hesabın var mı? giriş yap

  • susayım diyorum da olmuyor.
    cenk erdem ikilisini yutubır sanan ergenler peydahlandı son dönemde dayanamayacağım iki laf edeceğim. yahu adamlar bu ülkede geyik muhabbeti kavramının mucidi, imalatçısı ve distribütörü. siz suya bu derken bu adamlar asrın geyiğini profesyonel mecralarda yapıyorlardı.

    utanmıyorsunuz da anasını satayım. komik bulursun bulmazsın ona karışmam da adamların kim olduğunu neler yaptığını bir araştır anla ondan sonra bok at. vallahi yaşlandım artık kuşak çatışması yaşıyorum sözlükçülerle.

    bok gibi lan yeni neslin mizah anlayışı.
    üstelik tembeller de
    sokayım sizin gibi yeni nesle.

    kalt ekibi dışında beni sarsan birileri de çıkmadı son 10 yılda türkiye'den mizah anlamında. onlar da olmasa dükkanı toptan kapatıp gideceğiz.

  • fizyoterapistim, aynı zamanda yıllardır fitness yapıyorum. yüksek lisansıma devam ediyorum.

    sporcularla çalıştım, vücut geliştirme yapan hastalarım oldu. türkiye 3. sü hastamdı 2 ay birlikte çalıştık.

    tahmin edebileceğiniz gibi egzersiz fizyolojisinden, spor fizyoterapisine birçok ders aldım.

    sporcu beslenmesi ile ilgili kongrelere katıldım.

    supplement ve steroidlerle ilgili pek çok kaynak okudum. çalışmaları inceledim.

    ama şu sözlük yazarları kadar emin değilim neyin ne olduğu hakkında. ulan nasıl bu kadar kendinden emin konuşabiliyorsunuz ya? nereden geliyor bu özgüven? hayır yazdıklarından konu hakkında zır cahil olduğun belli.
    adam baya baya sadece protein tozu kullanarak, kasta mikrotravma oluşturmadan, hipertrofi ve ya güce yönelik antrenman yapmadan kas yapılacağını sanacak kadar bilgisiz. ama konuda en uzman adamdan daha emin söylediğinin doğru olduğundan.

    konuyla ilgili bilgim dahilinde bir şeyler söylemek gerekirse. 3-6 ay arası fitnessla uğraştıktan sonra protein tozu kullanma da bir sakınca yok. ben yarım ölçek spor öncesi ve 1 ölçek spor sonrası, böbreklere zararı en aza indirmek amacıyla yüksek miktarda su ile tüketiyorum(takriben 750 ml). özellikle spor sırasında ve spordan sonra katabolizma yani yıkım pik yaptığından bu dönemde whey kasa ihtiyacı olan proteini sağlıyor. bunun dışında kalan tüm proteini normal besinlerden sağlıyorum.

    50 dolara amerika'da satılan protein tozu türkiye'ye gelene kadar 10.000 km yol yapıyor. 200 tl'ye satılması normal hatta akp'nin bize geçirdiği vergilerle iyi bile.

    karaciğer hakkında çok dertlenenler hayatları boyunca alkol almayanlar olsa gerek, yoksa günde 5-10 bira içip buraya yazacak kadar malları kanzuk almasın.

  • "zaman cizelgesinde x noktasinda eve alinacak iyi konfigurasyonlu o gunku populer teknolojinin cogunu iceren bir bilgisayarin fiyati sabit olarak 1000$'dir" onermesinin asla degi$meyecegini ongoren teorem..

  • ''yıllardır trt1'de yayınlanan, adını kimsenin bilmediği ama herkesin günde on saniye izlediği çin dizisinin konusu ne acaba?''

  • kendimizden biliyorum, çocuk ve torun sevgisi ihtiyacını gidermek amacıyladır. bizimki torun gibi.

    gençler kötü ekonomik koşullar, eğitimin yerle bir olması, adaletin, liyakatın olmaması dolayısıyla geleceklerini karanlık görmeleri vs nedenlerle ile aile kurup çocuk sahibi olamadıklarından, bu çocukların anası babası olan belli bir yaşın üstü de torun, yeğen çocuğu vs olmadığı için sevgi ihtiyaçlarını petlerle gideriyorlar.

    kayınvalidemin 5 torunu var, 4’ü yurt dışına yerleşti. son giden 40’ından sonra çoluk çocuğu ile gitti. kızlarını bu ülkede büyütmeyi riskli buldu. burada kalan en büyük torun da yaşı büyük olmasaydı muhtemelen giderdi.

    neden köpek değil de kedi derseniz. bir kere bedava edinileniliyor, birine emanet etmek daha kolay. özellikle arabası olmayanlar, kiracılar, öğrenciler, düşük gelirliler ve benim gibi tembeller için bakımı çok daha kolay. bir de seviyoruz tabi minnoşları.

  • türklerin islamı benimsemesinde her daim şöyle bir bağ kurulmuştur, türklerin gök tanrı inancı ile islam'ın allah'ı benzerlik taşıyor diye.
    tek tanrı inancı yani.
    bu katliam ile görüyoruz ki mümkünatı yok, o dönem türklerinin tanrı'sı, bu gaddar tanrı, yani allah olsun.
    islam öncesi türk hakanları, her yıl düzenli olarak kurultaylara çıkar, "kendilerine dava açılmasını beklerlerdi." töreye ya da herhangi bir kişiye karşı yanlış yapmışlar mı diye.
    islam sonrasına bakıyoruz, o hakanlarımız gitmiş, yerlerine "sorgulanamaz hükümdarlar" gelmiş.
    yok mu bu işte bir yanlış?

  • iki çok çarpıcı cümle içeren konuşmanın yer aldığı video:

    "aslında bayağı kontrollü gidiliyordu ama umre işi mahvetti."

    "söylendiği gibi yüzlerde değil artık, binleri buldu vakalar."

    hepimize geçmiş olsun.

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.