hesabın var mı? giriş yap

  • - güneşte hemen kızarırlar, amele gibi olurlar, bronzlaşmak nedir bilmezler.
    - sivilce, morluk, leke gibi şeyler kabak gibi belli olur.
    - her renk yakışır.
    - saçlarını kızıla boyamaları tavsiye edilir.
    - bu özelliğe sahip olanlar; çok şikayetçi gibi görünüp, aslında kendi övme, farklılığını ortaya koyma derdiyle yanıp tutuşurlar.

    evet 300 küsür entry'yi 5 maddede özetledim. yeter amk anladık beyazsınız, irlandalısınız, bir susun artık.

  • çalıştığım yerden ötürü bende bir arıcılık merakı başladı. çocukluğumdan beri ayı winnie gibi fütursuzca bal yemek isterdim. ve bu durumu gerçek yapmak için kendi balımı üretmek istedim. neyse okuldan kalan arıcılıkla olan bilgilerimi tazelerken aklıma şu soru geldi ''iyi de her şey tamam da arılar balı nasıl oluşturuyorlar?''

    tabi ki arılar çiçeklerin nektarlarını topluyor sonra bal oluyor değildi aradığım cevap bende şöyle bir araştırdım ve yediğimiz balın dünyanın en pahalı kusmuğu olduğunu öğrendim. yanlış duymadınız kusmuk diyorum neden mi?

    çünkü bir arı 1 gram bal üretmek için çiçekleri yaklaşık 180.000 kez ziyaret eder. bunu bir insanın yaptığını düşünürsek epeyce pahalı olurdu sanırım.

    şimdide olayın biraz kimyası ve biyolojisine bir bakalım.

    bir kolonide arılar üç gruba ayrılır kraliçe yani ana arı, erkek arı ve işçi arılardır. bal yapımından kovanın düzeninden ve koloninin devamı için yavruların beslenmesinden sorumlu grup işçi arılardır.

    işçi arılarda kovanda toplayıcı ve kovan içi görevli olarak iki ayrışırlar. toplayıcı arılar gün içerisin 10 km çapındaki bütün çiçeklere giderek, o çiçeklerin özü yani nektarı dediğimiz yapısını hortumlarını kullanarak emerler.

    emdikleri bu nektar arının midesinin tam üstünde bulunan proventrikül dediğimiz bal midesi veya mahsul midesine depolanır. burayı mideden önce gelen bir bölüm olarak düşünebiliriz buranın temel özelliği yiyeceklerin burada sindirilmeye başlamasıdır. bu bölüm yaklaşık 40 mg nektar alabilir, gözünüzde daha rahat canlanması için arının boş ağırlığının kabaca% 50'sini kadarı diyebiliriz.

    alınan nektar genellikle % 70 ila %80 su içerir, arı bu nektarı emerken hipofarengeal bezindeki tükrük enzimleri ve çeşitli sindirim proteinleri emdiği nektarın su içeriğini biraz yükselterek buradaki şekerleri parçalamaya başlar. toplayıcı arılar daha sonra kovana geri dönerler ve burada kusarak emdikleri nektar ve sindirim karışımını kovan arılarına aktarırlar .kovan arıları daha sonra aldıkları bu karışımı bal mideleri aracılığı ile yutup kusarlar aynı zamanda bu işlem bir alınan karışımın çalkalanmasına neden olur ki sindirim enzimleri alınan nektarın her yerine nüfuz ederek reaksiyonu hızlandırır. ayrıca ağıza gelen nektar karışımı arıların çeneleri arasında tekrar tekrar kabarcıklar oluşturur ki hacim başına geniş bir yüzey alanı oluşturması sağlanır ve nektar karışımının su oranı buharlaşma yoluyla azaltılır. bu arada arı sindirim enzimleri, sükrozu bir glikoz ve fruktoz karışımına hidrolize eder ve diğer nişastaları ve proteinleri parçalayarak asitliği artırır.

