hesabın var mı? giriş yap

  • el emegi goz nurudur, araklama degildir:

    ilk anadolu medreseleri’nin anadolu’ya ilk yerleşen danişmendli ve artuklu topraklarında yapıldığı görülür.
    mardin ve diyarbakır yöresinde bulunan artuklular’dan necmeddin ilgazi’nin kardeşi eminüddin adına, mardin’de 1108 tarihinde eminüddin külliyesi yaptırılmıştır. şehrin güneybatısında bulunan eminüddin medresesi, cami, maristan (hastahane), hamam ve çeşmeden meydana gelen yapılar topluluğu içinde yer alır. külliyenin medresesinin avlusu büyük bir kubbe ile örtülüdür. bu örneğe göre, kubbeli veya kapalı denilen medrese planı ortaya çıkmıştır. bunlar anadolu’da yapılan medreselerin esas planını teşkil ederler.
    tokat’ta danişmendliler’den nizameddin yağıbasan tarafından yaptırılan 1151 tarihli medrese ile 1157’de yapılan niksar yağıbasan medresesi ilk kubbeli medreseler olmuşlardır. bu medreselerde, büyük kubbe iki yandadır. eyvanlar diğer yanlardan kapalı duvarlara oturur. etrafını çeviren büyüklü küçüklü tonozlu odalara birer kapı açılmıştır. bu sade fakat ilk kapalı medrese örnekleri bugün maalesef harap durumda bulunmaktadır. afyon sincanlı’ya bağlı boyalı köy’de iki katlı harap durumdaki medrese, 1210 tarihinde selçuklular tarafından yapılmıştır.
    açık medreseler grubuna giren medreseler içinde i. alâeddin keykubad’ın annesi ümmühan hatun tarafından 1208 tarihinde eskişehir seyit gazi’de yaptırılan battal gazi medresesi akla gelir.
    osmanlı döneminde yapılan eklemelerle günümüze sağlam gelebilen üç eyvanlı medrese, cami, türbe, imarethane ve tekke yapılarından oluşmuştur. türbede seyit battal gazi ile ahmed ve mahmud beyler’in sandukaları bulunmaktadır. bir tepe üzerinde görkemli bir görünüşe sahip külliye, günümüzde ziyaret edilen yerlerden biridir.
    selçuklu sultanı gıyaseddin keyhüsrev ii zamanında kayseri emiri olan seraceddin bedir tarafından 1238 yılında yaptırılan seraceddin medresesi, açık üç eyvanlı ve tek katlı bir medresedir.
    antalya’da yivli minare karşısında yer alan imaret medresesi’nin kitabesi okunamadığından yaptıranı ve tarihi bilinmemektedir. ancak medresenin mimarisine göre xiii. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır. taç kapı ile dikkati çeken medrese bir selçuklu eseridir.
    bugün giriş cephesi evler arasında kalan kayseri avgunu medresesi’nin xiii.yüzyılın ilk yarısına ait olduğu sanılır.
    iki eyvanlı akşehir taş medrese 1216 tarihinde sahip ata fahreddin ali tarafından yaptırılmıştır. bu medrese, taç kapı cephesine bitişik mescit ve çifte şerefeli tuğla minaresi ile dikkati çeker.
    kayseri - sahibiye medresesi açık medreseler grubuna girmekte olup dört eyvanlı şemaya bağlıdır. kesme taştan yapılan medresenin taç kapısı üzerindeki yazıttan gıyaseddin keyhüsrev iii zamanında 1267 tarihinde sahip ata fahreddin ali tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. mimarı belli olmayan medresenin karşısında çeşme ve mescidi yer almaktaydı. tamamen kesme taştan yapılan sahibiye medresesi ileriye fırlamış zengin taş işçiliği gösteren taç kapısı ile dikkati çeker.
