hesabın var mı? giriş yap

  • en sevdiğim kutu oyunudur, hastasıyım. bu vesileyle brass'a yeni başlayacaklar için bir şeyler yazmak istedim çünkü oyun başlarda göz korkutucu olabiliyor ve ilk birkaç oyunda yapılan acemi hataları insanı oyundan soğutabiliyor. işte yabancı board game sitelerinden çevirdiğim ve kendimce eklemeler yaptığım bir yazı, buyrun...

    brass: birmingham, selefi brass: lancashire'a göre daha az cezalandırıcı. daha fazla endüstri ve daha geniş seçenek yelpazesi sayesinde, erkenden takılıp kalmanız veya ölümcül bir hata yapmanız pek olası değil. ancak bu daha yumuşak yaklaşım aynı zamanda neyi yanlış yaptığımızı bilmemizi de zorlaştırıyor.

    çok fazla kömür madeni inşa etmek, daha düşük seviyeli sanayileri develop etmemek ve birayı önemsememek yeni başlayanların en sık yaptığı hatalardan bazıları. bunların neden yaygın olarak yapılan yanlış adımlar olduğunu ve bunlardan nasıl kaçınılabileceğini açıklıyorum.

    çok fazla kömür

    belki kaynak kübü yerleştirmenin çekiciliğinden veya anlaşılması kolay olmasından kaynaklanıyor olabilir, ancak yeni başlayanlar çok fazla kömür madeni inşa ediyor. kömür, erkenden alınan borçların telafisinde faydalı olabilecek güçlü bir gelir artışı (income) sağlıyor, evet ancak puan getirisi az ve dominant strateji olarak ona güvenemezsiniz.

    kömür en fazla bir destek endüstrisi olarak mantıklı... ucuz, demiryolu çapında (rail era) demiryolu döşemek için gerekli ve pamuk fabrikalarının maliyetini düşürmenin iyi bir yolu, kabul... ama haritaya kömür madeni inşa edince onu diğer oyuncuların kullanımına da sunacağınızı unutmayın. bu hareket, onların sizin kömürlerinizi kullanarak kendi endüstrilerini daha rahat kurması ihtimalini yükseltiyor; bu da onlara sizin madeninizden daha fazla puan kazandıracaktır.

    yeni başlayanlar, demiryolu çağında diğer oyunculara kömür sağlama konusunda da dikkatli olmalı. kömür madeni pullarının ters çevrilmesinden elde edilen ekstra gelir çoğunlukla önemsiz, ucuz kömür ise ray döşemek için kritik öneme sahip. başkalarının demiryolu baronu olmak için ihtiyaç duyduğu kömürü sağlama tuzağına düşmeyin. ikinci çağda kömür inşa etmenin temel faydası, kömür marketinin boş olması halinde nakitteki büyük artıştır. (çünkü kurduğunuz kömür madeni, markete bağlıysa kurar kurmaz satmak zorundasınız, biliyorsunuz.)

    son olarak, ilk madeninizi redditch'e kurmayın. bu şehir aslında birmingham'a kanalla bağlı değil, yani kanal çağında biri buraya kanal yolu kurarak ulaşamaz. her iki tarafta da şehir yerine bir market var, dolayısıyla kimsenin sizin kömürünüzü harcaması pek mümkün değil. oyunun ilk döneminde şehir başına yalnızca bir endüstri inşa edebileceğinizi, dolayısıyla redditch'e hem kömür madeni hem de demir fabrikasını inşa edemeyeceğinizi unutmayın.

    bira yeterli değil

    oyuna yeni başlayanlar biraya olması gerektiği kadar değer verme eğiliminde değiller. bira fabrikaları oyundaki en önemli endüstrilerden biri. satabilmek için bira isteyen fabrika pullarını (pamuk, manifatura ve çömlek) çevirmek ve tek bir hareketle iki demiryolu inşa etmek için gerekli bir endüstri tipi. bu yeterli değilse bile kendi başlarına son derece verimliler yine de.

    maliyetlerini ve değerlerini diğer endüstrilerle karşılaştırın: neredeyse aynı puanı veriyorlar ancak çok daha ucuzlar, kömür yerine demir gerektirirler (yani demire yolla bağlı olmak zorunda değilsiniz) ve ters çevrilmesi için bir satış işlemi gerektirmiyorlar. bunları kullanmak için bira fabrikalarınıza bağlı olmanıza bile gerek yok... biranızı uçurabiliyorsunuz neticede!

    rakiplerinizden mümkün olduğunca çok bira almaya çalışın. evet, onlara yardım ediyorsunuz ama siz almazsanız başkası alacak. oyun boyunca sınırlı miktarda bira var ve her zaman daha fazlasını kullanabilirsiniz. benzer şekilde, bira fıçısı kullanabilecek gibiyseniz eğer, o zaman kendi bira fabrikalarınızı kurmaya mutlaka çalışın.

