hesabın var mı? giriş yap

  • moleküler biyoloji ve genetik mezunuyum, bir de üzerine yüksek lisansım var. vakti zamanında staj yaptığım özel bir tanı laboratuvarına bir kadın gelmişti. hamile; amniyosentez yapılmıştı ve bebeği için duchenne muscular dystrophy(dmd) baktık. kadının hali hazırda dmd hastası bir çocuğu vardı. 20 yaşını görmeden ölmeye mahkum, engelli bir genç.
    taşıdığı bebek de dmd hastası olacak. o da yirmisini görmeden ölecek. fiziksel aktivitelerinin çoğundan mahrum, öleceğini bile bile 20 yıl yaşayacak.
    çünkü annesi o bebeği aldırmamak için direniyordu.
    şimdi sorarım burada yaşama hakkı diye çığlıklar atan, rampa yapalım diye saçmalayan insanlara böyle korkunç hastalıklardan muzdarip çocukları bir rampa kurtarır mı? bu çocukların ölecekleri günü bilmelerinin verdiği ancak hayal edebileceğimiz endişesini, mutsuzluğunu, acısını hafifletir mi sunacağınız çözümler?
    elbetteki yürüme, görme gibi bedensel küçük kayıplar elbirliğiyle giderilebilir yada hepimiz downlı bir çocuğa bir şekilde bakabiliriz. ama kalıtsal olan ve ciddi bedensel engellere sebep, ölümcül hastalıklar söz konusuysa milyon kez düşünmeniz lazım. ama düşünmeniz gereken şey rampa yapmak değil küçücük bedenleriyle o ağır mı ağır yükleri sırtlanan minicik çocukların ruh halleri, akıl sağlıkları.
    eğer kazanıyorsanız gidin taşıyıcılığınıza baktırın arkadaş,annesi babası bile olsanız bir insanın hayatını başlamadan karartmaya hakkınız yok...

  • her lisanda ayrı, her kültürde farklıdır.

    hindular sağ ellerini, dışı muhataplarına, ayası kendilerine dönük olacak şekilde hafifçe yüzlerine yaklaştırırken uzakdoğulu her iki elini birleştirip öne doğru eğiliyor. batıda reverans varmış eskilerde, bizde temenna...tokalaşmak, sarılmak, el öpmek hâlâ geçerli...tazim için her nabza göre şerbet var, isteyene...söze bile gerek yok çoğu zaman, vücut dili yeterli.

    fakat yine de en güzeli, özlediğinin gözlerinin içine bakmak, taa içine...kuyunun sâdasını duyarmışcasına, kendi sâdanı onun kulağına fısıldarmışcasına...lisandan, hâlden, arzdan, beyandan azade "seni diledim geldin, beni diledin geldim" dercesine...

    ama insan her zaman gözünün gördüğünü özlemez. ya da her özlediği gözünün gördüğü değildir. işte belki o vakit, selamlaşırken, sağ el sol göğsün üstünde olabilir. pıt pıt atan kalbe "sakin ol, sakin ol, sakin ol" demek için...

  • az önce bir oğlum oldu arkadaşlar. adını "kartal" koydum. umarım birgün burayı okur. o sene bu sene.

  • ilk entryden itibaren baktım ve daha evvel pek değinilmediğini gördüğümden birincil sebebini şu şekilde özetleyeceğim basit olaydır.
    yunan yarımadasının en eski halkı akalardır. m.ö. 1300'lerden itibaren avrupa anakarasında baş gösteren kıtlık nedeniyle önce iliryalılar doğu avrupa'dan güneyde italya civarına ve balkanlar'dan da dorlar, güneyde yunan yarımadasına göç hareketi başlatır. batıdan doğuya başlayan 200 yılı aşkın geniş çaplı göç hareketiyle birlikte gerek akalar, gerek dorlar ve gerekse egedeki ada uygarlıkları egenin karşı tarafına yayılım gösterirler. akalar dorlara göre daha az savaşçı olan ve özgür düşüncenin egemen olduğu, düzenli orduları olmayan polis(şehir devleti)lerden ibarettirler ve ege kıyılarında antik dönemin en güzel şehirlerini inşa ederler, anfi tiyatrolar kurarlar. ve günümüze güzel tarihi miraslar bırakırlar. lakin bu ege şehirlerinin önemli bir kısmı da yine dorlar ve çeşitli ada uygarlıkları tarafından kurulurlar.

    bu arada az evvel bahsettiğim göç dalgası o dönemde bilinen dünyanın neredeyse 1/5'ini kapsar ve olay hititler'in zayıflayıp yıkılmasına değin sürer. bu devasa kavimler göçü kitabi bilgi olarak dor istilası, ege göçleri veya deniz kavimleri göçü olarak geçer. yeni yaşam kaynakları bulma çabasındaki bu hareket yalnızca 2 asır içerisinde tarihe şu kilometre taşlarını hazırlar.
    doğuya ve güneye gerilemek zorunda olan hititler'in ramses ile savaşı ( mö 1274'te kadeş savaşı), ardından 100 yıl içerisinde zayıflayarak yıkılması, okur yazar oranının düşmesi ve yazının kullanımının azalmasıyla başlayan karanlık çağ.

    akaların komşu ülkelerine yayılmasının bir sonucu olarak truva savaşı, yunan mitolojisinin gelişmesi.

    ilerleyerek mısır'a kadar giden deniz kavimlerinin m.ö. 1225'lerde mısır önlerine kadar gelerek en sonunda firavun merneptah tarafından mağlup edilmeleri. merneptah'ın bu savaş anısına yaptırdığı bir zafer steli yaptırır ve stelin son iki satırında, önceden kenan'da(filistin toprakları), aralarında aşkelon, gezer, yanoam ve israil halklarının da bulunduğu birçok halka karşı kazanılan zafer aktarılmıştır. ilk kez siyasi bir güç olarak israil adı tarihe yansır.

  • arayüz nedeniyle satılan ürünü bulmanın zorluğu.

    ürünü google'da filanca ürün amazon şeklinde aratarak bulabiliyorum.

  • son yıllarda yakalandığım hastalık. o kadar kitabı alıp alıp bitirememe durumunu da hep bu akıllı telefonlara bağlıyorum. onlarca uygulama, telefonda fazla vakit geçirme ve uzun süreli odaklanamama sorununu yaratıyor çünkü. şu kış günleri, biriktirilen kitapları okumak için bir fırsat ama dur bakalım.

  • sorusunu 7 yıllık diye cevaplayıp şok ettiğim kız.

    edit: debe'den selamlar, takip ettiğim ve yönlendireceğim bir kampanya yok üzgünüm. varsa hayırlı bir şey paylaşayım.

    edit 2: tıp okumadım, öğretmen de değilim. 4 senelik fizik bölümüyle 7 yıl mücadele ettim.

  • azerbaycan tv de pokemon izledim, ash pikaçuya, "seni seçtim aybalam ceryan şoku atasan" dedi, hayattan soğudum.