hesabın var mı? giriş yap

  • kısa yolla verilen kilo o yolun bitiminden hemen sonra size geri döner. aylardan şubat şimdi başlasak her ay 4 kilo vererek yaza kadar var ya üf ne biçim oluruz.

    ben şöyle yapıyorum o yüzden;

    abur cuburu kestiğimi, tuz ve şeker kullanmadığımı, hamur işini haftada ikiden çok yemediğimi ve meyveli soda, kola, gazoz vb gazlı içeceklerle bağlarımı koparttığımı, kızartmaların yerini fırın pişirmelerinin aldığını, yağa neredeyse küstüğümü belirteyim önce. neredeyse derken yemekler sıfır yağla olmuyor ayrıca belli bir miktar yağ girmeli bünyeye, olmazsa metabolizma çalışmaz ve kastan kilo kaybedersiniz.

    evde şeker rahatsızlığı olan biri olduğu için yemek saatlerimiz belirli, 10.30'tan önce kahvaltıyı bitirmemiz gerekiyor. o yüzden saat 8.30 gibi kalkıyorum sabah ve kalkar kalkmaz (yüzümü dahi yıkamadan, evet) ılık su içiyorum büyük bardakla.

    sabah nasıl ılık su buluyorum baş ucumda? bardağı peteğin üzerine bırakıyorum, evdeki sıcaklık derecesi düştükçe devreye giren ısınma sistemimiz sağ olsun ben uyanana kadar bir iki kere ısıtıyor o bardağı. soğuk su azıcık daha zor içiliyor o yüzden ılık. gün içinde su içmemek de size zarar verir, su alarmı indirdim günde 7 kere hatırlatıyor bana. su için, su önemli!

    su içtikten sonra kalkıp on-on beş saniyelik esneme hareketleri yapıyorum. maksat kan akışını hızlandırmak, vücuda miskinlik yapma artık uyandık olum! demek.

    sonra iki mandalin yiyip, haşofmanları çekip 1 saat tempolu yürüyüşe çıkıyorum.

    peki neden mandalin, anlatsam ya biraz? spor yaparken susuz kalmamanız için mütüş önemi olan bir meyve kendisi. seviyoz!

    havalar efsane soğuk olduğu için kat kat giyinip ninjalar gibi sadece gözlerim görünecek şekilde çıkıyorum evden ve yürüyorum.

    tempo için motivasyon önemli, güzel bir workout listesi açıyorum.

    1 saatlik yürüyüş sonrası -adım sayar kullanmanız da sizi motive eder hem de ne yaptığınızı takip edebilirsiniz benimki 6 bin küsür adım oluyor- eve gelip nike training club uygulamasından en en en en hafif egzersiz programını açıp 6 - 10 dakika arası yan lungedır yarım şınavdır tekrara dayalı sporumu yapıp duşa giriyorum. uygulama çok güzel ve ücretsiz. azıcık incelerseniz seversiniz, android ve ios'ta mevcut.

    bir dilim tam tahıllı ekmek, bolca salatalık - su oranı yüksek ve sıfıra yakın kaloride olduğu için tıkanana kadar yiyebilirsiniz-, haşlanmış yumurta, iki tatlı kaşığı kadar şekersiz reçel, şekersiz çay, iki üç zeytinden oluşan kahvaltımı yapıyorum. peynir ve domates sevmediğim için yemiyorum ama beslenme uzmanları peynir yağsız olduğu sürece karışmıyor istediğiniz kadar yiyebilirsiniz.

    öğle yemeği 12-1 arası ve protein ağırlıklı, saat 4- 4.30 gibi bir meyve; elma, ayva, portakal, 3 mandalin vs gibi, avucu tam doldurmayacak kadar sade leblebi çünkü meyve ile karnım kazınıyor ve sade kahve, akşam da 7 gibi ve sebze ile protein ağırlıklı. sulu yemek varsa iki öğünden birinde bir dilim ekmek daha yiyorum.

    alakasız saatlerde acıkırsam yoğurt yiyorum. sade yoğurt tadını sevmediğim için içine pul biber ve nane atıyorum. pul biber ve yoğurt yağ yakımına yardımcı. yaban mersini, greyfurt gibi yağ yakımına yardımcı besinleri yeme düzeninizde uygun yerlere yerleştirebilirsiniz.

