hesabın var mı? giriş yap

  • nascar sadece bir araba yarisi bicimi olmayip yoz amerikan eglence anlayisinin, daha genis dusunursek kapitalizmin, eger musaade edilirse eglenceyi nasil bicimlendireceginin en guzel orneklerinden biridir.

    nascar bilindigi gibi avrupa tarzi formula 1'in aksine, ayni oval pist etrafinda donmekten ibaret bir yaris turudur. ortada ne viraj vardir, ne de surus kabileyetinizi gostereceginiz baska bir mecra. tum huner boyun kaslarinizin saglamliginda ve, sidik torbanizin kapasitesine kalmistir (yaris bayagi uzun surebiliyor), baska bir yetenege ihtiyac yoktur. boyle bir surucu kisisel hunerlere kalmayip sirf tecrube yoluyla yetistirilebilecegi icin, bu yarislarda hepsi de nascar surucusu olan dede-baba-torun ucluleri cogunlugu olusturmaktadir (bkz: nascar sulaleleri). cocuk odun bile olsa butun is direksiyonu uc saat boyu sola cevrili tutmaktan ibaret oldugundan, kucuk yasta egitimle herkes bu isi yapabilmektedir.

    nascarda virajsiz duz bir pist bicimin nicin tercih edildigi dusunulecek olursa, butun meselenin yaristaki reklamlari seyircinin gozune, fazla kafasini karistirmadan, daha uzun sure sokmak oldugu anlasilacaktir. arabalar pistin etrafinda son surat donseler bile, uygun bir yere yerlestirilmis bir kamera ile ayni arabalar ve tabii ki ustlerinde ki reklamlar sanki hic hareket etmiyorlarmis gibi ekranin ortasinda, amerikan izleyicisinin anlayabilmesi icin uzun sure gosterilebilir ve boylece cok daha etkili olurlar. formula 1'de de asil amac reklam yapmak olsa da, bu en azindan nascar'daki kadar asagilik bir bicimde yapilmamakta, hic degilse bir miktar atraksiyon eklenmektedir. ama ote yandan surekli degisen kameralar, acilar vs. seyirciyi reklama fazlasiyla odaklanmaktan alikoymaktadir .

    bu tezi destekleyen bir gercek te, bu yarislari genelde redneck tabir edebilecegimiz, amerikan beyaz orta sinif alti erkek nufusun seyretmesidir. hatta bunlara bir de isim takilmis, kendilerine nascar dads denilmektedir. nascardaki reklamlarda bununla iliskili bir bicimde ya pizza, ya bira ya da elektrikli testere nevinden reklamlardir.

    yani dememiz odur ki, bu yarislarin boyle basit ve uyuz sekilde yapilmasinin yegane sebebi, yarislardaki reklamlarin hedef kitlesinin algi kapasitesinin dusuklugudur.

  • an ıtıbarıyle kızılayın başlattığı kampanya.

    deprem anında devletın yardım etmesı lazımken mılletten sms ıle para ıstemek rezıllıktır.

    elazığ ıçın 100 mılyon tl toplanmıştı . ne oldu o paralara objektıf bır şekılde açıklayın ondan sonra milletten bağış isteyin.

  • ilber ortaylı cv:

    -1969 yılında ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'ni ve ankara üniversitesi dil, tarih ve coğrafya fakültesi'nin tarih bölümünü bitirdi.
    - viyana üniversitesi slavistik ve orientalistik bölümü'nde öğrenim gördü.
    - yüksek lisans çalışmasını chicago üniversitesi'nde yaptı.
    - ankara siyasal bilgiler fakültesi'nde "tanzimat sonrası mahallî idareler" adlı tezi ile 1974 yılında doktor, "osmanlı imparatorluğu'nda alman nüfûzu" adlı çalışmasıyla 1979'da doçent oldu.
    - 1982 yılında devletin akademik politikalarına tepki olarak görevinden istifa etti. bu dönemde viyana, berlin, paris, princeton, moskova, roma, münih, strazburg, yanya, sofya, kiel, cambridge, oxford ve tunus üniversitelerinde misafir öğretim üyeliği yaptı.
    - 1989'da türkiye'ye dönerek profesör oldu ve 1989-2002 yılları arasında ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nde idare tarihi bilim dalı başkanı olarak görev yaptı.
    - 2002 yılında galatasaray üniversitesi'ne, iki yıl sonra ise bilkent üniversitesi'ne konuk öğretim üyesi olarak geçti.
    - şu anda galatasaray üniversitesi hukuk fakültesi ve bilkent üniversitesi hukuk fakültesinde türk hukuk tarihi derslerini vermektedir.
    - galatasaray üniversitesi senato üyesidir.
    - uluslararası osmanlı etütleri komitesi yönetim kurulu üyesi ile avrupa iranoloji cemiyeti ve avusturya-türk bilimler forumu üyesidir.
    - ilke eğitim ve sağlık vakfı kapadokya meslek yüksekokulu mütevelli heyeti üyesidir.
    - 2005 yılında topkapı sarayı müzesi başkanı oldu.

