hesabın var mı? giriş yap

  • eğer doğruysa telefon numarası, nerede çalıştığı belli bir hayvan evladının marifetidir. kız yurtdışına çıkacağı için ertelemek zorunda kalmış keşke polise hemen haber verebilseydi. burdan yapabileceğimiz herhangi bir şey olup olmadığını merak ettiğim durumdur ayrıca. kızın sosyal medyada gezen mesajı ihbar kabul edilebiliyor mu gibi sorular doğurmuştur.

    evde yalnızken sipariş verildiğinde, hele bir de geç saate kalmışsanız karşıdaki adamın sizin hakkınızda kapılabileceği art niyetli düşünceler korkusunu hortlatmıştır ayrıca. aşağıdan kapı çaldığında asansörün gelmesine yakın kapının sürgüsünü açıyor, üç kat kilidi bire indiriyorum ki evde yalnız olup korktuğum anlaşılmasın. kapıyı açmadan da mutlaka yok seninki daha gelmez benimkidir falan diye sesleniyorum içeriye doğru. televizyonun sesini açıyorum vb. sırf bunun için iki menü ya da iki içecek söylediğim de oluyor. bunlar oluyor çünkü allah korusun başınıza bir iş gelse "gecenin o saatinde sipariş vererek herifi kapının önüne kadar getiren kız" olarak içten içe suçlanacağını da biliyorsun. hiç ama yemeksepeti, ama kurumsallık, adamlar çekinir falan diyemiyorum. bir şey olsa ailem şoku atlatınca bana o saatte sipariş vermenin risklerini anlatır, ya da konu komşu "gerçi gece gece ne gerek varmış" falan der biliyorum. böyle hizmetler kadın milleti için değil bizim memlekette galiba, biz çok yanlış geliyoruz.

  • elimiz bos gelmeyelim diye aldigimiz aslinda bes para etmeyecek urunler. ilk aklima gelen konya sekeri, bu kadar sacma sapan birsey olamaz. ureticisi bile hala nasil batmadik diye sasiriyordur. bir digeri afyon kaymagi, meshur diye fabrikasyona donmusler zerre kaymaga benzemiyor. peki ya o hosmerim tatlisi nedir allah askina..

  • gates- neden "ekşi" ve "sözlük"?
    ssg- neden "micro" ve "soft"?
    gates- hiç sorma...

  • samimiyetsiz karşılaşmalarda vedalaşırken sarfedilen "abi bi gün mutlaka rakı balık yapalım özledik yeaa" kolpasının vücut bulmuş halidir.

    kalabalık gruplar halinde gidilir, genelde içip içip sapıtılır, ofiste en efendi, en memur ruhlu gözüken adamlar bile şuursuzca sağa sola yazmaya başlarlar. gecenin sonunda kimin eli kimin cebinde, "x hanım" "z bey"le bu samimiyete nasıl ulaştı hiç bir zaman anlaşılmaz.

    en nihayetinde çoğu plaza aktivitesi gibi şov amaçlıdır, yapaydır, kasıntıdır, doğallık yoktur. zaten muhtemelen seçilen mekan da "fastfood" fasıl konseptiyle jet hızıyla masadan masaya koşan ve tek amacı kulağınıza zurna öttürüp para tırtıklamaktan ibaret olan çalgıcılardan oluşmaktadır.

  • bi klavyeye 10 binlerce lira verecek olan müşteriyi 100 metre öteden tanıyacak olan mağazanın, boş zamanında dükkana gelip kafa şişiren cebi delik boş beleş müşteriyi kovalaması olayıdır, çok ta şaapma başgan