    sivas’ta gök medrese, ünlü selçuk veziri sahip ata fahreddin ali tarafından 1271 tarihinde mimar konyalı kâlûyan usta’ya yaptırılmıştır. yivli minareleri ve sırlı tuğla kaplamaları ile tanınır. tonoz örtülü ana eyvanın iç yüzeyinde geometrik motifli çini mozaikler bulunmaktadır. sivas’ ta ilhanlılar’ın anadolu valisi muzaffereddin burucindi tarafından yaptırılan buruciye medresesi de aynı tarihi taşır. simetrik mekanları ile dört eyvanlı bir plan şemasına sahiptir. girişin iki yanında mescid ve türbe yer alır. türbenin kubbesi mozaik çinilerle kaplı olup, burada medreseyi yaptıran muzafereddin burucindi yatmaktadır. sivas’ta medreseler sokağı’nda izzeddin keykavus i şifahanesi’nin karşısında yine 1271 tarihinde yapılan çifte minareli medrese bulunur. ilhanlılar’ın büyük veziri ünlü sâhip şemseddin cüveynî tarafından yaptırılan çifte minareli medrese’nin kapısı geometrik ve bitkisel motiflerle bezelidir. yivli minareler cepheyi hareketlendirir.
    erzurum hatuniye veya çifte minareli medrese denilen medresenin tarihi tam olarak bilinmiyorsa da xiii. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılır. bu sırada bölgedeki ilhanlılar’ın egemenliği nedeniyle medrese bu dönemde şehzade olan keyhatu’nun eşi padişah hatun tarafından yaptırılmıştır. keyhatu, argun han’ın 1291 tarihinde ölümünden sonra onun yerine geçmişti. bu nedenle medrese 1290 yılında yapılmış olmalıdır. anadolu’daki medreselerin en büyüğü olan bu yapı dört eyvanlı ve iki katlıdır. sırlı tuğla ve çinilerle bezeli yivli minareler taç kapıya ayrı bir güzellik verir. medresenin mimarisi, planı ve süslemeleri ile ahenkli bir bütünlük sağladığı görülür. bu medresenin de sivas’taki gibi tam bir selçuklu üslubu ile yapıldığı görülür.
    tıp medreseleri ve şifahanelerden bahsedecek olursak, ilk selçuklu eseri olan kayseri’deki çifte medrese akla gelir. burası bir tıp medresesi ile ona ait olan 4 eyvanlı şifahaneden oluşur. iki yapının birleşmesinden çifte medrese ortaya çıkmıştır. medrese içinde sekizgen planlı bir kümbet vardır. i gıyaseddin keyhüsrev tarafından 1205 tarihinde yapıldığı kabul edilir. şifahane ise sultanın kızkardeşi, gevher nesibe sultan tarafından yaptırılmış olup en eski hastahane yapısı olması bakımından önemli bir tıp kuruluşudur. yan yana olan iki yapı, bir koridorla birbirine bağlanmıştır.
    önemli bir tıp medresesi de sivas’taki i keykavus tıp medresesi’dir. selçuklu sultanı izzeddin keykavus i, 1217 tarihinde medrese ve yanındaki şifahaneyi yaptırmıştır. dört eyvanlı ve avlusu revaklı bir medresedir. keykavûs şifahanesi denilen yapı anadolu’nun önemli bir yapısı olmuştur. anadolu’nun bu en büyük hastahanesini yanındaki medrese ile beraber düşünmek gereklidir. şifahane, mimari plastik, çini sanatı yönünden yenilikler getiren bir yapı olmuştur. izzeddin keykavus’un türbesinin cephesi mavi renkli çinilerle süslenmiştir. bu çini süslemeler marendli ahmed usta’nın eseridir. türbe, ongen prizmalı bir külahla örtülüdür.
    kayseri-huand hatun medresesi, selçuklu sultanı gıyaseddin keyhüsrev’in annesi mahperi hatun tarafından 1237 tarihinde yaptırılmıştır. kayseri kalesi dışında yapılan medrese bir külliye olarak ele alınmış, cami, medrese, türbe ve hamamdan oluşmakta olup enine gelişen bir dikdörtgen plan üzerine iki eyvanlı olarak yapılmıştır. ayrıca camiye bitişik bir kümbet yer almıştır.
    çorum’un alaca ilçesi’ne bağlı mahmudiye köyü’ne yakın kalehisar medresesi xiii. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir. medrese kazılarla bütünü ile ortaya çıkarılmıştır.
    kayseri hacı kılıç medresesi 1249 tarihinde abûl kasım ibn ali el tusi tarafından yaptırılmıştır. cami ve medrese girişleri ayrı, revaklı avluları ortaktır. caminin bitişiğinde bulunan medreseye niçin hacı kılıç denildiği bilinmemektedir. çok süslü bir taç kapıya sahip medresenin diğer yanları yalın bırakılmıştır.
