ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
takım elbise alacaklara tavsiyeler
-
özel dikim takım elbise olmadan da bu konuda yaratıcı çözümler bulabilirsiniz. terzi elinden çıkmış bir takım görünümüne bir kaç püf noktaya dikkat edilerek ulaşabilirsiniz. işim gereği sürekli takım giydiğim için naçizane fikrimi sözlükle paylaşmak istedim.
1) ceketin kol boyu gömlek manşetini 1cm açıkta bırakacak uzunlukta olmalı.
2) omuzlar çok önemli. takım seçerken ceketin omuzlarınıza tam oturmasına dikkat edin.
3) pantolon paça uzunluğu en sık hata yapılan stil hatası. paça uzunluğu bileği değil ayakkabıyı açıkta bırakmalı.
4) son olarak ceket uzunluğu kalçanızı kapatacak uzunlukta olmalı. bir diğer ölçüt ise ceket uzunluğunun boyunuzun yere kadar olan mesafesinin yarısına kadar olması gerektiği.
5) kravatınızın genişliği ceketin yaka genişliği ile aynı olmalı.
6) renk açıklığı koyudan açığa doğru ceket, kravat, gömlek şeklinde sıralanmalıdır.
7) herkesin bildiğini düşündüğüm kemer ile ayakkabının aynı renk olması gerektiğini de atlamadan ekleyeyim.
bunlara dikkat ederseniz jilet gibi görünüme sahip olursunuz. dikkat etmezseniz mecbur kalmadıkça takım giymemenizi öneririm.
beymen'de satılan 2345 tl'lik kültablası
-
+abi bu kül tablasına kaç para yazıyım?
- yaz la işte, 2 3 4 5 bişeyler, kafana göre
beymenin de aslında küçük esnaf olduğunu gösteren zerzevat.
debe: mutlu oldum lan, ilk defa girdim, teşekkürler :)
itirafçıların aslında demek istedikleri
-
nilayeren; cinsiyet: kadın; yaş: 24; il: ankara
sevgilimin her öpüşmemizden sonra terlemesi, gözlüklerini çıkarıp dakikalarca onları silmesi, evdeysek üstüne iki bardak su içmesi normal midir?
meali: sevgilim daha öpünce hararet yapıyo, vercem patlayacak ondan korkuyorum.
kerimcan durmaz
-
kerimcan durmaz'ın ayda 5 bin tl kazandığını düşünen sözlük yazarlarını göstermiştir.
500 bin dolara tek gecelik ilişkiyi reddecek kadın
-
bu kurum kim aq ben bunu merak ediyorum. kadına erkeğe böyle uçuk teklifleri senelerdir yapan bu kurum kim?
erkenden uyanıp çizgi film izlemiş nesil
-
sabahın 7'sine çizgi film koyan efsanevi mallar yüzünden, efsanevi olmuş nesildir.
edit: yoksa efsane olmak gibi bir derdimiz yoktu..90'larda çocuk olmak ne zormuş be, ne yapsak efsane olmuş..
kavgalarda oluşan kimsin lan sen döngüsü
-
muhteşem bir doğa olayı.
- kimsin lan sen?
- sen kimsin lan?
- kimsin olm?
- sen kimsin lan sen kimsin? (bu noktada yunzuk ve depik vurmaya başlıyorlar birbirlerine)
*
kavgalarda en çok sevdiğim şey bu kısım. ama bir sorun var: fazla kültürel bir döngü bu. yani bizim memleketimiz dışındaki kavgalarda bu havayı yakalamak mümkün değil. bir londra seyahatim sırasında ingiliz'in biriyle birbirimize girdik. "who are you?" diyorum "i am richard" diyor, "who are you, who are you?" diyorum "i am richard, i am english, 79 years old" diyor, hiç bir tat alamadım, fiske vurasım gelmedi adama. desene sen de bana "who are you?" diye şöyle güzel bir güleşelim, türk tokadının tadına bak, sülüman diye bayıltayım seni.
logosunu görünce güvendeyim hissi veren markalar
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
2005 ağustosu. annemi kaybedeli 3 ay olmuş. henüz travmayı atlatamamışım. babamla zaten yüzyüze bakmıyorum aylardır. birilerinin vasıtasıyla bir tersanede işe başlamışım. sahip olduğun tek para o kişinin cebime koyduğu 50tl.. kaldı ki o paranın yarısını işe başlayabilmem için gerekli olan evrakları hazırlamak için harcamışım.
farklı bir yerde kalıyorum bir kaç aylığına tek başıma. eş yok, dost yok, arkadaş yok. her sabah tren ile gidiyorum işe, bazen dayanamayıp bir poğaça yiyorum. bazen akşamı düşünerek almıyorum hiçbişey. günlerim böyle geçiyor ardı ardına. bir akşam eve geliyorum, evde bulunan buzdolabını karıştırmaya başlıyorum ve müthiş bir olay! iki adet neredeyse elim kadar köfte buluyorum. benim için ziyafet sayılabilecek bir yemek. tabi sonrası pek iyi olmuyor. aylardır durduğu buzdolabından çıkan köfteler beni bir güzel zehirliyor. sabaha kadar istifra ediyorum. ertesi gün işe bile gidemeyip yorgan döşek yatıyorum evde.
artık maaşımı almama bir kaç gün var, iple çekiyorum kazanacağım parayı. gözümün önünden hayal gibi geçiyor özlediğim yemekler. işten çıkıyorum, bilenler bilir, tuzla tersaneler bölgesinin en sonundan içmeler tren istasyonuna kadar yürüyorum trene binmek için. kanter içinde varıyorum yaklaşık 1 saatlik yürüyüş sonunda. istasyonda bir arkadaşıma rastlıyorum, biraz muhabbetten sonra arkadaşım büfeye gideceğini, benim bir şey isteyip istemediğimi soruyor. birşey istemediğimi söylüyorum. bir iki dakika içinde geri geliyor ve elindeki iki dondurmadan birini bana veriyor...
dünya üstünde yürüdüğüm sürece unutamayacağım şeylerin arasındadır o dondurma... alt tarafı basit bir dondurma.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"beklenmeyen bir etki görüldüğünde doktorunuza basvurun" ne lan doktor mu uretti lan ilaci yavsak. malının arkasında duracaksn. seni tanırım"
sınavlarda verilmiş en kötü yanıtlar
-
ilkokul 4'te bir din yazılısı.
soru: kitabımızın adı nedir?
cevap: kitabımızın adı din kültürü ve ahlak bilgisi kitabıdır.
utanmadan, "ehehe kesin herkes sadece "din kitabı" yazdı, benim gibi tam yazmadı." diye diye böbürlenmiştim.