ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ara güler
-
6 ağustos 1928 doğumlu ara güler, istanbul'un gözü olarak da bilinen bir türk foto muhabiridir. özel getronagan ermeni lisesi'nde okudu. babası bir eczane sahibiydi, ancak sanat dünyasına ait birçok arkadaşı vardı. ara bu insanlarla temasa geçti ve film/sinema alanında kariyer yapmak için onlardan ilham aldı. film stüdyolarında çalıştı ve muhsin ertuğrul yönetiminde tiyatro derslerine katıldı. daha sonra gazeteciliğe doğru eğildi ve sinemayı terk etti. 1950'de bir türk gazetesi olan yeni istanbul'a foto muhabiri olarak katıldı. aynı sırada istanbul üniversitesi'nde ekonomi eğitimi aldı. daha sonra hürriyet (gazete) için çalışmaya başladı.
1958'de, bir amerikan yayını olan time-life, türkiye şubesini açtığında, ara güler ilk muhabiri oldu. çok geçmeden stern, paris match ve sunday times, londra gibi diğer uluslararası dergiler tarafından görevlendirilmeye başladı. 1961'de hayat dergisi tarafından baş fotoğrafçı olarak işe alındı.
bu süre zarfında, onu magnum photos'da işe alan marc riboud ve henri cartier-bresson ile tanıştı. ara 1961 ingiliz fotoğrafçılık yıllığı'nda (1961 british photography yearbook) sunuldu. aynı yıl, amerikan dergi fotoğrafçıları derneği (american society of magazine photographers), onu organizasyonlarının üyesi olan ilk türk fotoğrafçı yaptı.
1960'larda, ara’nın çalışmaları, dikkate değer yazarlar tarafından illüstrasyon olarak kitaplarda kullanılmış ve dünya genelinde farklı sergilerde gösterilmişti. 1968'de, çalışmaları new york modern sanatlar müzesi'nde (museum of modern art), "renkli fotoğrafçılığın on ustası" (ten masters of color photography) adlı bir şovda gösterildi. dahası, fotoğrafları, almanya köln’deki photokina fuarında da sergilendi. iki yıl sonra türkei adlı fotoğraf albümü yayınlandı. sanat ve sanat tarihi ile ilgili imgeleri horizon, life, time ve newsweek gibi dergilerde yer aldı.
ara, fotoğraf görevleri için kenya, borneo, yeni gine, hindistan, pakistan, afganistan, kazakistan ve iran gibi ülkelere ve türkiye'nin çeşitli şehirlerine seyahat etti. ayrıca 1970'lerde kayda değer sanatçı ve politikacılarla fotoğraflı röportajlar gerçekleştirdi; salvador dalí, marc chagall, ansel adams, alfred hitchcock, imogen cunningham, willy brandt, john berger, maria callas, bertrand russell, pablo picasso, indira gandhi ve winston churchill gibi.
bunlara ek olarak ara, kahramanın sonu adlı, bir birinci dünya savaşı muharebe kruvazörü üzerine kurguya dayanan 1975 tarihli belgeseli yönetmiştir.
ara'nın çalışmaları, dünya çapında birçok kurumun koleksiyonlarında yer almaktadır: paris'teki fransa milli kütüphanesi, new york'taki george eastman museum, das imaginäre photo-museum, köln'deki museum ludwig ve sheldon museum of art gibi.
nezih tavlaş'ın "foto muhabiri" kitabı, ara'nın yaşamını kronolojik bir yöntemle anlatır ve kitap aynı zamanda türkiye'nin 80 yıllık tarihini de gözler önüne serer.
ara'nın fotoğrafçılık felsefesi; fotoğrafta insanın varlığına büyük önem vermesi ve kendini görsel bir tarihçi olarak görmesidir. ona göre, fotoğrafçılık insanların acılarını ve hayatlarını anmalarını sağlamalıdır. sanatın yalan söyleyebileceğini ama fotoğrafın sadece gerçeği yansıttığını düşünür. fotoğrafçılıkta sanata değer vermez, bu yüzden foto muhabirliğini tercih etmiştir.
