hesabın var mı? giriş yap

  • başlığa büyük bir heyecanla giren siyasal islamcıları ve etnik faşistleri üzecek diyalogtur.

    filenin sultanları ve yönetim arasındaki dönen o prim diyaloğu:

    akif üstündağ; “şampiyonluk için ne versek az. prim olur, başka bir şey olur. tüm özel isteklerinizi yerine getireceğiz. salonda işiniz bitti. şimdi söz sırası sizde”

    daniele santarelli; “bu konuda konuşması gereken oyuncularım..” diyerek sözü kaptan eda erdem'e bıraktı.
    otelin salonu bir anda sessizliğe büründü. kimseden çıt çıkmıyordu.

    eda erdem;
    "atatürk'ün sporcu kızları, ülkesi adına kazandıkları başarıyı pazarlık konusu yapmaz. ne prim ister, ne de başka özel bir şey. 85 milyona yaşattığımız mutluluk bize yeter..”

    ( yeniçağ / şerafettin tilki)

    sporcular bir şey istememiş ama ben halk olarak bir şey istiyorum.

    bu insanları özel uçakla uçurun. vargas tarifeli uçakla uçamaz kardeşim.

    bacakları sığmaz.

    bu insanları ayların yorgunluğu ile kırk beş cm aralıklı tarifeli uçakla ülkeye getirdiniz.

    hiç bir şey yapamıyorsanız,

    tarifeli uçakla uçurmayın ey yetkililer.

    bir de voleybolcularımızı tehdit eden kişileri ilk duruşmada serbest bırakmayın.

    --- spoiler ---

    sözlük'te gündem olması açısından çok önemli arkadaşlar.

    hande baladın'ı yüzüne kezzap atmakla tehdit eden şahıs bugün serbest bırakılmış.

    (bkz: mustafa neşeli'nin serbest kalması)
    --- spoiler ---

  • empati yoksunu geri kalmış 3. dünya ülkesi vatanımda bunun bir aşama olduğunu dahi anlamayanları açıkça gösteren karardır.

    kocasının soyadına kıl feministler o kullandığınız babanızın soyadı diyen zavallı cahiller;

    ben 1980 yılında doğdum. benim adım okumak için geldim. bu benim adım. hadi kolaylaştırmak için çok rastlanan bir isim seçelim. benim adım ayşe yılmaz. bu benim adım! babamın soyadı, yok kocamın soyadı diye sıfat tamlaması kurmuyorum. bu b e n i m a d ı m (caps lock on)

    diyorsunuz ki sen şimdiye kadar ayşe yılmaz'dın ama bundan sonra ya ayşe kocasıgil olacaksın ya da ayşe yılmaz kocasıgil. diyorum ki, arkadaşım ben bu ülkenin vatandaşı değil miyim? anayasada kadın erkek eşittir yazmıyor mu. benim adımı, kütüğümü, nufus cüzdanımı neden değiştiriyorsun? kusura bakma bu iş böyle, bundan böyle senin adın ayşe yılmaz kocasıgil.

    ben bireyim, bu ülkenin vatandaşıyım, sadece kadın değilim. benim cinsiyetim üzerinden kimlik oluşturamazsınız! hayır, hayır, hayır. sen bundan sonra ayşe yılmaz kocasıgil sin.

    sonra bir kadın avukat dava açıyor avrupa insan hakları mahkemesine, kazanıyor. aihm diyor ki medeni kanununuz anayasanıza aykırı. türkiyeyi hatırladığım kadarıla 3.000 euro tazminata mahkum ediyor. ama medeni kanun değiştirilmiyor. sonra bir başka kadın daha dava açıyor bu haberdeki gibi, kazanıyor ama kanun değişmiyor.

    düşünün ki ben bu ülkede kendi ismimi korumak, kendime ait olan ismi kullanabilmek için dava açmalıyım. bu bana verilmiş bir hak değil.

    altı yaşında çocuğa anlatır gibi anlattım ama anlayabiliyor musunuz emin değilim.

    bir de zaten bu kafadaki femenist evde kalır diyenlere de iki çift lafım var.

    evde kalmak ne demek? bu nasıl bir hitap!? siz bu ülkede yaşayan tüm kadınların koca delisi olduğunu mu düşüyorsunuz. bu ülke benim haklarımı, birey olarak varlığımı kabul etmiyor diye 13 sene direndim evliliğe. beraber yaşadık ve evlenmedik. nihayetinde eş olarak kanun önünde sahip olacağımız haklar yüzünden evlenmek durumunda kaldık. bunu da memurun odasında imza atarak gerçekleştirdik. o günden beri de takip ediyorum aihm kararının medeni kanuna yansıtılıp yansıtılmayacağını. ama benim ülkem hala bana diyor ki sahip olduğun ismi geri alman için dava açman gerekiyor.

