ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
londra'ya göçtükten 48 saat sonra dönen yazılımcı
-
kesin mülakat için gidip işe alınmamıştır. başka açıklaması olamaz.
sevgilinin söylediği unutulmayan sözler
-
evlenip çocuk yapalım mı? (sene 2000)
çocukları az önce yatırdım.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
+ sigara içiyor musunuz?
- içmiyorum.
+hah bu da çok iyi. genel müdürümüz sigara içen elaman istemiyor
-neden ki?
+işte bağımlılık olarak görüyor bunu, zayıflık olarak görüyor. bir de çok molalı çalışıyorlar tabi.
-ben de günde en az beş kere çişe çıkarım.
+(...)
-en az bir kere de sıçarım.
+(...)
-ama tabii nereden bilecek ki sayın genel müdür bunları.
+(...)
-sigara içmiyorum demiştim, siz de çok güzel demiştiniz. oradan devam edelim konu bulanmasın.
kızın pisinin gerçekten pis olması
istanbul trafiği
-
bir gun bir daha hic acilmamasina kitlenecek. böyle dügmük olacak. 5 cm ilerleyemicek kimse. herkes kornaya abanicak. oyle bir ses cikacak ki uzaydan duyulacak. komşu illerden yardima kosacaklar ama hicbir sekilde istanbula giris olamayacak. ınsanlar havayoluyla kurtarilacak. trafikte kalanlara helikopterden ekmek ve su atilacak.
düğünler iptal olunca millete çemkiren kezbanlar
-
bu kezbanların yaşam amacı düğün yapmak can damarlarını kestiniz.
edit:
(bkz: sma tip 1 hastası ada'ya umut ol kampanyası)
saniyelik salaklıklar
-
izmir konak meydanında saat kulesinin yanından geçerken saat sormak. parmağıyla kuleyi işaret etmekle yetinmişti herif.
unutulmayan film replikleri
-
paris'te sıradan bir gece, bir taksinin içindeyiz:
taksi şoförü: körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?
kör müşteri: öyle mi? bilemem, ben hiç kör görmedim ki!
night on earth
yeni başlayan erkekler için yemek yapma sanatı
-
elinin mürekkebiyle kadın işine soyunan, kısaca yalnız yaşamaya başlayan erkeklerin beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yemek yapmayı öğreten bir kitap arayıp durdum yıllarca. anladım ki yokmuş. tüm kaynaklar sanki hepimiz boluluymuşuz da sabah şekerlerindeki gibi koca kıçlarımızı sallaya sallaya şıp diye yemek yapabiliyormuşuz gibi yazılmış. neyse efendim sonuçta bir şekilde hasbelkader yemek yapmayı kendi başıma öğrendim. şimdi sizlere bu yılların birikimiyle oluşan engin tecrübelerimi anlatacağım ki yeni nesillere ışık tutsun
öncelikle mutfak malzemelerini tanıyalım
ocak-fırın
ilk fark ettiğimde ben de şaşırmıştım ama mutfakta duran o kocaman şeyin çakmak bulamadığımızda sigara yakmak dışında da bir kullanım alanı varmış. yemeklerimizi onun üzerinde pişireceğiz.
tencere-tava
bunlar piyasada içleri boş olarak satılıyormuş. yani default halleri boş. biz bi şeyler yapıp içine koyacağız. kısaca yiyecekleri pişirmeye yarıyorlar. uzun saplı olanları tava, kenarında kulak gibi şeyleri olanlar tencere (tencerelerin kapakları da oluyor)
buzdolabı
yazık ki bunlar da içleri boş olarak satılıyor. reklamlarda tıka basa dolu gösterildiğine bakmayın. bunun da içini biz dolduracağız. biraların soğuk olmasına yarıyorlar. yemekler de bunun içine konuyor ama onun sebebini anlayamadım henüz. ne zaman bi yemeği buzdolabına koysanız sonra çıkarıp yine ısıtmak zorunda kalıyorsunuz. ocakla ortakyaşar gibiler. birbirlerini tamamlıyorlar. her ikisinin de aynı marka olduğuna şaşmamalı.
lavabo
en önemli mutfak gereçlerinden. kirlettiğimiz tabak çanağı bunun içine dolduruyoruz. bir çeşit depo görevi görüyor.
ketçap
yaptığımız yemeklerin içine sıkıyoruz. kırmızı ve tadı domatese benziyo
yemeklerin yapılması gereken saatler var. genelde öğleden sonra yapmak en ideali. o saatlerde televizyonda izlenecek pek bi şey olmadığından yakma riski çok az.
acun ılıcalı'nın parayla mutlu olunmaz demesi
-
parasız da mutlu olunmuyor. en azından diğerinde paralı ve mutsuz oluyorsunuz.