hesabın var mı? giriş yap

  • acilen bitmesi gereken saçma sapan davranış.

    hanım kızımız arkadaşlarıyla güzel bir akşam yemeği fotoğrafını paylaşmış, buraya kadar her şey normal. altına yazdığı şey '#bugün #böyle #olsun #dedik #kızlarla #boğazda #yemek #mutluyuz #bizim #aramız #bozulmaz #yıllar #sonra #olsa #bile'

    şimdi öncelikle hashtag'in temel amacı fotoğrafları kategorize ederek insanların istediği kategorideki fotoğrafları bulmasını kolaylaştırmak. ulan madem cümle yazacaksın neden her kelime başına hashtag düşüyorsun? senin ''#böyle'' diye açtığın hashtagi kim aratır, kimin amacı bunu aratırken senin boğazdaki yemek fotoğrafını bulmaktır?

    ve ilginç bir şekilde bunu yapan insanların sayısı maalesef az değil.

    edit: başlığı taşıyan sözlük yönetimine bunun sadece instagramda yapılmadığını, farklı sosyal medya mecralarında da gerçekleştiğini belirtmek isterim. ayrıca ben yazılan hashtagin uzunluğunu değil, her kelimeye ayrı ayrı hashtag düşülmesini belirttim. saygılar.

  • bu sezon ilk haftalarda aklımda birkaç takım vardı, "3 tanesi championship'ten yükselseler ne güzel olur" dediğim. watford o takımlar arasında değidi. hull city ve cardiff city'nin yükselmesinden sonra, yanlarına bir de crystal palace gitse harika olurdu. artık böyle bir maçtan sonra, varsın crystal palace'ı da geçsinler diyecek duruma geldim. o nasıl muazzam bir son, o nasıl bir heyecan, spikerin son 3 pasta sadece futbolcu isimlerini sayması, yıllardır sempati duyduğum manuel almunia'nın iki kurtarışı, gianfranco zola'nın sevinci, düşüşü, tekrar sevinci, kimin kime sarılacağını nereye koşacağını bilememesi... her şey harikaydı, tanrı eli değmiş gibi.

  • birinin hayatının değişmesine vesile olduğunuzu görmek bu detaylardan biridir;

    bundan yıllar önce, ben henüz 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyken, her zaman gittiğim kuaföre saçlarımı boyatmaya gittim. kuaförüm dünya tatlısı bir insandı, saçımı boyadı ve "sen dur burda ben bir markete gidip geleceğim" dedi ve gitti. birkaç dakika sonra içeri orta yaşlı bir kadın ve genç bir kız girdi, maddi durumlarının çok kötü olduğu her hallerinden belliydi. genç kızın annesi bozuk türkçesi ile bana; "bütün çevre kuaförleri gezdik, çırak lazım mı diye soruyoruz tek tek, kızım iş öğrensin istiyorum, kendini kurtarsın istiyorum ama hiçbirine lazım değilmiş son olarak buraya geldik, inşallah artık bu kapıda yüzümüze kapanmaz" dedi. biraz daha sohbet ettik, kadının en büyük çocuğu buraya getirdiği 16 yaşındaki kızıymış, 3 çocuğu daha varmış ve eşi iki yıl önce vefat etmiş, eşi vefat ettikten sonra kızı okulu bırakıp açıktan devam etmiş ve çeşitli işlerle para kazanmaya çalışmış.

    hikayeleri beni oldukça üzdü ve "yarın sabah gelip başlasın" dedim. onların gözlerindeki o sevinç yıllar geçmesine rağmen hafızamdan hiç silinmedi. ama bir sorun vardı, bir başkasının iş yerine ondan habersiz bir eleman almıştım, sonuçta kuaförüm beni ne kadar severse sevsin onun sadece müşterisiydim. eğer kuaförüm kabul etmezse yarın o genç kız geldiğinde çok daha fazla üzülecekti. bu yüzden o gelmeden planlar yapıp gerekirse ailemden aldığım harçlığın bir kısmını düzenli olarak ona verip, çırağına harçlık olarak vermesini teklif edecektim.

    kuaförüm geldiğinde, nasıl bir tepki vereceğini tahayyül edemeden, konuya direkt "ben buraya bir çırak aldım" diye girdim. şaka yaptığımı düşündü ve gülmeye başladı, ciddi olduğumu anlayınca "olmaz! hırlı mıdır hırsız mıdır bilemem" dedi. ben yalvarmaya ve durumlarının çok kötü olduğundan bahsetmeye devam ettim. sonunda orta yol olarak en azından 15 gün benim hatrım için denemesini teklif ettim. kabul etti ve boynuna sarıldım. sonra elemanından inanılmaz memnun kaldı ve onu kuaförlük okullarına gönderip, bütün sertifikaları almasını sağladı. 3 sene daha o kuaföre gitmeye devam ettim. o kız orada inanılmaz güzel işler başarıyordu ve ben gördükçe mutlu oluyordum. sonra oradan ayrıldım ve bir daha gidemedim.

    bugün fön çektirmek için bilmediğim bir semtte alelade bir kuaför aramaya başladım ve büyük güzel bir kuaför salonu gördüm. kapıdan içeri girdiğimde o yıllar önce gördüğüm küçük kız karşımda duruyordu, durup bana bakakaldı, ben tanıdı mı acaba diye düşünürken boynuma sarıldı ve "sayende" dedi. gözlerim doldu, kuaför salonu onunmuş, iki kardeşini üniversitede okutuyormuş. bütün gün ağzım kulaklarımda gezdim. hayır efendim! fönü beleşe getirdiğim için değil tabi, küçük bir çabamın güzel şeylere vesile olduğunu gördüğüm için.