    bu ülkede kadınlar için hiçbir şey kolay değil. bunu anlamalısınız önce. birey olduğunu bilen kadınlar içinse bu ülke bir işkence. yönetici arıyor, görüşmemiz lazım diyor, gidiyorum, ben eşinizle görüşecektim diyor! evin reisi benim bana anlatın diyorum bakakalıyor. güvenlikle konuşuyorum, malik olarak bir talebim var, olmuyor, olmuyor, araya eşimi sokup oldurtmam gerekiyor. iş yerinde, yolda, dışarda, orada, burada daima ve daima önce kadın olarak kabul ediliyorum. hep kendimi anlatmam, kendimi ispatlamam gerekiyor.

    ben bir insanım. önce bunu kabul edin. sonra konuşalım.

    edit: (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)

  • böyle bir olayda polisin yapmasını istediğim şey, vergisini veren, suça karışmayan bir vatandaş olarak bu!
    eleşireceklere şimdiden bir şey söylemek istiyorum, ülkemizde katil, sapık, deli, psikopat çok biliyorsunuz...
    ya yarın annenizi yürürken delinin biri çevirir de boğazına bıçağı dayarsa?
    polise diyeceğiniz ilk cümle ''abi vurun allah aşkına'' olur.
    böyle olaylarda polis, kendinden emin olduğu anda vurmalı.
    hem bu şerefsizlere ders olur!
    ''ulan bıçağı silahı elime alıp artislik yaptığım an indirirler beni'' demeli!!!
    ama yapma kardeş etme kardeş dedikçe psikopatlar bir şey olmaz diye sokakta pompalıyla sıka sıka geziyor.
    tanım: hakkımın helal olduğu polistir.

  • "1970'lerde doğmuş biri olarak, birçok hükümet gördüm. şu anki hükümet, ülkeye gelmiş en iyi hükümet. yaptıkları, yapacakları ve vaad ettikleri her şeyi, ayrıca izledikleri yolu beğeniyorum. akil insanlar heyeti, son derece doğru bir girişim. bundan önceki bütün hatalarımız için herkesten özür dilememiz lazım. yaralarımızın sarılması, bütün olduğumuzu hatırlamamız önemli; böyle düşünüyorum." diyerek kumarı, alkolü bırakıp, akp seçim mitinglerinde sahne almaya başlamak istediğinin sinyallerini vermiş.

    ahmet kaya'ya çatal fırlatmasına gönderme yaparak "gençlik hatalarımın farkına bile bu hükümet sayesinde vardım" diyebilecek kadar olmuş artık. valla bence toy serdar ortaç gitmiş yerine nihat doğan kırması yeni bir oğlan gelmiş.

    her zaman söylüyorum kraldan çok peşindeki soytarılardan korkacaksın.

  • yaklaşık 2 ay önce yüz felci geçirmiş biri olarak tedavi süreci çok önemlidir.nitekim ilk belirtileri farkettiğiniz anda hastaneye gitmeniz tedavi sürecini başarılı bir şekilde atlatmanızı sağlayacaktır.bizzat bu hastalığı geçirmiş biri olarak,yüz felci geçiren arkadaşlara faydalı olması temennisiyle bir kaç öneride bulunacağım.

    -öncelikle benim başıma gelmez demeyin.gece uyuyup sabah uyandığınızda kendinizi yüz felci geçirmiş olarak bulabilirsiniz.

    -ilk farkettiğiniz an muhtemelen yemek yerken olacaktır.özellikle sıvı yiyecekleri tüketirken dudağınızın bir tarafını toparlayamadığını farkedeceksiniz.ben dudağımın sağ tarafını kontrol edemiyordum ve ayrıca dilinizinde tat alma hassasiyeti azalabilir.benim dilim ilk günlerde paslı bir tat oluşmuştur ve hiç bir besinin tadını normal olarak alamıyordum.

    -yüz felci yüzümün sağ tarafını etkilemişti.dudağımın sağı,sağ gözüm ve sağ yanağım bundan etkilenmişti.yüzümün sağ tarafındaki sinirler adeta çalışmıyordu.bunu 2.günde farketmiştim.

