hesabın var mı? giriş yap

  • her konuda mizah yapmak için zorlanmış bir kahkaha burukluğunda olan insanların bilmesinin çok da gerekli olmadığı haber. ne yazılırsa yazılsın espri yapmaya çalışıyorlar, alamıyoruz önünü.

  • celal şengör: sayın başkan biz emrinizdeyiz.

    imamoğlu: celal hocam biz de sizin emrinizdeyiz. bilimin karşısında boynumuzu bükeriz.

    istanbul'a faydalı olacak sözler verilen yayın.

  • başlık: muslerayı kaçırdım bu son uyarım

    evet beyler geçen gün uyarmıştım kimse giblemedi kaleciniz muslerayı kaçırdım. yarın saat 2 ye kadar 500 bin dolar getirmezseniz çamaşır makinasına bi daha atarım yeni sezonda 50 cm lik kaleciyle oynamak zorunda kalırsınız aha bu da şu anki hali

    foto

    (kol ve bacaklarından çekiyoruz biraz açıldı, aşırtmalar hariç her topu tutuyo ama bi postaya daha dayanamaz)

    yazar: la bsg

  • ülkede arap nüfus ilk defa çoğalmıyor arkadaşlar, devekuşu kabare'nin filan bu konuları taşladığı oyunları, dönemin yeşilçam filmlerinin bu konulara değindiği görülmüştür.

    taksim'in çehresini değiştiren bazı önemli mihenk taşları vardır:

    - gezi eylemleri: taksim cumhuriyet tarihinin en büyük sivil eylemlerine ev sahipliği yapmış bir yerdi. ülkenin her kesimine çalışmaları gereken yeni yeni dersler vermiş bu eylemler silsilesi sırasında gözden kaçan önemli bir durum oluştu;

    gezi eylemlerinin çekirdek tayfasında zaten taksim müdavimi olan bir kitle vardı, bu kitle uzayan eylemler sırasında sık sık uğradığı, alış verişini yaptığı, artık kanıksadığı, arkadaşı saydığı esnafla yüzleşmek zorunda kaldı. o "hoşgeldin yeğenim" diye karşılayıp ufak tefek ikramlarla babacan imajını çizmiş esnaf, aldı eline sopayı-palayı dikildi karşılarına. eylemcinin dost saydığı çevre bir kaç gün iş yapamadığı için gerçek yüzü ile karşıladı eylemciyi. eylemci bir baktı ki, o x abiler, y dayılar ne abisi, ne dayısı, sadece 3-5 kuruş parasını aldığı sürece iyi gibi görünen esnaflar. (esnaflık tam olarak budur, yüzünü menfaate dönmektir, romalı tüccarlar şehirleri selçuklu tarafından alındığında, ticaretin iyileştiğini gördüklerinde romaya sırtlarını dönmüşlerdi.)

    eylemciler bir çok sebeple birlikte çevrenin, kültürün, esnafın da korunması için verdikleri savaştan bu şekilde ihanete uğramış şekilde ayrılıp, kendilerine kollarını açmış bekleyen kadıköy'e kırdılar rotayı.

    -eylemcilerin terki sonrası taksim'in savunmasız kalması: açık konuşalım, şu ülkede herhangi bir şeyi savunabildiğimiz zaten yok, genelde tek yapılabilen yavaşlatmak oluyor. lakin vakit nakittir, iş dünyası (esnafın iyice büyümüş haline iş dünyası denir, prensipler aynı) zaman kaybetmeyi sevmez, bu yüzden tepki alabilecek projeler için biraz çekimserdir, gücü kılı kılına yetecek adam proje tepki görebilecek bir şeyse girişmez, zarar edebilir zira. boş kalan taksim projelerin hızlıca hayata geçebileceği bir mekan durumuna geldi.

    -çehre değişimi: kabul edelim, bir zamanlar istiklali istiklal yapan en önemli şeylerden biri her biri birbirini tamamlayan çevresel unsurlardı. hasır sandalyeli çaycı, tarihi binalar, tramvay, çevreye yayılan müzik... bu unsurlar zamanla kayboldukça istiklal'in verdiği o yarı nostalji hisside kayboldu.

    -arap akını: üstte saydıklarımız olup bittikten sonra değişen çehreye uygun müşteri çıkması çok zaman almadı. istiklal'in ve taksim'in bir önceki kültürü yok olma seviyesine gelince oluşan boşluk arapları çekti. yanılmayalım; taksim her zaman yabancı turist için cazibe merkezi idi, araplar eskisinden çok değiller, sadece eski cazibesinden geriye fazla bir şey kalmadığı için diğer ziyaretçiler azaldı, bu yüzden araplar ve nargileci tayfası görünür oldu o kadar.

  • şu ana kadar görebildiğimiz kadarıyla uzayda canlı yok demek, okyanus sahilinden çay kaşığıyla aldığımız suya bakıp, okyanusta balık yok demek gibidir.

    toplum baskısı editi: bu sözü benden önce neil degrasse tyson söylemiş olup, ben sadece fincan yerine çay kaşığı, balina yerine balık koyup ifade etmiştim. ancak yine de intihal yapmaktan yakalandık. sabaha kadar uyumayan eksisözluk bekçilerine ve favcılarına teşekkürler.

    saatiniz yok mu sizin olm..t

    ertesi gün editi: çok arkadaş bu sözün carl sagan a ait olabileceğini söyledi. valla bana da dert oldu.

    epey sonra editi: bu tanımı neil degrasse tyson'un star talk adlı radyo şovunda yapmış olabilme ihtimali son derece yüksek. araştırmalarım buraya kadar geldi dayandı:

    şöyle demiş üstat:

    "ıt’s like taking a scoop out of the ocean with a cup and saying there are no such things as whales because there are none in my cup."

