ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mirror stage
-
lacan tarafından ortaya atılan, 6-8 aylık bebeklerin 18-20. aylık olana dek gördükleri her nesnenin (oyuncak, annesi, aynadaki yansıması vs) kendi vücudunun bir parçası olarak gördüğünü savunan psikanalitik teori.
şimdi, buraya kadar bir sıkıntı yok, asıl mesele bu kopuş-kırılma anından, bebeğin kendisini evrenden ve diğer nesnelerden farklı olduğunu anlamasından ya da buna zorlanmasından sonra başlar.
bebek evrenden kopmuş ve artık hayatının sonuna dek bu ayrılığın acısını çekecek ve yaptığı tüm eylemler, aslında farkında olmadan bu eksikliği tamamlama çabası olacaktır. bu evre,symbolic order olarak adlandırılır.
lacan'a göre bu kırılmayı-kopmayı sağlayan başlıca etken dildir, çünkü her şey kullandığımız dil ile isimlendirilmiş ve birbirinden ayrılmıştır. dili de kendisi icad eden insanoğlu, aslında bir nevi kendisini sınırlara hapsetmiştir. çünkü evreni kendisinin bir bütünü olarak gördüğü zamanlarda (mirror stage), nesneler için bir isme gerek yoktu. ama şimdi her şey farklı ve her şey kullanılan dil ve konulan ayrı bir isim ile sınırlandırılmış, dayatılmış.
teoriye göre, edebiyat, resim, müzik vs hep bu boşluğu doldurma, gerçeği yakalama arzusunun dışa; kitap, şiir, resim vs olarak vurmasıdır. (bkz: imaginary order).
lacan'a göre, gerçeklik kendi ellerimiz ile yaptığımız sistemin, ideolojilerin çok ötesindedir. bazı insanlar, bazı anlarda bunun farkına varır ve bu da trauma of real(gerçeklik şoku) şeklinde adlandırılır.
türkler dublajı iyi yapıyor
-
(bkz: dublajlı film izlemek)
şeklinde bakınız verilerek, dublajlı film izlemeyi ya da iyi dublaj yapılmasını eziklikmiş gibi gösterenlere denk gelmemizi sağlayan durum.
yıl 2014, muhtemelen 30 yaşına yakın çoğu kişinin annesi ya da babası ingilizce bilmiyor ve gözleri belirli bir derecede bozuk. umarım bu basit örnek anlaşılması için yeterli olmuştur.
pokemon go
-
kodumunun oyununda nasıl yürünür çözemedim bir türlü. yollara tıklıyom tıklıyom daire çıkıyor ama yürüyemiyorum. bir el atın lütfen.
edit: gerçekten yürümek gerekiyormuş sağolun.
adı simge olan kıza çift tıklamak
-
kızın açılmasına neden olur.
nihat hatipoğlu
pasaport polisleri ile girilen diyaloglar
-
fransız dallama polis: öeğen jöğğğö papepapeeğğğ
pz: i can't speak french.
fransız dallama polis: oğağağa ğğğğğ ğğğğ pığğğğ
pz: (gülümseyerek) i'm sorry i can't understand you.
fransız dallama polis: (pasaportu karşıtırıp damga vurarak) üğğü moağaa de la ağaağ ğğğğğ
pz: yes yes.
fransız dallama polis: (pasaportu uzatarak) have a nice day.
pz: oğğğğuva.
ingilizce bilip sizi anladığı halde fransızca konuşan bir fransız dallamasıyla karşılaşma olasılığınız yüzde 78,3'tür.
hesap istemek yerine kasaya giden varoş müşteri
-
benim bu. elimden geldiğince hesabı kasada öderim. hoşuma gitmiyor hesap istemek garsondan. 10 liralık hesaba "pardon hesap lütfen" mi dicem. dük müyüm ben aq? efendi gibi kasada hesabımı öderim bahşiş verceksem orda "üstü kalsın" der çeker giderim. şova gerek yok.
cem uzan'ın muhteşem aile fotoğrafı
-
fotoğrafa 30 sn bakınca "türkiye'de debelenin amk fakirleri" yazısı çıkıyor.
edit: debelenmek derken olayı çok yanlış anladınız sevgili sözlükçüler. yine de sağolun varolun.
drogba'nın yaptığını yapabilir misin arda
-
arda yerine drogba gelip konuşma yapsa daha etkili olur bence.
edit: başlığı açan arkadaş kaçmış, başlık başa kalmış. ilk entry'de yazan başlık ile aynı. arda gelip türkiye'deki terörü bitirir mi? ben de böyle bir şey demiştim.