hesabın var mı? giriş yap

  • ev, araba, çocuk, eş, ohaaa .

    otuz yaşımı düşünüyorum da ev sahibi kirayı almaya geldiğinde ayakkabımın altındaki deliği göstermiştim. kadın üzülerek gidip 1 saat sonra 100 mark getirmişti bana, kocası vermiş "gitsin güzel bir bot alsın kendine" diye. ayakkabım bile yoktu lan.

    şimdi hepsi var, ayakkabıları da alsın diye yerden tavana kocaman ayakkabılığımız bile var. ama o 100 markı koşa koşa evinden alıp gelen ev sahibim yok artık. o kadın ayakkabımın altındaki deliği kapatmaya çalışıyordu, şimdi her yanınızdaki deliği açmaya ve bu açıkları bulmaya ve daha da ötesi bu açıkları daha üstteki başlara sergilemeye can atan iş arkadaşlarım var. ve bu açık peşindeki iş ortamının yarattığı garip aura sana iş araba ev olarak dönüyor (eş ve çocuğu sokmayalım bu dünyaya)

    bundan dolayıdır ki, ne kadar kaçabilirsen o kadar mutlusun. ama eninde sonunda insan yakalanıyor. çünkü diğeri de çıkmaz yol haline geliyor.

  • zamanında çok keyif alarak yaptığım bir geziydi. bu yüzden paylaşmak istedim. kapadokya taraflarını bu kadar çok seven olduğuna göre frig yoluyla pişman olacak kişi sayısı oldukça az diyebilirim.

    evet, başlıyorum.

    eskişehir-kütahya-afyon arasında kalan bir bölge. bu bölgede 3000 yıl kadar önce yaşamış friglerin taşları oyduğu, evler falan yarattığı bir medeniyet göreceksiniz. gerçekten muazzam bir görüntü. kapadokya'yı anımsayacağınıza eminim. şimdi frigler eski meski evet de kim bunlar? gezip göreceğiniz yerleri önceden bilmek şahane bir şey, daha iyi anlamanıza yardımcı oluyor. o zaman biraz da bununla ilgili bir şeyler anlatayım:

    anadolu'ya gelen frigler yukarıda bahsettiğim gibi eskişehir-kütahya-afyon arasında kalan bu bölgede hüküm sürmüşler. burada yaşayan yunanlılarla da iletişim halinde olmuşlar ve onlar üzerinde etki sahibi olmuş bir topluluk. kral midas eşliğinde oldukça güçlü ve tarih sahnesinde yer eden bir konuma sahip olmaları ise mö. 700'lü yıllara denk geliyor. ilk krallarının ismi gordious olduğu için başkentlerine de gordion ismini vermişler. bu bölge şimdinin ankarasında yassıhöyük-polatlı taraflarında bir yere denk geliyormuş. çok tanrılı inanca sahipler bir de. şimdi bunları ilginç yapan şeylerden biri-en azından benim için- ta o zamanlarda müzikle inanılmaz bir ilgileri varmış. sanat ruhlarına işlemiş tabii o taşları o denli güzel oymanın başka bir açıklaması olamaz. tabii sadece taşları değil, çeşitli başka şeyleri de kullanarak bayağı bir süs eşyasının da sahibi olmuşlar. mesela kemer, iğne, toka moka işte. bu gibi şeyler. bir diğer ilginç şey de-ki bunu lise tarih derslerinde hep ezberletirlerdi- sevdiği eşyalarıyla birlikte gömülen krallar bu medeniyette görülüyormuş. tümülüs denen, kendi elleriyle oydukları oda mezar şeklinde alanları varmış. krallar demişken nasıl battığını da anlatayım madem: midas'tan sonra beş krallık daha görmüş frigler ama kral adraste epey zarar vermiş bu medeniyete. derken kimmerler önce urartular'ı, daha sonra da frigleri bozguna uğratmış. hatta bunu sindiremeyen midas yaşamına son vermiş. hayatını kurtarmak için oraya buraya kaçan frigler de en sonunda lidyalılar'ın eğemenliğine geçerek bir medeniyetin sonuna getirmiş oluyorlar bizi.

    bölgeyle ilgili deneyimlerime gelecek olursak...