    yine de diğer sektörlere yatırım yapmayı unutmamak lazım tabi. tüm oyuncular pastadan payına düşeni aldığında, tek başına bira konusunda üstünlük sağlamak zor olacaktır. ve iyi demiryolu bağlantıları kuruduğunda, pamuk fabrikaları, manifaturalar ve çömlekler, biranızı tüketmenin en iyi yolu olacak. unutmayın, tüccar pulu kullanırsanız bu pulların verdiği bedava biralar, size bonus veriyor. fırsatı boşa harcamayın.

    development (geliştirme)

    development, brass'ta en az önemsenen eylemdir. özellikle oyunun ne kadar aksiyon dolu olduğu göz önüne alındığında, düşük dereceli endüstrileri kaldırmanın neden faydalı olacağı hemen belli değil. oyunun çeşitli noktalarında endüstrileri develop etmenin özellikle önemli iki nedeni olduğuna inanıyorum.

    birincisi develop, kanal çağında daha üst seviye fabrikaları kurmanıza olanak sağlıyor. demiryolu çağında çömlek harici 1. seviye fabrikaları kuramayacağınız için onlardan erkenden kurtulmak, 2. seviye veya daha yüksek bir fabrikaların iki kat puan vermesini sağlar. çünkü 2. ve daha üst seviye bir fabrikanın puanını hem kanal çağında hem de demiryolu çağında alırsınız. her pamuk veya bira fabrikasından duble puan almak güçlü bir aksiyon ve aynı zamanda onların yüksek bağlantı değerlerinden bir kez daha yararlanmış olacaksınız...

    develop'un ikinci nedeni, daha yüksek seviyeli endüstrilerin eylem başına daha verimli olmasıdır. diğer oyunların aksine, brass'taki ana sınırlama para ya da kartlar değil, tüm planlarımızı gerçekleştirmek için yeterli zamana sahip olmak. maliyetteki artış gözle görülür olsa da, uzun vadeli verimlilik masrafa değer.

    develop'un dezavantajı ise demir tüketmek. diğer oyunculara iyi bir çelik fabrikası inşa etme ve öne çıkma fırsatını vermemek zor. yine de endüstrileri erkenden geliştirmezseniz pişman olacaksınız: demiryolu çağında belirli endüstrilerin inşa edilememesi kısıtlayıcı olabiliyor, onları geç vakitte develop etmeye uğraşmak size zaman kaybettirecektir...

    demiryolları

    bir demiryolu bağlantısının değeri nadiren 4 puanın altındadır ve çoğu zaman 8 puana kadar çıkabilir. double railroad (çift demiryolu) hareketi yaparsak genellikle, oyuncu sıralamasında bir sonraki tur geri düşsek veya kredi almak zorunda kalsak bile, çılgın miktarda verimlilik elde ederiz. uttoxetter, worcester ve birmingham özellikle güçlü noktalar. demiryollarının gücünün, çok daha düşük puan aralığına sahip olan kanalları kapsamadığını unutmayın.

    brass lancashire'da double railroad hareketi biraz fazla güçlüydü. hatta o oyunda yapabileceğiniz en güçlü hamleydi ve hala b. birmingham'daki en iyi hamlelerden de biri. biranın ek maliyeti bile bu verimliliğin gücünü azaltmıyor pek...

    pastadan bir parça almaktan korkmayın. haritadan bira alın veya kendinizinkini yerleştirin ve duble yol yapın. daha sonra eğer yapabiliyorsanız bir sonraki turda bunu tekrar yapın. tahtanın kilit alanlarına erişim sağlamak önemlidir, eninde sonunda iyi bağlantılar kaybolacak ve oyuncuların dikkatlerini sektörlere çevirmeleri gerekecek. tabii bunu yaparken boş kalma ihtimali yüksek şehirlerin etrafın yapmayın, yoksa bağlantı puanı alamazsınız.

    demiryolları inşa etmek o kadar önemli ki bu kadar sık kazanmamın ana sebebinin bu olduğuna inanıyorum. kanallara ve ilk endüstrilere rastlasanız bile, sıcak bir noktada yalnız kalmak veya diğer oyuncuların birasından yararlanmak kazanmak için yeterli olabilir. diğer oyuncularla rekabet etmeye çalışın ve maliyetleri abartı artana kadar raylar inşa etmeye devam edin.

    kaynak

    edit: bazı düzeltmeler

  • bugün benim için özel bir gün.

    üniversite yıllarından tanıdığım biri ile çok uzaklardan görüşme fırsatım oldu. çocuk 20'li yaşlarının başlarında.

    "cf" oldum, "cf'yim" tarzı bir şey dedi. dikkat bile etmedim. sonra baktım google'dan, cystic fiberosis(sp) diye bir şeymiş.

