hesabın var mı? giriş yap

  • 2016 mayıs - meclis tutanaklarından:

    mithat sancar (mardin) – oscar wilde’ın bir sözünü aktarmak istiyorum sizlere.

    zeyid aslan (tokat) – kim?

    mithat sancar – oscar wilde.

    zeyid aslan – o kim ya? (gürültüler)

    mithat sancar – araştırın, ne yapayım?

    başkan – bunu düşünelim.

    ahmet sami ceylan (çorum) – necip fazıl’dan biraz örnek verir misin? bu medeniyetin değerleri de var. buradan örnek ver.

    başkan – arkadaşlar, mithat bey’i bekleyelim, sözünü bitirsin, ondan sonra.

    halis dalkılıç – senin bu medeniyete bu kadar yabancılaşman bizim zorumuza gidiyor.

    mithat sancar – bir dinleyin. tam da bunu söylüyor. dinleyin, değerlendirme sizindir. oscar wilde millîdir, millî değildir, onu da tartışın ama şu sözü, lütfen, bu sizin değerlendirmelerinize karşı iki dakika düşün, sonra da bağırın çağırın.

    “kaba güce karşı koyabilirim ama kaba bir mantığa katlanamam. kaba bir mantık yürütmede adil olmayan bir şeyler vardır. kaba mantık, zekâya da bel altı vurmaktır.”

    başkan – konu üzerinde konuşalım.

    mithat sancar – esasen konu üzerinde konuşuyoruz.

    adnan günnar (trabzon) – sayın başkan şimdi oscar ödüllerinden bahsetmenin sırası mı?

    ayşe acar başaran (batman) – “oscar wilde” dedi ya!
    burcu çelik özkan (muş) – oscar wilde,wilde.o, ödül falan değil yani “oscar wilde” diye bir adam."

    (bkz: anayasa komisyonundaki oscar wilde tartışması)

  • yine de efsane olsun olmasın bütün michael'ler bir araya gelse arif'in o şutunu çıkaramazlar.

  • geçenlerde sevdiğim bir aile dostumuzun yanına gittim. beni bulunca da arkadaşının hukuki bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyip beni arkadaşına kitledi*

    abinin yanına gittim. altmışlı yaşlarda bir abi, söze eşini kaybettiğini söyleyerek başladı. o kadar rahat ve kanıksamış bir şekilde söyledi ki kendi kendime eşi öleli en az 2 sene olmuştur diye düşündüm. eşimden geriye miras kaldı, bu işi nasıl çözeriz? dedi. hemen aklımdan beynimde yerleşik olan insanların ne kadar maddiyatçı olduğuna dair fikir dizisi geçti (klasik hikaye işte ölenler ölür kalanlar mal kavgası yapar). sonra konuştukça hikaye biraz daha açıldı. abinin ve rahmetlinin çocukları olmamış. rahmetli eşin üzerine de sadece bir araba varmış. veraset ilamı almışlar tam 42 kişi rahmetlinin mirasçısıymış. abimiz de bu mirasçıların paylarını ödeyip arabayı almak istiyormuş. aklımdan arabanın değeri epey yüksek galiba başka türlü 42 kişiyle uğraşılmaz düşüncesi geçti. konuştukça arabanın da pek para etmediğini öğrendim. en sonunda "hocam yanlış anlamayın ama ben sizin yerinizde olsam bu kadar uğraşmazdım. 42 kişiden vekalet toplamak imkansız gibi bir şey. bana 50.000 lira verseler bu işle uğraşmam, zahmetine değmez ayrıca sonuç da garanti değil" dedim. kendisi sonuna kadar bu şekilde uğraşacağını belirtti. benim sunduğum alternatifleri de dinlemedi.

    sonra muhabbet biraz ilerledi. eşinin 18 yıl boyunca kanserle mücadele ettiğini, tedavisi için kolaylık olur umuduyla 3 yıl önce bu arabayı aldıklarını ve arabaya 36 bin lira verdiklerini ama eski araba olduğu için çok arıza yaptığını bir araba parası da tamir için verdiklerini, eşinin kanserle mücadelesini, cesaretini anlattı. öldüğü günü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu ve hikayenin sonu yaklaştıkça gözleri dolmaya ve sesi titremeye başladı.

    eşi ölünce dünyasının başına yıkıldığını, eşinin her şeyi olduğunu, eşi olmadan ne kadar eksik ve aciz kaldığını anlattı. en sonunda da "bu miras işiyle de beni biraz meşgul etsin diye uğraşıyorum, derdimden uzaklaşmak için" dedi ve insanların birbiriyle yalnızca menfaat temelli ilişkiler kuran duygusuz yaratıklar olduğuna dair ön yargım uzun bir aradan sonra yıkıldı. bu kadar ön yargılı olduğum için kendime de epey kızdım.