    kovan arıları bu işlemi 20 dakika kadar süreyle yaparlar ve kusma ve sindirim ile birlikte bir grup halinde çalışırlar, nektarı bir arıdan diğerine geçirirler. yani anlayacağınız olayı bir kusmuk partisine partisine çevirirler.daha sonra bu kusmuk bal peteği hücrelerine yerleştirilir ve hala yüksek su içeriği nedeniyle bozulmaya yatkın bir üründür. bu aşamada baldaki şekerlerin fermente olmasına beklenir iken petek yüzeyleri mühürsüz bırakılır. daha sonra birlikte çalışarak büyük miktarlarda vücut ısısı üreten kovan arıları, kovanın sıcaklığını yaklaşık 35 ° c gibi oldukça sabit bir sıcaklıkta tutarlar ve bu sayede petekteki bal içindeki suyun buharlaşmasını sağlarlar ve bir hava akımı oluşturarak kovan sıcaklığını sürekli olarak düzenlerler. süreç, kovan arılarının sürekli olarak kanatlarını çırparak kovan içindeki ısı ve hava sirkülasyonu sağlayarak baldaki suyu yaklaşık% 18'lik bir su içeriğine sahip şeker konsantrasyonuna çeviriler bu noktadan sonra fermantasyon durur ve balımız oluşmuş olur. arılar daha sonra hücreleri mühürlemek için balmumu ile kapatırlar ve balın bozulması önlenir.

    şimdiden afiyet olsun*.

  • çocuk abd vatandaşı. geçmiş olsun. daha da gelmez. biri yorum yazmış. "bir gün bir esnafla tartıştım ve camını kırdım. akşam memlekete gitmek için otogardayken göz altına alındım." diye. cam kıran adam otogarda yakalanır, adam öldüren güle oynaya ülkeyi terk eder. ölen öldüğüyle kalır.

  • büyük ihtimal japonya başbakanı da ne diyo la acaba bu diyodur içinden.
    adamlara yaptıkları projeyi anlatmış. adamdan aldığını adama satmış.

    adam da naapsın, müşteri herzaman haklıdır diyip he abime, he uzunuma demiştir.

  • açık söyleyeyim böyle hacı hoca tayfasıyla hiç işim olmaz, hiç de sevmem. lakin bu adamı kendi içinde tutarlı buldum. en azından inandığı şeye uygun davranıyor. birkaç hafta oruç tutup sonra yemediği nane kalmayan dallamalara yeğdir.

  • bakanlık kademesinde bir ortağı olduğu tahmin edilen, akp'nin kurucularından kocadağ ailesine ait bir markadır. konumlandığı mekanlara bakarak "nasıl burada yer almışlar" demenize neden olacak kadar güzel yerleri çevirmeleri buradan gelir.

    sütiş markasının da sahibi aynı aile. son zamanlardaki starbucks eylemlerinin bilinçli olarak bu aile tarafından kontrol edildiği iddia ediliyor.

    (bkz: https://twitter.com/…un_/status/1724472407597928488)

    edit: imla

  • bu flört denen evre çok modern gözükse de “nerede o eski aşklar” sözü tamamen bu flört zırvalığı yüzünden denen bir şeydir aslında. flört “birbirimizi tanıyoruz” adı altında tamamen bir modern zaman kaçamağı bakın. tamamen bir yedekleme manevrası. iki tarafa da zerre sorumluluk yüklemeyen bir korkaklık. “hesap soramam sevgilim değil ki, hesap mı vereceğim hemen gelin güvey oldum sanar” diye düşündürten bir dengesizlik fırsatı. ortada flört varsa aşk yoktur. flört isteyende aşk yoktur. flört olayını taze ve tatlı bir başlangıç evresi diye yutturdular bize. birini “gerçekten” isteyen biri flört edemez. o kişinin hayatına girer ve o kişiyi hayatına alır. kafası karışık değildir. isteği maximum seviyededir. prosedür yoktur. flörtmüş. sonra “ah nerede o eski aşklar sudenaz :(“

    sudenaz kızım sen aptal mısın? konuşsana. cevabını ver bunlara sesin çıksın biraz. ismin çok iğrenç ama bu da senin suçun değil.

    eskiden insanların birbirini beğenince, birbirlerine yönelince, direkt birbirlerine karşı sorumlu olduklarını bilir ona göre davranırmış. denek fare gibi karşındaki tanıma amaçlı flört etmek, tamamen bir kaçamak, tamamen bir korkaklık. sorumluluktan kaçma. ya üzülürsem özgüvensizliği, sonra nasıl ayrılacağım sıkıntısı. öbür konuştuğum flörtüm daha güzel sanki ya yedeklemesi. dur biraz daha bakayım doyumsuzluğu. ne istediğini bilememe. yani sevmeme. sevmeyi istememe. “ben bir bakayım bu istediğim gibi biriyse o zaman severim bunu ben” diye bir şey yok. seversen sevmişsindir, istediysen istemişsindir. tutar elinden yürürsün. hey gidi bre. (güldüm)

    beni flört edenlere sesleniyorum:

    denek sensin fare de sana .....