    "akciğer nakli yaptılar bana" dedi. "geçen sene tam bugün saat 15:xx'te".

    bir an şaşırdım, fotoğraflarını gördüm. çocuğun göğsünün altından boydan boya kesmişler. ameliyattan ~bir hafta sonra hastanede her tarafına borular bağlı iken çekilmiş fotoğrafları vardı. gülüyordu.

    sormadım bile neden "bir yılı kutluyorsun" diye. dinledim sadece. ve sonra baktım google'a...

    akciğer nakillerinden sonra 1 sene yaşama oranı %80, 5 sene yaşama oranı ise %25'lerde imiş.

    çocuk nasıl derseniz, içi içine sığmıyor. nasıl tutunuyor hayata, nasıl değer veriyor her geçen saniyesine. ilk işini de kapmış, nasıl mutlu....allah değil 30'unu, 90'ını, 100'ünü göstersin diye dua ettim...

    ve düşündüm, ulan iki gün öncesine kadar ufak ufak sorunlar yüzünden kendimi dünyalar şanssızı ilan eden ben değil miydim?

    şehir fırsatını kaçırdı diye bütün gün ağlayan iş arkadaşım değil miydi?

    şu an sol frame'de dikkat çeken başlıklardan biri sevgiliden ayrıldıktan sonraki ilk gece değil mi?

    bazı şeyler beynimin içimde dolanıp durdu. hayatı sorguladım, hepimizin elinde olan ve dönüp bakmaya bile tenezzül etmediğimiz rutin "şanslar", "fırsatlar" o çocukta olsaydı neler yapardı diye sordum kendime.

    utandım.

    siz siz olun, kıymetini bilin sahip olduklarınızın. aşk acısıymış, şuymuş buymuş...değmez. insan böyle anlarda anlıyor işte.

    ders dolu bir gün geçirdim.

  • sağcı olmak için cahil olmak yeterlidir.

    solculuk için ise hem okumuş hem de cahil olmak gerekir.

  • --- spoiler ---

    -aşı yan etkisi olarak 'miyokardit tanısı konulan insanların yarısı' 5 yıl içinde, %75'i 10 yıl içinde ölecek.
    --- spoiler ---

    aşıdan sonra miyokardit gecirenlerden biri de benim.

    bakın arkadaşlar, ben bunu takmam ama bunu okuyup üzülecek ve gidip hayatını karartacak bir sürü insan var.

    böyle kanıtsız anlamsız şeyleri paylaşarak insanları üzüyorsunuz ve iyi bir şey yapmıyorsunuz haberiniz olsun.

    3 5 fav için attığınız su adımlara ben hem kendim hem de diğer insanlar için hakkımı helal etmiyorum.

  • yavrum z kuşağı zaten konuşarak iletişim kurmayı becerebilen bir kuşak değil ki. muhatabının yaşıyla alakası yok olayın.

    baştan sona anlamlı, özne-yüklem uyumu olan ve an az 10 kelime içeren bir cümleyi tek seferde kurabilen z kuşağı mensubu sayısı toplam 15 falandır.
    yormayın kendinizi böyle şeylerle kuzum.

    haydi tiktok'a, youtube'a falan devam edin siz.

    not: yspor

  • çekilmiş en iyi spor temalı filmlerin başında geliyor, ekşi'de hakkında bu kadar az yazılması garip.

    bu tarz filmlere kıyasla az klişeli, bol güzellikli bir film, gerçek ve çarpıcı bir hikaye oluşuyla da fark yaratıyor. aslında siyah-beyaz ayrımını spor üzerinden anlatan çok yapım var -remember the titans'la bayağı benzer yanı var örneğin-

    ancak glory road'u farklı kılan yanı, belki de basketbol oyununun seyrini değiştiren gerçek bir olayı çok başarılı şekilde anlatıyor oluşu.

    not: jeneriklerde pat riley dahil olmak üzere, maçta yer almış isimlerle yapılan röportajlar var, kaçırmayın.

  • başbakanın son söylemi.

    2002 kasım'ından başlarsak 11 yıl 3 aydır iktidarda olan bir parti 3740 gün, yani 89760 saat, yani 5 milyon 385 bin 600 dakika, yani 323 milyon 136 bin saniye geçirmiş demektir.

    3.5 milyar fidan dikildiyse, 7/24 çalışılsa saniyede yaklaşık 11 fidan dikiliyor demektir.

    helal be oylar akp'ye.

    hatta helal be oylar akp'ye yazarken bile 40-50 fidan dikildi. vay vay vay.

  • uzucu bir hadisedir.... hele ki ben bilmem esim bilir adli programda topuklu ayakkabi giyen kocasinin pesinden kosarken gorurseniz aci verir ,ama uzulmeyin bir sonraki yarismada 30 adet biber yerken cektigi aci sizin acinizi hafifletebilir ....

  • bu adam sahte rapor alarak askere gitmeyen adam değil mi yaw:)))) bu sebepten dolayı da 4 ay hapis cezası almış bir utanmaz, kendince muhalefet saflarında konumlanmış insanları vatan hainliği ile suçluyor. utanmaz, ahlâksız, onursuz sefil.