hesabın var mı? giriş yap

  • demek ki önceki başkanlar, belediye çalışanları musakka yerken kendileri antrikotu gömüyormuş.

    bunu bize gösteren hadise.

    aynen devam başkan

  • adı milli, dağıttığı para ise euro.

    bunlar birkaç sene önce artık sözleşmeleri vs. euro olarak değil, tl olarak yapacağız şovu yapıyordu.

    her şey şov. gelinen noktaya bak

    yerli ve milli teknik direktöre euro ile sözleşme
    yerli ve milli futbolculara euro ile prim

    yerli ve milli para birimi euro. neden tl değil de euro be kardeşim. her yerde yerli ve millilik şovu yapıyordunuz. bari yaptığınız şovun arkasında durun

    edit: geç de olsa tff'den yalanlama gelmiş inşallah daha önceki prim mevzusu gibi olmaz

  • almanya’da yaşayan bir arkadaşıma “2.5 litre coca cola 7.5tl olmuş” dedim. “1 € ‘ya alıyorsunuz işte başka ne istiyorsun burada 2 €, ülkenin kıymetini bilin ve bu pahalılık psikolojisinden kurtulun” dedi. cevap vererek kendimi yormadım şu ramazan gününde. bu hastalığın tedavisi yok.

  • küçük işletmelerin geliri aylık ortalama kazancı 10-20 bin tl aralığındadır. bunlar harbiden küçük olanlar tabi. normal küçüklükte olanlar 30-50 bin tl arası kazanır.

    türkiye'de eğitim, diploma vs. para kazandırmaz. dünyanın hiçbir yerinde maaşlı çalışan zengin olamaz bu ayrı bir konu ama türkiye'de maaşlı çalışarak orta sınıfa bile gelinemiyor şu an.

    onun dışında emekli olmak falan geçelim. emeklilik yaşı 65. bugün emekli olana kadar yaşayacak mıyız o bile meçhul. verdikleri maaş ise 3 kuruş. sen 3-5 bin tl maaş alıp 2.5-3 bin tl de emekli maaşı aldığın da ne olacak?

    adam kazancının fazlasını biriktirse emekli maaşı olarak alacağın paranın 2 katını faizle alır. en kötü parasını altına falan koysa siz emekli olduktan sonra 40 sene boyunca alacağınız maaşın kat kat fazlasını cebine koymuş olur adam.

    kendimizi avutmaya gerek yok. türkiye'de bir bakkal bile profesörden de doktordan da fazla kazanır.

    siz de kendinize güveniyorsanız yaparsınız bu işleri. güvenmiyorsanız da yapacak bir şey yok. ben bu işi yapamam diyorsan paranla nasıl yatırım yapacağını araştırırsın. maaşlı çalışırsın ama paranla risk alırsın.

    aksi takdirde avrupa'da çocuğun biriktirdiği harçlık kadar maaş alırsın.

    bugün almanya'da bir çocuğa günlük 10 euro harçlık verseler ve çocuk bunu 30 gün biriktirse 300 euro yapıyor. tl karşılığı 4800 tl.

    yani almanya'da bir velet harçlıkları ile sizi işe alıp çalıştırabilir. durum bu.

  • geçen hafta ziyaret ettiğim şehir. fena da gezmedim hani. bir ankara'lı olarak notlarım:

    -şehir uygar beyler, yapacak bir şey yok. ankara'nın yiğidolarını aratmayacak insanların yoğunlaştığı semtler olsa da, şehirde genel olarak bayan arkadaşlarımız rahatlıkla istedikleri gibi gezebiliyorlar.
    ankara'da benim bile şortla rahat gezemediğim semtler varken, burada 3 parmaklık şortla gezen hanımefendiler vardı. gene semtten semte değişir tabi ama, hoşuma gitti bu kendi işine bakmacılık.

    -dediğim gibi laf atma, bıyık burma, apaçilik falan pek görmedim. en apaçi ben olabilirim.

    -istanbul'un vapur keyfini daha kompakt olarak, istanbul gibi leş olmayan bir şehirde yaşama imkanı sunmakta. vapur yolculuğu da çok uzun değil zaten, tam kararında kalıyor.

    -alsancak, kordon falan çogzel.

    -efsane zannediyordum ama 3 gün boyunca çirkin kız görmedim lan. üstelik sen onlara bakınca onlar da sana bakıyor! biz böyle görmedik olum, elim ayağım karıştı ne yapacağımı bilemedim.

    -alsancak'ta gece vakti çimlerde oturacak yer yoktu neredeyse, birasını kapan gelmişti. hayır ağlamıyorum gözüme bir şey kaçtı :' (

    -toplu ulaşım ücreti ankara'nın yarısı. i.melih gökçek başgana selamlar.

    -insanı güleryüzlü, selpakçıları laftan anlıyor, çingeneleri sevimli, tarihi bina bar olmuş lan daha ne olsun.

    -sanırım maddeler halinde yazmayı seviyorum.

    resmi olarak ciddi düşündüğüm bir şehir olmuştur izmir, şimdi o düşünsün!

  • bu dava sürecinde aklımdan hiç çıkmayan bir cümle var. sonuçlanınca yazayım istedim. sanıklardan birinin annesi şule çet’in ailesine “kızınıza sahip çıksaydınız” demişti.

    yani türkçesi, “benim oğlum istediği zaman, istediği yerde, istediği şekilde bir kadına zarar verebilir, tecavüz edebilir, hatta öldürebilir. sorun benim oğlumda değil, sizin kızınızı oğlumun erişebileceği yerlerde bırakmanızdadır.”

    bir ebeveyn katil olan çocuğunu sevmeye, onu korumaya kollamaya devam edebilir, bunda hiçbir problem yok. ama oğlu tarafından zarar görmüş, mağdur olmuş, tacize-tecavüze uğramış, öldürülmüş bir genç kadını suçlayan bir ebeveyn gördüğünüzde bilin ki o insandan bir canavar yaratan bizzat o anne babadır.
    her şeyi paşa oğluna hak görenler için söylüyorum; bu durum sadece kendi zihninizde yaratacağınız bir evrende mümkün olabilir. o hayal dünyasında istediğinizi yaşayın ama etten kemikten bir insana zarar verdiğiniz anda uykudan uyanma vaktiniz gelmiştir.
    keşke büyütürken oğlunuza sahip çıksaydınız.

  • aids hastalığının gripten çok rastlandığı bir afrika ülkesinde, mezbahaneden bozma bir hastanede neredeyse kemiğine kadar ayılmış ayak parmağınıza 14 dikiş atılırken "ben buradan sağ sağlam çıkarsam daha bana havada karada ölüm yok" düşüncesini beyninizin her kıvrımında hissetmektir.

    adamlar grip diyor, ateş diyor lan ahahaha.

    geçmiş olsun ponçikler.