hesabın var mı? giriş yap

  • bunu yaparken sol omzunda da 19 litrelik damacana taşıyorsa evleneceğim kızdır.

    not: bıyık konusuna değinmiyorum, bazılarına yakışıyor.

    not 2: bademse olmaz ama.

  • bu satırları ne zaman okusam yuzumde bir gulumseme beliriyor;

    " new york, california'dan üç saat ileride ama bu california'yı yavaş kılmaz.
    kimisi 22 yaşında mezun olur ama iyi bir iş bulana kadar 5 yıl harcar.
    kimisiyse 25 yaşında ceo olur ama 50 yaşında ölür.
    bir başkası 50 yaşında ceo olur ama 90 yaşına kadar yaşar.
    kimisi hâlâ yalnızdır.
    kimileriyse evlenmiştir.
    obama 55 yaşında emekli oldu.
    trump ise 70 yaşında işe başladı.
    bu hayatta herkesin kendi zaman dilimi vardır.
    çevrendeki insanlar senin önündeymiş gibi gelebilir.
    kimilerini de arkandaymış gibi hissedebilirsin.
    ama herkes kendi yarışını, kendi zaman diliminde verir.
    onlara özenme, onlarla alay etme.
    onlar kendi zaman diliminde, sen kendi zaman dilimindesin.
    hayat harekete geçmek için doğru anı beklemekten ibarettir.
    o yüzden, sakin ol.
    geç kalmadın.
    erkenci değilsin.
    tam da zamanındasın. "

    debe edit: paylaştıgım satırların bir cok kişiye umut olduguna ve iyi geldiğine dair cok fazla güzel mesaj aldım, tesekkur ederim. umarım kendi zaman diliminizdeki kendi yarışınızı en mutlu sekilde verirsiniz...

  • halam gece çalıştığım hastaneye kalp krizi geçirerek gelmişti.
    ben o gün nöbetçi olduğum için çok yorgundum ve çok üşüyordum, doktor odasındaki kanepede üzerime nevresim alıp biraz dinleneyim, demiştim. haberi alınca apar topar kalkıp acil girişinde babamı, kardeşimi, bilinci gitmiş, halamı karşıladım.

    acil anjioya aldık ve ne yazık ki ex oldu.
    sorumlum zaten nöbetin bitmesine az kaldığını bundan sonrasını idare edebileceğini benim eve gitmem gerektiğini söyledi. eve gittiğimde herkesin olduğu gruba atılmış bir mesaj gördüm. ben önce taziye mesajı atıldı, sandım. bir de ne göreyim: grubun en sevimsiz insanı dün gece dinlenirken halamın kalp krizi haberini alınca koşmak için üzerimden attığım nevresimin yerde dağınık bırakılmış fotoğrafını çekip “lütfen doktor odasını dağınık bırakmayalım.” diye paylaşmış.

    halamın ölmek üzere olduğunun haberini aldığımda nevresim katlamak aklıma gelmediği için kusura bakma, dedim. hem suçlu hem güçlü kahpe özür dilemek yerine ne dese beğenirsiniz?
    “ben senin özelinde demiyorum, daha önce de böyle oldu o yüzden hatırlatmak istedim.” dedi.

    ben bu çağın insanında iliğimle kemiğimle nefret ettim.

  • ilk olarak buna harcanacak paraya acımayın. motorunuzun yapacağı hız, tipi vs farketmez. bütçenizi sonuna kadar zorlayıp en iyisini alın; scooter diye bütçe varken misal shoei, arai schuberth filan almaktan imtina etmeyin.

    kaskınız idealde full face (tam kapalı) olmalıdır ancak en üst segmenteki bir marka alacaksanız çeneden açılır da olabilir. bu kişisel tercih ve aldığınız risk ile alakalıdır. kişisel tercih kısmı, çeneden açılır kasklarda şehir içi düşük hızlarda kafanızın daha az pişmesi, gözlüğü daha rahat takıp çıkarma vs gibi nispeten önemsiz lükslerden kaynaklanır. risk kısmı da, yere yapıştığınızda çok yüksek ihtimalle çene civarı bir bölgenin zemin ile ilk temas edecek yer olması ve kaskın açık olması ya da mafsal/kilit mekanizmasının işlevini yerine getirmemesi durumunda çıkacak sıkıntılar olarak ifade edilebilir.

    kaskın ağırlığı önemlidir. biraz uzun yol yaparsanız, boynunuzda bir kaç yüz gram ağırlığa bile bir yerden sonra tahammül edecek haliniz kalmaz.

    bir diğer sorun güneşin gözünüzü alması olacaktır. bununla başa çıkmanın üç yolu var. birincisi güneş gözlüğü takmaktır. bu çözüm, ışık kırılmasında araya bir katman daha girdiği için bazı önemli detayları kaçırmanıza neden olabilir. ayrıca kask içinde bağımsız ekstra parça olması çok hoş bir şey değil. ben normal gözlük kullanmak durumundayım ve bunun riskini alıyorum. güneş gözlüğü kararı tamamen sizin risk alacağınız risktir.

    ikinci çözüm, gölgelikli bir kask almanızdır. schuberth, shoei ve nolan bu tarz çözümle sunarken, arai kaskın bütünlüğüne zarar verdiği için bu çözümden uzak durmaktadır. tünel ya da güneş batışı sonrası yolculuğa ara vermeden gölgeliği ortadan kaldırıp devam ediyorsunuz yola. ancak burada da arada güneş gözlüğü gibi bir başka katman girmesi sorunu var.