  • beş soruda kendisi hakkında konuşmak istediğim basketbolcudur:

    1) lebron çok kolay şampiyon olmadı mı?

    lebron'un diğer şampiyonluklarına göre daha kolay gözüken bu şampiyonluğunu batı konferansı'ndayken alması öncelikle ilginç bir durum. ikincisi, lebron eskiden iki tane kolay şampiyonluk verdi. ilki gibson, varejao gibi adamlarla finale çıkardığı cavs'in tecrübeli spurs karşısında ezildiği 2007 finali, ikincisi de kyrie ve love olmadan çıktıkları ve takımın en iyi ikinci oyuncusunun matthew dellavedova (!) olduğu ve buna rağmen iki maç aldıkları 2015 finali. dolayısıyla, bir tane kolay gözüken bir şampiyonluk alması genel çerçeveden bakıldığında şarttı.

    fakat bu kolay gözüken playoff macerasını kolay gösteren öğelerin başında lebron'un şu an kendisini çıkarttığı basketbol aklı seviyesi geliyor. bu konuya değineceğiz.

    2) anthony davis olmasa şampiyon olabilir miydi?

    elbette olamazdı çok büyük bir ihtimalle, ama jordan pippen olmadan şampiyon oldu mu? burada esas sorulması gereken soru şu: nasıl oldu da davis kariyerinin en iyi normal sezon ve playoff basketbolunu bu sene lakers'ta oynadı? işte bu sorunun cevaplarının başında, lebron'un davis'e kazanma kültürünü öğretmesi geliyor. ayrıca, geçmiş sezonlarda davis'in 75 maçtan fazla oynadığı bir sezon yok, ki ilk dört sezonunda sırasıyla 64, 67, 68 ve 61 maç oynamış. nasıl oldu da çıtkırıldım davis bu sene 71 maçın 62'sine çıkabildi? ki kaçırdığı maçların çoğu dinlenme amaçlı oldu. her darbede soyunma odasının yolunu tutan, takımının yüreğini ağzına getiren davis nasıl oldu da bu sene dayanıklılığını ciddi manada geliştirdi?

    3) lebron'un düşüşü ne zaman başlayacak?

    bazı yönlerden aslında başladı ama diğer pek çok sporcu (basketbolcu demiyorum) gibi hızlı bir şekilde düşmüyor lebron. fiziksel bazı özellikleri hem yaşı hem de yaptığı ekstra kilometreler sonucu (mesela 260 playoff maçı üç normal sezondan fazla yapıyor, ki playoff yoğunluğunu da düşünürsek sanki dört sezon gibi bir etki bırakıyor vücutta muhtemelen. dolayısıyla lebron'un nba kariyeri aslında 20 yıllık denebilir) biraz düşüşe geçti elbette ama kendisine çok iyi baktığı, çok akıllıca enerjisini harcadığı ve düşüşe geçen fiziksel özelliklerini mental ve basketbol aklı özellikleriyle kapattığı için hala prime bir lebron var karşımızda. lebron korkarım ki (lafın gelişi bir korku bu), 40 yaşına kadar (sakatlık yaşamazsa) nba'in en iyi üç-dört oyuncusu içinde olmaya devam edecek, çünkü lebron tarzı oyuncuların gururu ve basketbol aklı, nba'in en iyi 10 oyuncusunun dışında olmasına izin vermez kendisini. lebron, bu oyunun gördüğü en akıllı oyuncuların başında geliyor.

    bu yüzden de halihazırda çalıştığı en kaliteli diyetisyen, fitness hocaları, vs. ile çalışmaya devam ederek vücudunun 40 yaşında bile üst düzey kalmasını sağlamaya çalışacaktır. kalmadığı durumlarda lebron'un curry-magic johnson karışımı bir oyuna evrileceğini öngörmek zor değil. bundan altı-yedi sene önce hatırlanacak olursa, lebron'un atletizmi bittiğinde işe yaramaz bir oyuncu olacağı söyleniyordu, ki öyle olmadı. konu dışı ama sanki westbrook şu an o yönde ilerliyor gibi.

