hesabın var mı? giriş yap

  • #53434529

    öncelikle yazarımıza acil şifalar dileyip başlayalım.
    malum dünyada tıbbın en ileri olduğu ülke abd. alm est nickli yazar arkadaşımız paratiroid ca denen bir kanser türüyle mücadele etmekte. maalesef bu hastalıkla ilgili tedavi ve cerrahi imkanları ülkemizde sınırlı.

    bu hastalığın tedavisi mutlaka abd'de bir merkezde en iyi şekilde yapılıyordur.

    öncelikle bu merkez varsa nerede olduğu öğrenilip gereken masraflar sözlükçe toplanabilir ve bu kardeşimize destek olunabilir.

    sözlük bunu isterse yapabilir.

    edit: öncelikle desteklerini bildiren herkese teşekkürler.
    türkiye'de bu konu ile ilgili en iyi kimse ve nereye referr edecekse ona ulaşmamız gerekiyor anlaşılan. bir arkadaşımız bu konuda bir entry girmiş. yarın ben de detaylı bir araştırma yapacağım.

  • --- spoiler ---

    dikkat!

    --- spoiler ---

    aslında amerikalı büyükusta bobby fischer'ın hikâyesini anlatan dizi. ama fischer yerine bir kadın koymuşlar. ayrıca bir başka satranç dehası olan morphy'nin kusuru da eklenmiş: alkol bağımlılığı.

    şimdi tek tek bakalım.

    fischer babasız bir çocuktu. dizideki betty de öyle.

    fischer'ın annesi çocuklarıyla hiç ilgilenmedi ve onları yalnız bıraktı. betty'nin öz annesi de çocuğuyla birlikte ölmeye çalıştı.

    fischer'ın annesi satrançla para kazanılacağını fark ettiğinde çocuğunu o turnuva senin, bu turnuva benim, bir satranç sirkindeymişçesine koşturdu. betty'nin annesinde de bu biraz var.

    fischer'ın yaşadığı zamanlarda sovyet büyükustalar ortalığı kasıp kavuruyordu. amerikalılar hiçbir şekilde sovyetlerle baş edemiyordu. filmde zaten öyle.

    fischer 13 yaşında amerikan büyükustalarını art arda yenmeye başlayınca sovyetlerdeki büyükustalar fischer için hazırlanmaya başlayıp, fischer'ın oyunlarını takibe aldılar. filmde de betty'ye özel bir dikkat var.

    betty ergenliğe girdikten sonra alkol bağımlılığı başlıyor. paul morphy gibi. yani amerika'nın yetiştirdiği en büyük iki satranççının zaafları birleştiriliyor burada.

    fischer da sovyet büyükustalarla ilk oyunlarını, dolayısıyla da ilk turnuvalarını kaybediyor. betty de. çünkü sovyet büyükustalar kendileri için uzun süredir hazırlanıyorlardı ve satranç akademileri sayesinde çok iyilerdi.

    fischer gittikçe rock yıldızı gibi popülerleşti. betty de öyle.

    ve fischer en büyük başarısını bir sovyet büyükustaya karşı elde etti. betty de öyle.

    spassky, fischer'a yenildiğinde (sanırım altıncı maçta) ayağa kalkıp rakibini bütün salonla birlikte alkışladı. borgov da betty'yi çok sıcak biçimde kutladı. bence her şey fischer'ın hayatıyla paralel olduğu için sahneye alkış eklemekten çekindiler. çünkü bu hareket satranç tarihinin en ikonik jestlerinden biri. o maçtan alındığı fazlaca belli olurdu. zaten betty'nin oyunlarından birinde bir at h5 hamlesi de gördüm gibi, ama geri dönüp bakmadım emin olmak için. fischer'ın da en ikonik hamlesi spassky'le üçüncü maçlarını oynarken (fischer 2-0 gerideydi) siyahlarla yaptığı at h5 hamlesi.

    ver bi la minor'den gelen edit: fischer amerika'da yaşamayı reddip (daha doğrusu abd'de suçlu bulunacağı için ülkesine dönmek istemeyip) vatandaşlıktan çıkarılarak izlanda vatandaşı olarak öldü. betty de filmin sonunda amerika'ya dönmeyi reddediyor.

    toolga61'den gelen edit: fischer da rusça öğrenip rus satranç yayınlarını takip ediyor. ayrıca betty - borgov maçının oynandığı yıl da fischer ile karpov arasında oynanması gereken, ancak oynanamayan yıl olan 1975.

    matchgrip'den gelen edit: olm adam alkışlıyor ya. bunu nasıl kaçırmışım. spassky'nin fischer'ı alkışlaması gibi. ayrıca benim entry'mden sonra bahsedilmiş, fischer da bu maçta vezir gambiti oynuyor. bu da çok ciddi bir benzerlik.

    rain of chaos'tan gelen edit: film isimlerini de yazıyorum. pawn sacrifice'ı izlerseniz fischer'ın hikâyesini görebilirsiniz. ayrıca bobby fischer against the world de iyi bir belgesel.

    edit için mesaj yazan herkese teşekkür ediyorum.

