hesabın var mı? giriş yap

  • 19. yuzyilda dunya ekonomisi makinalarin da yardimiyla insan emeginin efektif sekilde kullanilmasi ile buyume yolunu secmisti. bu fabrikalarin kurulacgi anlamina geliyordu. fakat bu tercih insanligin iki kez cihan harbi etmesine sebep olacakti. insan emegi hammadde kaynaklari olmadan cok da fazla bir ise yaramiyordu. savaslar daha cok bu yuzden cikmisti. ikinci dunya savasindan sonra hegemonik guc haline gelen amerika birlesik devletleri olmustu ve nisbeten de dunya’ya bir dirlik getirmisti. fakat ikinci dunya savasinin tek muzaffer tarafi abd degildi, sovyetler de bu savasi kazanmisti o da hegemonya hayalleri kuruyordu dogal olarak. bu yuzden abd ve rusya arasinda bir yeni savas baslamisti fakat bu savas daha farkli bir savasti, bu savas bilim ve teknolojinin savasiydi. artik bilim ve teknolojinin cagi baslamisti. ay’a gidildi. ay’a gitmeden once insanlik, ikinci dunya savasi sonuna dogru kesfettigi bilgisayari artik programlayabilir hale gelmisti cunku. simdi ise yeni bir donusumun esigindeyiz. bilgisayarlar degismek uzere. konvansiyonel bilgisayalarin binlerce yil calisarak sonuca varabilecekleri problemleri saniyeler icersinde cozebilecek olan yeni bilgisayarlardan bahsediyoruz artik. kuantum bilgisayarlar. gunumuzunde en cok ihtiyac duydugumuz optimizasyon ve sifreleme islemleri konvansiyonel bilgisayarlar icin cozmesi zor problemler olarak karsimiza cikiyor fakat kuantum bilgisayarlar icin bu problemler sadece bir kac saniyelik bir is.

    bu genel dergi makalesi tarzindaki giris paragrafini da yazdigimiza gore artik asil soylemek istediklerimi soyleyebilirim. bu kuantum bilgisayarlar cok uzun suredir aslinda insanligin tabaginda olan bir yemek. fakat ozellikle gectigimiz yil ciddi kipirdanislar basladi bu konu uzerinde. yine ne yazik ki bizim kendi medyamizda bu konular hakkinda pek haber yapilmiyor. ben gazeteci degilim, benim bu konulari arastirma motivasyonum bambaska fakat bunlari paylasmayi seviyorum.

    kuantum bilgisayarlarina daha dogrusu kuantum hesaplama -quantum computing/computation- islerine buyuk finans kuruluslarindan ciddi yatirim gelmeye basladi. 2019 yilinda google’in yaptigi bir kuantum ustunluk deneyinde -quantum superiority- ortaya cikan sonuclar nature dergisinde basildi (makale harika bu arada). kaynaklari yazinin sonunda verecegim. google bu deney sonucunda konvansiyonel bilgisayarlarin 10 bin yilda cozecegi bir problem quantum bilgisayar kullanarak 200 saniyede cozmeyi basardi. bu da tabii ki direkt olarak bazi cevrelerin dikkatini cekti. dusunebiliyor musunuz? makinalarin emeklerini bugun para haline getirmis olan insanlik bitcoin’in bir tanesini 30-40 bin amerikan dolarindan degis tokus ediyor ve bu coin konvansiyonel bilgisyarlar tarafindan uretiliyor. bunu kuantum bilgisayari belki degerini dusurecek bir nitelikte bir gucte geliyor fakat konvansiyonel bilgisayarin 10 bin yillik calismasinin sonucunu 200 saniyede almak demek cok daha fazla dogru -fidelity- ve hizli -speed-up- uretim demek. kisacasi bunu soyle dusunmek gerekiyor bir isci bir gunde urettigi degeri bir sekilde 1 saniyede urettigini dusunun. eger klasik ekonomik kurallarinda uretilen deger emek ve sermayeyinin birlesiminden kaynaklaniyorsa ve bu uretilen deger uzerindeki paylari bunun %40-%60’ı gibiyse, asagi yukari 20 bin kat daha hizli uretim yapabilecek olan isciler artik 20*0.4 8, dunya ekonomisini 8 bin kat buyutme gucune erismis olacaklardi. ıste quantum bilgisayarlarin degistirecegi dunya boyle bir dunya olacak ve bu dunyanin icerisinde yer alamamis insanlar ile yer alabilmis insanlar arasindaki fark cok daha fazla acilacak.

