayı vermedi.
    sahurda yumurta gofret ıhlamur..
    hüseyin abi acıdı halime de tornacı da iş buldu..
    fotoğraflar saçılmış odanın her yerine,
    evin her odasında sanki sesin yankılanıyor,
    ayrılık unutanlara mahsus,
    ben seni unutamadım ki!