hesabın var mı? giriş yap

  • ilk gece en eğlencelisidir. tüm gün tuhaf bir şaşkinlik içindesinizdir, onlarca kişi ile tanişmişsinizdir. komutaniniz koğuşa gelir, babacan bir ses tonu ile gençler bir süre beraber olacağiz, burada herşey sizlerin rahati, güveni ve konforu için tasarlandi. sizlerin memnuniyetinizden bizzat ben sorumluyum lütfen en ufak şikayetinizi bize bildirin diye bir konuşma yapacak aralara da sıcak bir iki espri katacaktir.

    daha ilk akşamdan koğuşta en az iki üç kafa adam bulacak, artik hayattaki ilgi alanlariniz neyse onun üzerine konuşmaya başlayacaksinizdir. memleketin dört bin yanindan toplanmiş bir mozaik size eşsiz bir kültür sütlaci sunacak. ilk geceniz büyük ihtimalle farkliliklarin çatişmasindan kayanaklanacak, ateşli bir entellektüel etkileşime sahne olacaktir.

    o sirada koğuşunuza dalacak olan yardimsever ve sizin duygularinizi en iyi anlayacak olan üst tertipler size inanilmaz dostane şekilde yaklaşacak, askerlikle ilgili tüm tüyolari verecekler, hatta kendi aralarinda popüler şarkilarin yaylalar versiyonu şekline getirdikleri küçük rondu sahneleyecek sizi sıcak ve güvenli bir ortamin içinde bulunduğunuza ikna edeceklerdir.

    bu uzun sohbetlerin ve tatli kaynaşmalarin olduğu ilk akşamda, yastik kavgalari, ebelemeç, bazen sobelemeç gibi çocukluğunuzu andiran oyunlar yer alacak sabahin ilk işiklarina kadar koğuştan kahkahalar yükselecektir.

    uyumadan önce isterseniz 24 saat sicak suyun hazir olduğu süper steril duşlarda yikanabilir kendinize gelebilirsiniz. ertesi sabah ordunun sizin için hazirladiği egzersiz programi, içtima eğlencesi ve özel görevlere hazirlik için bir kaç saat deliksiz uyumaniz gerekecek.

    merak etmeyin arkadaşlarinizi taniyacak ve iyice kafa olanlarla toplanip ayri bir koğuşa geçmek için komutana dilekçe vermeniz için önünüzde daha uzun zaman olacak. askerliğinizin tadini çikarin.

    henüz askere gitmedim, ama sanirim buna benzer bir sistem uygulaniyordur.

  • erkek katil: gahrolsun erkekler, eril şiddet, hepsi ölsün, bunların hepsi böyle

    kadın katil: cinsiyetçi söylemlerde bulunmayalım, kadınlar kadar başınıza taş düşsün, ne önemi var cinsiyetinin

    iki yüzlü ruh hastaları ve amsalak meriçler...

  • 250 insanın ölmesi ve tbmm'nin bombalanması ne kendisinin ne de kendisi gibi düşünenlerin problemidir. 15 sene evvel televizyona çıkmaya çekinen bir oluşumu tbmm bombalayacak seviyeye getirenlerin problemidir bu olsa olsa.

    akp'liler belki de ömürleri boyunca ilk defa bedel ödedikleri için bu olaylarda kendilerinden taraf olmayanları görünce deliye dönebiliyorlar fakat söyleyelim; sadece ankara'da 103 tane insan öldü, üstelik bu olay da yine egm'ye mit'e metrelerce yakında oldu. sizin verdiğiniz tepkileri de biliyoruz bu olaya!!

    siz 15 temmuz'da bedel ödediniz, sizin gibi olmayanlar ise on yıllardır her alanda ödüyor ve ödeyecek.

    e tabi tek kişinin aday olduğu kurultaylara demokrasi şöleni diyen tiplerin demokrasi tanımı da bu oluyor zaaar!

  • retrocausality, sonucun kendini oluşturan sebeplerden önce çıktığını savunan anti-nedensel hipotez.
    retrocausality, geleceğin şimdiki zamanı, şimdiki zamanın geçmişi etkileyip etkileyemeyeceği gibi konuları ele alan fizik elementlerine dayanan bir düşünme deneyidir. zaman yolculuğu hakkındaki felsefi düşünceler ve retrocausality evrensel olarak eş anlamlı terimler olmasalar da aynı meseleleri ele alırlar. retrocausality hakkındaki bazı tartışmalar uç ya da sözde bilim olarak sınırlanırken, mantık çerçevesindeki bazı temel fiziksel teorilerin retrocausalitye yol açtığı düşünülmektedir. neden-sonuç arasındaki ayrım fizik alanındaki en temel seviyede yapılmadığı için,bu fizik için problem teşkil etmektedir.