    birkac da fotograf vermek iyi olacak burada, bu fotograflarin referansi da asagida olacak. bu google'in sycamore adli makinasinin fotograflari.

    kuantum bilgisyar
    kunatum islemci

    burada dikkat ederseniz quantum bilgisayarlar hakkinda teknik bilgi vermiyorum cok fazla. cunku bu bilgilere arastirma ile herkes kavusabilir. burada benim yapmak istedigim sey ise bu teknoloji icerisindeki kritik alanlarin bizim hayatlarimizda neler degistirecegi kismi oluyor. bunu bir komplo teorisyeni gibi “yeni insanlik kuruluyor, dijital cag basladi, yeni efendilerimiz geliyor” gibi degil, bu isten nasil faydalanabiliriz siradan insanlar olarak bunlarin pesinden gitme odakli bir sunus yapmak istiyorum.

    bu kuantum bilgisayarlarin temel olarak konvansiyonel bilgisayarlardan iki farkli calisma prensibi var. daha dogrusu, konvansiyonel bilgisayarlarda olmayan kuantum bilgisayarlarda olan iki tane fiziksel fenomen var. bunlarin ilki superposition denen bir sey otekisi de entanglement denen bir sey. bu iki fenomen sistemin quantum state denen kuantum duzeyinde ya da durumunda, halinde calismasini sagliyor. disaridan herhangi bir bozucu geldiginde ki bu kuantum islemciler gercekten cok nazlilar hemen classic state denen bizim alisik oldugumu duruma geciyor. e peki nedir bu kuantum islemcileri rahatsiz eden sey? birincisi ve belki de en onemlilerinden biri bu islemciler derin uzaydan daha soguk ortamlarda calismak istiyorlar ve ortamin sicakliginin degismesi hemen onlari kuantum halden klasik hale sokuyor. derin uzay bu arada 2.7 derece kelvin civarinda. denilenlere gore kuantum cipler yani islemcileri olusturan komponentler bu sicakligin 250 kat daha soguk oldugu yerleri seviyorlarmis. bu iste kabaca, 2.5 desek, 0.011 derece kelvin sicaklikta olmaktan hoslandiklarini soyleyebiliriz. bir ikinci husus da bu konuda gozlem konusu. biliyorsunuz bu sistemler temelde schrodinger’in kedisi ile anlatmaya calistigi gozlemci oldugu zaman farkli davraniyorlar. yalniz bu durum soyunan arkadasiniza “hadi tamam bakmiyorum” demeniz gibi degil, orada o tur bir islemin olduguna dair olculebilir bir bilgi sizmasinda dahi sistem “beni tadilar, siz kacin” diyor. kisacasi sistemlerden bir foton bile kacmamali. yoksa orada kuantum halined bir isler dondugu hakkinda bilgi sizmis oluyor dis dunya’ya ve bunu sevmiyor bu islemciler. bu probleme de decoherence deniyor ve makina birden lumsuz bir kablo yiginina donusuyor. bu sadece sicaklik degil manyetik flux gibi ya da radyo dalgalari filan gibi yani dis dunyada ne varsa gurultu kaynagi her sey bu makinanin keyfini kacirmaya meyyal. ıste bu konularda mesela ciddi arastirma – gelistirme isler oldugunu soylemek pek mumkun. kabaca superpozisyon soguk ortam entanglement da gozlemcisizlik istiyor. bu kadar kesin ve basit degil ama kabaca boyle dusunmek beyindeki yuku azaltacaktir.