mutlaka göz atın: ara güler'den 1950'lerin 60'ların istanbul'u
çeviri kaynağı
aizanoi
-
ege ve akdeniz sahillerinde konuşlanan pek çok tatilci güneş-kum-deniz* kombosunu antik kent gezisi sosuyla süsler; yani efes*, bergama*, side* gibi kentler bu tip tatillerin sosu işlevi görür bazıları için. tatilciler taş toprak deyip koşar adımla antik kentleri tavaf ederken, taşlara yüklenen estetik, kazınan cemaller, semboller, ifadeler binlerce yıl öteden bugüne bizlere o toprakların sahibi olduklarını, onlara gözlerini çevirenlerin yahut bir bakışını dahi esirgeyip koşarak uzaklaşanların da kendileri gibi yok olup uçup gideceğini, ancak kendileri kadar şanslı olup sonraki nesillere bir dikili taş bile bırakamayacaklarının mesajını vererek alay ederler adeta... gezenlerse, bugün hangi plaja gitsek sorunsalıyla meşguldür ve taşlara oyulmuş ve bugüne iletilen sembolik mesajların onda birini duyumsamadan hızlı adımlarla gezinir, çıkar, giderler ve çok yorulduklarından dem vururlar.
aizanoi*asla herkesin* görebileceği, uhrevi havasını soluyabileceği bir antik kent değil; zira deniz-kum-güneş keyfine eklemlenemeyecek bir yerleşime sahip... bu antik kente binlerce yıl önceden bugüne var olduklarına dair bizlere, bugünlere iki çift kelam edenlerin ayaklarının bastıkları taşların kemikleştiği, soludukları havayı çevreleyen, gözlerinin gördüklerini misafir eden, seslerinin/konuşmalarının iyonosfere yükseldiği evrenin tam da o noktasında bulunmak ayrı bir ruh hali sunar. salt* kıymet bilenlerin, farkındalığı yüksek ve hisleri kuvvetli değer bilenlerin bu ruh haline varacağına dair çok güçlü bir inancım var.
velhasılı kelam aizanoi antik kenti, bilhassa çağdaşları ve tüm antik tapınaklardan benzersiz olan aizanoi zeus tapınağı ile öyle herkesin ulaşabileceği*,*, esen rüzgarında saçlarını uçuşturup nefesini içine çekebileceği, taşlarıyla, sütunlarıyla, köşeleriyle göz göze gelip kavuşabileceği ve mahzenine büyük bir heyecanla inebileceği, ve elbette o mahzenin merdivenlerinden inerken sessizliği yırtan fondaki müziğin yine uhrevi bir mesaj gibi eleni karaindrou'dan vals tou gamou'nun olduğunu fark edebileceği tapınak değil... bu durumlar aizanoi'yı katmerli bir değere* ulaştırıyor.
aizanoi kentinin bütünsel parçalarını oluşturan en önemli merkezi olan aizanoi zeus tapınağı çarpıcı güzelliğiyle dünyadaki en iyi zamana direnmiş ve mimarisi kendiliğini koruyan, ziyarete açık sapasağlam tonozlu yeraltı mahzeni* ile de sizi gerçek anlamda sarsacak sahiden. ben azizanoi'nin eşsiz mahzeninde retiarius ile tanıştım, onun mezar taşlarıyla karşılaşarak hem de... bu cesur kahraman, diğer gladyatörler gibi zırhlar ve miğfer gşymeyi reddederek kendini özgür savaşacağı şekilde sadece kasık kuşağı ve geniş bir kemer ile ağır kılıç ve kalkanla donanmış gladyatörlerle savaşmıştır. bir balıkçı ağı* sağ elinde ve ölümcül silahı hançeri sol elinde olan* gözüpek bir savaşçı... caesar'a* demiş ki " ave caesar, morituri salutamus!"*
mahzeni ve taşlarının dimdik ayakta biçimini korur vaziyette kalması en önemli özelliklerinden biri, " bu tapınak, anadolu'daki antik çağ yapıları arasında ilk şeklini koruyarak günümüze ulaşmış nadir örneklerden..."*
ben bu mesajların hücumundan sarhoş ve mutlu ruh halimin serencamında, yanımdaki bir termos kahvemle zeus'un şerefine ve medusa'nın saçlarına kaldırdım kahve kupamı tapınağın bir köşesinden aizanoi platosunu izlerken sütunların arasından. saçlarımı da saldım aizanoi'nin serin rüzgarına, indim tapınak girişindeki medusa'nın heykelinin yanıbaşına...