    konya’da sahip ata camisi’ne giden yolda 1242 tarihinde ii. alâeddin keykubad’ın lalası olan bedreddin müslih tarafından yaptırılan sırçalı medrese bulunmaktadır. medrese iki katlı eyvanlı olup örtü sistemi kubbe ve tonozludur. klasik selçuklu medreselerinin öncüsü olan yapının mimarı tuslu mehmed olup, içi çinilerle bezelidir. medreseye bu nedenle sırçalı medrese denilmiş olmalıdır.
    tokat gök medrese 1275 tarihinde ünlü vezir muineddin pervane tarafından yaptırılmıştır. adını içinde kullanılan firuze çinilerden almıştır. bu yapı iki katlı bir şifahane (tıp medresesi) olarak yapılmış olmalıdır.
    kapalı medreseler grubuna giren dört veya üç eyvanlı, kubbe altı revaklı, tek katlı medreselere gelince ilk akla gelen erzurum yakutiye medresesi’dir. 1310 tarihinde ilhanlı olcaytu hüdâbendi döneminde hoca camâleddin yakut tarafından yaptırılan bu görkemli eser önemli ilhanlı eserleri arasında yer alır.
    plan şeması ile tipik bir kapalı medrese örneği olan kırşehir caca bey medresesi ise iki katlı olup iii gıyaseddin keyhüsrev zamanında kırşehir’de valilik yapan nureddin cıbril bin caca bey tarafından 1272 tarihinde yaptırılmıştır. türbe ve minaresi çini süslemelidir. bugün cami olarak kullanılan medrese, zamanında bir rasathane olarak kullanılmıştır.
    iki veya bir eyvanlı, kubbe altı revaklı medreselere atabey mübarizüddin ertokuş medresesi, konya ali gav medresesi, erzurum ahmediye ve karaman emir musa medresesi girmektedir. isparta’nın atabey ilçesi’nde bulunan ertokuş medresesi 1224 tarihinde alaeddin keykubad devrinin önemli bir kişisi olan atabey mübarizüddin ertokuş tarafından yaptırılmıştır. konya ali gav medresesi, xiii. yüzyıl başına tarihlenir. erzurum ahmediye medresesi 1314 tarihli olup ali oğlu ahmed adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. ufak bir medrese olan yapının mescidi ve süslü minaresi dikkati çekmektedir. karaman emir musa medresesi 1339 tarihli olup emir burhaneddin musa tarafından yaptırılan bu medrese karamanlılar dönemine aittir.
    iki veya bir eyvanlı kubbe altı revaksızlar grubuna giren medreseler ise konya karatay, konya ince minareli medrese ile çay medresesi’dir.
    konya alaeddin tepesi eteğindeki karatay medresesi 1251 tarihinde emir celâleddin karatay tarafından yaptırılmıştır. konya ince minareli medrese ise 1260-65 yıllarında sahip ata fahreddin ali tarafından yapılmıştır. konya’da bulunan bu iki önemli medreseyi ayrıca vereceğiz. afyon, çay’da bulunan çay medresesi ise iii. gıyaseddin keyhüsrev devrinin önemli bir şahsiyeti olan yusuf bin yakup tarafından 1278 tarihinde yaptırılmıştır. kitabesine göre medresenin mimarı oğulbek bin mehmed’dir. medrese mimari ve süsleme yönüyle oldukça ilginçtir.
    medreseler bölümünü bitirirken 13. yüzyılda yapılan hacı bektaşı veli külliyesi’ni de burada vermeyi uygun bulduk. horasan erenleri’nden bektaşi tarikatının piri olan hacı bektaşı veli adına yapılan külliye 20. yüzyıla kadar inşa edilen yapılar topluluğu ile günümüze kadar gelebilmiş ve seyit battal gazi külliyesi gibi günümüzde ziyaret edilmektedir. birçok yapı yanında balım sultan ve hacı bektaş veli’nin türbeleri de bulunmaktadır. bugün anadolu’da bu saydığımız medreselerin yanında birçok yarı yıkık veya tamamen kaybolmuş medreseler de bulunmaktadır.

