hesabın var mı? giriş yap

  • kendisinin türkiye'nin en iyi oyuncusu olduğunu iddia eden kişinin şaka yaptığını düşünmek istiyorum. şaka maka güzel bir şaka.

  • turkcell henüz reklamlarında kullanmadığına göre yeterince bıkılmamış demek ki.

  • ah sizin derdiniz dert midir, benim derdim yanında?

    çıktığım ilk kızdı, ilk ve son randevumuz oldu...

    danışman göreviyle midir, bodyguard niyetiyle midir bilmem, yanında çam yarması gibi bi kızla çıkageldi. davet benden gelmişti, serde de centilmenlik var, hayatta hesabı ödetmem ama bu üçüncü şahıs yoktu ki gündemde? bütçe desen kısıtlı, finans nanay o günlerde...

    sonradan öğreniyorum yemek işini halletmişler; benimle buluşmadan önce ikisi kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bişeyler atıştırmak istemişler, abla da orda dört tane kıymalı gözlemeyi gömmüş. yarasın.

    ama yaramamış işte... biz oturduk kafeye, bişeyler içtik, lakin iki lafın belini kırmak ne mümkün? abla devamlı karnını tutup inliyor. ben o an gözleme olayından bihaberim, regl sancısı diyorlar bana. abla gözlerimin önünde boncuk boncuk terliyor, titreme de var hafiften, durum iyi değil...

    derken bi hışım kalkıp tuvaletin yer aldığı ikinci kata yöneliyor, fakat döner merdivenin metal basamağına attığı ilk adımla beraber tökezleyip düşüyor ve düştüğü yerde bildiğin altına sıçıyor abla.

    çıkmaya çalıştığım kızla kafeden çıkıyoruz, karşı sokağa geçip cebimdeki son parayla alış veriş yapıyoruz, uygun bi don seçip ablaya getiriyoruz. özürler, kusura bakmalar, mahcup oldumlar... ya gözleme dokundular, ya açık ayran bozdular...

    ne demek canım diyorum, insanlık hali. apar topar vedalaşıyoruz çıkmaya çalıştığım kızla, artık kafam nasıl allak bullak olduysa bilek güreşi tutuşu gibi bi tokalaşmayla ayrılıyorum mekandan. bir daha ne o beni arıyor, ne ben onu soruyorum...

  • eleştirilmesini "kim ne kazanıyorsa kazansın, siz kendi kazancınızı arttırmaya çalışın" minvalinde eleştirmeyeceğim.

    çünkü bir diş doktoru okulunu okumuştur, sermayesini bulup müessesesini açmıştır ve işini yapmaktadır.

    bir doktor, okulunu okumuştur, pratisyen olarak kendi işini yapmaktadır ya da tus'u kazanmıştır, asistanlığını yapmıştır ve nerede olursa olsun kendi işini yapmaktadır.

    br öğretmen, okulunu okumuştur, kpss'yi geçmiştir, bir okula atanmış ve kendi işini yapmaktadır.

    sen de yapabilirsin! evet, zor değil, önünde engel yok, kimse seni durdurmuyor, hayatını ona göre ayarla, git oku çalış kazan ve yap!

    ancak bu ülkede milletvekili olamazsın,arkan yoksa, birilerini yalamadıysan. üst düzey memuriyet alamazsın, torpilin yoksa. ihale alamazsın, siyasi bağlantıların yoksa.

    sana imkan verilmeyen gelir kaynaklarını sorgula, eleştir, isyan et!

    senin de yapabileceğin bir iş varken, o kişi o görevi gökten zembille değil, hakkıyla almışken, saçmalama.

    doktor çok kazanıyorsa, öğretmen rahat çalışıyorsa, diş hekimi fazla alıyorsa, boyacıların işi kekse, kaldır bir tarafını bir zahmet ve yap.

    yok ama batmaz bizim ülkemizde kaçakçılıkla zengin olan otobüs şirketleri, devlet ihaleleriyle doyan inşaat şirketleri, vergi kaçıran holdingler..

    varsa yoksa yolu herkese açık olan doktorlar, öğretmenler vs.

    biri anlatsın, neden?

  • --- spoiler ---

    söz konusu düzenlemelerle yerli üreticilerin desteklenmesi ve istihdamın korunması amaçlanıyor.

    --- spoiler ---

    oyun konsollarına getirilen ek vergiyle ülkemiz artık daha güçlü. teşekkürler cumhurbaşkanım!