    “finans kuruluslari yatirim yapiyor dedin ama kim bunlar bir soyle de gorelim.” diyecekler icin, goldman sachs var en buyuk yatirimcilardan, daha sonra bana gore dunya’nin en iyi finans kurulusu olan fed’den daha cok saygi duydugum jp morgan var. citi group yine bu listede. bir de wells fargo ibm q programina dahil olmus. kim bu wells fargo diye baktim bir de ne goreyim, wells fargo berkshire hathaway’in bir sirketiymis. peki berkshire hathaway kimin? en buyuk ortagi warren buffet. sadece abd tarafinda degil avrupa’da bbva da bu isin icinde. kisacasi finanscilar bu isin pesindeler. bu olaylarin kisa zaman icerisinde finans piyasalarini ve borsalari oldukca etkileyecege benziyor. bu etkilesim kotu sekilde olmayacak belli ki. peki bu finanscilarin ne isi var kuantum bilgisayarla? neden boyle bir teknoloji insanligin faydasina kullanilmiyor da hemen borsa morsa islerinde kullaniliyor? burasi tuyleri diken diken eden bir nokta dikkatinizi istirham edecegim: bundan 100 yil once tercih ettigimiz, 30 sene once de kesin sekilde karar verdigimiz su an icinde oldugumuz ekonomik sistem buna kapitalist sistem diyin ya da neoliberal donem vs hic farketmez, ekonomik krizler ureten bir sistem. bunu da cogu kisi super bir cikarimmis gibi ilgi karsiliginda satmakta. peki neden ekonomik kriz uretiyor bu sistem? tek bir cevabi var portfolio optimizasyonu hatasiz yapilamadigi icin. yani yatirim yapilacak para kusursuz zamanlama ile, kusursuz miktarda, kusursuz islemler gerecklestirilmiyor. sistem icerisinde daima reziduel bir iz birakiyor bu hatalar. mesela jp morgan altin alacak 1 milyar dolar yerine 1.1 milyar dolar aliyor bunu da yarim saat erken yapiyor. bu yuzden sistemde bir calkalanma oluyor. bunu da soyle hayal etmeniz mumkun. akrobatik dalis var ya su sicratmadan suya girenin kazandigi hani oncesinde takla makla atiyorlar akrobatlar, iste boyle olmali islemler. su an kotu degil yapila islemler fakat eldeki makinalar ile ancak bu kadar. kuantum makinalar bu isleri artik cok daha hassas yapabilecek. daha dogrusu daha karmasik problemleri uretebiliyor ama cozemiyoruz artik bunlari cozebilecek bu bilgisayarlar. ıste bu yuzden ilk kullanim alani da finansta oluyor. artik dunya’da ekonomik kriz yasamak istermiyor insanlik.

    kuantum bilgisayarlar bu isleri yapmakta cok mahirler. dahasi, bu tur problemleri cozmekte muktedirler. yani optimizasyon problemlerini. optimizasyon problemleri nedir dersek cok kabaca su sekilde bir cevap vermek mumkun: isin icinde cok degisken oldugu ve optimizasyon fonksiyonu denen bu da aslinda icine iyice girdikce utility function yani fayda fonksiyonuna gelen bir fonksiyonu maksimuze etmeye calisan cabadir. gercek bir ornek verelim; diyelim ki sizin bir bakkaliniz var bakkalda bin tane urun satiyorsunuz. fakat o urunlerden bir tanesi en yuksek kar oranina sahip. e peki neden binlerce urun satiyorsunuz? sadece o en yuksek karli urunu satin? ıste oyle olmuyor. optimizasyon boyle bir seydir. daha dusuk kar getiren urunu satmak sizin aslinda karinizi maksimize eder. karma bir urun havuzu olusmasi daha iyidir. bunu bakkallar boyle hissikablelvuku ile yaparken bilgisayarlar gercekten hesaplayarak yapar. dusunsenize binlerce urun var, onlarin ne zaman tedarik ne kadar tedarik edilecegi var. isin icinde binlerce degisken binlerce kez degisince ortaya milyonlarca problem cikiyor ve biliyoruz ki bugun konvansiyonel bilgisayarlarin en hizlilarinin islemcileri saniyede 5 milyar filan islem yapiyor. bunlari da birbirine parallel baglayinca ip gibi oyle toplanmiyorlar ama olsun yine de bir artis oluyor islem hizinda allocation filan yapila yapila bu sanki seri bagli gibi oluyor biraz da iste manipulasyon filan deken 1000 islemcili 10 bin izlekli bir superbilgisayar saniyede 10 trilyon islem yapabilir hale geliyor. yani saniyede 1 tb harddisk dolduracak daha uretiyor ya da bu islemi kaldirabiliyor. fakat 100 trilyon tb olunca iste 3 milyon yildan fazla suruyor. ınanmayan 100 trilyon saniye kac yil yapiyor hesaplasin. ıste o yuzden kuantumlu isler boyle cok kucukler dunyasi 10 uzeri eksi 30 gibi mesela, ote taraftan da astronomic rakam deriz yah ani onlar da iste boyle 10 uzeri 30 filan gibi sayilar. ornek verelim dunya ile a341zkq74w adli gezegen arasindaki message 10^356 milimetre olsun. bu da iste 10^350 km yapiyor. cok kucukler ve cok buyukler dunyasi boyledir iste. cok farkli bir dunya. mesela bizim insanlik olarak bildigimiz en kucuk ya da en kisa sey bir planck uzunlugu 1.616x10^-35 metre. hepimizin ortaokuldan bildigi avagadro sayisi vardir, 6.023 x 10^23 bir de 10^-26 li bir sey vardi hatilamiyorum. neyse bu gibi problemleri cozmek icin cok uygun iste kuantum bilgisayarlar. ee bir tek optimizasyon mu? yani hayir ama hayatimizin cok buyuk bir kismi optimizasyondur bu arada.