    - felsefi olarak -
    nedenselliği anlama felsefi çabaları aristoteles'in dört nedenine kadar dayanıyor olmasına rağmen zaman oku'nun terse döndürülebileceği görüşü esasen daha günceldir. 18. yüzyıl filozoflarından david hume'un da ele aldığı gibi, bağlantılı iki olay incelendiğinde nedenin sonuçtan önce gelmesi sebebiyle retrocausality'nin kendisiyle çeliştiği düşünülüyor. nedenlerin kendi sonuçları tarafından boşa çıkarılabileceği görüşünü ele alan geçmişi etkileme yeteneği, dede paradoksu gibi bazı paradoksları da yaratıyor.
    1950'lerde michael dummett, bu tarz tanımlamalara karşı olarak, nedenlerinden önce gelen sonuçlar hakkında bir felsefi görüşün olmadığıyla ilgili bir yazı yazdı. bu argümanlar antony flew tarafından reddedildi ve daha sonrasında max black'in "dolandırıcı argüman" ı, sonuçları gözlemleyen kişinin geleceği etkileyen nedenleri oluşmadan engellemeye çalışacağını bu yüzden retrocausalitynin imkansız olduğunu savundu. black'in konusunu açtığı meselelerle ilişkili olarak özgür irade ile ilgili daha kompleks tartışmalar newcomb paradoksu tarafından özetlendi.
    konu ile ilgili son zamanlardaki felsefi çalışmalar, ışık hızından daha hızlı hareket eden takyonların ve kuantum mekaniğinin zamandan bağımsız yönleri gibi konuları içeren modern fizik konusuna adapte oluyor. kopenhag universitesi'nden jan faye makroskopik zaman yolculuğuna getirilen mantıklı bakış açılarının retrocausalityi önleyemeyecebileceğini savunuyor. bu mümkün olsa bile normal nedensel ilişkilerden kaynaklananlardan farklı bir sonuç elde etmeye yeterli olmayabilir.

    - fiziksel olarak -
    varolan fizik genellikle retrocausalitye başvurmaz. buna rağmen parçacıkları hesaba katan teoriler veya zamanda geçmişe yolculukla ilgili bilgiler öne çıkan bilim insanları tarafından ortaya atılmaktadır.

    > anti-madde
    parçacık fiziğinin modern anlayışının gelişimi ile beraber retrocausality elektromanyetizma ve anti-madde gibi konuları içeren alışılmışın dışındaki şartlara model aracı olarak kullanıldı.
    john archibald wheeler and richard feynman tarafından ortaya atılan wheeler–feynman emici teorisi maxwell denklemleri tarafından kesin sonuçlarla ortaya atılan yakınksak eş merkezli dalga yoksunluğunu(?) açıklamak amacıyla yok edici girişimin zamansal formunu ve retrocausalityi kullanır. bu dalgalar neden-sonuçla alakası olmayan sadece normal dalgaları tanımlamak için kullanılan farklı bir matematiksel yöntemdir. kullanılmalarının nedeni de, yüklü parçacıkların klasik elektromanyetizmada olduğundan farklı olarak kendileri üzerinde etki oluşturmama ihtimalleridir.
    feynman ve öncesinde stueckelberg elektronun zamanda geriye hareketiyle ilişkili olarak pozitrona bir yorumlama getirdi. zamanda geriye hareket eden elektronlar pozitif elektrik yüke sahip olabilirlerdi. wheeler tüm elektronlar tarafından paylaşılan özdeş özellikleri (hepsi kompleks ,kendilerine ait kesişen hayat çizgileriyle beraber aynı elektronlar) açıklamak için bu konuya başvurdu. yoichiro nambu daha sonra tüm parçacık-antiparçacık çiftlerinin kreasyon ve imhasına bunu uyguladı ve "çiftlerin olası kreasyon ve imhası aslında imha veya kreasyon değil ama hareket eden parçacıkların geçmişten geleceğe veya gelecekten geçmişe doğru yönlerinin değişimi." olduğunu belirtti. zamanda geriye gitme görüşü bu günlerde diğer betimlemelere eşdeğer kabul ediliyor ama neden ve sonuç gibi mikroskobik fiziksel tanımlamaların makroskobik terimlerle uzaktan yakından ilgisi bulunmuyor.

  • sarkis çerkezoğlu'nun, metis'in siyahbeyaz serisinden çıkan "hatırlıyorum" adlı kitapta anlattığı enfes hikaye. yakın tarihin özeti bir nevi:

    üç arkadaş var. bu üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar. biri türk, biri kürt, diğeri de ermeni. ama ermeni olan aynı zamanda papaz. sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. etrafta su yok. bağların olgun zamanı. "iki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye bir bağa giriyorlar. bağın sahibi bir türk ama onu görememişler. "kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar. bu sırada bağın sahibi gelmiş. bakmış üç kişi üzümünü yiyor. fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş. birine bakmış, kıyafetinden ermeni ve papaz olduğu belli. diğerine bakmış, konuşmasından kürt olduğunu anlamış. üçüncüsü de türk.
    dönmüş ermeni'ye, "bak bu adam türk, yesin malımı. benim kanımdandır. helali hoş olsun. bu da kürt'tür ama din kardeşimdir. sen niye yiyorsun benim üzümümü?" demiş. bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen türk ve kürt'ün hoşuna gitmiş. adam, papazı bir güzel dövmüş. kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış. bağ sahibi biraz sonra kürt'e dönmüş. "müslüman'sın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, çünkü o türk'tür. kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış. bu durum türk'ün hoşuna gitmiş. biraz sonra türk'e dönmüş ve "tamam anladık türk'sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?" diyerek türk'e de vurmaya başlamış. türk yumrukla yere yuvarlanınca kürt'e dönmüş ve "biz," demiş "papazı dövdürmeyecektik".

  • "kendini pikaçu zannedip 7. kattan aşağıya atlayan gavat çocuk sen ve senin gibilerden nefret ediyorum senin yüzünden pokemonu yayından kaldırmışlardı , zaten pikaçu uçamayan pokemondu amk."

  • kaynak kodları da yayınlanmıştır.

    // türkiye - ab ilişkileri
    // yılmaz özdil

    #include <iostream>
    using namespace std;

    int main()
    {
    int yil;
    cout << "1 ocak" << endl << endl<< endl;
    cout << "1 ocak 1958, ab kuruldu." << endl << endl;
    cout << "1959, türkiye başvurdu." << endl;

    for (yil=1960; yil<2011; yil++)
    {
    cout << yil << endl;
    }

    cout << "1 ocak 2011..." << endl;
    return 0;
    }