  • ahiretin resmi dilinin arapça olduğunu öğrendiğimiz başlık. ortamlarda dinim evrensel dersin kim bilecek.

  • fifa yükledikten sonra oyunu açarken klavyeyi sağa sola kaydırmayı akıl edemeyerek 2 hafta boyunca bilgisayarın yaptığı maçları izlemek.

  • heyecanlandıran kampanya.

    adamlar baktı: "bunlar 5.60'a benzin alıyorlar ses etmiyorlar az da biz silkeleyelim" dediler ve böyle bir kampanya yaptılar.

  • bunun temel motivasyonu, o çok nefret edilen ve tüm kötülüklerin anası olarak görülen elitliğe bir övgü ve öykünmedir, "elit" diye güya hakaret ederken o kavramın içinde belli bir kültür birikimini, görgüyü, aileden gelen manevi bir zenginliği* barındırdığını, ihale sayesinde zengin olup paranın bir tarafına koysan da, arabanın en iyisine binip o elitlerin gezdiği yerde gezebilsen de, onların yazlık mekanlarında kadın-erkek plajı ayrı tatil yapabilsen de, bazı şeyleri parayla asla değiştiremeyeceğini ve elde edemeyeceğini, tüm "bakın artık ben de yapabiliyorum/sahip olabiliyorum" dediklerinin kendilerinde nasıl eğreti durduğunu bilmenin öfkesidir.
    çünkü taktılan saatin, modanisa gibi yerlerden alınan ve muhafazakar makastan çıkınca çok güzel oldu zannedilen o acıklı kitsch kıyafetlerin, havalimanında göze sokulan louis vuitton valizlerin, alta çekilen jeepin, en özel üniversitenin uluslararası bilmemne bölümünden mezun olmak için dökülen onca paranın, kendi çapında bir cemiyet, bir sosyete oluşturmak için mado'da pazar kahvaltısı edip huqqa'da latte içmenin bir boka, hiç ama hiçbir boka yaramadığını içten içe bilmenin çaresiz hırsıdır. ne tiyatroyla, ne kitapla, ne filmle, ne seyahatle telafi edilemeyecek keskin bir sakilliğin kinidir. çünkü bilir ki bugün islami moda dergisinin lansmanına gitmesine izin veren, modern zamana son derece uyumlu görünen kocası bir anda sinirlenip dayak atabilir, elitler gibi roma'ya gidilip alışveriş de yapılsa yolculuk hep maraş'taki köye kaynanaya gitmekle biter, tüm çaba dini bayramlarda ıslak ayak üzerine giyilmiş çorapların kokusuyla dolmuş havasız bir odada biter. çünkü bilir ki "çok şükür elhamdülillah, allahım, canım rabbim, bugün de bize bahçeşehir'deki evimizin bahçesinde dostlarımızla toplanmayı nasip etti" diye şükredilen her şey bir anda allak bullak olabilir ve hemen olmasa da birkaç yıl sonra kendilerini geldikleri yerde bulabilirler, ama yıllarca karı koca öğretmenlik yapıp ege'de yazlık alan beyefendiyle hanımefendinin öyle bir riski yoktur, insanın kumaşında olan bir şeyin öyle aniden kaybedilme riski olmaz.

    edit: "neden maraş?" diye soranlara cevap vermek adına, bu "italya'dan sonra maraş'a gitmekten ve köşelerden erkek çorabı toplamaktan ve kokudan ne kadar iğreniyoruz" benim nişantaşı dolaylarında bir cafede iki kadının muhabbetinden duyduğum bir şeydi, maraş'a ya da doğu'ya bir garezim yok, buradan tüm maraşlı vatandaşlarımıza "maraş'ın yollarına çıkayım dağlarına" şarkısını armağan ediyorum.

    edit: haters gonna hate.

  • hep mümkün olmayan. vefat ettikten sonra onun telefonundan beni annem aramıştı. bir an gülümsemiş ve "neden olmasın" demiştim, hatta o saniye "kimseye söylemem" diye hesap bile yaptım. neyse ki deli olduğumu gizleyecek kadar akıllıyım.

  • bundan 50 sene sonra messi’nin kupa kazandığı fotoğrafa bakacağım ve bunu göreceğim, allah belanızı versin.