hesabın var mı? giriş yap

  • yılmaz özdil'in mustafa kemal kitabı, özel baskıyı saymazsak bir milyondan fazla sattı. diğer kitaplarının da az buz satmadığını biliyoruz.

    toplu satış vs. saymazsak türkiye'nin en çok satan gazetesinin, en çok okunan yazarı.

    severiz, sevmeyiz ayrı. kitaplarını beğeniriz beğenmeyiz ayrı. bunlar subjektif şeyler. evinde kaçak yapı varmış yokmuş; o da kendi sorunu ve eğer yaptıysa yanlıştır, cezası normaldir.

    lakin bu adamın 4-5 milyona ev almasına şaşırmak, temel iktisattan, arz-talepten, popülerliğinin nasıl bir maddi karşılığı olduğundan anlamamaktır.

    tokiden ev kurasına girse mutlu mu olacaktınız?

  • (bkz: malum ırk)

    bizim izmirli genç de beter olsun. komadaymış hatta, çıkarsa şayet belki biraz akıllanır.

    videodaki bağrışmalardan ve kullanılan şive/ağızdan saldıran onun bunun çocuklarının hangi ırka mensup oldukları direkt anlaşılıyor zaten. ki konuşmaları dinlemeye ihtiyacınız bile yok. bir yerde 7-8 şeref yoksunu toplanıp bir kişiye saldırıyorsa, o saldıranlar malum ırktan başkaları değildir.

    bunlar tek olduklarında süt dökmüş kedi, çoğaldıklarında ağızlarına kan değmiş sırtlan oluyorlar.

    izmirliler de başlarına gelenleri hak ediyor. “barış, kardeşlik” goygoyu yapa yapa izmir’in anasının sikilmesine sebep oldular. düşünün, görüntü bostanlı’dan. izmir’in görece en nezih semti mk. konak’ta, alsancak’ta, basmane’de neler oluyor hayal edin.

    edit: ben türk’üm ve türk’e tarafım. ayrıca, ırkçıyım ve bundan gurur duyuyorum. böylesi rezil bir coğrafyada yaşayıp, türk düşmanı yöneticiler tarafından yönetilip ırkçı olmayan türk’ün de aklına şaşarım. boşuna mesaj atıp, “ırkçı” etiketi üzerinden kendinizi yormayın. sikimde değil.

    tanrı türk’ü korusun.

  • bunun kralı ettir. lakin günümüzde bu sorun ortadan kalkmıştır.

    artık diş arasına eften püften şeyler sıkışmaktadır.

  • interneti yeni keşfettiği zamanlardı, bir de mail hesabı açmıştı kendine. ve ilk mailinin gittiği adres beyaz saray'dı, evet. george bush'a ırak savaşı yüzünden yükleniyor, oradan çıkın mesajını veriyordu. ingilizcemin elverdiği kadarıyla çevirmiştim, yollamıştık. aradan aylar geçti, hala heyecanla açar mail kutusunu, bir cevap bekler. eşe dosta da anlatır, bush'a ayarı verdim diye, helal olsun babama.

  • marketlerde satılan şu 32'lik falan kocaman paketli tuvalet kağıtları var, onları satın alamıyorum. sanki her gören "oha lan, o nasıl bir sıçmak öyle" diye düşünecekmiş gibime geliyor, utanıyorum. ikililerden alıp çıkıyorum.

  • 15 yıllık bas gitaristlik hayatımda geçen yıl doğruluğunu anladığım durumdur. şöyle ki, taksim (bkz: dorock) barda düzenli sahne aldığımız zamanlardan birinde, judas priest'ten painkiller çalıyoruz. baya da iyi yardırıyoruz parçayı normalde. ancak alkolün etkisiyle sanırım, bu sefer ben parçanın daha girişinde mavi ekran verdim. parçanın hangi nota ile başladığı konusunda bile bir fikrim yok. beyin olmuş tabula rasa. lan dedim bittik. sonra aklıma geldi, olm rezil olacağına kapat potanstan gitarın sesini, çalıyormuş gibi yap. ama nasılım a dostlar, görmeniz lazım...yılların air guitarcılarına taş çıkaracak hareketler yapıyorum. bir davulcuya gidiyorum şekil yapıyorum, bir seyirciye gidiyorum gitarı biralarla tokuşturuyorum falan. insanlar gazdan ölecek.

    arkadaş, grup arkadaşlarım da dahil, biri de çıkıp demedi ki aga bu nedir? lan bildiğin çalmadım parçayı, kimse anlamadı. tebrik falan aldım hatta milletten. orada anladım ki, boş işler bunlar. o zamandan beri jamiroquai falan çalıyorum daha çok lan. nasıl travma yarattıysa artık...

    denizin buz gibi sularından gelen edit: işittiğim laflar sebebiyle illa "ironiden anlamayan nesle aşina değiliz" diye not düşüreceksiniz adama. hayatımın yarısını verdiğim bir enstruman için nasıl "boş işler bunlar" diyebilirim ki?