hesabın var mı? giriş yap

  • bugünlerdeki gibi izlemek istediğiniz maçın bir tık uzağınızda olmadığı, futbolun fiziksel gücü, gegenpress’i ya da katı takım savunmasını övmediği günlerde ortaya çıktı bu adam. messi’nin aklıma kazınan ilk görüntüsü şu apaçi yeşili reklamsız barça formasıyla ara sıra oyuna giren 30 numaralı çekingen halidir.

    o günlerde benzersiz tekniği ve oyun görüşü ile geleceğin en iyisi olabileceği mesajını herkese vermişti lakin futbol o sahneye çıktığı günden itibaren çok hızlı değişmeye başladı. bu değişimin ilk adımı onun başrolünde olduğu guardiola barçası ve her ne kadar guardiola bu isimlendirmeden hoşlanmasa da tiki taka idi. pep onu figo, rui costa, aimar, ronaldinho, rivaldo gibi büyücülerden evirip değişim çağına adapte etti. bu adaptasyonla messi hem geleneksel futbolun güzelliklerini bizlere sunarken hem de takım oyununa zarar vermek bir yana takımın beyni oldu.

    amma velakin futbolun değişimi burada duracak değildi. futbol değişim geçirirken messi ilk tokatı onu dünyanın en iyisi yapan ve bugüne kadar çalıştığı tek elit hoca olan guardiola’nın gidişiyle yedi. sonrasında makyözleri xavi ve iniesta’nın yaşlanması ve bu tandemin bozulmasıyla ikincisi geldi. bu dönemin sonunda uğruna çok daha başarılı olabileceği ispanya milli takımını reddettiği mavi beyazlı formayla 2014 dünya kupası finali'nde almanya'ya mağlup olarak yenilikçi futbola karşı tüm gücüyle dirense de başarısız oluyordu.

    neyse ki apaçi kankası neymar ve adam ısıran luis suarez ile ölümcül bir üçlü oluşturup*yeniden kafa tutu messi ve pep ile elde ettiği başarılarını tekrar edebildi. o 169 cm'lik zayıf fiziğiyle sanatını icra etmeye devam ederken tüm rakipleri topa daha sert vurmaya, sahada ayak basmadık yer bırakmamaya, ikili mücadelelerde devrilmeyecek kas gücüne ulaşmaya çalıştı.

    günümüzde futbol leon goretzka'ya şu dönüşümü yaşatan, messi ile aynı fizikteki futbolcuları ancak sahanın kenarlarına bek olarak hapseden, çalım atmak yerine pas üçgenleri kurarak rakibi geçmenin tercih edildiği bir oyun ama ben messi'yi izlerken hala 2000'lerin sonlarında gibi hissediyorum. premier lig'in sistematik takımlarını ve nba'e benzeyişini, geleceğin en büyük yıldızları olarak görülen haaland ve mbappe'nin saman alevi gibi parlayıp sönen ve ağzımıza bir parmak bal çalan kaka leite'nin tekniğinin onda birine sahip olmadıklarını gördüğümde messi'ye daha da sarılıyorum.

    işte bugün benim 2000'lerim son kez bir dünya kupası maçına çıkacak ve final oynayacak. karşısında da modern futbola dört dörtlük uyan ve bu çağın ilk temsilcisi ronaldo'nun büyük hayranı olan mbappe olacak. bırakalım futbolun messi'ye bir dünya kupası borcu var martavallarını. messi bugün yıllarca karşısında mücadelesini verdiği futboldan söke söke aldığı onca kupa ve ödülün ardından koleksiyonunda eksik olan son parçayı da koparmak için oynayacak.

    futbolun messi'ye bir dünya kupası borcu yok, messi'nin geleneksel futbolu hatırlayan ve bu oyuna aşık olan biz futbol anarşistlerine bir dünya kupası borcu var.

    dileğim messi bu kupayı kazanacak ve bizlere "benden bu kadar, yaşım geldi de geçiyor. bu sizin için kazandığım son zaferdi. bugünden sonra saf yeteneğin yok sayıldığı gol beklentisi gibi istatistikleri, half space'lere yapılan koşuları, 180 cm'den kısa oyuncuların hor görüldüğü amerikan futbolundan hallice oyunu izleyeceksiniz. benim ve öncüllerimin büyüsünü bir daha görebilmek için canlı yayınları değil 480p'lik youtube videolarını açın, adios." diyecek.

    maç sonu edit: tebrikler goat. kitabının son sayfasında entryde de bahsettiğim mbappe’ye büyük bir yer ayırdın. bugünden sonra hem çeyrek finalde hüsrana uğrayan eski dostun neymar’a hem de bugün canını dişine takan mbappe’ye bir şampiyonlar ligi kazandırmak da sen borcun olsun. mayısta bu yüce insanlarla aynı amaç uğruna seni izlemek dileğiyle…

  • eski sevgilinin yeni sevgilisine gülümsemesi. bugün gördüm bunu. ama alelade bir gülümsemeden bahsetmiyorum.
    onu okuldan aldığım zamanki gibi gülümsemesi...
    işten güçten uzun bir süre görüşemedikten sonra buluştuğumuzdaki gibi gülümsemesi...
    ilk yurtdışı seyehatimden sonra beni havaalanında karşılarkenki gibi gülümsemesi...
    kar yağarken ellerini ellerimin arasına alıp ısıttığımdaki gibi gülümsemesi...
    kendi ellerimle yaptığım hediyeyi ona sunarkenki gibi gülümsemesi...
    öpüştükten sonraki gibi gülümsemesi...

  • canlandırmayı izlerken heyecandan ölecektim neredeyse. bir an nefesim kesildi gibi oldu. kadın delirip çıldırdıgi an gözüm hep masadaki biradaydı. ben böyle oyunculuk görmedim. butun darbeleri birayı teğet geçti. hele o yastıkla vurma sahnesinde cenin pozisyonunda titredim hep. yastık denk gelecek bira düşecek diye aklım kaydı. yemin ederim ağlardım. bir bira 10 lira amk. o yüzden puanım 10 üzerinden 9. çok heyecanlıydı. bir puanı da çerezleri döktü diye kirdim yanlış anlaşılmasın.

  • "beni, 15 sene önceki depremde, enkazdan mahallede sarhoş diye kimsenin yüzüne bakmadığı tahsin abi çıkarmıştı. namazlı abiler yoktu piyasada."

  • 3 yaşımdayken başımdan geçmiş anlatırlar paso
    -enişte bu ne?
    -çakmak
    (1 dakka sonra)
    -enişte bu ne?
    -çakmak
    ...
    -enişte bu ne?
    -çakmak bahadır
    ...
    -enişte bu ne?
    -gazoz kapağı
    -olur mu o çakmak!