******************************notaizanoi***********************************
aizanoi kentinin diğer nadide parçaları*:
dünyanın ilk borsası olan aizanoi antik borsa*,
hemen yanı başında görkemli bir parçası dikili duran aizanoi sütunlu yol ,
çağdaşlarından daha talihsiz olduğunu düşündüren devasa aizanoi stadyum ve antik tiyatro ,
ponçik ama sinirli ördeklerin vakvaklayıp peşinizden kovalayabileceği penkalas çayı* üzerinde, çavdarhisarlı şoförlük yapan bir amcamızdan öğrendiğime göre geçtiğimiz aya kadar üzerinden tonluk kamyonların geçebileceği kadar direnebilmiş antik köprü. bu köprü, yakın zamandan itibaren inşaat işçilerince hatalı uygunsuz malzemelerle yamalama usulü talihsiz bir restorasyona maruz kalıyor ve orjinal halinden eser kalmayacağı şimdiden belirgin olan aizanoi antik köprü
oğuz haksever
mantık evliliği vs aşk evliliği
-
en güzeli mantı evliliğidir. yiyenler memnun.
tayyip erdoğan'a soyadı önerileri
-
(bkz: recep tayyip 15 temmuz)
24 nisan 2015 almanya'nın soykırımı tanıması
game of thrones
çocuklarla evliliği savunan profesöre derste tepki
-
tepki normal de, bu zihniyetteki bir insanın hala ders veriyor olması normal mi?
uğur dündar'ın mutfağını fırıncıların basması
-
bir gün gerçekleşeceği hayaliyle yaşadığım retro-fantazim.
arka planda da muzlara binmiş böcekler filan uçuşacak böyle... bombardıman pilotları gibi...
(bkz: bu şartlarda imalat olmaz)
yoğurdun dünyadaki en işlevsel gıda olması
-
evet böyle.
gece uyandın, miden kazınıyor, dolabı açtın; hiçbir şey yoksa bile yoğurt var.
dürüm söyledin, evde içecek kalmamış, dolapta yoğurt var; bastın içine suyu oldu sana ayran.
hava soğuk eve geldin, karnın aç ve canın sıcak bir şeyler istedi; kap dolaptan yoğurdu ne oldu sana ayran aşı... ister sıcak tüket ister soğuk.
dağ evine gittin, manitayla şömine başında sızdın, şömine tüttü, dumandan zehirlendin; doktor uzakta ama yoğurt yakında...
canın tatlı bir şeyler istedi ama evde yok; içine pekmez dök, muz doğra al sana tatlı mı tatlı meyveli yoğurt...
diyettesin, tüm gıdaları tüketmek ayrı sorun; koy içine yulaf ezmesini kuru üzümü, ne oldu sana besleyici bir kahvaltı.
ya hepsini geçtim; güneşten kızarınca al yanıklarına sür oldu sana merhem.
siz hem sırta sürülüp hem de iskendere nitelik katabilen başka bir şey gördünüz mü bu hayatta?
türk olduğu için sahilde ceza yiyen adam
-
yakın zamanda hem yunanistan hem de ukrayna'ya gittim. hiçbirinde turist çıkacak yerlisi eve girecek diye bir şey göremedim.
anavatanımızda gördüğümüz muameleye bak.
sahibinden.com'un kapatılması gerekliliği
-
denetim değil ama yorum kısmı açılsa fiyatlar yüzde 25 düşer
en çok kompleksli insan barındıran meslek grubu
-
mimar.
adam 3+1 umraniyede daire ciziyor kendini sanatci zannediyor amk.
debedit: arkidaşlar o kadar yazdığım uzun uzun entari varkene siz gidip bunu debeye sokmuşsunuz olacak iş değil, lütfen gidip diger bilgi icerikli yazilarimi okuyun. şaka lan şaka yazdiklarim hepsi aynı amk, debe'de hep bundan şikayet etmek istemisimdir :)
ayrıca komplekssiz mimarlardan özur diliyorum uzerlerine alinmasinlar, ben de mimarim genelleme yapmadim :)