    4) lebron miami'ye giderek çok kötü gelenek başlamadı mı?

    bir kere bu geleneği başlatan lebron değil, kevin garnett'tir. garnett’in ray allen’la birlikte pierce ve rondo’nun yanına gitmesi modern zamanlarda süper takım kavramını tekrar alevlendirdi (70'lerde wilt'in, bill russell'a yenilmekten bıkıp jerry west ve elgin baylor'lı lakers'a katılması aslında bu türün ilk örneklerindendir). lebron'un, en iyi ikinci oyuncusu mo williams olan bir kadroyla boston’a karşı şampiyonluk kazanmasını beklemek gerçekçi değildi. işbilmez cavs yönetimi yeterli takviyeleri yapamayınca lebron da miami'ye gitti. bu durum, kendisinden birkaç sene sonra durant'ın gsw'ye gidişinden çok farklıydı. durant, iki sene önce şampiyon olmuş ve bir sene önce de nba tarihinin galibiyet rekorunu kırmış hazır bir takıma gidip inanılmaz bir dengesizliğe sebep oldu. zaten bu olmasa belki de şu an lebron'un beşinci veya altıncı şampiyonluğundan bahsediyor olacaktık.

    5) lebron tarihin en iyi basketbolcusu mu?

    yazılarını beğendiğim zach lowe'ın şu yazısını kesinlikle tavsiye ederim. özetle şunu diyor. kimi yenilgisiz olmayı (jordan) sever, kimisi uzun süreli dominasyonu (lebron). bu biraz zevk meselesi. o yüzden de unlu tatlıları seven ile sütlü tatlıları tercih edenleri aksi yönde ikna etmek ne kadar zorsa, bu da aynı.

    görüşümü belirtmeden önce bir de şunu söyleyeyim. lebron basketbol tarihinin üzerinde en çok baskı olan oyuncusudur. insanları daha çaylak yılından itibaren öyle standartlara alıştırmıştır ki, o standardın biraz altına düşse herkes burun kıvırır. veya standardı yakalasa, "lebron bu... bırakın da öyle oynasın," denir. yani lebron'un insanlara kendini beğendirmesi çok zordur. öte yandan, 2012 yılındaki boston 6. maçı öncesindeki stres seviyesi bence tarihte bir basketbolcu üzerine konabilecek en büyük baskıdır. düşünün miami o maçı kaybetse ikinci senesinde de hüsran yaşayan lebron/wade/bosh üçlüsü belki de dağılmanın eşiğine gelecekti ve belki de lebron uzun süre şampiyonluk göremeyecekti. o maç performansı playoff tarihinin en iyi iki üç performansından biridir.

    yaşım gereği her iki oyuncuyu da (mj ve lebron) yakından izlemiş biri olarak, son 2016 şampiyonluğundan sonra lebron'u ikinci sıraya yükseltmiştim mj'in ardından ve üçüncü sıradaki kareem ile arada pek de fark görmüyordum. soonraki yıllarda cavs'te kaybettiği şampiyonluklar ikinci sıradaki yerini sağlamlaştırdı. lakers'ta bu sezon yaptıkları ise (şampiyon olmasıyla ilgilenmiyorum) lebron'u 1b seviyesine yükseltti. yani, jordan 1a, lebron ise 1b benim gözümde. seneye de şampiyon olursa her ikisi de 1a olur ve ondan sonraki sene şampiyon olmayıp final bile oynarsa (veya seneye final oynayıp diğer sene şampiyon olursa) lebron 1a, jordan 1b olur gözümde.