    bir diger unsur da kriptografi alanida yani encryption filan isleri. buradaki sorun ne? buradaki sorun da su boyle 500 basamakli bir sayinin asal carpanlarina ayiramiyor yine konvansiyonel bilgisayarlar. kuantum bilgisayarlar bu konuda cok iyi. yani muhtemelen bu blockchain islerini filan hallac pamugu gibi atabilit bu kuantum islemciler.

    bir baska sey de random number generator. bilgisayarlar random number uretemiyorlar aslinda. yani boyle bir yetenekleri yok. kafadan bir sayi atmak yani. cunku klasik bilgisayar hep bir programlama ile bir is halleder. ona soylemeden bir sey yapamaz. o yuzden “hadi bir sayi soyle” deyince de bir sey yapamiyor. ha peki bu bankacilik islemlerinde filan uretilen tek kullanimli sifreler random number generation degil mi? evet oyle fakat bunlar da bir tur data setine dayali sekilde calisiyorlar. mesela, dunya’nin en iyi random number generatorlari dunyadaki son 100 yilin deprem istatistiklerini aliyor, bunu da amerika’daki tarim disi istihdam verileriyle carpip boluyor boyle sacma sapan bir veri seti elde ederek algoritmalarini train ettiriyorlar ve ortaya bu calisma sonucunda random number urebileten bir algoritma cikiyor.

    buradan biraz da artificial intelligence hakkinda konusmak sart oluyor. biliyoruz ki gunumuzdeki ai algoritmalari yine konvansiyonel bilgisayarlar ile calistiriliyorlar. yani algoritmalar klasik hesaplama (classic computation) metotlari ile train ediliyorlar. manava gittiniz ve 1 kilo domates aldiniz. sonra reyona bakmaya devam ediyorsunuz. manav da size soyle dedigini dusunun “2 kilo daha domastes almak ister misin?” bu soruyu duydugunuzda yuzunuz eksiyecektir. “mal mi bu?” filan diye dusuneceksinizdir ya da "cherry domates de vereyim mi" filan gibi bir sey dedigini dusunun. "tamam lan aldik iste domates" dersiniz, bunu telaffuz etmeseniz bile en azindan icinizden dersiniz yani. bir de soyle bir senaryo dusunun. amazon’dan diyelim kendinize bit bot aldiniz caterpillar marka. sonra amazon size neredeyse tamamen ayni olan “timberland bot” reklami gonderiyor. buna sasiriyor musunuz? hayir. cunku yapay zeka henuz gerizekali. fakat bu kuantum bilgisayarlar eline gectigi zaman leb demeden leblebiyi anlayip, bot alan insane belki kofte siparisi yapamak ister misin diye soracak. “oha ne alaka lan” derken, kendinizi alisverisinizi bitirmis muzaffer bir musteri olarak simdi yemek yiyebilirim artik diye dusunurken buldugunuzda kaniniz donabilir. fakat bana henuz aldigim kitabin “bunu alanlar bunu da aldi” diye ayni kitabin hardcover olanini ya da bir onceki baskisini oneriyorsa bu yapay zeka algoritmasinin probleminden daha cok o algoritmayi calistiran bilgisayarin hantalligindan oldugunu da unutmamak lazim. kuantum bilgisayarlar burada da bize yeni oyunlar yapacaklar gibi gorunuyor sanki.