    bu kısım hatun kişileri ilgilendiriyor; adet dönemi diyet için ıstırap doludur, tatlı krizleri içine meyve doğradığınız yoğurtlarla geçirilimeye çalışılmalı, kuru yemişlerabartmadan yemeli, geçmezse bitter çikolata ile durdurulmalı. sağlıklı abur cubular da yapabilirsiniz kendinize ama ben üşeniyorum, günde bir muz canınızı kurtarır. hem tatlı ihtiyacını giderir hem de sancıların şiddetini azaltır. potasyumu yüksek yiyecekler de sancıları azaltır mesela bulgur pilavı, yanına cacık oh mis!

    hayatımın hiçbir döneminde çok kilolu biri olmadım ama bu en başta yazdığım alışkanlıklarımdan kaynaklanıyor ve yukarıda anlattıklarım da kilo vermemde/ olan kilomu korumamda gerçekten etkili olan şeyler.

    girdiğim en uzun entari bu oldu sanırım. eyyorlamam bu kadar.
    edit medit:@jfpv ve @francescotottix sayesinde öğrendim artık spotify adımlı zımbırtısı yokmuş. ben burdan siliyorum da seni gönlümden silemezler piremses.....

  • ingiliz zırhlısı malaya gemisine 20 bin altın ile binip kaçan bir vatan hainidir.

    paşa'nın da dediği gibi “gaflet,dalalet, hıyanet” içindeydi. bağımsızlık isteyen yürekli subaylar için idam fermanı çıkarttı.
    yurdu işgal edilirken beşinci karısı ile zevk-ü sefada idi

    en sonunda papa'nın da heykelini diktirip gitti.

  • şimdi nevşehir'de 8 yıl önce kaybolmuş, muhtemelen öldürülmüş bir kadın var. kadıncağız kötü yola düşmüş ve kocasının para geldiği müddetçe itirazı olmamış.

    sevgilisi diye çıkan miniçakal da uzun süre kadını satıp parasını yemiş.

    eski kocası, kayınvalidesi, komşuları, hısım akrabaları günlerdir sırayla konuşuyor.

    yapan eminim bulunacaktır ama benim canımı sıkan şey çok farklı.

    bu insanların hiç birisi fiili olarak çalışmıyor ve birden fazla sosyal yardım alıyorlar. kaybolan kadının kocası %50 engelli maaşı alıyor ki engeli yok, artı annesine baktığı için vasi maaşı alıyor ki engelliyse nasıl alıyor? üztüne yaşlı annesi ayrıca bağırıp duruyor benim 5000 tl maaşım var diye.

    yıllardır bu hazinenin paraları sosyal hizmet adı altında bu tip, hiç bir iş yapmayan insanlara dağıtılıyor deli gibi.

    kovidli halimizle bile kucağımızda laptop kulağımızda telefon hala çalışıyoruz.

    maaşlarımızdan çatır çatır kesilen ve bu tiplerin kursaklarından geçen her lokmada hakkım var ve zerre helal etmiyorum.

  • oncelikle orhan pamuk'un anlattigi uc ayri donemin diline gosterdigi ozen gercekten cok basarili ve etkileyici. hem ne kendini ne okuyucuyu salak yerine koymadan, bir derdini otekilerin onune koymadan yazmasi, hem de bunu o zaman, o yasta yazmasi onemli geliyor bana. ama edebiyat arastirmacilarina birakiyorum bunu. 2000'lerin ikinci yarisinda ancak 'duyarlilastigimiz' bir suru meseleyi de ta o zaman ta o yasta dile getirilmesi gereken meseleler olarak gormesi, bunlarin uzerine dusunmesi ve bunu yaparken de icinde bulundugu cevreyi ve anlam dunyasini, anlamanin otesinde, asmis ucmus gitmis bir yazar olmasi cok onemli, bunu ilk romaniyla yapmasi cok carpici.