    üçüncü çözüm ise koyu vizör taşımak ve gün içerisinde değişiklik yapmak. bence en ideal çözüm bu. öyle ya da böyle bir çanta taşıdığımızı var sayarsak, bir şeffaf ya da bir koyu vizörü içine atabiliriz. dezavantajı, gündüz tünele girdiğinize vizörü açmak zorunda kalabilirsiniz ve hava karardığında vizörü değiştirmeniz zaruridir.

    kaskı alırken kafa çapınız yeterli olmayabilir. şakak tarafının geniş olması, çıkık elmacık kemikleri vs gibi bir ton problem gördüm bu güne kadar. üç üst düzey kaskın hiç bir modelinin uymadığı kişiler bile var ve bir sebepten japon markalarının buraya gelmeyen ürünleri ile şifayı bulabiliyorlar.

    ses yalıtımı schuberth'te iyidir diğer ikisine (shoei ve arai) nazaran ancak huzur tıkaç kullanmakta yatar. 3m'in tıkaçları işinizi rahatlıkla görür.

    hava kanalları düşük sürat ile seyirde asla yetmeyecektir; işin doğasında var diyelim.

  • cnn ınstagram linki üzerinden gördüğüm kaza.

    yorumlarda çokça emniyet şeridini kullanmalıydı yazılmış.
    yolu uzatmalıydı. her gün bu hareketi emniyet şeridinde yapmaya çalışan insanları görüyorum. başlığı da bu yüzden açmak istedim. emniyet şeridinin böyle bir kullanım amacı yok. yolu uzatın. ne kendi hayatinizi ne de baskasinin hayatını bu şekilde 3kurus benzin parası için riske atacak hareketlere girmeyin.

  • bugün akraba kontenjanından askeri havuza gideyim dedim tek başıma. bahsettiğim havuz kartal civarında, cevizli'de. neyse işte orada takıldım tüm gün, çıkışta hedefim mecidiyeköy tarafına dönmek. ama bende yer-yön duygusu olmadığından; yine tüm yollar birbirine benzemeye başladı. ben böyle stresle çevreye bakınırken, o sırada arabaların olduğu kısma doğru ilerleyen bir amca gördüm. yani benim için klasik bir amcaydı, -askeriyeyle alakam yok- meğer o amca paşaymış...

    - ee, şey merhaba. böyle düz gidince e5'in geçtiği kapıya mı çıkıyo acaba?
    - (çok sinirli bir ses tonuyla) sen nereye gideceksin çocuğum?
    - e5'e gideceğim?
    - (daha da sinirli) e tamam da kızım, e5'te nereye gideceksin?!!
    - şey, mecidiyeköy'e.
    - tamam bin arabaya, ben de o tarafa gidiyorum.
    - eeöö.. şey evet tamam bineyim.
    - binsene evladım!!
    - tamam tamam bindim. :/

    arabaya bindik gidiyoruz. kapıdan çıkarken "iyi günler komutanım!!" diyen askerlere "sağol asker!!" deniyo falan; böyle değişik diyaloglar... sonra baya yol gittik; yani beraber karşıya falan geçtik köprüden; tüm yolculuk boyunca tek kelime etmedi adam. hala aklım almıyo. ve de hiç gülmedi... ben de gerginlikle bekliyorum "nerede indirecek acaba beni" diye; bi yandan da kafamda tasarladım: inerken "iyi günler komutanım" diyeceğim, böylece adam tebessüm etmiş olacak; günüm güzel geçecek... planlar yapıldı. her şey hazır... bir anda amca arabayı durdurdu. (mecidiyeköy'e gelmişiz; benim yer-yön duyg...) fakat ben nerede olduğumuzu anlayamadığım için panik yaptım o sırada.