    peki neden bu sene şampiyon olmasıyla ilgilenmedim? çünkü lebron ilk lakers'a geldiğinde yazdığım yazıda şampiyon olması için yanına iki süperstar lazım diyordum. ki lakers yönetimi de hem davis hem de kawhi hamlesini denedi. kawhi, lakers'ı satınca iki süperstara kaldılar ve bu formatta hem normal sezonu hem de batı'da birinci bitirmeleri benim için saygıyı hak ediyor. üstelik de clippers'ın daha derin ve yetenekli bir takım olduğu hususunda herkes hemfikir iken. ayrıca bubble'ın kendi avantajlarına rağmen ev sahibi olma avantajını kullanamadı lakers.

    basketbol, futbol gibi oyunlardaki süper yıldızları sürekli tarihte bir yere konumlandırmak, onların oynadıkları oyundan zevk alma katsayımızı düşürüyor. 2000'lere yeteneği, 2010'lara istikrarı ve kazandıkları ile damga vuran lebron'un 2020'lerin ilk yarısına nasıl bir damga vuracağını şahsen çok merak ediyorum. dile kolay, üç farklı on yıllık dönemden bahsediyoruz.

    klişe ile bitirelim: tadını çıkarın...

  • adam teknosa, vatan diye isimleri verirken sansürlememiş, telefona marka model uyduruyor. davan hayırlı olsun kardeşim.

  • t: ankara'ya film çekmek için gelmiş turist.
    h: harun.

    t: bu şehre geldiğime geleceğime pişman ettiniz beni ya!
    h: e gelmeseydin keşke. niye geldin ankara'ya? gitseydin istanbul'da çekseydin filmini.
    t: daha da ankaraya asla gelmem ben!
    h: gelme! zaten ankaranın da çok sikindeydi ha. nolur gel. sen ne filmi çekiyon oğlum?
    t: taşrada hayatın monotonluğu.
    h: sen ankara'ya taşra mı diyon la! taşra mı diyon sen ankara'ya? oğlum burası başkent başkent. eskiden burda deniz varmış!*

  • tatilya projesinde yer almış olan adamın konuşmasını izlemiştim. tatilyanın neden battığını hatırladığım kadarıyla şöyle açıkladı:

    + türk ailesi çocukları için hiç bir şey yapmaz. tatilya projesi amerikan aile yapısına göre tasarlandı, her çocuk için iki yetişkinin de geleceği düşünüldü, neredeyse şehir dışına yapılması da sorun olmayacaktı çünkü aile taa beylikdüzüne kadar gitmeye çekinmeyecekti.

    oysa anladık ki türk ailesi çocuğu için o kadar uzağa gitmez. türk ailesi alış veriş merkezine kendi ihtiyacı için gider çocuğunu da avm'deki ufak oyun parklarına bırakır, kendi ihtiyacı yoksa sadece çocuğu için gitmez.

  • 3 tip ve imam;

    tip: meraba.. biz amatör olarak dinle ilgileniyoruz da.. bir ustadan yardım alalım dedik..
    imam: amatör mü?.. nası amatör?...
    tip: isterseniz önce işlerimizi gösterelim.. bunlar nacizhane benim yazdığım ayetler.
    imam: la yürüyün gidin tövbe tövbee..
    tip: fotokopiyle kutsal kitap da çıkarttık.. adı: incir.. bakmak ister misiniz?
    imam: la havle vela kuvvete illa billa..
    tip: hah.. onun yerine lay lay loy loy gibi birşey düşündük..
    imam: la yürü!!!

  • arkadaş "aslansın, kaplansın"larla gazlanarak kızın yanına gönderilir..

    -uzun zamandır konuşmak istiyordum seninle zamanın varsa sana bir şey söylemek istiyorum
    +ne söyleyeceksin
    -seni seviyorum..
    +şu an çok yorgunum sonra konuşalım olur mu

    bi dakika sonra suratı yere bakarak gelir...

    -noldu lan ne bu hal?
    -çok yorgunmuş.. sanki halı saha maçına çağırdık amk..

  • ümraniyede bıçaklı saldırganı bacaklarından vurarak etkisiz hale getiren polis memuru. gerçekten çok temiz bir hamle olmuş. bıçak sallayan elemana sırtını dönmeyip nizami geri çekilme hareketi ve bu arada silahını çıkarmak her yiğidin harcı değil. bravo
    link

    - edit: ankara tıp fakültesi cebeci'de lösemi tedavisi gören hasta için acil ab rh+ aferez trombosit kana ihtiyaç vardır.
    irtibat: belgin tiryaki
    05054785349