  • e5 kıyısında 5 metrekare boş alan görse orada güllerden türk bayrağı, çiçeklerden boğaz köprüsü, çakıl taşlarından büyükşehir belediyesi amblemi, irice taşlardan kız kulesi yapmaya çalışan bir fantastik insandır, zannediyorum ibb park ve bahçeler müdürlüğü bordroludur.

    ki en son kız kulesi çalışmasında iyice kendini aşmış, cam çerçeve de getirtmiş, kız kulesini yatay manada sıfırdan inşa etmiş, tebrik ediyorum. (boğaziçi köprüsü çamlıca tarafında metrobüs duraklarına gelmeden...)

    düz yeşillik, çimen de güzel biri bu adama anlatsın rica ediyorum.

  • uzun zamandır dikkatimi çeken ve de sanırım sadece bilkent üniversitesine özel olan bir tuhaf durumdur. bilkent üniversitesinde hoca olmak için belki de bi kriterdir. normal bi isim ve soyisimle öyle burda hoca olamazsınız diye bir koşul vardır belki de. yani hoca denirken akla ne gelir; işte mahmut yıldız efendime söyliyim mustafa kaya hadi biraz daha nadir olsun ayşenur özdemir ne bilim en fazla asuman tekin olur hoca dediğin ama bilkent üniversitesi öyle mi;

    jülide akşiyote
    iletişim ve tasarımı bölümü

    isim zaten nadir de ama bu soyisimle yanyana gelince dünyada tek herhalde. hatta önümüzdeki 5000 yıl boyunca da böyle bir gelmez bence daha.

    bilin neyaptı
    iktisat bölümü

    insanda durup dururken şüphe uyandıran bir isim. okurken de düşündüren bi isim. düşünürken de düşündüren öyle görünmese de çok akademik bir isim.

    ayışığı başak sevdik çallı
    bilgisayar mühendisliği bölümü

    sanki şifreli bir mesaj var ya da bizden birşey bulmamız bekleniyor da bunlar ipucu kelimeler. hmmm. bi şiir kitabı adı da olabilir bilemedim.

    zühre sü gül
    mimarlık bölümü

    hani zühre gül olsa bi nevi anlaşılır hatta zühre su gül olsa bile ama o su neden sü oluyor abi nasıl bi ünlü yumuşaması çeşidi bu.

    satılmış topçu
    bilişim sistemleri ve teknolojileri bölümü

    mesela neymar gibi zira kendisi satıldı 220 milyon euro'ya ve de topçu. ama messi öyle değil çünkü bonservisi elinde gitti. o yüzden o serbest bırakılmış topçu.

    ayşe henry
    mimarlık bölümü

    on numara çok kral efsane bir isim soyisim. annesi de fatma djorkaeff.

    andre santos nouri
    iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü

    portekiz milli takımının sol beki gibi başlayıp kızılcahamam müftüsü gibi biten bi isim. cok acayip.

    esma burçin dengiz olin
    iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü

    ya allah aşkına esma burçin neyine yetmemiş. hani esma burçin olsan ne güzel kulağa da hoş geliyor ama sonra dengiz olin ne abi. mogolistan hanı mısım sen yoksa pagan tanrısı mı.

    örsan örge
    doktora: kansas üniversitesi

    ör parantezine alınabilirmiş aslında. sange ile devam edilebilirmiş.

    tijen sonkan türkkan
    iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü

    slogan gibi isim. dişe dişe kana kana intikam diye de devam edebilirmiş.

    atıl kurttekin
    grafik tasarımı bölümü

    bu hocamızın asıl soyisminin kurt oldugunu düşünüyorum. anne ve babası ona kötü bi şaka yaparak ismini atıl koyduklarını buna intikam olarak da hocamızın soyismini değiştirdiğini düşünüyorum.

    dominique kassab tezgör
    güzel sanatlar bölümü

    italya alplerinde başlayıp adana toroslarında biten bir fay hattı gibi adeta öyle bi isim.

    serge randriambololona
    matematik bölümü

    sonlara doğru klavyeye random basılmış belli.

    glenn terry kukkola
    mimarlık bölümü
    yaşlı amcaların coca cola'ya seslenme şekli gibi bir soyisim bu da.

    tudor onea
    uluslararası ilişkiler bölümü

    soyisimi zaten tepkiyi bizden önce koymuş.

    costantino costantini
    kültürler, medeniyetler ve düşünceler programı

    istanbul istanbul olalı şarkısının yunancası bu da.

