hesabın var mı? giriş yap

  • leyla'nın günlüğünü alan ve fakat okuyup okumamakta kararsız kalan mecnun'a ismail abi'nin o cânım ayarı:

    "hem kızı seviyorum diyorsun hem de gidiyorsun günlüğünü çalıyorsun. kızın şifrelerini isteyen adamdan ne farkın kaldı senin o zaman?
    sen ki mecnun çınar'sın! leyla'nın geçmişini anlamak için senin o defterdeki satırlara mı muhtaç kaldın sen? insan sevdiğinin gözünün içine bakar. oradan anlar ta geçmişinin ne olduğunu. biraz acısını paylaşır. sevincine şaşar. böyle gidip de günlüğünü çalmaz ergen gibi. pislik be."*

  • ben yaptım bunu. kızım 1,5 yaşındayken fiyatını, türkiye'ye göre ucuz buldum aldım. haa ne oldu, eve ilk getirdiğimde hatun alay etti. kızım hareketli bir cihaz olduğu için korktu. oynamadı. (robotla da oynamamıştı) ben oynadım. sonra uzun süre durdu bir köşede. yaklaşık 3 ay sonra kızım tekrar gördü, çekinerek bakıyordu. hadi oynayalım dedim, başlangıçta korktu ama sonra arabayı onun arkasından takip ettirmek suretiyle kovalamacalı oyun icat ettik. artı pilleri bitince hemen "baba pi" diyerek pillerini değiştirmeye çalışıyor. (bilim kadını potansiyeli var :) velhasıl kelam oynuyoruz biz kızımla arada sırada. yani herhangi bir problem yok şimdilik.

  • babam ciddi anlamda alkolikti. her gün bir yetmişlik deviren insan. * ben beş yaşıma gelince ettiğim bir laf üzerine komple bıraktı. ilaç, tedavi, destek almadan. bir gece çok sarhoş geldi eve, annemin ve babaannemin tuhaf bakışları eşliğinde abdest aldı, salondaki aynalı büfenin üzerinde duran kuranı indirdi, yemin etti bir daha içmeyeceğine. gecenin bilmem kaçı. kimse inanmadı. ben inandım. beş yaşında bir velet olarak, payım vardı bu işte, nasıl inanmayayım?

    içmedi de... hatta sarsıntılı geçen, tüm vücudunun kurdeşen dökerek tepki verdiği, mikrop kapmasın diye ispirto ile kaşırken her yerini, elinde kalan ispirtoyu içine çekerken utanıp kıvrandığı günlerin ardından bağımlılığı tamamen bitti.

    bu defa da "sofra" günleri başladı. ailemdeki tüm ehli keyiflere kendi elleriyle sofralar kurdu, içkilerini aldı, onlarla sabahlara kadar sohbet etti. öyle bir meydan okuma. bir yudum dahi içmedi kendisi bir daha ama.

    işte biz büyüdük. bara falan beraber gelir, bize ısmarlar, öyle seyrederdi. sadece bir kere, su kenarında rakı içen insanlara bakıp, "keşke ağzımla içebilseydim şu mereti" demişliği var ki, hepimizin içinde yaradır.

    keşke be baba. seninle hiç karşılıklı keyif yapamadık baba kız gibi ama biliyorum ki kralını yapardık olsaydın. kralını yapardık, zamanında bokunu çıkarmasaydın. kardeşimle yapıyoruz şimdi bunu. annem de ne seversek onu koyuyor sofraya, ne istersek onu pişiriyor. görsen derdin ki, "ulen, karı benim yetmişlikleri tuvaletlere döktü, bahçe duvarlarında kırdı, çocuklara sofra kuruyor, başlarım öyle işe"