  • birol güven'in pollyannavari öğüdüdür. şunu demiş:

    ''üniversite bitince iş bulacağınızı düşünmeyin. bulamayabilirisiniz.

    iş meselesini öğrencilik yıllarında çözün. öyle bir öğrencilik yılları geçirin ki mezun olunca işiniz hazır olsun.

    eğer fırsat gelirse okulu bırakıp işe girin. okulu nasıl olsa bir gün bitirirsiniz.''

    link

    birol sanırım türkiye gerçeklerinden habersiz. çocuklar duymasını 20 yıldır ülkeye kakalayabilen bir vatandaş olarak plazasında çayını yudumlarken ülkenin içinde bulunduğu durumu pek çözemiyor.

    yanına gidip iş talep ettiğinizde sizi kovacak adamlar gençlere kanaat önderi rolüne soyunuyor ya, çıldırmamak elde değil.

  • cihazlarınızı fırtınalı havalarda oluşan voltaj artışlarından ve türkçesini bilmediğim induction kick denen elektriksel fenomen sırasında oluşan voltaj yükselmelerinden koruyan priz. donanımhaber'de hakkında yalan yanlış şeyler yazmışlar, o yüzden sözlüğün kalitesini korumak için buraya yazıyorum*.

    şimdi bu induction kick nedir? önce anladığım kadarıyla tarif edeyim. elektrik uzmanı değilim o yüzden yanlış varsa affola. şimdi, elektrik şebekesine bağlı asansör, büyük motor gibi çok akım çeken makineler varsa bunlar çalışırken değil ama tam kapanıp durdukları anda şebekedeki voltajda anlık yükselmeler yaratırlarmış. yani normalde 210-230 volt civarı olması gereken voltaj bir anlığına 500-600 volt'a kadar çıkabilirmiş. binanızdaki asansör bile böyle şeylere yol açabiliyormuş.

    bunun yanı sıra, fırtınalı havalarda bulutlarda toplanmış olan elektrik yükü, elektrik şebekesi üzerinde voltaj dalgalanmalarına yol açarmış. böyle durumlarda yüksek voltaja dayanıklı olmayan hassas elektrikli cihazlara zarar vermesi mümkünmüş.

    akım korumalı prizin içinde metal oksit varistör denilen bir komponent bulunuyor. bu komponenti iyi prizlerde her üç bağlantının arasına koyuyorlarmış. yani faz-nötr, nötr-toprak ve faz-toprak arasında bu varistörden birer adet oluyormuş. bu varistör voltajdaki fazlalığı bünyesinde tutup azaltıyor. öyle her voltajı fiks 220 volta indiremiyor ama mesela 600 volt geldiğinde 300-400'e düşürebiliyor. böylece cihazın dayanma ihtimalini artırıyor.

    ancak bir dezavantajı var. bu aletin joule olarak ölçülebilen bir kapasitesi var. bu kapasite yavaş yavaş yenip bittiğinde artık prizin koruma özelliği kalmıyor. bazı prizlerde* üzerine led ışık koyuyorlar. ışık sönerse prizin koruma özelliği bitmiştir diyor kullanma kılavuzunda. joule değeri ne kadar fazla ise o kadar uzun ömürlü denebilir.

    bazı modellerde koaksiyel kablo ve telefon hattını da bağlamak için konnektörler koymuşlar. bunlar bu hatlarda olabilecek yüksek gerilimlerle beraber bağlantıdaki gürültüyü* azaltmakta işe yarıyormuş.

    ayrıca bu prizlere voltajdan başka fazla akım çekildiğinde atan bir sigorta da koyuyorlarmış. muhtemelen içini açıp değiştirmesi zahmetli bir sigorta olduğu için attığında prizi de çöpe atmak gerekiyor olabilir.

    bu bilgiler ışığında:
    -bu prizler yıldırımdan korumaz (milyonlarca volttan bahsediyoruz. 1.21 gigawatt size bir şey ifade ediyor mu? yıldırımdan korunmak için paratoner taktırmanız lazım ve en azından evinizdeki prizlerde toprak hattı olmalı)
    -bu prizler voltaj düşerse artırmaz (onun için voltaj regülatörü almanız lazım)
    -bu prizler elektrik kesilirse güç sağlamaz (onun için kesintisiz güç kaynağı almanız lazım)
    -bu prizlere başka üçlü prizler, uzatma kabloları falan bağlamamak lazım (prizin tasarlandığı akım değerini aşmamanız için)
    -hassas elektronik aletleriniz için uygun (ütü, tost makinesi falan bağlamanın anlamı yok)

    bazı markalar prizlerine güven telkin etmek için 100 bin €, 350 bin € gibi sigortalar taahhüt ediyorlar. elbette kullanım kılavuzuna aykırı yapacağınız her iş (uzatma bağlamak, binanın toprak bağlantısı olmaması) sigortayı geçersiz hale getirecektir . hatta philips'te üzerindeki telefon fişini telefon hattına bağlamazsanız geçersizdir diye yazmışlar.

    evdeki bazı çoklu prizleri bununla değiştirdim. evdeki en hassas ve değerli elektronik eşyalar olan plazma televizyon, ev sineması sistemi ve bilgisayarların bağlı oldukları prizleri akım korumalı yaptım. başka hassas cihazlar varsa onlar için de tekli, üçlü, altılı, sekizli boylarını çıkarmışlar, onlardan da alınabilir. bir faydasını görür müyüm bilmiyorum. hiç olmazsa bunları çocuk korumalı (içine çubuk falan sokulamayan) cinsten yaptıkları için normal üçlü alacağıma bundan almak işime geldi.