hesabın var mı? giriş yap

  • çok naif, samimi bi' hareket. bilgisayar uyku moduna geçiyor ama sizin bilgisayarla yapacak bazı işleriniz var. ne yapacaksınız bu durumda? bilgisayarınıza bi' buse kondurup uyandıracaksınız. kaba davranmak yok... evet.

  • insanın içini yakan haber. bebeğin öldüğüne mi yanayım, kadının 9 gün tek başına bıraktığı bebeği gelip sağ bulacağını düşünüyor olmasına ve beslemeye kalkmasına mı yanayım, bu bariz şekilde akli dengeden yoksun insanın güzel yurdumda öğretmen (!) olarak çocuklarla çalışıyor olmasına mı yanayım, neye yanayım?

    akli dengesinin bozuk olduğu gün gibi aşikar bence bu kızın, kendisine edilecek laf yok bence. yazık ne çevresindekiler anlamış ne ailesi. kalabalıklar içinde yalnız olmak böyle bir şey demek ki... zavallı günahsız bebek...

  • tarihin hiçbir devrinde bir diğer mezhebe, dine ya da inanışa düşman olmamıştır bu mezhebin üyeleri. düşmanları hep aynıydı, halâ da aynı; cehalet ve art niyetli insanlar.

  • avast isimli müthiş program ara sıra böyle güzide örnekler bulabiliyor işte. 100 mb'lık trojan.. savaş gemisiyle casus göndermek gibi bir şey olmalı.

    bilgisayara çaktırmadan sızdırmak yerine flash belleğe yükleyip bilgisayar sahibine posta ile gönderseniz daha hızlı gider sanırım.

    eğer böyle bir şey gerçekten yapılmışsa da bunu yazan arkadaşa, artık başka konularda yoğunlaşmasını tavsiye ediyorum.

  • debe edit: çok güzel mesajlar geldi teşekkür ederim herkese, okumaya olan sevgimizi kaybetmemek dileğiyle :)

    düzenli bir şey yazanlar şunu iyi bilirler ki zihnini bu kadar yoğun kullandığın bir süreçte bedenini aynı enerji düzeyinde tutmak imkansıza yakındır.

    bergman'ın ruh ve beden ikilemine düşersiniz. haldun taner gibi yazarlar bu yüzden sabahın ilk saatlerini kullanırlar. aldous huxley lsd'nin kulu kölesi olmuştu yazabilmek için. jack kerouac'ın uyarıcı tercihi benzedrindi.

    daha sağlıklı bir yolu tercih eden honoré de balzac sinapslarını harekete geçirmek için günde 50 fincan kahve içerdi.

    bir süre sonra bu uyaranlar da yeterli gelmemeye başlar. yeni şeyler denemeniz lazım ; arkadaşı goethe'ye göre schiller masasının çekmecesinde çürük elmalar bırakırmış, böylece ilhamının azaldığını hissettiğinde onların kötü kokusundan bir yudum alabilirmiş. karısına göre, onsuz yaşayamaz ya da çalışamazmış. dan brown çocukken merak edip yaptığımız bir teknik olan; yarasa gibi baş aşağı sallanırdı.

    ama bunlar da yetmez bazen mekanı terketmeniz gerekir. ünlü şair, yazar ve sivil hakların öncüsü maya angelou yakınlarda bir otel odası kiralar, personele duvardaki tüm resimleri ve bibloları kaldırmalarını emreder ve sabah 6.30'dan öğle yemeğine kadar yatağın üzerinde yazardı.

    tabi her zaman olduğu gibi rutin hayat yetmemeye başlar. o zaman bazı küçük delilikler yapmaya başlarsınız; notre dame'ın kamburunu yazdığı o meşhur kış günlerinde victor hügo; karısına göre "onu baştan ayağa saran kocaman gri örme bir şal" dışında çırılçıplak kalıp yazar, romanını bitirene kadar içeride kalıp kendini odaya kitler ve deli gibi yazmaya zorlardı.

    bazıları bununla da yetinmeyip edith sitwell gibi çıtayı arşa çıkarıyor, bu deli manyak şapşik ablamız; günlük yazılarına başlamadan önce açık bir tabutun içinde yatardı. ölüme ne kadar yakın hissederse, o kadar canlı hissederdi. "ben eksantrik değilim," demişti ünlü bir şekilde. "sadece çoğu insandan daha canlıyım. ben yayın balığı havuzunda yaşayan, popüler olmayan bir elektrikli yılan balığıyım." ( fotoğrafına baktığınızda zaten dracula'nın müstakbel eşi bakışlarını görebilirsiniz : )