    sinan pekinton
    lisans: hacettepe üniversitesi ankara devlet konservatuvarı

    eyalet ismi gibi washington mesela ama onun ali express’ten sipariş ettiğinizi düşünün.

    daha bunun gibi onlarca aşırı marjinal hoca isimleri;

    nazende özkaramete coşkun
    fulten larlar
    ilgi gerçek
    celile ıtır göğüş
    okyay say
    arzu sibel ikinci
    lori russell dağ

    ve sayamadıklarım..

    eğer siz de çok sık rastlanmayan bir isme sahipseniz mesela adana merkez patlıyor herkes gibi bilkent’e hocalığa başvurun kesin alırlar. rektör bile yaparlar.

  • zor bir iştir.teşhis eden de ettiren de bir an önce bitsin diye dua eder.

    ben hep böyle hüzün veren şeyler mi yazacağım ....ama anlatmam da gerek:

    1974 veya 1975 yılı idi. artvin ilinin borçka ilçesinde cumhuriyet savcısı olarak görev yapıyordum. çoruh nehri borçka'da
    son katılan çayları da alarak ilçe merkezinden geçip batuma dökülür.bir askeri birliğe ait cemse çoruh'a düştü.12 askerden biri kurtulabildi.bir saat içinde koca araç kayboldu gitti.bu olaylar sık sık olur,cesedin karadenize gitme ihtimali yüksektir, bu nedenle sscbne de haber verilirdi. olaydan kırk gün kadar sonra sscb'den bir ceset bulunduğuna dair haber geldi.sınırlardaki valiler hudut komiseri, kaymakamlar hudut komiser muavini olarak görev yaparlar.kaybolan askerlerin yakınları,tabur komutanı kaymakam ve doktor ile cesedi teşhis ve teslim almak için maradit (muratlı) sınır kapısına gittik.suda boğulmalarda bir süre sonra cesed şişer,denizde bazı organlar da canlılar tarafından yenir.bu nedenle teşhis zorlaşır.sscb yetkilileri ,cesedin kendi vatandaşı mı türk mü olduğuna (erkekse) sünnetli olup olmadığına bakarak karar veriyorlar imiş.ceset sünnetli imiş...uzaktan sedye ile ağızları maskeli iki asker cesedi getirip hemen uzaklaştılar.benim o gün burnum tıkalıymış,pek koku duymadım.cesedin başına gidip doktoru çağırdım..doktor burnunu tuta tuta geldi " siz bakın savcım ben kokuya dayanamıyorum" dedi ve uzaklaştı.ben bir pens ile beyaz örtüyü araladım ,baş kısmı parmak kalınlığında kurtla doluydu.naçar tamamını açtım ; şişmiş morarmış (adli tıpta zenci yüzü ) dedikleri bir hal almış..elbiseler yarı kaybolmuş...asker yakınları gelip uzaktan bakıp "hayır" diyorlar.biri geldi,baktı "bu benim oğlum " dedi."nerden tanıdın" dedim."çorabından" dedi."nasıl yani ? " "savcı bey" dedi " bu çorabı gelinim ördü,bu deseni bu şekli nerde görsem tanırım"

  • 2011'den bu yana yeni bir film için uzun süre bekleten lynn ramsay'in, we need to talk about kevin'in üstüne çok şey koyarak geri döndüğü yeni başyapıtı.

    çok güçlü, çok travmatik ve sonuna dek hipnotize edici bir gerilim ile dolu. eğer ödül sezonuna girseydi çok konuşulurdu bu yıl. yarışa girmediğine üzüldüm.

    senaryo bir puzzle gibi, film boyunca yavaşça birleşiyor o parçalar, ilmek ilmek örmüş ramsey ve yer yer korku-gerilime kayan o senaryo yağ gibi akıyor. cannes'daki ödül boş yere değilmiş.

    joaquin phoenix, depresif, geçmişi travmalarla dolu ve intikam hırsıyla dolan bir karakteri olabilecek en iyi şekilde yaşamış. performansları arasında top 5'e girecek cinsten.
    bu yıl eğer ödül sezonuna girseymiş, oscar yarışında gary oldman rakipsiz kalmazmış.

    özetle, bir kez izleyerek doyulacak bir film değil. her açıdan muhteşem bir hikaye, yönetim ve oyunculuk kompozisyonu.

    umarım türkiye'de de bir an önce vizyona girer.
    10/8.5