    bir de bu bölgede bisikletle gezebileceğiniz uzuuuunca bir yol mevcut. atlı turlar falan da oluyor o da güzel bir deneyim. aynı zamanda arabayla gidebilirsiniz ve pekala kamp da kurabilirsiniz. düşünsenize 3000 yıl önceki bir medeniyete ev sahipliği yapmış yerin hemen yanında uyuyorsunuz. bence bu çok heyecan verici bir şey. bunu kesinlikle tavsiye ederim. biz trekking niyetiyle gittik baya da keyif aldık. yalnız bir noktaya değinmek istiyorum: baya soğuk bir yer. ben ekstra üşüyen bir insanım evet ama arkadaşlarım bile donduğu söylemişlerdi. mevsim sonbahardı ama üşümeye değdi. inanılmaz güzel bir görüntüsü vardı sonbaharın kızıl ışıkları altında. şimdi burası geniş bir vadi, belki gününüz kısıtlıdır. o yüzden her şeyi tek tek incelemeye fırsatınız olmayabilir diye düşündüğümden ben de sizlere gezebileceğiniz yerleri özet niyetine geçeyim(ben özellikle bunları çok sevdim):

    - üçlerkayası (en çok burayı sevdim)
    - gerdekkaya
    - yazılıkaya
    - kırkgözkayalıkları
    - aslanlı mabet

    ha ben öyle tarihi şeyleri sevmem, doğa yeter diyorsanız yine doğru yerdesiniz. inanılmaz bir atmosferi var zira.

    sözün özü; gidin, gezin, görün. çok güzel.

  • üniversite son sınıf, artık okul bitse de gitsek modundayız.

    dersin hocası abim. evet bildiğin baya kan bağlısından hem de.

    ne yalan söyleyim sınavdan 2-3 gün önce belki nerelerden çıktığını söyler diye yapmadığım şebeklik etmediğim yalakalık kalmadıysa da adam en ufak bir tüyo bile vermedi. bırak tüyo vermeyi üstüne bi ton da laf yedik ayaküstü. nasıl adammışım da hiç mi utanmıyormuşum, hak hukuk falan filan.

    neyse bu laflar bende yaşar usta'nın fabrikatör adama verdiği ayar etkisi yaptı. yediğim o ayarla arkadaş oturdum 3 gün boyunca bir hırsla çalıştım ama ne çalışmak!

    neyse işte girdik sınava, 90 civarı bi not bekliyorum.

    sınav açıklandı, 100 almışım! lan!

    nasıl kızgınım nasıl atarlanıyorum ama anlatamam. hani adam bana laf koydu ya. bir anda dünyanın en dürüst en vicdanlı adamı oldum.

    ne laflar hazırladım; "ya noldu hani haktı hukuktu niye 100 verdin!!11! neyi hakettiysem onu alırım raad ol, şş" modunda kendimden geçiyorum. tabi arkadaşlar da yanımda. onlara da yaptım havamı "ben bu notu haketmedim arkadaş, içime sinmez" falan diye. dedim gençler bakın şimdi arıyorum hocanızı**, açtım hoparlörü;

    + alo?
    - abi hayırdır? nooldu hakka hukuğa!!1! (kaş göz oynar)
    + ne diyon lan, işim var çabuk söyle
    - sınavı diyom sınavı!?! (kaş göz "hey yavrum hey" modunda)
    + ne olmuş sınava?
    - 100 vermişsin, ben 90 bekliyodum, ben haketmediğim notu alamam!!! (kaş göz halaya durmuştur artık)
    + gerizekalı zaten 100 almadın. sınıfta iki kişi 83 almışınız size göre bütün sınıfı öteledim 17 puan. hatta o puanı da nasıl aldın onu da anlamadım (ekstra 17 puanı duyan sınıf alkış tufanı koparmıştır bu arada)
    - ??!!! 100 almamış mıyım hakkaten?
    + yok almadın nerde sen de o beyin?
    - abi ama..
    + dıııt dıııt dııt

  • ben burda 10 bin lirayı boklayanları görünce şaşırıyorum. pardon da siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? sektörde kimin ne aldığı aşağı yukarı bellidir. elbette 25 bin tl ve üzeri maaş alanlar var, anca buraya sizin gibi gelip 10 bin lira para mı yea demez. bu paranın altında da alsam üstünde de alsam gelip buraya 10 bin tl para mı yea muhabbeti yapmam. çünkü bence türkiye şartlarında "kötü" bir para değil. maaşlı çalışanların yüzde kaçı 10 bin tl üzerinde çalışıyor acaba?

    beyler uyarayım, böyle kız da düşüremezsiniz. "vaayyy errrrkeğe bak 10 bin tl para mı diyor, off demek ki çok zengin" dediklerini sanıyor olamazsınız. umarım sanmıyorsunuzdur.

  • her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.

    neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)

    şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...

    tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...