ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
nba maçlarının gece 3'te oynanma sebebi
-
sabaha karşı hava serin olduğu içindir. oyuncular daha az terliyor.
tarkus
-
albümle adlı epik şarkı yüzünden büyük ihtimalle albümün geri kalanına genelde pek önem verilmez. ama diğer şarkılar da ayrı ayrı şahanedir. hele ki bu albümde bitches crystal diye bir şarkı vardır ki; şarkı değil, kısa süreli bir progressive rock şarkısının nasıl olması gerektiğini gösteren bir derstir adeta.
istanbul havalimanı rüzgarına alternatif çözüm
-
esenler otogarını istanbul havalimanına taşıyalım. kainatın en büyük otobüs terminali olsun. bitti gitti.
filli boya 8 mart 2017 dünya kadınlar günü reklamı
-
başı kapalı kadınların varlığı, ulu önder atatürk'ün anılması, ahmak arınç'ın kahkaha atmasın hezeyanı..
ülkede bu yürekte hiçbir siyasi parti yok be şanssızlığa gel arkadaş!
büyüksün filli boya..
banu berberoğlu
-
lan bi yürüyün gidin. sözlükte mal olduğunu bilirdim de bu kadar mal olduğunu bilmezdim. nerede ikibinli yılların başındaki sözlüğün seviyesi, nerede kalitesi magmaya yaklaşmış bu ergen topluluğunun seviyesi.
ulan hiç mi insan görmediniz. sıradan insan ya. sanki kendileri yalılarda yaşıyorlar da, işte bize gerçek hayatı hatırlatacak birisi diyorlar. ulan zaten bim'den çıkmayan adamsın. bu kadar mı eblehleştiniz. sanki metrobüslerde milletin ağzındaki soğan kokusunu ayırdedebilecek olan sizler değilsiniz.
nesi güzel olm bu videoların. beyniniz akıllı telefon karşısında eriyip gitmiş, farkında değilsiniz. ondan bu kadar hipnotize oluşunuz bu boş videolara.
yazık ulan vallahi yazık.
aydın yılmaz
-
ayda 2 eti puf bile çok lan sana!
seda sayan show'un yayından kaldırılması
-
rtük'ün nadiren bile olsa doğru yaptığı işlerden biridir.konuyla alakasız olacak belki ama ulan bu kadının ne yeteneği var ki programdan programa koşuyor.
patronun iş görüşmesinde mezhebin ne demesi
-
- mezhebin ne?
* cv'me yazmıştım aslında ama...
- hmm... bakayım hemen... yazmıyor birşey.
* hayret. o kadar mesleki önem taşıyan, kritik bir bilgiyi nasıl olmuş da yazmamışım...
- ?!'"
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
az önce cnn türk'te yayınlanan an. bir boğa bir duvarın önünde 20 kişi tarafından kıstırılmış kesilmek üzere yere yığılmak istenmekte boğa ise direnmektedir; hayatin şiirsel yanı boğa'nın yere yıkılmadığı duvarın üzerinde yaşasın haklı direnişimiz yazmaktadır.
volkan bıçakla çıkmış olamaz mı
-
çok haklı ve anlayış ile karşılanması gereken bir şüphe. ben de tedavi edilmeye başlamadan önce bu tür şüpheler ile insanları gözler ve düşünürdüm. 24 yaşıma kadar fubolcuların döner bıçağı taşımak için konçlarını şortuna kadar çekip sahaya çıktığını, uzun boylu olanların ise konç yetmeyeceği için kilotlu çorap giydiğini sanırdım.
sonra ilaç kullanmaya başladım ve geçti bunlar... oluyor. şefkat ile çözülüyor.
hans adası
-
cozum sekli kardak kayaliklariyla uzaktan yakindan alakasi olmayan ada.
soyleki; ne zaman kanada birlikleri adaya cikip kendi bayraklarini dikse danimarkalilarin biraktigi schnapps’lari adada oturup iciyorlar. adadan ayrilirken de kendi brandy’lerini birakiyorlar. birkac ay sonra danimarkali askerler adaya cikip kendi bayraklarini diktiginde kanadalilarin biraktigi ickileri iciyorlar. bu surec surekli tekrar eden bir olay.
bizim birliklerimiz yunan birlikleriyle kardak adasi icin boyle bir sey yapmayi dusunse (raki, uzo, sarma, baklava, yogurt artik ne olursa) iki taraf da aslinda bu bizim yiyecegimiz der olay bastan iptal olur sorun daha da buyur.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;
- "nerede kaldın, hep seni bekledim."
o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,
-" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."
birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;
-"nerede kaldın, hep seni bekledim"
ve ben de ona şu cevabı verdim,
-"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"
kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....
edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.
edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)
cnbc-e'nin kapanması
-
yabancı dizi izlemeye cnbc-e sayesinde başlamış efsanevi nesli üzen haber. the o.c., nip tuck, six feet under, one tree hill, angel, vs. vs. vay be.
(bkz: cnbc-e jenerasyonu)
ağzında sigarayla enkaz altından çıkan dayı
-
vay benim babam sen sigarayı nerden buldun ya
üç gündür ilk kez güldürmüştür
link
edit:
-dayı sen at biz sana malbora vericez
edit: dayı maalesef eşini kaybetmiş.
1.5 litre su ve bir tabaka tütün ile hayata tutunmuş