    eee bizde de böyle*

  • taş bulunduğunda büyük heyecan yaratır zira metin bilinmeyen hiyerogliflerin su gibi bilinen yunanca çevirisiyle tam bir cevap anahtarı gibidir. jan fransuva elindeki bu muazzam belgeyle günlerce cebelleşip bir milim ilerleyemedikten sonra hiyerogliflerde kimi simgelerin gazetede işaretlenmiş ev ilanı gibi daire içine alındığını görür, bunların özel isim olabileceğine kanaat getirir. yunanca metindeki özel isimleri tarar (ki ptolemaios ve kleopatra'dır bunlar) ve ptolemaios ile öngördüğü anahtar kleopatra'ya uyuverince şifre çözülüverir, hiyeroglif artık sadece bir resim yazısından ibaret değil, tekil sesleri de kapsayan bir alfabedir. alfabe çözüldükten sonra sıra hala konuşulan kıpticenin de yardımıyla ölmüş eski mısırca canlandırılır ve o güne kadar sus pus oturan yüzlerce gizemli belge konuşmaya başlar, rosetta taşı olmasaydı hiyeroglifler biraz zor çözülürdü derler, taşın orjinali atmayayım ama galiba british museum'da bulunmaktadır.

  • gelecegin futbol tanrisi. barcelona nin 13 yasindayken hormon tedavisini ustlenip arjantinden getirdigi, futbol dengesizi bir firlama. sozu gecen hormon dengesizliginden dolayi under 21 de oynadigi son sampiyonada yedekten bes mac girip 6 gol atmisligi var. calimlar direk ilahindan arak, rakibin bastigi ayaga dogru topu vurmayla. bu teknik abidesi de saviola olmaz umarim. ekstrasi sampiyonlar liginde forma giymis en genc futbolcusu olmasi disinda futbolda kendi derdinin futbol oldugunu sahada gostermesi. (edit*: bu entry yazıldıktan sonra bissürü sakatlık geçirdi gidişat pert)

  • en zor kisimlarindan biri, tum yaptigin yatirimlarin bir anda yok olmasi. (yatirim derken paradan puldan bahsettigimi dusunenler hemen terk etsinler bu entryi rica edicem).

    senelerce bikmadan kendini anlatirsin, yuregini acarsin. seni en cok uzmus, en mutlu etmis, en icine dokunmus olaylari havadan sudan muhabbetlerin icinde anlatirsin. aileni, arkadaslarini, kulturunu, gecmisini, kafanin icindekileri.. her seyini dokersin ortaya zamanla. anadilde kelimeler ogretirsin, sevdigin filmleri izletirsin, ulkeni ve tarihini anlatirsin. sende iz birakan kitaplardan bahsedersin, en sevdigin sehirlere, en guzel koselere goturursun. bir de bunun karsiligi vardir elbette, sevdigi her seyde ondan izler arasin. dilini ogrenmeye calisirsin, acilarini anlamaya ugrasirsin. yapacagi sakayi soylemeden bilirsin artik, goz goze gelip gulersin.

    iliski kac senelikse, o yasta bir cocugun vardir sanki. kucukken daha cok ilgi ve sabir gerektiren, buyudukce bagimsizlasip olgunlasan, laftan anlayan... kendine ait alani, oyuncaklari, fotograflari, anilari, dersleri ve notlari olan.

    her sey bittigi an, hayali cocugunu yitirirsin. (gercek hayatta evladini kaybeden insanlar aci bir gulumsemeyle okuyordur bu satirlari. asla bir karsilastirma yapmak mumkun degil elbette ama tesbihte hata olmaz...) onca senedir ustune titredigin, emek verdigin olgu bir anda yok olunca geride buyuk bir bosluk kalir. esyalarina dokunursun, anilarini dusunursun, fotograflarina bakarsin. sevgiliden cok, iliskini ozlersin. cunku iliski, sadece sevgili degildir, iki kisinin harmanlanmasiyla ortaya cikar. kendinin "o" halini ozlersin.

  • ekşi sözlükte kendini zeki zanneden mallara,inci sözlükte mal taklidi yapan zekilere rastlamak mümkündür.