    ortaylı; türkçe;
    ileri seviyede almanca, fransızca, ingilizce, italyanca ve rusça;
    orta seviyede kırım tatarca, slovakça, romence, sırpça, hırvatça, boşnakça, arapça, farsça, latince, ibranice, bulgarca, antik yunanca, ve yunanca bilmektedir.

    serkan inci cv:

    1987 mayıs ayında istanbul da doğdu. ilk, orta ve lise öğrenimini istanbulda tamamladıktan sonra umut kullar ile bulgaristan da mühendislik ve denizcilik eğitimi almaya gitti.
    bu sırada inci sözlüğü kurdu.

    ve ikincisi birinci hakkında balondur diyecek özgüveni kendinde buluyor.yazık bu ülkeye yazık, kimler ünlenliyor kimler toplum önderi gibi açıklamalarda bulunuyor.

  • allah başka dert vermesin dedirten açıklamadır. adam oyuncu olmuş yani bu sektörün içinde ama filmler(diziler) başlamadan önce yer alan uyarı işaretlerini yorumlayamaz halde. +13, +18 gibi ibareler varsa o filmi salonda izlemezsin olur biter.
    edit: "atv mi bu öyle işaretler yok" diye mesaj yazan cahil şahsiyete itafen; filmin isminin altında hangi kategöride ise onun ibaresi vardır. şöyle görsel

  • vergiyle alakası olmayan durumdur.

    1-zara ingiltere'de ve bulgaristan'da da vergi ödüyor.
    2-türkiye'de tekstil ürünlerinde vergi %8 iken ingiltere'de vergi %20 kaynak
    3-türkiye'de tekstil ürünlerinde vergi %8 iken bulgaristan'da vergi %20 kaynak

    kısaca bu fiyat farkının sebebi zara'nın kendini türkiye'de farklı konumlandırması, ulaşılması güç bir yere koyması ve açık açık türkiye'yi kazıklaması. çözüm üstteki arkadaşların da belirttiği gibi satın almamak.

  • bolca isiah thomas propagandası yapılmasını göz ardı edersek, son derece başarılı ve üzerinde çok fazla emek harcandığı belli olan bir basketbol belgeseli, ki zaten her şeyiyle 8 yılda tamamlandığı söyleniyor. çok ufak bir araştırmayla * 1971 doğumlu william gates ve 1972 doğumlu arthur agee'nin filmin çekildiği dönemden sonraki hayatlarının nasıl şekillendiğini görmek, filmin sanki 16 yıl sonra bile halen devam ediyor olduğu hissiyatını yaratıyor ya da ben artık iyice kendimi kaybettim, bilemiyorum.

    film toplamda 11 ödül almış, ki bunlardan bir tanesi de 2007 yılında international documentary association'dan aldıkları gelmiş geçmiş en iyi belgesel ödülü. ayrıca filmin bir döneminde, borçlar yüzünden arthur agee'nin evinde elektrikler gidince, filmin akışının zarar görmemesi adına yapımcıların bu parayı ceplerinden ödedikleri söyleniyor.

