hesabın var mı? giriş yap

  • tarihteki muhtemelen en dramatik yaşam öyküsüne sahip insan. galois, 1811'de doğan inatçı kişiliği nedeniyle daha çocuk yaşta ölen buna rağmen arkasında cebirsel denklemler alanında olağanüstü bir matematik hazinesi bırakan fransız matematikçidir. zamanındaki siyasal konulara fazla bulaşması ve sözünü asla sakınmaması 21 yaşındayken bir düelloda ölümüne neden olmuştur.

    daha 13 yaşındayken dönemin neredeyse en önemli matematikçilerinden çok daha önemli buluşlar yapmıştır. ancak maalesef bu onun zamanının dehalarının eğitim gördüğü école polytechnique'e kabulüne imkan vermemiştir. giriş sınavında nasıl başarısız olduğu bir türlü anlaşılamamış ve dehasının aptal bir kontrolcü tarafından anlaşılamamasına bağlanmıştır.

    15 yaşındayken söz konusu okula sınavsız alınması için girişimlerde bulunulmuş ancak hakem olarak o zamanın en büyük matematik dehası olan augustine cauchy'nin söz verdiği şekilde çalışmalarını incelemeyi unutması ve galois'ın sayfalarını kaybetmesi nedeniyle akademiye sunmaması onun okula kabulünü yine engellemiştir.

    18 yaşındayken bir kez daha école polytechnique sınavına girmek istemiş ancak sözlü sınav sırasında tüm işlemleri kafasından yapması, sınav sonrası sonunda bir konuda kendisiyle hocalardan birinin tartışmasına neden olmuştur. hem hatalı hem de dik kafalı olan bu kişi aptallığıyla galois'ı delirtince, galois kafasına tebeşir fırlatmış ve bunun sonucunda da okula kabul edilmemiştir.

    1830'da 19 yaşındayken ayakta kabul edildiği bir üniversitede cebirsel denklemler konusundaki büyük buluşunun ilk temellerini attı. hazırladığı nüshayı büyük matematik ödülü yarışmasına yolladı ancak yazdıkları sekreterin ölümü nedeniyle yerine ulaşmadı. bunun sonucu galois'ın nefreti arttı ve cumhuriyetçiler yanında politikaya atıldı. 1830 sonlarında dönemin çalkantılı anlarından birinde görüşleri nedeniyle üniversiteden kovuldu.

    bir süre matematiği bırakıp orduya gittiyse de, sonrasında tanınmak için son bir çaba olarak denklemlerin genel çözümü konusunda bilimler akademisine günümüzde "galois kuramı"
    denen bir bildiri gönderdi. olasılık, elektrik ve mıknatıs alanlarında ünlü olan simenon poisson hakem oldu, ancak baştan savma ve galois'ın yazdıklarını anlaşılmaz bulduğunu belirten, ancak bir gerekçesi olmayan bir rapor yazdı. bu galois iyiden iyiye delirtti ve kendisini tamamen devrime atadı.

    1831 başlarında ardı ardına iki kez tutuklandı ve ikincisinde 6 ay hapse mahkum oldu. çıktıktan sonra ilk ve tek aşk deneyimini yaşadı. başka her şeyde olduğu gibi bu konuda da talihsizdi.

    29 mayıs 1832'de ne olduğu tam olarak bilinmiyor. galois'nın başı, bırakıldıktan hemen sonra politik düşmanlarıyla derde girmişti bu kavgacı insanlarla yolu bir düelloda kesişti. düellodan önceki geceyi ölüm kapısını çalmadan önce düşüncelerinin yakalayabildiği kadarını, son arzularını, vasiyetini ve matematik alanındaki tezlerini kağıtlara delicesine yazarak geçirdi. sayfalarda defalarca kenarda "vaktim yok" yazdığı görülmüştür ve arkasından başka bir konuya geçip başka karalamalara geçmiştir. gün doğmadan önce bu son saatlerde yazdıkları kuşaklar boyu matematikçileri meşgul edecekti. bir denklemin hangi koşullarda çözülebileceği konusunu da içeren bu yapıtında galois, öbekler kuramını başarıyla kullandı.