    ama (soz konusu orhan pamuk'sa ama'dan oncesi teferruattir) butun kulliyatini bitirmis bir (sevgili) okuru olarak benim icin onemli iki sey daha soylemek istiyorum. birincisi orhan pamuk romanlarininin icinde tanpinar'in en cok sayfalara sizdigi roman bu bana gore. tanpinar etkisinin en cok goruldugu demedim bilerek. pamuk'un sona dogru torun ahmet'e hissettirdigine benzer birsey benim soylemek istedigim. yaptigi resimlerde goya sevgisinin ortaya cikmasina sevinirken o resimleri goya taklitine donusturmek istememesi gibi. tanpinar'in pamuk'un yazarliginda artik sindirim sistemine karisip bir parcasi olarak yaziya geri donen etkileri benim soyledigim. onun disinda olabilecek her turlu kavgayi ve tartismayi yapmis gibi gorunuyor pamuk zaten. bu roman'nin sahnenin disindakiler ile karsilastirmasi sahane olur gibi geldi bana o yuzden.

    digeri ise su: pamuk cok sevdigim bir romanci olmasina ragmen bir noktada sabrimin sonuna geldim ben, bu kendinden menkul erkek tipinin ic calkantilari, kararsizliklari vs vs cok uzadi ve cok da uzerimize uzerimize gelir oldu. bu meseleyi sevgili yazarimizin kendisine bir soru cevap esnasinda sorulan soruya verdigi acikca 'korkak' ve 'kacamak' cevaptan sonra daha cok dusunur oldum. bir seneden fazla olmus bunu dusunmeye baslayali, demek ki iyice evirip cevirmisim ben bunu, o nedenle de yazmakta beis gormuyorum.

    pamuk'a masumiyet muzesi ile ilgili "neden hic fusun'un dusuncelerini ogrenemiyoruz, neden hic onun aklindan gecenleri, hissettiklerini yazmadiniz" diye bir soru soruldu. bu soru daha onceden de dile gelmisti ve o dile gelislerde yazarimiz orada bulunmadigindan ben kendi kendime sorup bu soruyu, cevap aramistim. ve bence cok da guzel bir cevabi vardi bu sorunun, ustelik pamuk'a yarasir bir bicimde romanin da icine gizlenmisti. bunu sozluge de yazmistim:
    "butun bunlar olurken fusun'un ne dusundugunu bizim dusunmemiz onemli ama anlatilmamasi daha da onemli benim icin. cunku bu bir adamin bir kadina delice asik olusunun, onun her hareketini bir kamera gibi kaydetip kendi kendine oynatmasinin hikayesi. daha da onemlisi romancinin her iki tarafin da aklindan gecenleri bildigi, "o herseyi goren ve bilendir" konumundan feragat edisi. ve yine kemal'in dustugu ve hikayenin sonunu da hazirlayan bir bencillik hikayesinin dile dokulusu:
    "cunku benim dunyamda yasayan ve benim durumuma dusen turk erkeklerinin cogu gibi ben de, delice asik oldugum kadinin aklindan neler gectigini, onun hayallerinin ne oldugunu anlamak yerine, onun hakkinda hayaller kuruyordum yalnizca" (s.280)"

    iste bu son cumle, kemal'in fusun'un aklindan neler gectigini hic dusunmeden kendi hayallerinin buyusune kapilmasi, bu erkek bencilligi, bu tuhaf ruh hali... buydu sebebi. bunun tuhafligi butun roman boyunca dert de oluyordu zaten okura. fusun 'o kadar da modern' olmamasina ragmen gozunu karartiyordu da kemal gordugu dort basi mamur hayale zeval gelmemesinden baska birsey istemiyordu. pamuk'un buna benzer bir cevap vermesini bekledim ben. bu denli ayrintili aciklamadan buraya dogru iteklemesini soruyu sorani. ama ne dedi pamuk?
    "ben bir erkegim, bir erkegin bir kadina asik oldugunda aklindan gecenleri iyi biliyorum, onunda ozdeslesebiliyorum ama bir kadinin aklindan gecenleri bilemem".