    --- spoiler ---
    william gates, marquette'ten mezun olunca emlak işine girmiş. 2001 yılında ise, o yaz basketbola geri dönme hazırlıkları yapan michael jordan'la antrenmanlara çıkmış, hatta washington wizards tarafından denenmek için teklif bile almış, lakin ayağından sakatlandığı için o iş yalan olmuş. filmde bolca görülen abisi curtis, 2001 yılında öldürülmüş. en son 2004 yılı itibariyle ise chicago'da bulunan living faith adlı bir yardımlaşma derneğinin başında bulunuyormuş.

    arthur agee ise william'a göre daha uyanık çıkmış ve şöhretini nakite çevirmeyi bilmiş. öyle ki, basketbola dahi ihanet edip, passing glory adlı filmde oynamak için cba takımlarından connecticut pride'ın kontrat teklifini reddetmiş. okullarda genç çocuklara eğitimin önemi hakkında dersler veriyormuş. o da 2004 yılında, yine filmde sıkça gördüğümüz babası arthur sr.'ı bir cinayete kurban vermiş. en bombası ise hoop dreams adı ve "control your destiny" sloganıyla tekstil işine girmiş olması. aferin valla.

    nihayetinde iki genç de nba hayallerini gerçeğe dönüştüremeseler de, bu film sayesinde en azından kendilerine ve ailelerine nispeten daha iyi birer yaşam standartı sağlamışlar. filmin yayınlandığı tarihten 16 yıl ileri gidip günümüze gelince bile, anafikir hala değişmiyor ve "eğitimin önemi" olarak kalmaya devam ediyor..
    --- spoiler ---

  • üst edit:aşağıda çıkmadan yola bakmadınız mı şeklinde kendince zekice açıklamalar girenlere bir sorum olacak?

    vatandaş, bir yere giderken acaba kazıklanır mıyım şeklinde düşünecek kıvama geldiyse bir problem yok mudur? yol arkadaşım. yol bu. senin, benim yolum. kamunun malı. kamu sensin. ücretli yol olması problem değil, problem vatandaşın tabelalarda iki yolu aynı anda görüp, istediğini tercih etme hakkının elinden alınması.

    orijinal entry:
    dün gece saatlerinde istanbul'dan adana istikametine gitmek üzere çıktığım yolda, daha önce bildiğim ancak tecrübe etmediğim dolandırmadır.

    ankara- niğde yolu hayırlı olsun tabelasını asan sn ulaştırma bakanı, tabelalarda bile isteye normal güzergahtan adana yazısını çıkaran, ücretli yola adana'nın tek yolu imiş gibi adana yazdıran sebebi bana bir açıklasın. bir vatandaş olarak talebimdir.

    girdiğimiz yolda bunu farkettikten sonra tek mola yerinde bir amcanın bu yola giren herkes yanlışlıkla giriyor zaten, emirler sapağından çıkın, en azııdan az ödersiniz demesiyle 144 tl'lik kazığı 32,5 tl ile atlattım. ve sonrasında şereflikoçhisar merkez tabelasında, pozantı kavşak tabelasında aynı üç kağıtçılık yapılmıştır. bu sefer yemedim.

    herkesi bu hususta dikkatli olmaları için bilgilendirmek istedim.

    not: bana ergen esprileri ile gelmeyin, kalbinizi kırarım.

    edit : cimer, bimer ve emg'ye şikayet etmiş bir arkadaş. et kardeş. hakaret yok, kişilere atıf yok. devlet dediğin ise benim, sensin. devlet bir aygıt. başlıkta da entry'de de suç içeriği yok. keyfin bilir.

    teşekkür editi: destek mesajlarına yetişmem olanaksız. teşekkürler ekşi ahalisi.

  • tur bisikleti ile uğraşıyorum, anadolunun bazı yerlerine pedal çevirdim. hani kıyıda köşede kalmış dağ köyleri falan, tamam çok lakap duydum da. köylerinden birinde resmen muhtar bize şunu dediler, git kahveye şerefsiz mustafayı sor size yer göstersin.

    kahveye gittik. mustafa bey orda mı dedik, hangi mustafa dediler. şerefsiz olanmış dedik. şerefsiz mustaaaf benim diye birisi kalktı. çok distopik bir anadolu insanımız var adam bide benimsemiş ya sdlkfsşdfşlsd.

  • ortam ve şartların negatif yönde olması bile kendisinde şirin olma merakını gidermemiştir. azimli kız. aferin ona. beş, pekiyi.