    -hastaneye 3.günde gittim.hastaneye gitmeden önce internetten hastalıkla ilgili bir takım bilgiler edindim.kulakla ilgili bir sorun olabileceğinden ilk olarak kulak,burun,boğaz doktoruna muayene oldum.kulakta herhangi bir sorun çıkmayınca nöroloji doktoruna sevk etti

    -nöroloji doktoru daha ilk bakışta yüz felci dedi zaten.herhalde çok tecrübeli bir doktordu ya da uğraşmak istemediğinden herhangi bir tahlil istemedi.kan tahlili dahi yaptırmadı.sen yüz felci olmuşsun dedi ve 15 gün süreyle kullanacağım kortizon ilacı (bkz: dekort) ve b vitamini takviyesi olarak (bkz: neuvitan) verdi.bunları 15 gün kullanmamı söyledikten sonra fizik tedavi bölümüne sevk etti.

    -fizik tedavi bölümündeki doktor ilk aşamada yapmam için yüz egzersizlerini gösteren bir kağıt verdi ve bunları disiplinli bir şekilde yapıp 10 gün sonra kontrole gelmemi söyledi.sonrasında eve gidip ilk günden itibaren ilaçları kullanmaya ve egzersizleri günde 3 kez düzenli şekilde yapmaya başladım.

    -ilk 5 gün nerdeyse hiç bir etkisini göremedim ne hapların ne de egzersizlerin umutsuzluğa kapılmıştım ve korkmaya başlamıştım geçmeyecek diye.kalıcı olup geçmeyeceğini düşünmek insanı gerçekten endişelendiriyor.

    -ilk 5 günden sonra ilaçlar ve egzersizler etkisini göstermeye başlıyor.özellikle egzersizleri yaparken yüzün felçli tarafını sıcak bir havluyla ısıtıp egzersizlere öyle başlamanız olumlu sonuç verir.hatta ilaçlardan ziyade egzersizlerin çok faydalı olduğunu düşünüyorum.

    -ilaçlar 15 gün sonra bitmişti benim.ama hala felç geçmemişti.ilaçlar bittikten sonra da kesinlikle egzersizleri ihmal etmeyin.ülk 5 günden sonra egzersizler olumlu sonuç vermeye başlayınca.fizik tedavi doktorunun 10 gün sonra gel uyarısını dikkate almadım ve doktora gitmedim.egzersizlere neredeyse 1 ay düzenli ve disipli olarak devam ettim ve felç büyük ölçüde iyileşti.

    -yüz felci diye söylenince insanı çok tedirgin ediyor 'felç' kelimesinin geçmesi ama yüz felcinin %90'ı kalıcı hasar bırakmadan iyileşiyormuş arkadaşlar nöroloji doktorum söylemişti bunu bana keza kulak,burun,boğaz doktorumda aynı şeyi söylemişti.ama iyileşme süresi 15 günde,1 ayda,6 ayda,2 senede olabilirmiş.tamamen bünyeyle ve erken tanı konmasıyla alakalıymış.

    -sonuç olarak yüz felci olduğunuzu anladığınız anda mutlaka doktora gidin.yüzünüzün iyice şekil değiştirmesini beklemeyin.sonrasında tedavi olurken bunun ne kadar faydalı olduğunu anlayacaksınız ve düzelir kendi kendine diye kesinlikle beklemeyin.tat alma duyusundaki bozulma da hastalığın ilk belirtisi olabilir bunu mutlaka önemseyin.benim ilk tat alma duyum bozulmuştu en son iyileşende yine tat alma duyusu oldu.

    -hastalığın üzerinden bugun tam 2 ay geçti ve şu an tamamen düzelmiş durumdayım.yüz felcine dair hiç bir iz kalmadı.tam olarak iyileşme sürecim 2 ay kadar sürdü.eğer başınıza böyle bir hastalık gelirse kesinlikle panik yapıp karamsarlığa kapılmayın arkadaşlar.doktora ise mutlaka en kısa sürede gidin.tedavisi mümkün olan bir hastalık ve 'felç' olması kesinlikle sizi korkutmasın.

  • uzayda kaybolan bir astronotun büyük çilesi. uzaylının seninle iletişim kurabilen, isterse seni dünyaya geri gönderebilecek teknolojiye sahip türüne denk gelmişsin ama güneş diyorsun bakıyor, samanyolu diyorsun bakıyor. senden daha açıklayıcı bir tarif bekliyor seni geri gönderebilmek için. sen de ona bakıyorsun, kamera gözlere zumluyor...