  • surekli bakistigim cook guzel bir kiz vardi. denize havuza sirf onun icin gidiyor sadece ama sadece derin derin bakisiyorduk. yasim o zamanlar 20 falan. havuzda olmadik hareketler yapiyor bur turlu beceremedigim ters taklalar atiyordum. ters takla sonrasi kafami suyun disina cikartir cikartmaz kafam baska yonde olsa bile hemen ona donuyor ve gozlerinde bana bakip bakmadigini, atlayisimi begenip begenmedigini anlamaya calisiyordum. neyse bir ogle vakti yine havuzda oldugunu gorup kosarak gittim. kendisi iki arkadasiyla birlikte suyu icinde havuzun tam kosesinda kenarlara tutunarak sohbet ediyorlar. birbirimizi gorunce gulumsedik ve ben acilisi yine ters taklayla yaptim(bu arada her atlayisimda sirtim suya sak diye carptigindan biber gibi yaniyor ama her seferinde sirtim biraz daha nasirlastigindan kelli aciya dayaniyordum). kafami bir kere cikartip nefes alip yine suyun icinden ona dogru yuzdum. ilk defa yapiyordum bunu. yani ona dogru ilk defa yuzuyordum. yuzerken bir taraftan bunu yapma diyordum kendime. cunku, nefesim anca yetecek ve onun oldugu kenarda su ustune cikacaktim. henuz onunla bu kadar yakinlasmaya hazir degildim. tam kenara geldigimde ani bir kararla su ustune cikmamaya karar verdim ve kenar duvardan destek alip(ayaklarimla kendimi itip) geldigim yone dogru yuzmeye karar verdim. fakat o da ne? bir duvarin bu kadar yumusak olmasi hic normal degil! er kisi olan 'gerizekali ben' o gucu duvar yerine kizin gobegimden aldigimi farkettim. resmen sevdicegimin gobegine cift tepik attim ve o saskinlik, utanc ve korkuyla hemen oradan uzaklasmak istedim. telasima telas aptalligima aptallik katarak guclu tekmelerimle yanindaki iki kizi ve yine sevdicegimi acilara surukledim. cirpindikca battigim bir bataklikti. nefesim bitmek uzere ben cikmak istemiyorum. caresizlikle cikip nefes alip gozyaslarimi gizlemek icin donup o tarafa bakmadan karsiya yuzdum havlumu aldim tam giderken baktim. evet ben kazanmistim. 3'unude dovmustum. sonradan kuzenimden ogrendigim kadariyla ciglik attirmisim hepsine. filmin sonu mu? bosverin!

  • uzun bir süredir gündemi meşgul eden oyuncu.

    ancak sözlükten debe entyleri üzerinden, bir de ınstagram'da reels videoları üzerinden bazı şeyler gördüm. yani kim haklı kim haksız bir şey diyemem. sadece bir şey dikkatimi çekti: amber kaltağı, johnny'ye dior sponsorluğu için "dior'un senle ne işi var? onlar tarzı olan bir firma, senin tarzın falan yok!" diyor. johnny depp'e diyor. elon musk'a, james franco'ya vermiş kadın diyor, tekrar ediyorum johnny depp'e diyor.

    ulan erkek halimle benim bile johnny'ye veresim geliyor, sen kim köpeksin de adama tarzın yok diyorsun kaltak!?

    tamam sakinim.

  • her sipariş için default olarak:
    "zeytin olmasın. soğan olmasın. turşu olmasın."

    bir gün çorba mı ne istemiştim, getiren çocuk "abi çorbada ne arar zeytin, ne arar turşu" demişti.

  • mars'ta oksijen üretmek üzere perseverance * uzay aracı ile marsa gönderilmiş olan deneysel cihaz.

    ismi mars oxygen in-situ resource utilization experiment'ın baş harflerinden türetilmiştir.

    türkçe: "mars yerinde oksijen kaynağı kullanma deneyi" de diyebiliriz.

    cihazın perseverance uzay aracındaki konumu: görsel

    cihaz normalde kullanılması planlanan orijinal cihazın 1/100 ölçeklendirilmiş, bir araba aküsü boyutlarında olan prototipidir. deneylerin başarılı sonuçlanması durumunda 2030'lu yıllarda cihazın orijinal boyutlarda üretilip mars'a gönderilmesi planlanmaktadır.

    deneylerin başarılı olması mars'taki insan yaşamı için önemli olduğu gibi mars'tan dünya'ya dönüşü mümkün kılması açısından da büyük önem taşıyor. orijinal boyuttaki cihaz beraberinde roket ve insan kullanımı için sıvı oksijenin depolanacağı tankların da gönderilmesi planlanıyor.

    moxie, mars atmosferinin %96'sını oluşturan karbondioksiti elektrokimyasal yolla oksijen ve karbonmonoksit moleküllerine ayrıştıracak. prototip, yüzde 99,6 saflıkta elde edilmesi planlanan oksijenin saflığını ölçtükten sonra iki gazı da geri atmosfere geri salacak.

    deneyinin baş araştırmacısı michael hecht atmosfere salınacak ve solunması çok tehlikeli olan karbonmonoksit'in sorun olmayacağını, salınan karbonmonoksit'in atmosferdeki artık oksijen ile birleşip tekrar karbondioksite dönüşeceğini belirtmiştir.

    moxie'nin anatomisi

    her şey yolunda gider ise moxie 1 saatlik deneyleri sırasında 10 gram oksijen üretecek. bu yaklaşık olarak 0.03 metreküp (1.2 fit küp) hava içerisinde bulunan oksijen miktarına denk gelmektedir. bir insan ise günde yaklaşık 0.54 metreküp (19 fit küp) hava solumaktadır.

    kaynak: business insider - wikipedia - nasa

  • alan açıp özgürleşmek için bire birdir. insan bir toparlamaya, küçülmeye başladı mı kendini durduramaz. tek zor tarafı anısı var diye bazı kullanılmayan eşyalara kıyamamaktır. fazlası için turk işi minimalist uzun uzun yazar