    ölümünden 15 yıl sonra bazı diğer el yazmaları da joseph liouville tarafından yayınlandı. önsözünde liouville "evariste galois'nın en önemli yapıtının, denklemlerin köklerle çözülebilirliğinin koşulları gibi bir konusu var. yazar, derecesi asal sayı olan denklemlere ayrıntılı bir biçimde uyguladığı yeni bir kuramın temellerini atıyor" yazar. galois'ın teoremi, derecesi asıl sayı olan indirgenemez bir denklemin köklerle çözülebilmesi için denklemin bütün köklerinin onlardan herhangi ikisinin rasyonel fonksiyonu olmasının gerekli ve yeterli olduğuna dayanmaktadır.

    30 mayıs 1832'de henüz 21 yaşındayken, 25 adımdan tabanca ile yapılan bir düelloda galois düştü. bağırsaklarından vurulmuştu, ortamda doktor yoktu ve düştüğü yerde öylece bırakıldı. oradan geçen bir köylü tarafından hastaneye taşındı. ertesi sabah ise erken saatlerde öldü. ortak bir çukura gömüldü, bu sebeple onun mezarına ilişkin bugün hiçbir iz yok. ondan kalan ebedi anıt ise bir araya getirilen yapıtlarıdır, ki o da 60 sayfa kadar tutmaktadır.

  • eğer gece ağrılarım yoksa,
    vücudum uyuşmamışsa uyuyabilmişsem;
    gece mide bulantısıyla uyanıp kusmamışsam, sabah yemek yiyebilmişsem…
    aynaya baktığımda saçlarım varsa ve kaşlarım kirpiklerim.
    ne çok şeye sahibim?

    ne çok şeye sahibim.
    bu dünyada su içerek aldığım kemoterapi ilaçlarını atmam gereken fakat bir yudum su içemediğim, çünkü midemin almadığı zamanlar da yaşadım.

    normalliğin, rutinin sihrine hep inandım. ancak standart donanımlara sahip her insan gibi düzgünce uyuyup uyandığım dağınık saçlı sabahlarımı çok özledim. çok özledim.

    bir sabah kanser oluyorsunuz ve söylendiğiniz tüm normalleriniz hastanenin camlı vitrininde unutulmuş kurumuş bir çiçek gibi solup gidiyor.

    kemoterapiye gittiğim günlerde hastanenin camlı vitrininde, sevinçle yollanmış ama sahibine ulaşamadan solmuş çiçekleri her gördüğümde aklıma kendim geliyor.

    kendime not: yaşamanın kolay olmadığı bu hayatta en önemli şey kendimim. vitrinimdeki çiçekleri asla soldurmayacak, kendimi asla söndürmeyeceğim.

  • enteresan bir bilgi vereyim mi size

    alım gücünüz itibari ile o adamın isteyip yapamadığı ve sizin isteyip yapamadıklarınız arasında dağlar kadar fark yok.

    o adam alt sınıfın aşağılarda siz de alt sınıfın üstlerindesiniz. ıkiniz de kaliteli beslenemiyor, araba alamıyor, ev alamıyorsunuz.

  • şuan cebindeki son 3 kuruşuyla uçak otobüs parası verip rezillik çekip patrondan azar işitip istanbul'a gelip gidenler var. onlara bu parayı ve bu zamanı verebilecek misiniz?

    veremeyecekseniz helallik istemeyin.

  • resmi dil derken?

    bir bölge, bilgilendirmeler kürtçe nin bir lehçesinde de yapılsın demiş. habere göre arapça, farsça ve türkçe yapılıyor kürt vatandaşlar anlamıyormuş.
    dezenformasyon içeren başlık açan yazara göre isviçre hükümeti türkçe, arapça ve farsçayı resmi dil olarak kabul etmiş mi oluyor?

  • japonlar herkese saygılıdır.
    bir afgan'a da bir mozambikli'ye de aynı hayranlık ve hürmet ile yaklaşırlar.

    zamanında bize de aynı insani duygular ile yaklaşmışlar ve bizim abartılı mehmet scholl milliyetçiliğimizin kurbanı olmuş söylemdir.

  • az once genc bir arkadasimiz yazmis:

    "hiçbir korku filmi insana babanin 36 cevapsiz çagrisi kadar korku veremez"