  • bu insanlar hayatın her yerinde aslında. torpili, referansı, dayısı, kocası bir yerlere getiriyor işte . bu durumu artık hayatın bir gerçeği olarak kabul ediyorum yeter ki suratımıza tükürür gibi yetenekten liyakatten bahsetmesinler.

  • kolin inşaat'ın beni zevkten dört köşe eden hareketi. zeytin ağaçlarının bulunduğu bölgede, kolin inşaat için çalışan ve zaman zaman köylülere saldıran 50 özel güvenlik görevlisi işten atılmış. güvenlik personeli "bize iş garantisi verip, köylülere saldırttılar. şimdi de işten attılar" diyor.

    beter olun lan. darısı para için millete saldıran tüm köpeklerin başına...

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27553732.asp

  • bildiğin türk milletine benziyor.

    birden saldırınca taş gibi oluyor. yavaş yavaş çaktırmadan elini sokunca dibine kadar girebiliyorsun.

  • isterseniz 1 euro yapın. bütün elektronik ve gıda dışı envai çeşit alışverişimi amazon'dan yapıyorum. yapacağım. daha pahalı bile olsa!

    paramın yolsuzlara, hırsızlara, araplara, ekonomi coh eyicilere, geçmediğim köprülere, adımımı atamadığım saraylara, çocuk tecavüzcülerine gitmesi kadar rahatsız etmiyor inanın. bir de diğer yönden bakalım. satıcılar yönünden: dürüst, ahlaklı, beni önemseyen adamlar dururken şark kurnazı, malının arkasında durmayan adamları neden paramla semirteyim?

    dipnot: abd, gümrük vergisi sınırını geçtiğimiz yıl 200 dolardan 800 dolara yükseltmiştir. tabii orada tayyip gibi "halk adamı" bir yönetici olmadığı için normal.

    edit: çok mesaj aldım. amazon'dan alınca da yine vergi alıyor devlet deniyor. evet yine vergi ödüyorsun ancak doğrudan türkiye'deki bir satıcıdan aldığınızda devletin kasasına daha çok para giriyor. ürünü satın aldığın firma ülkeye ithal ederken gümrük vergisi ödüyor, sana satarken fiyata ötv, kdv, yerine göre trt bandrol payı vs. ekliyor. tüm bunlar devlete giden kalemler oluyor. bitiyor mu? bitmiyor. türkiye'deki firma; sana yaptığı satıştan elde ettiği karın %30 civarını yine gelir vergisi olarak devlete ödüyor.

    buna ek olarak hb ve n11'den yapılan her alışverişle bu kokmuş düzeni destekliyorsunuz. çünkü bu firmaların büyük çoğunluğu hükümet yandaşı. yani paralarınız size yol, su, elektrik olarak değil; daha çok hakaret, daha çok baskı, daha büyük kazık olarak geri dönüyor.

    şayet amazon'dan yaptığım alışveriş; bir kuruş bile olsa bu hükümete daha az para aktaracaksa yurt dışından alışveriş yapmaya devam edeceğim. nasıl ki devlet yemiyor içmiyor ufak hesaplarla milleti daha nasıl soyarım diye düşünüyorsa ben de bu konuda ufak hesap yapıyorum. unutmayın eğer biz doğrudan yurt dışından aldığımızda bunların cebine daha fazla para giriyor olsaydı bırakın limiti düşürmeyi limiti tamamen kaldırırlardı. hatta yurt dışından alışveriş yapmamız için bizi teşvik bile ederlerdi. cari açık filan umurlarında değil.

  • "zaman cizelgesinde x noktasinda eve alinacak iyi konfigurasyonlu o gunku populer teknolojinin cogunu iceren bir bilgisayarin fiyati sabit olarak 1000$'dir" onermesinin asla degi$meyecegini ongoren teorem..

  • wos eylül 2014 verilerine göre 410 yayın yaparak en yüksek "h-sayısı"na (97) sahip bilim insanı.

    (bkz: cbt)'de yer alan verilere göre h-sayısı 80 üzerinde olanlar "nobel ödülü alacak ölçüde evrensel başarıyı tanımlayan ölçüye ulaşmış bilimciler" olarak tanımlanmakta. aziz sancar'ın h-sayısı 97 olduğuna göre nobel ödülü alan türk bilim adamlarına dair haberler duymamız yakın gözüküyor.

    [şöyle bir fotoğrafı vardır https://www.physics.ohio-state.edu/…/dpg-sancar.jpg]

  • sokaga cikacagimizdan degil ama bu mudur ya bunun yolu, cuma 00:00'da mi aciklanir bu. isi olan, yola gidecek olan, otobus bileti alan, doktor randevusu alan, annesine babasina nasilsa haftasonu acik her yer siz evden cikmayin ben alisverisinizi yapar getiririm diyen insanlar ne olacak.

    siz ne is bilmez insanlarsiniz, biktik yahu... biktik kardesim; yediginiz, ictiginiz, kaymagini goturdugunuz, yandasiniza peskes cektiginiz talan ettikleriniz sizin olsun. bu millete daha fazla zulmetmeyin artik. ulan 70 yil yasayip gidecegiz su dunyadan nerdeyse 3te 1ini milletin bogazina dizdiniz, omrunu caldiniz insanlarin be.