    - tamam kızım hadi sen burada in.
    - ??!! teşekkürler kumandanım.
    - hahahahaha kumandanım mı? savaşta mıyız evladım? ahaha.

    amca bildiğin yarıldı lan :/

  • üniversitedeyim. ramazan ayı, bir yandan sınavlara girip çıkıyorum bir yandan oruç tutuyorum. zorlanıyorum ama kış zaten, günler kısa öyle geçip gidiyor. bir gün herkesin dersi var ben evde tek başıma oruç açıcam. eve giderken bir ekmek aldım, zaten o kadar param var.

    evde ne var ne yok bilmiyorum çünkü sınavlar var yoğunuz. eve girdim buzdolabında bir tabak zeytin buldum. bir tepsi aldım ekmeği koydum yanına da bir tabak zeytin, ezanı bekliyorum. bir yandan da kendimi avutuyorum, en azından zeytin var diye.

    oturduğumuz apartman öğrenci olduğumuz için bizden pek de hoşlanmayan insanlarla dolu bir yer. hatta ev sahibimiz bile arada gelir odaları kontrol ederdi çaktırmadan. neyse tam oturuyorum, kapı çaldı. bir teyze geldi, daha önce hiç görmedim girip çıkarken tanımıyorum o yüzden. elinde bir tepsi "öğrencisiniz evladım yemeğiniz denk gelmemiştir belki" dedi, çekti gitti. elimde tepsi kalakaldım. ne açlık kaldı ne oruç. oturdum, bir yandan yedim bir yandan ağladım.

    iyi insanlar var, hala varlar. inandıkları, ırkları, hayatları ne olursa, nasıl olursa olsun, varlar. inşallah biz de seneler sonra bir gün tebessümle hatırlayacak insanlar bırakmışızdır arkamızda.

  • yıllardır dizimag ve türevlerini izleyerek en az 3000 yıla mahkum olduğum acı gerçeği ile yüzleştiğim durumdur. keşke adam öldürseydim lan.

  • hopi dilinde dünyanın ve hayatın dengesini yitirmesi anlamına gelen kelime.

    new mexico'daki chaco kanyonunda* bulunan ve m.ö. 900 - 1150 yıllarında orion takım yıldızının bir yansıması şeklinde inşa edilmiş olan pueblo bonito* kızılderili yerleşkesinde o dönemde astronomik ölçümler ve dini ayinler yapıldığı düşünülüyor. bölgenin kuzeyinde bulunan fajada butte alanında bir dağa yaslanmış olan üç büyük kaya* ve bu kayaların arkasında duvara oyulmuş bir spiral resmi bulunuyor. güneş ışığı sadece gündönümü ve ekinoks esnasında bu üç kayanın arasından sızıp duvardaki spiral resmini aydınlatıyor.* hopi kızılderililerin inanışına göre güneş ışınları bu spirale geldiği sürece dünyanın dengesi yerinde demektir. gelmediği taktirde ise dünya dengesini yitirmiş ve sonu yaklaşmış demektir. aynı inanışa göre dünya daha önce üç defa yıkılmış ve tekrar canlan(dırıl)mıştır.

    27 şubat 2010 şili depremi ile dünyanın ekseni 10 santim kaydığı için fajada butte'de artık güneş ışınları gündönümlerinde duvardaki spirale denk gelmediği için dünyanın dengesinin yitirdiğine inanılıyor ve buna göre şu anda dünya koyaanisqatsi döneminde ve dördüncü yıkımın eşiğinde bulunuyor.

  • merak ettim nereli diye , trabzon ofluymuş , bunu diyen adam doğu veya güneydoğulu olsaydı , şuan ne pkk'lığı kalmıştı ne teröristliği , ne "k*rt" lüğü .

    ama lazlar (cümle içi edit , laz değil karadenizli ) bu ülkeyi soyup soğana çevirirken sorun yok .
    bütün kurumların başında karadenizliler olunca sorun yok.
    ulan pkk kürtlere ne kadar büyük kötülük yaptın , kürtlerin başta bunu görmesi lazım.

    şimdi bu adamın bu dediğim düşünce özgürlüğünde sayılacak ama çıkıp biri ben tayyip erdoğanı sevmiyorum dese anında tutuklanacak.

    buna sessiz kalan halkında kendim dahil , muhalefetinde .............................................................................................................................

    eveet linç editleri gelsin 1 : arkadaşlar genelde lazlar çok alınmış , lazlar trabzon da yokmuş rizedeymiş bilmem ne , tamam hocam kusura bakmayın özür dilerim de , size de bi empati olmuş oldu nasılki her kürt terörist değil , her pkklı kürt değilse buda böyle araya kaynayan bir gaf olsun lakin benim demek istediğim burada "laz" halkı değil , iki farklı toplumdan örnek vermekti , yani bunu kürt yapsa böyle olur ama laz veya bakın veya var yukarda da var karadenizli olunca sorun olmuyor , dedim. hala da diyorum.

    linç editi 2 : arkadaşlar tamam anladım trabzonda laz yok :d ben laz derken direkt bu lazdır anlamında demedim ama diyelimki dedim tamam sorry aldım sözümü geri , demek istediğim şey şu "laz ,çerkez , alevi , sunni " kim olursa olsun karadenizli biri bunu derse sorun yapmıyorlar nokta.

    linç edit 3 : cümle içi.