    kuantum bilgisayarla zengin nasil oluruz sen bize onu anlat diyenler varsa kanalimi abone olup katil butonuna tiklayip bana her ay para odemelerini istiyorum ve beni twitterdan takip etmelerini oneriyorum ahahaha.

    dalga gecmeyi bir kenara birakip, bir uyarida bulunmak istiyorum; turkiye’deki bilgisayar muhendislerinin ya da yazilimcilarin %90’ı hayatinda hic superbilgisayarda bir job run etmeden mezun olan ogrenciler. dolayisiyla da profesyonel is hayatlarinda bu tur isler degil daha cok amelelik kodlari yazarak mesleklerini ifa ediyorlar. bunu kucumsemek icin soylemiyorum, yanlis anlasilmak pahasina cok acik konusuyorum sadece insanlarin tepkilerini cekme riskini alarak. turkiye bu konularda gelismemis bir ulke oldugundan muhendislerimiz cagi yakaladigini dusunuyor olabilir cogu yazilimci arkadasimiz fakat yola 5 saat gec cikmis bir otobusun on koltugunda oturmak size kesinlikle gideceginiz yere vaktinde goturmeyecek. o yuzden turkiye’de hangi kurumsal sirkette calisiyorsainz calisin, hangi maaslari alirsaniz alin, turkiye’deki bilisim, telekomunikasyon, bankacilik, fintech, ne ise artik hangi isle ugrasiyorsaniz bunlarin hepsi abd’nin gercekten en az 10 yil gerisinde. bu donemde 10 yilde olmak demek aslinda 1500’lu yillarda 100 yil geride olmak gibi bir sey. turkiye'de bu konularda en ileri sirketlerden biri olan turkcell sirket olarak buyuk olabilir, karlilik acisindan buyuk olabilir fakat urettigi teknolojilerin hicbiri yeni degil. turkcell bip 10 yil oncesinin, zaten hizmetini verdigi internet 20 yil oncesinin teknolojisi. sunduklari diger servisler dunyadaki emsalleriyle kiyas kabul etmiyor. turkiye'ye 5g teknolojisi neden tamamen yerli bir teknoloji olsun diye ugrasilmadi bu gectigimiz 20 sene icinde. ya da su an 8g icin calisma yapiyor mu bu sirketler? faturadan telsiz kullanim ucreti almak pesinde olan bir sirketten bunlari beklemek de bizim ayibimiz olsun.