    sessiz ev (ki pamuk'un en sevdigim romanlarindan biri) geldi aklima. orda o yasli kadinin aklindan gecen butun huzursuzluklari nasil da anlatiyordu? ya benim adim kirmizi? nasil bir para'nin, bir rengin, daha bir cok seyin dilinden, ruhundan konusuyordu da bir kadinin dilinden konsumayi denemiyordu bile? ama iste aslinda kadinin dilinden, agzindan yazmisti daha once. sorun kadinin dilinden yazmak degil arzu nesnesi kadinin dilinden yazmakti. onun arzularini kendi arzularinin yaninda seslendirebilmekti. basaramadigi, yapamadigi da bu pamuk'un. ve tabii ki yapamamasinin nedeni de hayal edememesi. hayal dunyasi bu kadar kuvvetli bir yazarin, kendisinden yuzyillar once yasanmis seyleri bile hayal edip o kisilerin sozcukleriyle, hisleriyle yazabilen bir yazarin asik olan kadinin agzindan yazamamasi da benim icin bu kendinden menkul erkeklik halinin gostergesi. asik olan degil, asik olunan kadini yazar pamuk. ayni tanpinar'in sahnenin disindakiler'de sabiha'nin agzindan igneyi kendine batirmasi gibi 'siz o sarkilardaki gibi aci cekmek icin seviyorsunuz, mutlu olmak icin degil' diyordu sabiha.

    bu iste pamuk'un kulliyatini okuyup bitirince cok dayanilmaz bir yere geliyor. bu kadar tekrarlanan bu kendinden menkul erkek halini bir 'hal' olarak anlatip anlamasi... bir tane daha boyle pamuk karakterine dayanabilecegimi sanmiyorum. refik'in bencilligine, omeri'in bencilligine, muhittin'in bencilligine dayanabilecegimi sanmiyorum. anlamak zaten istemiyorum.

  • kimine göre saygısızlık kimine göre ise değildir. onu tartışmayacağım. sadece ufak bir tüyo vereceğim sizlere. çoğu banka, kartı yanında olmayanlar için t.c. no veya vergi no'yu girerek de sıra numarası verdiriyor.

    hani alışveriş yaptığınız firmalar size fatura kesiyor ya, işte herhangi bir firmanın vergi numarasını oradan bakarak not alın. sıra alırken de o numarayı girip sıra alın. eğer o firma o bankayla çalışıyorsa, sıranız 5 dakikaya gelecektir.

    bizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder; yine bekleriz.

    zorunlu edit: bazı bankalarda, bazı görevliler, bazı sorunlu günlerine denk gelindiğinde, bazı uyuzluklar yapabiliyormuş. o yüzden numara alırken bir de normal bir sıra numarası alın da benim kulaklarımı çok çınlatmayın. kahrolsun bağzı şeyler.

  • darısı diğer gurbetçilerin başına, amin.

    düzen:
    hayır efendim benimkisi kıskançlık değil.
    benim tepkim bu ucuz anadolu kurnazlığına.
    benim tepkim nerede olursa olsun yasalara uyulmamasına.
    benim tepkim bu ülkede yaşamayıp, bu ülke insanının nasıl ve kimler tarafından yönetileceğine karar veren gurbetçilere.
    burada sağ partiye oy ver, ama yaşadığın memlekette sol partiye oy ver, mantık bunun neresinde?
    ülkesini sevmek bunun neresinde bana bunun izahını yapın bende yazdığımdan vazgeçeyim.
    geçiniz efendim.

  • ülke adına güzel olay ama juventus maça siyah-beyaz formasıyla çıkarsa beşiktaş sanıp ona küçük tatsız sürprizler yapabilir cüneyt. varsa tanıdığı olanlar söylesinler de başka forma giysinler.

  • yağmur veya kar sonrası çatıdan zemine kadar uzatılması gereken gider borusunun belli belirsiz bir yükseklikte yeterli görülüp o noktadan sonra suyun şelale gibi aşağıya dökülmesi.

    ulan zaten 4 katlı binanın 2. katına kadar indirmişsin boruyu, oradan sonra ne salıyorsun bütün suyu foşur diye aşağı? kaç para ulan 4 metre boru? bu pinti ve medeniyetsiz mal sahipleri yüzünden mayın tarlasında yürür gibi yürüyor insanlar.