    baska bir konuda felsefi derinlik meselsi, orneign, telekomunikasyon ne demek onu ozumsememis insanlar bu islerin kodunu yazamazlar arkadaslar. ne yazik ki yazamazlar cunku sorun ne onu bilmiyoruz. buradaki sorun tele uzak demek, komunikasyon da iletisim demek, temelde uzaktan iletisim saglamaktir yani bunu anladiigimiz zaman kafamizda bir alan acilacak. bu her is icin boyle burada ozellikle telekomunikasyon alaninda calisanlara laf carpmiyorum kesinlikle oyle bir amacim yok. o yuzden bankacilik icin de ayni ornegi vermek mumkun. portfolio optimisation denen seyin temelinde optimizasyon var. bu da optimus latince kokunden gelmis en iyi anlamina gelen -ize ile de -lestirme anlamiyla en iyilestirme gibi bir anlam ile cikiyor karsimiza. basit gorunebilir ama biz turkler bu basit seyleri atladigimiz icin konu icerisinde derinlere indigimizde baglamdan kopuyoruz cunku ne yaptigimizi bilmiyoruz. bu da surdurulebilir ilerlemeyi getirmiyor iste. o yuzden ben ozellikle bilisim telekom, fintech vs gibi alanlarda calisan arkadaslara sunlari oneriyorum nacizane. kuantum algoritmalari uzerinde kendinizi gelistirin. bunlar nedir nasil calisiyor ogrenin. ozellikle gecen gun de bahsetmistim, combinatorics, combinatorial operasyonlar tarafinda kendinizi gelistirin. kuantum bilgisayarlarin ciktilari deterministic degil tamamen probabilistic o yuzden cok iyi discrete mathematics bilmek gerekiyor. onceden de dedigim gibi bizdeki cogu ogrenci hayatinda superbilgisayar dahi gormeden bu isi yapiyor. emin olun musteri listesi icinde sorgu yapmak ya da finansal ensturmanlardan olusan bir tabloda pivot tablosu yaratmak gibi basit isler gunumuzun problemleri degil bundan 20 sene oncesinin problemleriydi fakat bu isleri yaparak para kazandiginizi gorun. kapital sahibi alir bir kuantum bilgisayar koskoca bir departmanda 20 yazilim muhendisinin yaptigi isi bir designer bir de coder ile bitirir isini, siz de islevsiz kalirsiniz. eski bir arkadasim odtu teknokentte yazilim sirketinin ortagiydi. bunlar dogalgaz abonelik programi yazmislar musterileri kontrol ediyorlar. su adreste bu oturuyor, vanasindan su kadar gaz gecti filan. belediyeler icin calisiyorladi. butun is bu. bir tane liste var. o kolonu al otekiyle kiyasla, carp bol, sorgu yap, musteri ekle musteri cikar. “ya kolay mi saniyorsun sen bu isleri” hayir degil belki ama siradan yani. 200 kiloyu kaldirmak da zor ama kaldirinca da pek bi rise yaramiyor. burada kimsenin yaptigi isi kucumsemiyorum, amacim gelecegin nerede oldugundan haber vermek ve farkindalik uyandirmak. bana burada birkac kisinin hayatina dokunmus olabilmek yeter. zaten fazlasi da mukun degil esyanin tabiati geregi.

    limana yeni bir gemi geliyor ve bu gemi yeni yerlere goturecek bazi insanlari. o yuzden yavas yavas bulundugumuz yerden “gitsek mi acaba ya” diye dusunmenin vaktidir. bu is icin hazirliklar yapmak icin cok guzel zamanlar. korkmayin, eger warren buffet bu ise para yatiyorsa bu isten zararli cikmasinin imkani yok.

    referanslar:
    https://en.wikipedia.org/wiki/quantum_computing
    https://en.wikipedia.org/…–turing_thesis#variations
    https://www.mckinsey.com/…change-financial-services
    https://ai.googleblog.com/…-using-programmable.html
    https://www.nature.com/articles/s41586-019-1666-5

    edit: bir takim imla ve yazim hatalari duzeltildi.

  • görüyor ve arttırıyorum:

    onun estetiksiz haliyle girip derece aldığı yarışmada ben 1. olurdum.

    not: hem çirkinim, hem erkeğim ama yukarıdaki cümlemde %100 ciddiyim.

  • diyenini duymadım! kadınlar asla böyle şeyler söylemezler.

    hatta yakın kız arkadaşlarıma "araba, para önemli mi?" dediğimde sürekli "hayır, ne alakası var" cevabını aldım.

    ama ilginçtir hiçbir kız arkadaşımın eski sevgilisi arabasız olmadı... hep öyle denk gelmişse demek ki...

  • ulan buna da şükredenler var, ben daha kısayım hatundan. dik yürümekten sırtım sikildi bir yıldır, ecnebi tabutu gibi geziyorum sokaklarda. kıza babet giydiriyorum, topuklularını da ben giyiyorum, onlarla yürümek de zormuş amk, ayaklarıma vurdu heb. ama hala dırdır hala laf sokmalar. bak daha beş dakika olmadı, bak ya muhabbete bak;

    ben-bensiz sıkılırsınız ya ben de geleyim

    manita-tamam süper ben bakıcam biletlere

    ben- hobin zaten 1-bilet bakmak 2-kiralık ev bakmak
    sal bilet bakmaya, üç gün bakar sıkılmadan teyzesi

    manita-senin hobilerin 1-boş boş içmek 2-boş boş içmek

    ben- boş boş değil, düşünüyorum ben !!!!1!

    manita-fazla düşünme boyun uzamaz.....ay sen zaten :/

    resmen ibnelik ya, ayıptır.

  • tanım: avrupada bolca tüketilen et türü.

    nerden baksan 4 yıldır bu başlığı takip ederim, öyle düzenli takip etmem denk geldikçe bakarım. sözlükte bir grup var, belli bir dönem gelip bu eti övmeye başlıyor. işte şöyle lezzetli böyle güzel. sonra bu eti övme şenliklerine katılan arkadaşların bir derdi olduğunu anladım. ucuz edebiyat peşinde koşan, kendini elit gören ve farklı fikirlere tahammülü olmayan tipler.
    benim görüşüme gelirsek, bu eti isteyen yer istemeyen yemez. kimin yediği yemediği umrumda değil. misal ben asla yemem ama gelip de yiyenlere sövmem. ama sen gelip yemeyenlere ağza alınmayacak hakaretler edersen sana orda dur derim. bir grup caninin yaptığı katliamı gelip tüm müslümanlara yıkacaksın sonra bu eti yemediklerini söyleyeceksin, zavallısın kardeşim. böyle ucuz provokasyonlarla bir yere varamamakla beraber beyin fonksiyonlarının çalışmadığını ispat ediyorsun.

  • "ptt'nin gereksiz yere artik gecerli olmayan bir teknoloji sinirlamasi nedeniyle abd'deki uygulamayi kopya etmesinden" diye yanitlanabilecek soru. eskiden cevirmeli telefonlar varken, cevrilen numara santrale darbeler halinde gidiyordu, ornegin 1 icin bir darbe, 2 icin iki darbe, 0 icin on darbe vb. boyle olunca, numara cevirme islemlerinin kisa olmasi istegiyle nufusun yogun oldugu yerlere basamaklarinin toplami kucuk numaralari vermek makuldu. nitekim abd'de new york icin 212, chicago icin 312, ve los angeles icin 213 bu nedenle secilmisti, cok cok onceleri. cesitli nedenlerle bolge kodundaki ilk ve ucuncu numaralarin 1 olmasi ile ilgili kisitlar vardi, o yuzden 212 en kisa darbe serisine, 312 ve 213 de ikinci en kisa darbe serisine karsilik geliyordu. zamaninin turk telekom'u ptt de bolge kodlarina gecerken bu uygulamayi kopya etti ve o nedenle de istanbul'un bolge kodu 212, ankara'ninki 312 oldu. oysa, bu tamamen gereksizdi. cunku cevirmeli telefonlar o zaman bile buyuk olcude ortadan kalkmisti ve artik aranan numaralar darbelerle degil tonlarla bildiriliyordu. bu tonlar arasinda ise harcanan zaman acisindan hic bir fark yoktu. yani istanbul 111, 340, ya da bambaska bir numara olabilirdi.

    ptt bu uygulamada new york ve chicago'nun otesine giderek abd'den baska birebir kopyalama yapmamistir ama eger turk telekom'un illerin telefon kodu listesine bakarsaniz, uc basamagin toplaminin az oldugu illerin yuksek nufuslu, cok oldugu illerin dusuk nufuslu oldugunu gorebilirsiniz. ornegin: 222 eskisehir, 232 izmir, 242 antalya, 328 osmaniye, 438 hakkari, 476 igdir, 488 batman.

    ptt'nin bu konuda abd'de olmayan bir katkisi da var. ilk basamagin 2, 3, veya 4 olmasi da bir ilin sirasi ile batida, ortada, ya da doguda oldugunu gosteriyormus (tesekkurler 386 dx).

  • acımasız falan değiliz . sadece salak değiliz.

    sizce de tesadüf mü bunca şey ? düğün ertlendi üstüne bebek düştü.

    kadın bizi donunda sallar bir kendinize gelin.